Güncel İçerik

Merhabalar

Engelli haklarına dair tüm içerikten üye olmaksızın yararlanabilirsiniz.

Soru sormak veya üyelere özel forumlarlardan ve özelliklerden yararlanabilmek içinse sitemize üye olmalısınız.

Teksan İnovatif Medikal: Engelliler, Engelli Çocuklar, Hasta ve Yaşlılar için emsalsiz ürünler

Pencerede bekleyen kadınlar

bayke

Üye
Üyelik
6 Nis 2005
Konular
58
Mesajlar
588
Reaksiyonlar
0
artık pencerede bekleyen kadın kalmadı..
şimdi gözler ekranda. ordan bi haber bekleniyor..cep telefonunun ekranı, bilgisayarın ekranı.
bu ayrıntıyı yakalamış olan haşmet babaoğlu'nun yazısının ilginizi çekeceğini sanıyorum.
-----------------------------------
Pencerede bekleyen kadınlar
Anneanne bir saattir gözlerini cep telefonundan ayıramayan torununa baktı.
Bekliyor musun?
Evet, dedi genç kadın, onu bekliyorum.
Şöyle bir durdu anneanne, ayaklarını altına toplarken mırıldanır gibi konuştu.
Biz pencerede beklerdik, dedi; pencereden bakan kadınlardık hepimiz...

Upuzun bir tarih yavaş yavaş silinip gidiyor muydu yoksa?
Şimdi o pencereler küçülmüş minik bir dijital ekranın içine sığışmıştı.
Belli bir saat gelince gözler o ekrana odaklanıyor, ışığının yanması bekleniyordu.
Zaten artık kimsenin dünyası pencereden görünenden ibaret değildi.
"Dünya" ekrandı çoktandır.
Televizyon ekranı, bilgisayar ekranı, cep telefonu ekranı...

Yazımın girişindeki konuşma bana aktarılınca hemen aklıma Camille Laurens'in "Aşkın Romanı" adlı yapıtı geldi.
O kitapta "pencerede bekleyen kadınlar" üzerine bir bölüm olacaktı, hatırlıyordum.
Açtım, buldum. O da ninesinden, anneannesinden ve annesinden söz ederek açmıştı konuyu.
Şöyle anlatıyordu Camille Laurens...
"Pencerede bekleyen kadınlar soyunun üçüncü kuşağındanım. Ninem bir şey yapmadan duramıyordu. Camın yanında gözlerini kaldırmadan dikiş dikiyordu... Anneannem, öğleden sonraları en sevdiği koltuğunda oturur, pencereden dışarı bakardı. Dizlerinin üzerinde örgüsü dururdu. Ama o hiç kıpırdamadan otururdu. Sanırım bir taraftan da düşünüyordu. Hayatını, aşkı, bizi...
Sonra annemin, perdenin arkasından kulesindeki prenses gibi Andre'yi bekleyip gözetlediğine tanık oldum. Pencerede çok kalmıyordu. Annem onu merdivenin başında karşılıyordu.
Bana gelince...
Ben tek bir kare cam için yanıp tutuşuyorum.
Ah! Ayakta burnu cama dayalı dikilmiş annesini bekleyen bir çocuk gibi aşkı bekleyeceğim o pencere kenarını ve o zamanı bana bir verseler!.."

Beklemek...
Başlı başına sevmektir.
Hatta ne zaman ki erkek de beklemeye başlar; içindeki "dişi" yan ortaya çıkar; aşıktır kesin!
Ama erkekleri bir kenara bırakıp yine kadınlara dönelim; pencerede bekleyen kadınlara...
Bir yandan "yol gözleyen" bir yandan hayatı yeniden yeniden gözden geçiren kadınlar var mı hâlâ?
Gün içinde haberleşmeyi sürekli kılan, kimsenin birbirinden habersiz kalmasına izin vermeyen o aygıtlar var ya...
"Bekleme"yi kalbin derinliklerinden koparıp kısa endişelere indirgeyen o aygıtlar...
Belki de sevme ve sevilmeyi yeniden şekillendiriyorlar.
Farkında mıyız?

Haşmet Babaoğlu
 
harika paylşım abi teş.ederim..
haşmet babaoglu da yazmış hani degilmi harika
 
evet yok artık pencerede bekleyen kadınlar yok çünki artık iç içe evlerin yüksek katlarından sokaklar gözükmüyor:):)

ama tabi konumuz bu değil:) benim annem pencerede bekleyen bir kadındı..pencereden bakar ve nerde kaldı bu adam derdi sesi kulağımda hala:)

bende beklerdim annemle birlikte babamı..o heyecan o beklemek duygusu gerçekten çok başka..

haa beklenen baba değilde yar olunca dahada bir başka olur heralde bilemiyorum şimdilik:)ama tahminlerim var yani:) güzel olur güzel heleki beklenen gelecek umudumuz tamsa:)

teknolojinin nimetlerinden faydalanmanın bir bedeli var elbette gerek maddi gerek manevi..ama keşke manevi değerlerimizi yok etmeseydi..hala pencerede bekleyen kadınlar olabilseydi..yinede olabilir insan istedikten sonra cep telefonu pc tv kullanmayabilir..:)gerçi biraz zor olur bu yaa..

eski değerlerimizi yavaş yavaş değil artık çok hızlı bir şekilde kaybediyoruz en kötüsü alışıyoruzda..keşkelerin faydası yok ama keşke diyorum keşke eskisi kadar temiz ve içten duygularla sevebilsek ve pencerede bekleyen kadınlar olabilsek ...
 
evet yok artık pencerede bekleyen kadınlar yok çünki artık iç içe evlerin yüksek katlarından sokaklar gözükmüyor:):)
haklısın serap biliyor musun eski bir iki katlı evlerdeki cumba denilen çıkıntıların yapılışındaki tek amaç sokağı daha geniş olarak gözlemekti.
nerdeee eski cumbalar :)
 
Yazıyı okuyunca dilime bu şarkı dolandı ...

:D:D
Elinde cımbızı aynası
Cumbada oturur Mahmure
Yastık dikerek Mahmure
Rastık çekerek Mahmure
Yaşar yuvada kuş gibi
Tek tek sekerek Mahmure
Şıkır şıkır şıkır da , fıkır fıkır fıkır da Mahmure
:D:D
 
güzel bir yazıydı paylaştığın için teşekkürler...

hayalime canladın o eski cumbalı evler....arnavut kaldırımları evlerden süzülen o yemek kokuları....bahçede bağrışarak oynayan çocular ve bekleyen kadınlar kadınlarımız annelerimiz anneannelerimiz....pencereden bakmak...hayat bir pencere değilmi zaten...pencereden bakan el sallayıp....bu hayattan gööçüp gidenler...bir film şeridi gibi...aklımada pencere diyince konuyla alakasız olan ama hayatın bir pencere olduğu cümlesi geldi aklıma onuda söylemeden geçmek istemedim...

özlemek beklemek telaşlı bakışlarla nerede kaldı bu adam demek...pencerenin perdelerinin ardından...merakla bakakalmak yada gidenin arkasından....geleni yada gideni...beklemek yada uğurlamak....devrin devamlı değiştiği şu günlerde moda dediğimiz şey günden güne değişmekte...eskiler yenilerin yerini tutmakta....belki apartmanlar cumbalı olmaz ama belki internetteki yazışmaların yerini hasret aldıkça...yada telefondaki sesin yerini artık özlem tuttukça...insan beklemeye başlıcak...yavaş yavaş özlemekte olduğunu farkedicek...ve beklenilen beklenilecek büyük bir arzuyla
 
Üst Alt