Herhangi bir kategoriye dahil değil
Ara dönem Gel, Şiirle yaşlanalım .. hayır! goncanın vaktinden önce açması değildi bizi korkutan yanında olamamaktı. içimde saçma bir hüzün hayatı zula ettiğim şiirlerim dağınık düşlerim köşede unutulmuş bavullarım dışarıda seni anlayan yağmurlar düşlerim kendini sabaha açar er geç annemin gözleri değer gözlerime sıcak bir dokunuş yüzüme ...
Seni sevmek bir yağmurun ıslığında ıslanmak gibiydi seni sevmek ... çok sevmişliğimiz var idi suyu ve dahi ateşi canımı sunduğum nice haziranlar gömdüm saçlarının karasına dili tutulmuş mevsimlerin isyanından kime ne kirpik uçlarına çizdiğim ummanları topladığım yıldızları azat ettim bakıra çalan tenine şimdi susuzum and olsun kutsal kılınan incir ağaçlarına ellerimde soğuttuğum ...
gücün tükenir sabrın tükenir ümidin tükenir hâlâ yürüyorum aklımdan çabucak geçenlerle daha iyi görüyorum iki yanımdan akan ağaçları budama mevsimini geçirmişim bu yüzden bayatlığı camekanlarda anların önceden yaşanmışlığı ağzı açık şaşırmış vaziyette anlamsızlığımız bu çok öte bir şey görmememin sebebi sağırlığım o sırada peşinde koştuğum ruh çıkagelir af için geçtir ...
Sen öyle yalınayak dolaştıkça aklımın kıyılarında Sabahı olmuyor hiçbir gecenin Dilimin kabaran gölgesinde yüzyıllık bir umut besliyorum sana Bir ikindi vakti Sarı güller boy veriyor bahçemde Uçurtmalar gökyüzünde Ranzamda saklı mektuplar Masada çay, bardakta iz Keder doludur akşamın elinde Bilirim. Yıkım sonrası arda kalan yarın yamalak bir cümle besliyorum Avuçlarında birikmiş dualar annemin ...
Dilek ağacındaki çaput kadar kalabalık içim Paydos saatini geçirmiş bu gün de. Sesinin gölgesi düşüyor sesime Huzurun tadı sızıyor gözlerime Ne varsa kişileştirdiğim şu dört duvar arasında O an ayağa kalkıyor Bir sabah gibi Duru ve dinç. Kendini mavi sularda bulan çocukluğum Dilek ağacında yeri sağlam mutluluk rengi Ürpermez hiçbir rüzgar dağ başında Güneşe boyayalım kendimizi bir ikindi vakti Uçmadan ...