Güncel İçerik

Merhabalar

Engelli haklarına dair tüm içerikten üye olmaksızın yararlanabilirsiniz.

Soru sormak veya üyelere özel forumlarlardan ve özelliklerden yararlanabilmek içinse sitemize üye olmalısınız.

Teksan İnovatif Medikal: Engelliler, Engelli Çocuklar, Hasta ve Yaşlılar için emsalsiz ürünler

Mustafa İslamoğlu

KENZ

Yeni Üye
Üyelik
15 Kas 2008
Konular
1
Mesajlar
8
Reaksiyonlar
0
ATEŞ ve RAKS

ben oyumu felakete veriyorum şeyda
sana dönük yanımda çengiler mat oluyor
saadet-zedelerin morga çevirdiği bir dünyada
bana alevden kostümlerle dans etmek düşüyor
ve şeyda ben oyumu felakete veriyorum

yolum uzadıkça kabaran direncimi
her düştüğüm yeri öperek bileyliyorum
kolay gele demek de nerden çıktı şeydam
gürbüz doğumlarda bir nice ananın harcandığını
imbatla gelenin kabayelle gittiğini biliyorum

senin aldanmak dediğin bana merhem oluyor
gördüm kışı zorlu geçmeyen yılın baharını da
saksıya dikme gülleri ilk güneşle soluyor
işte bu kısrak yokuşta çatladı demen için şeyda
dünyanın tüm düzlüklerine kin besliyorum.

geç bi yol, nazlı güleryüzlü şiirler yazamam ben
esenlik şölenleri bitti vakt-i cerağanda
vakt-i kahırda hüzün fasılları demidir bu dem
gör ki raksederek ağlamak da varmış hesapta
ama ne Raks'ı ne Ağıt'ı ben Endülüs'ü evetliyorum

artık bol kahkahalı çok şükürleri bıraktım
esenlik bildirilerini harcıalem mutlulukları
denizi uslu gösteren kartpostalları yaktım
fakat şeydam bir avuç külü yakamadığım için
ben oyumu felakete veriyorum.

MUSTAFA İSLAMOĞLU
 
HAKİ ZAMANLAR

Bu zeytuni, bu mecbur edildiğim
Öylesine aşufte bir hayatı
Çıkarttım gözümden
Çektirdiğim resimleri, cop izlerini…
Koynuma iki yılan gibi sokulan o yıllar
Hayatımın hava parasıydı, ödedim
Konuş dediler konuştum, sustum sus dediler
Bana hainliğin yakıştığını söylediler
Gereği gibi oynadım verilen tüm rolleri
Yuhalandım ve alkışlandım, ama şimdi
Söndü sahne ışıkları
Ardımda kötü bir isim
Dostlar,
Sessizce terkediyorum burayı
Bir haki zamanın sır tutanağı
Bu belgeyi bırakıyorum geleceğe
Kafesler içinde kafesler
İniltiye dönüşen ninniler var şimdi içimde
Bir ihtilal gibi yayılıyor acı
Geçmişime
Geleceğime
Kalbimle aramdaki o girilmez vadiye
Ben bir yasak işledim, sorgum yapıldı
Suçsuzum dedim, ama değildim:
İmrenerek bakmıştım uçan bir kuşa
Katilini emziren bir ananın acısı bendeki
Bir seyyahın ki ölümümü sırtımda taşıyorum
Sanki yaşıyorum bu minval üzre
Bir gün bana darağacı olacak
Bu söğüdü sulamak zorunda kalışım
Çaresizliğim
Çaresizliğim
Kendimi vuracak bir kıyı bulursam
Biraz daha kahır yüklenirim
Sokaklara çıkmam ne de balkonlara
Çekilirim gönlümün sıkıyönetim olmayan diyarına

MUSTFA İSLAMOĞLU
 
Çok Sevdiğim yazarlardan bir tanesi sağol paylaşımın için...
 
Sevda

beni benden alıp alıp götüren
saçını rüzgara katarsın sevda
şaşma ufuk gibi yandığıma sen
bende doğar bende batarsın sevda
âfet yakar diye duyulmuş gözün
bir çift namlu gibi oyulmuş gözün
beni çıldırtmaya koyulmuş gözün
mermini şurama atarsın
sevda ağlayışın yaman, gülüşün yaman
pençende yüreğim başımda duman
ciğer kebap olup, yandığım zaman
su değil, baldıran tutarsın sevda
ben gün doğusunda beklerken seni
neden hep lodosa açtın yelkeni
turnalar mı alıp gitti neşeni
şimdi hangi koyda yatarsın sevda
bırak sürükleme suyuna beni
hedef bendim, gerdin yayına beni
ne dehşet getirdin oyuna beni
betersin, betersin, betersin sevda

Mustafa İSLAMOĞLU
 
ey insan
içimde büyüttüğüm tüm çiçekleri
sana adıyorum
ıtırları, yaseminleri, menekşeleri
lale bana kalsın
kapına çiçeklerin karalısını sunmaktan
utanıyorum

dua çıkmayan göğe sevdalar çıkar mıymış?
bülbülünü kaybetmiş bu evrensel bahçede
dikenler bile bir hoş, gayrı gül kokar mıymış?
 
BİR KIRIK EZGİ

sevinmem sevince benzemiyor
ne de üzülmem üzüntüye
gözden geçirilmiş sözler söylüyorum
ömrüme ilişkin
belki birazcık avutur beni diye
ağlamayasın için susuyorum
benden almayasın kara haberi
ağlama ki sakinleşirsin diye korkuyorum
fırtına hebercisi gözlerinde
yarasalar uçuşuyor yine
gözyaşların bir kurşun ta şurama saplanır
sen ağlama İbrahim Erciyes gazaplanır
 
YA-SİN

İnsanlık Güzeli’ne adanmıştır-

ey insan
ey yüz akı gönül aydınlığı
kabul olmuş sadaka kadar güzel
bir duygu sarıyor seni anan yüreğimi
bastığın toprakla yıkadığın gözüme
şimdi güneş bile siyah görünüyor
ey yüz akı gönül aydınlığı

ben kendime ağlarken Uhud’da ağlar mıymış
Hıra’yı mahzun gördüm soramadım sevgili
hasretinin dışında başka derdi var mıymış?

ey insan
içimde büyüttüğüm tüm çiçekleri
sana adıyorum
ıtırları, yaseminleri, menekşeleri
lale bana kalsın
kapına çiçeklerin karalısını sunmaktan

utanıyorum
dua çıkmayan göğe sevdalar çıkar mıymış?
bülbülünü kaybetmiş bu evrensel bahçede
dikenler bile bir hoş, gayrı gül kokar mıymış?

ey insan
göklerin öğrencisi, yerlerin öğretmeni ey
sen öğrettin taşa konuşmayı
ağaca selam vermeyi
aya yarılmayı, toprağa dürülmeyi
göklere kurulmayı, durmayı zamanı
yılana ve deveye sevmeyi
ölmeyi, öldürmeyi
yaşamayı sen öğrettin insana

o bengisu gözünden fışkıran pınar mıymış?
baharların kaynağı ve yolunu gözleyen
bir ben sevda şehidi, bir de şu çınar mıymış?

ey insan
ey tebessümünden cennetler yaratılan
gül bahar geliyor, ağla gök seviniyor
gözyaşını karanfil diye göğüslerine takan melekler
kapında divan durup ağlamanı bekliyor
hüzün kuruluyor ekmekten önce sofrana
bunun için bir bir uçuyor sevdiklerin
bu yüzden öksüz, bu yüzden yetim kalıyor
efendisi yetimlerin.

niçin döndü bu rüzgar yol vermez dağlar mıymış?
yine Ferhat kesildin bu ne canhıraş gönlüm
bağrını deldin diye dağlar da ağlar mıymış?

ey insan
sen olmasaydın
insanlar ölmeyi öğrenmeden öleceklerdi
yaşamanın özgül ağırlığını
keşfetmeden yaşayacaklardı
hayat fahişe erkeklerin elinde
bir yosma gibi hırpalanacak
hangi mevsime el atsak
elimizde yapış yapış bir şeyler kalacaktı

acımı tartamayan aşkımı tartar mıymış?
gönlüme yol vermeyen şu zifiri perdeyi
o cennet elleriyle lûtfedip yırtar mıymış?

ey insan
sen olmasaydın
Yusufçuk kuşunun ne dediğini
yılanların niçin toprak yediğini bilmeyecektim
herşey çift yaratılırken niçin birşey tek?
bilmeyecektim bir gövdede mücevhere dönüşen taşı
hem yol, hem yolcu, hem hedef olanın
içinde kopan amansız savaşı
olmasaydın sen
çekilen dizde derman gözümdeki fer miymiş?
kendimi bir kum diye atıversem çölüne
ona vurgun bulutlar üstümde gezer miymiş?

ey insan
senin sırrın
gözyaşının terkibinde saklıymış
bu gerçeği bir denizin dudağından öğrendim
gecenin bir vaktinde bir sevgili ağlarken
bir dişi varlığını varlığına adarken
bir erkeğin ellerinde
ölüm havlu atarken
haklıymış

söyle gönlüm bu sevda mahşere kalır mıymış?
alışılmış sözcükler yükleyip kanadına
ona doğru uçursam katına alır mıymış?

ey insan
ey güneş hamilesi
bir kere doğarmışsın
bin kez doğururmuşsun
parmakların sevdanın kesilmeyen çeşmesi
onun için ağlıyor yeni doğan bebekler
doğur, doğur ki dünya kaybetti gözlerini
doğur ey İsrafil’in nefesi
ey güneş hamilesi

sen olmazsan gemide bu tufan diner miymiş?
gemilerin de yandı sil aklından dönüşü
vakt indi yüreğim gidenler döner miymiş?

ey
ey ins
ey insan
hıncını hıncıma kat
sancını sancıma kat
pamuktan ellerini geçir yürek halkama
ister ayağın katına çek
istersen yerlere at.
 
Nuveyba

Öfkemin hançerine su ver sen
kalkalımbir seher vakti Nuveyba
işgaledilmiş topraklarımız üstüne
güneşdoğmadan önce

hertaşın dibine bir yıldız gömmüşler
şudenizden hala kırbaç sesi gelir
atlılarıen son ne zaman görmüştün Nuveyba
nezaman öpmüştün ayağını Selahaddin’in

kolkırılır yen içinde kalır
yabaş koparsa Nuveyba
bugövde bir düşerse yere ya
kantutar dağları, atom santrallerini
yeryüzünü ve umutları sel alır

geriyeandın, aşkın ve adın kaldı
andınıçocuklar içti Nuveyba
aşkınyüreklere düştü
adıncellatların kirli elinde
Filistinaskısına dönüştüm
kan akacak bu topraklarda kan
kendileri benimkini
demirden atlarıseninkini icecek
bircan düşecek toprağa
Sabra
bir can kalkacak.

Ramallah’ta tarlalara çocuk ektikNuveyba
taşlarıylaebabiller dönüştü tomurcuğa
güz ekinidir bilirsin verirseMevla
yüreklerinbuz kestiği bir mevsimin ardından
her bir çiçek kesebilir çocuğa

sihirbazınçırağını hatırlarsın Nuveyba
ohendekte hala tüter annelerin şarkısı
ogün bu gün hala utanır güneş

adınateş, andın ateş, aşkın ateş.

Mustafa İslamoğlu
 
Üst Alt