Güncel İçerik

Merhabalar

Engelli haklarına dair tüm içerikten üye olmaksızın yararlanabilirsiniz.

Soru sormak veya üyelere özel forumlarlardan ve özelliklerden yararlanabilmek içinse sitemize üye olmalısınız.

Teksan İnovatif Medikal: Engelliler, Engelli Çocuklar, Hasta ve Yaşlılar için emsalsiz ürünler

O Resimde Yalnızca Tayyör Yoktu [Tartışma]

Can Evren

Yeni Üye
Üyelik
25 Eki 2009
Konular
5
Mesajlar
23
Reaksiyonlar
0
O Resimde Yalnızca Tayyör Yoktu

Can Evren

Şavak Pavey'in tayyörü ve açığa çıkan protezi üzerine yürütülen tartışmalara ufak bir katkı da ben yapmak istiyorum. Dikmen Bezmez Engelliler.biz'de yayımlanan yazısıyla olayın sakat bakış açısından değerlendirilmesi için kapıyı araladı. Ben ise meseleye yönelik bir yorum yazısını gündeme getirmek ve sakatlık bakış açısından incelemek istiyorum. 4 Temmuz tarihli Star Gazetesi'nde Şafak Pavey'in tayyörü ve protezi hakkında “Tayyör sadece bir kıyafet değildir” başlıklı, Genç Siviller üyesi Merve Alıcı imzasıyla bir yazı yayımlandı. Pavey'in sakatlığını bir trajedi ya da utanılması gereken bir durum olarak anlatan birçok haberin aksine (belki de onlara eleştirel olarak) bu yazıda Pavey'in tutumu siyasi bir eleştiriye tabi tutulmuş.

Yazar, Şavak Pavey'in pantolon engeline (tayyör zorunluluğuna) itaat eden bir vekil olması ihtimalinden 'acayip rahatsız olmuş' ve bu yazıyı kaleme almış. Yazının temel savına göre “ilerici ve modern” ama aynı zamanda “makul ve muhafazakar” Cumhuriyet Kadını’nın simgesi”olan tayyörü giymekte abes görmeyen Pavey, cumhuriyet tarihinde erkekler tarafından kadına biçilen estetik (ve sosyal, ekonomik, siyasal vs.) rolü kabullenerek erkekleşiyor. Rahatsızlığının Pavey'in protezinin açığa çıkmasından, Pavey'e duyduğu acıma duygusundan veya Pavey'in protezinin ifşa olması karşısında rahatsız olduğu varsayımından beslenmediğini söyleyen yazar, çok alıştığımız bir hamle yapıyor. Sakat bir bedenin kamusal alana çıkışını, siyasal temsiliyet mekanizmasının merkezi olduğu iddiasındaki bir mekana protezi ve tekerlekli sandalyesiyle giriş manzarasını sanki orada sakat bir beden yokmuşçasına, meselenin bu kısmını atlayarak işliyor ve olaya sakatlık meselesinin deneyimlenişinden bağımsız bir bakış açısıyla yaklaşıyor. Başka bir yerden tutarak tarihsel bir tartışmada konumlandırırken ise tüm medyanın işlediği temsiliyet suçuna ortak oluyor ve sakatlık deneyimini görmezden gelerek meseleyi alışılmış kalıplara hapsediyor.

Kadının giyimi kuşamı üzerine erkeklerin yürüttüğü bir iktidar kavgasını eleştirmenin bedeli sakat bedenin siyasal tepkisini hangi cepheden vereceğine karar vermek olmamalı. Unutmayalım ki Pavey verdiği demeçlerde proteziyle barışık olduğunu söylemekle kalmadı, onu esas rahatsız edenin yapılan tartışmanın kendisi olduğunu söyledi ve çoğu zaman da ekledi: “Esas sorun meclisin mimarisinin erişilebilir olmaması”. İşaret dili tercümesinin olmamasını, görme engellilere yönelik gerekli düzenlemelerin yapılmamış olduğunu da ekledi. Ancak medyanın ve yüksek siyasetin gücü tekil tartışmaları kısa yoldan (çoğu zaman iki tarafın da birbirinden pek farklı olmadığı) büyük çatışmaların sansasyonel diline tercüme etmekten geçiyor. Sakatlığa dair, sakatlık perspektifini önde tutan, meselelerin tekilliğini öne çıkaran yaklaşımlar ise bu sansasyonel çalkalanmalar içerisinde genelde çok arkalara atılıyor, en iyi ihtimal o tartışmalarda araçsal bir rol bulabildiği ölçüde su yüzüne çıkıyor.

“Kendi tercihidir deyip geçemediğini” vurgulayan yazar, belki de Freudcu bir dil sürçmesiyle oradaki kendilik halini görmezden geldiğini dışavuruyor. Şafak Pavey'in kendiliği ne yazık ki bir sakat kadın olarak değil bir simge olarak, kendinden büyük tarihsel güçlerin salt bir izdüşümü olarak sunuluyor. Bana kalırsa Cumhuriyet Halk Partisi çatısından siyasete girmiş olsa da şu ana kadar verdiği demeçler, eylemler onun Türkiye siyasetini kilitlemiş olan AKP-CHP ikiliğinin ötesinde sakat bakış açısından sözler söyleyebileceğine işaret etti bile. Unutmayalım ki Şavak Pavey'in bedensel konumu yalnızca bir trajedi anlatısı olarak değil bir siyasal anlatı olarak da sunulabilir, sakat bedenlerin siyaset yapma, farklılıklarını ifade etme ve çevresel koşulların düzenlenmesine dair talepler geliştirme özgürlükleri vurgulanabilir. Esas derdinin protezinin gözükmesi olmadığını, aksine medyanın dili olduğunu vurgulayan Pavey de sakatlar için meclisin erişilebilir olması gerektiğini söylerken bunu yapıyor. Yazarın kurgusunda ise Pavey her şeyden önce “pantolon engeline” itiraz etmeli. Neden olduğuna dair hiçbir gerekçe verilmeksizin Şafak Pavey, sakat bir kadın olarak pantolon yasağına ve daha genel olarak kıyafet yönetmeliğine itirazın ayrıcalıklı öznesi olarak tasavvur ediliyor. Öne sürdüğü talepler, verdiği tepkiler ve Pavey'in bir sakat kadın olarak tekilliği, yerini yüksek ve yerleşmiş siyasi kavgaların halihazırda tanımlanmış taleplerine ve itirazlarına bırakıyor.

Sakat bakış açısı toplumdaki diğer siyasi çatışmaları umursamayacak, tartışmaları gündemine almayacak diye bir şart yok elbette. Aksine sakatlık da, toplumsal cinsiyet, coğrafya, etnisite eksenindeki farklılaşmalarla temas ederek, içiçe geçerek deneyimleniyor. Cumhuriyet tarihinde kadına biçilen rol erkek egemen bir toplum perspektifinden yapılmış, kadın esas siyasal özne olarak görülmemişti. Bu argüman tarihsel olarak haklı olduğu kadar sakatlara sağlam yöneticiler tarafından biçilen rollerin eleştirisinde siyasi dağarcık da sağlayabilir, siyasi erkin farklı gündeme sahip gruplar tarafından paylaşılmasını talep etmek için bir zemin de olabilir.

Dönemin erkek yöneticileri tarafından kurgulanan ideal kadın, o imgeye uymayan tüm kadınları temsiliyet ve toplumsal meşruiyetten men etmiş, 19.yüzyıldan itibaren sayıca artarak kamusal alana müdahale eden bağımsız kadın örgütlerini yasaklamış ve CHP kadın kolları dışında bir alan vermemişti. Sağlam vücut ve sağlam kafaya çok önem veren Türkiye modernleşmesi tarihinde siyasetten ve meşruiyetten men edilen gruplar arasında sakatların da olduğunu söylemek zor değil. Her vatandaşın iki ayak üzerinde yürüyen, iki kolu olan, iki gözü gören, iki kulağı duyan, konuşabilen biri olmadığını söylemek, her kadının başının açık olmadığını, her vatandaşın anadilinin Türkçe olmadığını, her vatandaşın kadın-erkek cinsiyet kalıplarına uymadığını söylemekle bir ortaklık da taşıyor. Dahası ve en önemlisi hepimiz, bizleri piyasada birbiriyle rekabet halindeki ekonomik aktörler olarak kurgulayan (ki bu da günümüz kapitalizminin işleyişinde kilit rol oynayan normatif bir kurgudur) ve zenginliği eşitlik prensibinden hiç mi hiç nasibini almadan dağıtan bir düzen içerisinde yaşamımızı sürdürmeye çalıştığımız ölçüde sakatlar ve sakat-olmayanlar (sağlamlar) olarak ortak bir zemine sahibiz. Yaşam için kilit öneme sahip prostetik cihazların yüklü masrafı tam da böyle bir ekonomik ortamın dışavurumu.

Ancak her meselenin, özellikle de sakatlığa ve Türkiye sınırları içerisinde sakatlığın deneyimlenmesine dair çıkarımları olan bir meselenin kısa yoldan diğer çatışmaların birer yansıması, onların yan etkisi olarak sergilenmesi sakatlığın siyasal bir kategori olarak tanımlanmasının önüne geçecek, toplumda sakat bireylerin yaşamlarını kolaylaştıracak, sakatların ve protezlerin özgürleşmesine katkı sunacak yaklaşımların önünü kesecektir. İdeal erkek ve ideal kadın normlarının ve dünyanın bu normatif kurgular öncülüğünde düzenlenmesi sonucu dışlanan, ezilen, hor görülen, bağımlı kılınan kesimlerin deneyimlerine gözlerini kapayarak baktığı resimde yalnızca tayyörü görüp protezi es geçen yaklaşımlar ise siyasetin içine kısıldığı statükoya mahkum etmekten öteye geçmeyecektir. Tayyörün yalnızca bir giysi olmadığını, bir siyasi zihniyetin, tarihsel bir iktidarın simgesi olduğunu söylerken protezin de içinde siyasal bir tarihi, siyaset olasılıklarını ve toplumun tüm kesimlerinde yankıları olan bir hafızayı taşıdığını unutmamak gerek. Zira o resimde yalnızca tayyör yoktu.

Can Evren.
 
Eline sağlık Can. Gözden kaçan ama çok önemli bir ayrıntıyı yakalamışsın; Bence de yazısında sakatlığın politize olmasını görmezden gelen bir tutum takınmış Merve Alıcı. Tıpkı başörtüsü kullanan kadınları "kadın hakları" gibi geniş bir alana atarak onların görünmez olmasına neden olanlar gibi...

Elbette ayrımcılığa uğrayan her kesimle ortak bir dil kullanmalıyız, herkes özgür olmadan kimsenin gerçek anlamda özgür olmadığını bilerek hareket etmeliyiz. Elbette eril söylemin tam karşısında yer almalıyız. Başörtüsü kullanan bir kadının (daha doğru bir ifadeyle "TBMM'de kadının") uğradığı ayrımcılık tabii ki sakat "Şafak"ın da derdi olmalı. Ama "Şafak"ın yaşadığı ve medyada maruz kaldığı o iğrenç ayrımcı dile karşı birşey yazmak gerektiğinde, "Şafak"ı "denize" atıp boğmak da yanlış; bunu fark etmek gerek.

Önce koşulsuz olarak Şafak'ın yanında yer alacağız, medyanın ve siyasetin o eril ve küstah diline karşı vargücümüzle karşı söz söyleyeceğiz, ondan sonra dönüp eksik ya da yanlış bir şey varsa, onu düzeltmek için konuşacağız... Evet, tabii ki "Tayyör sadece bir kıyafet değildir", ama işte "O Resimde Yalnızca Tayyör [de] Yoktu".

Şafak Mecliste çok şıktı, alımlıydı. Bu kadar. Bu sıradan hal, sırf Şafak sakat diye eril ağızlardan "İşte milletvekilinin yaşadığı zor anlar" olarak kusuluyorsa, evet, sakatlık iliklerine kadar politize olunması gereken bir alandır. Bunu biz sakatlar zaten biliyoruz (öğreniyoruz), sakat olmayanlar da öğrenecek. Özellikle Genç Siviller gibi aktivist bir grubun içinde yer alan arkadaşlarımızın öğrenmesi ise ayrı bir önemli...
 
slm arkadaşlar ben kısa bişe söylesem gerçekten duygulandım mecliste Şavak Pavey hanımı görünce gözlerim doldu aslında tanıdıgım için degil inanıyorumki özürlülerin gerçekten agzı dili olacak bizleri anlıycagına inanıyorum iş imkanları için çabalar göstercek inşallah,allah yardımcısı olsun inşallah işleri rasgider..
 
Sonuna kadar Şafak Pavey'in takındığı tavrın arkasındayım. Kendisini yürekten kutluyorum. Elbette bu konuda söylenecek çok söz var. Herkes eleştirilebilir tabi ki ama önemli olan daha sakin olup güzelce tartışabilmektir. Aslında işin özü dediğiniz gibi; "Tayyör sadece bir kıyafet değildir", ama işte "O Resimde Yalnızca Tayyör [de] Yoktu". ......
 
24. Dönem milletvekili seçimlerinin resmi olmayan sonuçlarına göre bu dönem TBMM’ye 4 engelli milletvekili adayı girmeye hak kazandı. CHP İstanbul 1. Bölge 5. Sıra milletvekili adayı Şafak Payev ile AKP İstanbul 1. Bölge 9. Sıra adayı Gürsoy Erol, Mardin 3. Sıra milletvekili adayı Abdurrahim Akdağ ve İstanbul 3. Bölge 10. Sıra milletvekili adayı Mehmet Doğan Kubat da meclise girdi. CHP’nin Engelliler Konfederasyonu eski Genel Başkanı Ankara 2. Bölge 12. Sıra milletvekili adayı Turhan İçli ve CHP Bursa 7. Sıra milletvekili adayı Ali Semih Özsaraç ise milletvekili seçilemedi. Bunun yanı sıra AKP’nin diğer engelli milletvekili adayları arasında yer alan Denizli 6. Sıra milletvekili adayı Halil Pakdemir, Diyarbakır 9. Sıra milletvekili adayı Fatma Öncü, İstanbul 1. Bölge 20. Sıra milletvekili adayı Serkan Bayram, İstanbul 1. Bölge 30. Sıra milletvekili adayı Hayri Köse, İstanbul 2. Bölge 23. Sıra milletvekili adayı Ahmet Yıldız, İstanbul 3. Bölge 28. Sıra milletvekili adayı Salih Çağdaş, İzmir 2. Bölge 9. Sıra milletvekili adayı Tolga Murat Balıkçı ve Trabzon 6. Sıra milletvekili adayı Salih Cora seçilemedi.



Bakın TBMM'de bundan 8 sene önce hayal görmediğimi var sayarsak 3 tane Akülü tekerlekli sandalyede vekil gördüm Meclisimize yemin törenine gelmişlerdi bir dahada herhangi bir Vekil görmedim hatta heyecanla 8 gün boyunca Meclis kanalını izledim sadece seçimden sonra yemine geliyorlar bizim arkadaşlarda Engelli vekil görünce işte bizim sesimizi çıkaracak biri diye seviniyorlar ama fazla ümitlenmeyin derim seçildi yemin etti ve gitti bir daha-ki seçimden sonra yeminde anca görürsünüz sayın Vekillerimizi Meclisimizde genede Umut engellinin elinden haklarını geri verirler diye beklemek.....:)
 
Ben burdan diyorumki Can EVREN adlı şahısa. Sensin sakat. Neresi sakat Şafak hanımın . Sakatlık senin beyninde
 
Fikri, tersinden mi kalktın kardeşim? Bu nasıl bir hitap şimdi? "Sakat" kelimesine takılıyorsan, bu sitede on bin tane "sakat" kelimesi geçiyordur herhalde... Ben de bu kelimeyi kullanıyorum. Türkçe dışındaki dillerde de akademik literatürde de "sakat "kelimesi kullanılıyor. Sen istersen "engelli" de, ya da işte şuradakilerden birini seç kullan, ama bırak bizler de istediğimiz kelimeyi kullanalım.
 
istediğin kelimeyi söyle. Ama Bi konu hakkında yorum yapıp, bunu genel kamuya duyuruyorsan, bu kelimeyi bu şekilde kullanamazsın. Her cümlede sakat sakat deyip başa kakamassın. Bunu sadece belli bir kesim okumuyor. herkes okuyor. Bu gibi söylemler yüzündende ülkemizdeki engelliye bakış açısı belli bi kalıp alıyor. Bu kalıbıda gayet iyi biliyosunuz. Yazar burda engelliyi koruduğunu sanarak aşşağılıyor. Herkes sizin gibi düşünüp kelimelere takılmamak zorunda değil. Bu gibi söylemler beni ve benim gibi düşünen binlerce kişiyi incitiyor. Kendisine yorumcu yada yazar yada herhangi birşey ne diyorsa artık. Bunları yazarken hassaslıklara dikkat etmeli. Burdaki resimdede sakatlık nerde zaten onu anlamıyorum. ayağına protez takmak zorunda kaldı diyemi sakat oluyor
 
katılıyorum.bu kelimeyi kullanmak kabullenmişlik yada aşmışlıkmı sayılıyor.saçma.
 
Merhaba,

Sanırım Türkiye'de yerleşmiş ve organize bir sakat/engelli/özürlü (hangisini tercih edersek) hareketinin veya böyle bir kamusal alanın belirsiz olması kafa karışıklıklarına neden oluyor. Devlet belgelerinde bazen özürlü bazen engelli kelimesi kullanılırken, kurulan dernekler, vakıflar vs. de sakat/engelli/özürlü kelimelerini kullanabiliyorlar. Sakat kelimesini OturanBoğa önermişti ve bazı sosyal bilimciler de bunun üzerinden sakat kelimesini kullanmayı tercih ettiler. (bkz. şu yazı) Ayrıca şu site'de de sakat kelimesinin kullanılması üzerine ben de sakat kelimesini kullandım.

Birçok farklı deneyimi birden aynı ölçüde kapsayacak bir kelime bulmak kolay değil. Ortak bir kelimede anlaşmak da ancak uzun süreli, istikrarlı örgütlenmelerin sonucunda, bir hak talebi sürecinde mümkün oluyor.

Kırgınlık yarattıysam özür dilerim,
Can.
 
Bu yazıyı yazmak için engelli,özürlü yada sakat herhangi bir kelime kullanmanıza derek olduğunu sanmıyorum. Bu kelimeler farklı olanı yaftalamak için kullanlıyor. kelime önemli değil, önemli olan konulan yafta. Kelimeler o yaftayı temsil ediyor sadece. Herkesin görüntüsü aynı olmayabilir. Bundan ötürü bi yafta yapıştırılmasımı gerekiyor hemen. Görüntüdeki farklılıkta bişeyi ifade etmiyor zaten . Sonuçta herkes insan
 
bıktım ben bu reklam amaçlı tavırlardan yahuu:eek: insan insandır canlı canlıdır ne olunacagımızı bilmeyiz her şey saglıklıya yönelik yapılıyo kanunlarda ona göre çıkıyo üç beş kanun varsada yazı olarak var uygulamaya gelince her kurum kendine göre uyguluyo işine geldiği gibi. gelelim tayyöre: yasaksa eger uzun etek giysin oraya reklama mı çıkmış kanunlar üretsinler daharahat bi yaşam için. engelsiz bi toplum için.herkez nasıl ön planda olurum çabasında:confused:
 
Farklı yorum ve eleştirilerle konuyu dağıtmışsınız arkadaşlar... Öncelikle başörtüsü ne kadar yasaksa pantolon da o kadar yasaktır.. Bu konuya çözüm bulunacaksa eğer öncelikle muhalefetin de bu konuda desteklemesi gerekecektir.. Doğrusu Şafak Hanımın Baörtüsü konusunda bile şimdiye kadar bu kadar hassas olmadığı halde protezini de çıkararak tayyörüyle poz vermesini ciddi bir çıkış olarak değerlendiriyorum.. Çalışan tesettürlü ve engelli bir bayan olarak ben de bu konunun artık çözüme ulaşmasını ve modernliğin gereğinin yapılmasını hükümetten istiyorum...
 
yahu hanımefendi diyor ki "ben etekle gelmekten rahatsız değilim"...ama yok illa pantolon giydirecekler. açık açık "biz bedensel engelsizler sizin gibi bir bedensel engelliden utanıyoruz" diyemiyorlar...ama engelliler haftasında çıkıp "kafalardaki engelleri yıkmaktan" bahsediyorlar. kendilerini milletin vekili olarak tanımlayanların öncelikle kendi kafalarındaki engelleri yıkmaları gerekiyor. giymesin yahu madem kural böyle giymesin, bir ayırım da yapmayın.
 
kimin ne partiden aday olduğu umrumda değil ancak meselenin bir engellinin giyiminden yola çıkılarak anlatılması ve siyasi tasvirlerle fikir temellendirilmeye çalışılması, ortaokul talebesinin beceriksizliğinde bir kompoziyon çalışmasından öteye gidememiş. ve ben soruyorum bana ne engelli m.vekilinin pantolonundan eteğinden bilmem neyinden. bu mudur yani; engeliler için ne yapılıyor mesele bu bence. işin magazini bunlar hanginiz avrupadan protez yaptırabiliyorsunuz bunu tartışın hanginiz sadece engelli olduğunuz için haklarınıza sahipsiniz siyasi tavırlar ve ilişkiler olmadan mesele budur.
 
Bu sorun devltin laiklik tanımını çarpıtarak aksi bir yönde deklare edip bunu millete empoze etmesınden kaynaklanıyor. Sorun sadece kılık kıyafet kanunu değil sorun cumhuriyet kurulduğundan beri süregelen devletın jakobenci uygulamalarıdır. Tüm çağdaş medenıyetlerdeki ülkelerde laiklik din ve vicdan özgürlüğü anlamına geliyorken. Türkiyede laiklik din ve devlet işlerini birbirinden ayırma kamuflajı altında yatan din düşmanlığının amelleri neticesınde, türkiyede laiklik; din ve vicdan kısıtlaması anlamını almıştır. gerek kılık kıyafet( başörtüsü, pantolon vs) gerekse gayrı müslim yada alevi sorunları bu çarpık anlayıştan kaynaklanmaktadır. Dilerim yeni anayasayla bu sorun çözülür fkt hiç umudum yok göz boyama sadece...

Çağdaş medeniyetlerde devlet dinsiz fkt vatandaşın dinini korur. türkiyede devletın dini var fkt vatandaşın dinini kısıtlıyor. İşte durum bu kadar zıt bu kadar çarpıtılmış vaziyete. üzüldüğüm nokta şu; çok az insan bunun farkında bu sorunun mağdurları laikliği itham ediyorlar oysa sorun laiklik değil onun çarpıtılarak yasalara konulmasıdır.
 
Sanırım yazılar uzun olunca tam okunmadan bazı yorumlar yapılmakta.
Benim anladığım Şafak hanım engelini saklamaya gerek duymuyor + birde kural var zaten
engelinden utanmama olgunluğu basamağını da aşmış bir kişi o halde eleştirmek pek doğru değil.
Ama tabiki hepimiz o basamağa zamanla varabiliyoruz yani olgunluk zamana/bilgiye/deneyime/... bağlı.

Sakat--> özürlü --> engelli --> ZETERİYO
Hepimizin çeşitli fiziksel ve/veya ruhsal sorunları var bu çatı altında birbirimize hem moral hemde bilgi paylaşımı
ile destek vermekteyiz geçmişte bende sakat denmesini hoş karşılamaz ve çok sinirlenirdim önce özürlü
denmesi gerektiği daha sonra da engelli denmesinin daha doğru olduğu ve belkide gelecekte ZETERİYO denmesinin daha doğru olacağı
düşünülecek yani bunun aslında bir sonu yok...

Aslında burada amaç farklılaşmak yeni bir ad verildiğinde zihinlerde daha farklı bir imgenin belirmesi ama bu imge zamanla başa dönüyor hoop başka bir isim böyle sürüp gitmekte.


NOT-1: Bu çatı ifadesini bilerek kullandım bana göre bu site evrensel ölçülerde de üst düzeyde bir oluşum. (ülkemizin çok ilerisinde bir site bir çatı örgüt.) Bu tabi emekle oluyo ne kadar emek o kadar köfte.

Sevgiler.
 
Onu bunu bilmem.
Şafak hanım milletvekili seçildiği için çok seviniyorum. İnşallah sorunlarımıza skıntılarımıza mecliste tercüman olur, bizler için güzel çalışmalar yapar ve sorunlarımızı mecliste dile getirir.

Bir bayan olması, ortopedik engelli olması, cesur olması kendisine olan sempatimi arttırıyor. Umarım umutlarımızı boşa çıkarmaz.

Evet bencede o resimde sadece tayyör yoktu. O resimde engeliyle barışık, kural kanun neyse uyarım diye düşünen, cesur, yiğit, bilinçli, bir Türk kadını vardı bana göre. Ve ben o kadını sonuna kadar destekliyorum. Yanındayız Şafak Pavey.
 
Şafak Hanım, aslında biz engellilere de çok güzel bir ders verdi diye düşünüyorum ben. Engelinden dolayı sinen, kendini ezik hisseden, engelli yerini göstermemek için onu kamufle etme pahasına bir sürü yöntem bulmaya çalışan insanlara cesaret verdi. Onun özgüveni birçok kişiye ilham olmalıdır. Kendimizle barışmamızın elçiliğini yaptı resmen. "Ben rahatsızlık duymuyorum" dedi kadın. Ama onun yerine herkes rahatsızlık duydu... Bir bakanımız var. Öyle böyle değil üstelik. Herşeyiyle örnek alınması gereken bir kadın. Direnişiyle, duruşuyla, azmiyle ve hayatı kucaklayan güleryüzüyle...
 
o bir özgüven abidesi onun yerine rahatsız olan sağlıklı insanlar çok ama takmıyor o bunları, helal olsun şafak pavey gül yüzün hiç solmasın
 
Üst Alt