Güncel İçerik

Merhabalar

Engelli haklarına dair tüm içerikten üye olmaksızın yararlanabilirsiniz.

Soru sormak veya üyelere özel forumlarlardan ve özelliklerden yararlanabilmek içinse sitemize üye olmalısınız.

Teksan İnovatif Medikal: Engelliler, Engelli Çocuklar, Hasta ve Yaşlılar için emsalsiz ürünler

Esir said nursinin secdesi

Durum
Üzgünüz bu konu cevaplar için kapatılmıştır...
Üyelik
31 Eki 2009
Konular
106
Mesajlar
239
Reaksiyonlar
0
Bediüzzaman Said Nursi 1. Dünya Savaşı yıllarında doğu cephesinde gönüllü alay komutanı olarak hizmet eder. Savaş esnasında yaralanıp 2,5 yıl Rusya'da esir kalır. Kosturma'daki esaret günlerinde bir gün Rus Orduları Başkumandanı Nikola Nikoloviç kampa gelir. Bediüzzaman ayağa kalmaz. Bunun üzerine idam cezasına çarptırılır. Bediüzzaman son arzu olarak namaz kılmak ister. Rus komutan ve askerlerin şaşkın bakışları arasında namaz kılar. İşte tam o anda bu fotoğraf çekilir.
Fotoğraf, Kosturmalı bir Nur Talebesi tarafından Rus devlet arşivinden çıkarılıp Bediüzzaman Said Nursi’nin talebesi Abdullah Yeğin'e ulaştırıldı. Fotoğrafı inceleyen Abdullah Yeğin, secdedeki kişinin Bediüzzaman olduğunu söyledi.
735920110323030104824.jpg

Fotoğrafın Risale Haber’de yayınlanmasını da isteyen Abdullah Yeğin, “Kat’i kanaatim var ki bu fotoğrafta namaz kılan Bediüzzaman Said Nursi’dir. Üstad Hazretlerine çok benziyor. Silahlı askerler de Rus askerleridir. Bunu yayınlayabilirsin, yayınlamakta hiçbir mahzur yoktur” dedi.
Yine Bediüzzaman’ın avukatlarından Gültekin Sarıgül de Risale Haber’e yaptığı açıklamada fotoğrafı incelediğini ve söz konusu kişinin Said Nursi olduğunu söyledi.
FOTOĞRAFA YANSIYAN OLAY BEDİÜZZAMAN’IN TARİHÇE-İ HAYAT KİTABINDA ŞU ŞEKİLDE GEÇMEKTEDİR:
Bir gün Rus Başkumandanı esirleri teftişe gelir. Teftiş esnasında, Bediüzzaman kumandana selâm vermez ve yerinden kalkmaz. Kumandan kızar, belki tanımamıştır diyerek tekrar önünden geçtiği zaman yine yerinden kalkmayınca, kumandan tercüman vasıtasiyle der:
– Beni herhalde tanımadılar?
Bediüzzaman:
– Tanıyorum, Nikola Nikolaviç'tir.
Kumandan:
– Şu halde Rus ordusuna, dolayısiyle Rus Çarına hakaret ediyorlar.
Bediüzzaman:
– Hakaret etmedim. Ben bir Müslüman âlimiyim. İmanlı bir kimse, Cenab-ı Hakkı tanımayan bir adamdan üstündür. Binaenaleyh, ben sana kıyam etmem, der.
Bunun üzerine Bediüzzaman divan-ı harbe verilir. Birkaç zabit arkadaşı, hemen özür dileyerek vahîm neticenin önlenmesine çalışmasını istirham ederler.
Fakat Bediüzzaman:
– Bunların idam kararı, benim ebedî âleme seyahat etmem için bir pasaport hükmündedir, deyip kemal-i izzet ve şecaatle hiç ehemmiyet vermez.
Nihayet idamına karar verilir. Hüküm infaz edileceği vakit, namaz kılmak için müsaade ister; vazife-i diniyesini ifadan sonra, atılacak kurşunlara göğsünü gereceğini beyan eder. Tam bu esnada, namazını eda ederken, Rus kumandanı gelerek, Bediüzzaman'dan özür dileyip:
– O hareketinizin, mukaddesatınıza olan bağlılıktan ileri geldiğine kanaat getirdim, rica ederim, beni affediniz Diyerek verilen idam hükmünü geri aldırır. (Tarihçe-i Hayat sayfa 114)
BEDİÜZZAMAN’LA BERABER ESİR KAMPINDA BULUNAN ALİŞAN SOYLU HADİSEYİ OĞLU GÜLCEMAL SOYLU’YA ŞU ŞEKİLDE ANLATMIŞTIR:
Babam Alişan Ağa, Bediüzzaman’ın, Kosturma esir kampını teftişe gelen Rus Başkumandanı Nikola’ya ayağa kalkmama hadisesinde oradaymış, her şeyi bizzat görmüş. Bize ağlayarak şunları anlatırdı:
“Çok esir vardı kampta. Bir gün bir komutan geldi… Ama biz kim olduğunu bilmiyoruz… “Dikkat!” diye bir komut verildi; herkes, hepimiz ayağa kalktık... Bir tek kişi hariç… Bediüzzaman... Sonradan kim olduğunu öğrendiğimiz Rus Başkumandan Nikola bunu gördü. Hemen bir tercüman çağırtıp, ‘niçin ayağa kalkmadığını’ sordu. Bediüzzaman, “Tazim Allah’a olur” diye cevap verince; Nikola, kurşuna dizilmesini emretti. O’na ölüm emri verdiği zaman biz çok korktuk. Ölüm mangası da hemen hazırlandı. Sonra namaz için izin istedi Bediüzzaman. Namazını kıldı ve hemen çabuk çabuk geldi. Komutan: “İdam olunacağı zaman ağırdan alınır, sen çabuk geliyorsun?” diye sordu tercümanla. Bediüzzaman umursamaz bir tavırla: “Rabbime kavuşmak için çabuk geliyorum” dedi. Bu ihlas, komutanı çok etkiledi ve insafa getirdi… İdamı kaldırdı ve özür diledi.”
Babam, Kosturma esir kampında 2,5 sene Üstadla beraber kalıyor. (Ömer Özcan Ağabeyler Anlatıyor-3 sayfa 95)
www.RisaleHaber.com
 
adam gibi adam..ALLAHIM BU TOPLUMU SAİTSİZ BIRAKMA
 
Sakal kesmek bir din alimi için nasıl izah edilir?
Köselik varmı idi zatı alilerinde ?
Bir Alim in görünüşü yani Nur yüzü kalbinin aynası olsa gerek!
Merakımı mazur görün lütfen...
 
Molla Hamid Ekinci anlatıyor:

“Üstad’ın iki usturası vardı. Haftada iki defa traş olurdu. Molla Resul dedi ki; “Üstadın senin ne ilmini, ne amelini anladık. Nedir bu halin, kendine eziyet edip haftada iki defa traş oluyorsun!” Buyurdu ki; “Ben esaretten evvel çok zındıkları titrettim. Şimdi zındıklar; “Said çökmüş, ihtiyarlamış” demesinler diye ben hep traş oluyorum.”

hem sakal sünnettir. oradan buraya hep sürgün yaşayan bir insan ne evlenebilir ne de sakala hakaret olmasın diye sakal bırakabilir..istiklal mahkemelerinin sakalından astığı bir çok alim biliyoruz.onu eleştirmek için onun çektiğinin çeyreğini çekmek gerekir..
 
arkadaşlar Üstad'ın ömrünün çoğu hapislerde geçtiği için sakal bırakmamıştır.
 
arkadaşlar tarkışma,tartışma yaratmaya gerek yok
araştıran gerçekleri rahatlıkla öğrenebilir
 
palavra olan nedir biliyormusunuz bu ülkede kürtlük türklük kavramını ilk o adam ortaya atmıştır kürt türkün eli türk kürdün dili diye hem özelllikle lemalar kitabını okuduğunuzda islami olan bi bilgi yok sadece kendi yaptıklarından övgüvyle bahsettiği bi kitap kitapın ismini yamlış sölemiş olabilirim okumuştum ya lemalar yada şualar olacak hayatına baktığımızda sen birşey anlamıyorsun deyipde medreseden uzaklaştırılan bi insan sonra ilahi bi şekilde güya alim olup karşımıza çıkıyor şeyh sait ayaklanmasında şeyh saite yazdığı mektubu bi okumanızı tavsiye ederim
 
Kanaatkar,
Paylaşımınız için çok teşekkürler Allah razı olsun...
Walera,
Risale_i Nuru özellikle de karıştırdığınız Şualar'ı ve Lemalar'ı baştan sona hakkıyla okusaydınız böyle düşünmezdiniz,Üstad hazretlerinin kendi yaptıklarından övgüyle bahsettiği hiç bir yer yok,tüm hizmetler tamamen Allah rızası için yapılmıştır.Üstad Hazretleri Şeyh Said Ayaklanmasını hiç bir zaman desteklememiştir.Mektubunda da bunu açıkça belirtmiştir..
 
sait nursi dinlenseydi belkide bu güne kadar hiç o kadar acı yaşamazdık. o hiç bir zaman kürtçülük yapmadı. kör cehalet ve eğitimsizlik ve ateizimle mücadele ile geçen bir ömür.. o önce bir sait'ti şimdi milyonlarca sait var. sait düşüncesinde kaç insan dağda var....sıfır..bu gün dtp nin doğudaki başarısızlığın temelinde saidi bir düşünce yatar.onu tanımadan eleştirmek güneş karşısında eriyen kara döndürür adamı..
 
melekderya,hüseyin19 kardeşlerim çok teşekrederim
ben butür sataşmalara,polemik yaratmak isteyen şahıslara cevap yazmak dahi istemiyorum
aynaya bakmamız görmek için yeterli zannedersem
 
tabi canım şeyh saite mektubu ben yazmıştım şizin bu çıkışınızı kürtçülük diye bastırırlar diye osmanlının parçalanmasından sonra ilk kürt hareketi ve işin içine islamıda katarak başlatan odur hem şunu hep merak etmişimdir o adama bedi ünvanını kim verdi bi kaynak varmı cumhuriyetin kuruluşunda meclisde kendide bulunmuştu yani bu günkü siyasilerden hiç bir farkı yoktur eserleride zate ırkçı islamın üzerinedir kurani bi islam anlatım yok benim okuduğum kitabında ben falan gün şurdaydım şunu yaptım arkadaşlarım geldi yemek yedik sadece boş laf bir elmalı hamdi yazır hocaefendinin bir iskilfli atıf hoca efendinin bir mehmet akif ersoyun tırnağı olamaz kürt milliyetçişi işin acaibi islamıda bu milliyetçilik duygularına karıştıran bi adam hz peygamber buyuruyorki ben ümmetimin çokluğuyla övünecem adam evlenmedi bile neymiş sürgünde yaşamış okadar alim varki evli olupda öldürülen hele sakal konusuna hiç girmicem

melek derya diyorsinki sait ayaklanmasını desteklemedi çünkü oda biliyordu karşında düzenli olan koca bi ordu var desteklemek için hatta şu sözü çok manidardır şeysait için derki onun bu çıkışı allah reusulunun bedirdeki çıkışı gibidir şeyh saitin başarılı olacağını düşünseydi oda desteklerdi desteklemese niye sizi kürtçülükten bastırırlar diyor ama gizlidende yardım yaptığı çok iyi biliniyor
 
Üstad Hz.leri : ''Biz muhabbet fedaileriyiz husumete vaktimiz yoktur.'' diyor. Inşallah bütün insanlık için ideal bir dustur olurda ayrılıklar yerine ittifak edebilmeyi başarabiliriz.
 
[FONT=Verdana][FONT=Verdana][FONT=Verdana][FONT=Verdana][FONT=Verdana][FONT=Verdana]Ey iman edenler! Zannın birçoğundan sakının. Çünkü zannın bir kısmı günahtır. Birbirinizin kusurlarını ve mahremiyetlerini araştırmayın. Birbirinizin gıybetini yapmayın. Herhangi biriniz ölü kardeşinin etini yemekten hoşlanır mı? İşte bundan tiksindiniz! Allah’a karşı gelmekten sakının. Şüphesiz Allah tövbeyi çok kabul edendir, çok merhamet edendir.[/FONT][FONT=Verdana](Hucurat 12 ayet)[/FONT]

[FONT=Verdana](Suizan etmeyin. Suizan, yanlış karar vermeye sebep olur. İnsanların gizli şeylerini araştırmayın, kusurlarını görmeyin, münakaşa, haset ve düşmanlık etmeyin, birbirinizi kardeş gibi sevin, çekiştirmeyin. Müslüman Müslümanın kardeşidir, ona zulmetmez, yardım eder. Onu, kendinden aşağı görmez.) [/FONT][FONT=Verdana][Buhari, Müslim hadis][/FONT]
---------------------------------------------------------------------
[/FONT][/FONT][/FONT][/FONT][/FONT]
Said Nursi büyük bir İslam alimidir. Yazdığı eserler de bunun ispatıdır. İslam a hizmet etmek en büyük şereftir. Yüce Rabbim tüm İslam alimlerinden razı olsun.
 
melek derya tabi öle der biz muhabbet fedaileriyiz der doğru kürtçülük hareketi içine islamamıda karıştırarak bir yol üzerine gittiler niye nursi değilde her kaynakta saidi kürdi geçer yaptıkları islamiyetle değilde kürtçülüğüyle öne çıkan bi isimdir

Kendisinin asıl adı Said-i Kürdi’dir.
Hayatının ilk elli yılında bu ismi kullanmış, kendini “Kürdistan’ın en büyük alimi” olarak lanse etmiştir. Ancak 1925′teki başarısız Şeyh Sait isyanından sonra kılık değiştiren Said-i Kürdi, bu ismini kullanmayı bırakmış, yerine Said-i Nursi ismini tercih etmiştir
Aslında bu tavır bile Nurculuk-Fethullahçılık akımının sinsi taktiklerini anlamak için yeterlidir. Said-i Kürdi’nin kendisi ve taraftarları onun hayatını üçe bölmektedir: Eski Said, Yeni Said ve Üçüncü Said.
Bu kişilik bölünmesinin nedeni bir bukalemun gibi kılık değiştirme ve Kürtçülük davasını sinsice yürütebilme çabasıdır.
Eski Said, II. Meşrutiyet’ten 1925′e kadar “bağımsız Kürdistan” için mücadele eden mürteci ve bölücü bir kişinin İstanbul ve Güneydoğu’daki faaliyetlerini kapsamaktadır. Sonunda karşısında devrimci Cumhuriyet’in çelik iradesini bulan Eski Said kılık değiştirir. Başlangıçta destek verdiği Şeyh Sait isyanına son anda katılmaz.
Yani “büyük biraderim” dediği Şeyh Sait’i de satar! Böylece postu kurtarır.
Bundan sonra Burdur, Isparta, Afyon’da Türk köylülerini kandıracak Yeni Said karşımıza çıkacaktır.
İsmi de artık Said-i Nursi’dir. En sonunda Menderes’in keşfetmesiyle anti-komünist, Amerikancı ve yobaz kışkırtıcı olarak Üçüncü Said karşımıza çıkacaktır
Fethullah’ın öyküsü de farklı mıdır ki?
Bu Kürtçü akımın asla değişmeyen bir yanı varsa, o da çok sinsi ama derinden akan bir Türk düşmanlığıdır.
Türk Ordusu’na, Türk’ün Ata’sına ve Türk Cumhuriyeti’ne karşı kinleri asla bitmez.Bugün artık açıkça PKK ile işbirliği içindeler. Yani sonunda100 yıl önceki asıllarına döndüler Eski Said olarak adlandırılan Said-i Kürdi’nin ilk önemli siyasi faaliyeti II. Meşrutiyet öncesi dönemin padişahı II. Abdülhamit’e yazdığı mektuptur.Bu mektupta “Kürdistan” diye bahsedilen Doğu ve Güneydoğu Anadolu’da Kürtçe eğitimin şart kılınması istenmekte ve “Kürdistan” için bir nevi bölgesel özerklik istenmektedir Okullarda eğitim Kürtçe bilen Kürt öğretmenler tarafından yapılacak, Arapça mecburi ikinci dil, Türkçe ise ek dil olarak öğretilecektir Fünun-u cedideyi, Ulûm-u medaris ile mezc ve derc; lisan-ı Arabi vacib, Kürdi caiz, Türkî lazım kılmak Abdülhamit, bu garip adamı derhal tutuklatır. Ancak mahkemede çok tutarsız ve dengesiz davranışlar sergileyen Said’i heyet mahkûm etmez Akıl sağlığından şüphe edildiği için tımarhaneye kapatılır
1907 yılını tımarhanede geçiren Said belki de hapsedilmemek için mahkemede deli numarası yapmıştır. Çünkü sürekli isyanlara karışıp, ayaklanmaları kışkırtıp sonra da mahkemelerden sıyırmak onun bir numaralı becerisidir. Kendisi tımarhaneye kapatılmasını iftiharla savunduğu Kürtlük adına katlandığı büyük bir fedakârlık olarak açıklamaktadır: Cesaret, sadakat ve diyanetin unvanı olan tabii Kürtlükle iftihar ediyorum. Nasıl ki zaman-ı İstibdad’da bu tabii Kürtlük için tımarhaneye düştüm…Ey Kürtler! Tımarhaneyi kabul ettim, Kürtlüğü lekedar etmemek için irade-i padişahı ve maaş ve ihsan-ı şahaneyi kabul etmedim.” Tımarhaneden çıktıktan sonra Said-i Kürdi’nin Kürtçülük faaliyetleri kaldığı yerden devam ediyor.
Kısa süre sonra II. Meşrutiyet ilan ediliyor. Kürt ayrılıkçıları tıpkı, Ermeni, Rum, Arap ve Arnavut ayrılıkçıları gibi harekete geçiyor. Maksat karışıklıktan yararlanıp Osmanlı’dan toprak koparmak. Kürtçüler o dönem ilk kez gazete ve dergi çıkarmaya başlıyorlar. Said-i Kürdi bu yayınların en başta gelen yazarıdır. “Kürdistan ve Şark” dergisinin yanı sıra “Kürd Teavün ve Terakki Gazetesi”nde Kürtçülüğü destekleyen yazıları çıkar.Ve hatta kendisi Kürtçülükte o kadar ileridir ki, yoldaşlarını da geri de bırakıp, Osmanlı tarihinde ilk bozuk Farsçayla yani sözde Kürtçeyle yazıyı yazar. Mela Se’id imzalı bozuk Farsça yazı şöyle başlamaktadır Ey geli Kürdan, ittifaqe quwwet, ittihade de heyat, di biratiye de se’adet, hukûmete de selamet heye
Yani “ey Kürt halkı ittifakta kuvvet, ittihatta hayat, uhuvette saadet, itaa-yı hükümette selamet vardır.” İlk “Kürtçe” anadilde eğitim talebini öne süren kimse olduğu gibi Osmanlı yazınında bir dergide ilk “Kürtçe” yazıyı yazan da odur
Böylelikle bugün PKK tarafından dillendirilen Kürt özerkliği iddiaları daha 100 yıl önce Said-i Kürdi tarafından dile getiriliyordu.
Kurtuluş Savaşı yıllarında Said-i Kürdi’nin Kürtçülük faaliyetleri devam eder.
Said-i Kürdi Kurtuluş Savaşı boyunca İstanbul’dan Anadolu’ya adımını atmadığı gibi, İstanbul’da işgalcilerle işbirliği yapan zararlı cemiyetlere de üye olur. Bunlar arasında Kürt Neşr-i Maarif Cemiyeti, Kürdistan Teali Cemiyeti, Teali-i İslam Cemiyeti bulunmaktadır Bu cemiyetler İngiliz Muhipleri Cemiyeti’nin, İngiliz ajanı Rahip Frew ve Sait Molla’nın paravan örgütleridir. Kurtuluş Savaşı yıllarında Anadolu’da çıkan sayısız iç isyanı bu örgütler tezgâhlar
Kürt Teali Cemiyeti Sivas Kongresi’ne karşı Binbaşı Noel ve Ali Galip ile birlikte Malatya’da bir Kürt isyanı örgütler.
Bu başarısız olunca Batı cephesinin en kanlı günlerinde Sivas’ta Koçgiri isyanını çıkarırlar.
Van’da da Said-i Nursi boş durmuyor. Cumhuriyet tarihinin en büyük ihaneti, Musul’u İngilizlere bıraktıran Şeyh Sait isyanının hazırlanmasına katılıyor. Şeyh Sait ile isyan için mektuplaşıyor. İsyancılardan Kör Hüseyin Paşa isyana katılmak için bizzat Said-i Kürdi ile irtibata geçiyor. Nurcular bu konuda da tamamen ikiyüzlü davranmaktadır. İsyandan hemen sonra Türk devletine verdiği savunmada Said-i Kürdi, Kör Hüseyin Paşa’yı isyana katılmaktan vazgeçirdiğini ve isyancılara Türk askerine kılıç çekmenin İslam’a aykırı olduğunu söylediğini ileri sürmektedir Ne hikmetse bölgede çıkan tüm Kürt isyanlarının liderleriyle irtibat halindedir. İsyan bastırılınca da aslında kendisinin isyan etmeyin diye nasihat ettiğini öne sürmektedir Said-i Kürdi’nin Sait Fırat’ın amcasına yazdığı mektup şu şekildedir Ben Van’da iken Şeyh Said’in mektubu bana ulaştı. Beni de bu hizmete davet etti. Ben de mektubuna cevaben dedim ki bana görev ver ki ben de bu hizmete buradan katılayım. Mektubun ulaşıp ulaşmadığını bilmiyorum. Sonra Şeyh Said tutuklandı. Benim mektubumdan dolayı beni de götürürler dedim ama beni götürmediler. Bunun üzerine ağladım sızladım. Sonra istedim ki, Şeyh Said oğullarını göreyim. Bugün bana nasip oldu beni kardeş kabul etsinler. Ben bu manevi üzüntüden kurtulayım. Beni manevi evlat kabul etsinler
Allah güya Kürtçülerle konuşuyor Said-i Kürdi’ye göre Allah Şeyh Sait ve Said-i Kürdi’yi görevlendirmiştir. Bunu da ilham vererek veya rüyalara girerek yapmaktadır
Ayrıca güya Şeyh Sait’in de silahla isyan edip, Türk kanına girmesi yine bizzat Allah’ın emri gereğidir. İki Kürtçü Sait adeta Allah’ın elçileridir Nitekim Şeyh Said ve arkadaşları için “şehit” yakıştırmasını yapan Said-i Kürdi, Şeyh Sait’in torunu Kasım Fırat’a göre şöyle demektedir Ben birader-i a’zamım, ekremim Şeyh Sait Efendi’nin hayfını (öcünü) kalemimle almıştım.” aslında daha yazılacak okadar çok şey varki neyse daha fazla uzatmayayım kaynak diye soran olursa googleye saidi kürdinin şeyh saide yazdığı mektub sayfalarına bakarlarsa buradaki yazılanları okuyabilirler

ya sonra anlamadığım bi konu var bu gibi konuların buralarda açılmasının insanlara ne faydası oluyor bu konuyu açanlara soruyorum sen seversin ben sevmem senin sevdiğini başkası sevmez ayrıca burası medresemi bu konuları öğrenmek isteyen insanlar çok yerden araştırıp doğruyu bulabilirler ben burdan admine sesleniyorum form sayfalarında tarikat tasavvuf medrese gibi konuların açılmamasını rica ediyorum o insanlar varsa iyilikleriyle yada kötülükleriyle göçtü gittiler yani insanları kahramanlaştırmaya gerek yok yine söylüyorum saidi kürdiyi sevende vardır bi okadar sevmeyende vardır yapmayın
 
Durum
Üzgünüz bu konu cevaplar için kapatılmıştır...
Üst Alt