Güncel İçerik

Merhabalar

Engelli haklarına dair tüm içerikten üye olmaksızın yararlanabilirsiniz.

Soru sormak veya üyelere özel forumlarlardan ve özelliklerden yararlanabilmek içinse sitemize üye olmalısınız.

Teksan İnovatif Medikal: Engelliler, Engelli Çocuklar, Hasta ve Yaşlılar için emsalsiz ürünler

Abdurrahim Karakoç

BARBiEBARBiE

Aktif Üye
Üyelik
19 Ağu 2005
Konular
71
Mesajlar
1,693
Reaksiyonlar
0
BEŞİNCİ MEVSİM

Düştü can evime dördüncü cemre
Dünyayı üçüncü gözümle gördüm.
Dört yüz seksen beş gün çekti bir sene
On altıncı aya takvimsiz girdim.

Aynalara baktım korku gösterdi
Saatler her sabah kırkı gösterdi
Namlular, nişanlar Türk'ü gösterdi
Hayatım boyunca hedefte durdum.

Gül sundum yediler, koklamadılar
Armağan can verdim saklamadılar
Gittim... gelir diye beklemediler
Kaybolan gölgemi yollara sordum.

Getirdim yanıma ay'ı bir karış
Ölçtüm ki dağların boyu bir karış
Şehiri bir adım, köyü bir karış
Damlada denizdir en küçük derdim.

Savurdum, eledim, seçtim zamanı
Yaprak yaprak, tel tel açtım zamanı
Haftada üç asır geçtim zamanı
Nereye gittimse zamansız vardım.

Yırtıldı ruhlara çizdiğim resim
Yazık, kulaklara sığmadı sesim
Yaşadığım şimdi beşinci mevsim
Çağın çilesini sırtıma sardım ..

Abdurrahim KARAKOÇ
 
bu ne güzel bir şiirdir böyle,her zamanki gibi döktürmüş yine Abdürrahim Karakoç,
onun duygularına ve kalemine,seninde ellerine sağlık bu şiiri bizlere ulaştırdığın için BARBİEBARBİE ..
 
Rica Ederim :)


BEN

Ben: Karlı dağların deli rüzgârı
Ben: Tozlu yolların demirbaşıyım.
Ben: Suyu kurumuş sevgi pınarı
Ben: Toprak bekçisi, mezar taşıyım ..

Ben: Hep yıllar yılı kanayan çıban
Ben: Fikir sürüsün yitiren çoban
Ben: Hayâl peşinde çarıksız taban
Ben: Gurbet ağzında bulgur aşıyım ..

Ben: Çürük bir gemi aşk denizinde
Ben: Yağmur damlası dostun izinde
Ben: Yanıp kül oldum aşkın közünde
Ben: Kara sevdanın dert yoldaşıyım ..

Ben: Koyu düşmanım yersiz gülüşe
Ben: Düşüvermişim bitmez bir düşe
Ben: Bıldır ağlarım bu yıl ölmüşe
Ben: Bensiz duygunun ilk savaşıyım ..

Ben: Gönlü aklına uymayan deli ..
Ben: Az düşünceden doymayan deli ..
Ben: Beni ben diye saymayan deli ..
Bırakın, ben benden uzaklaşayım ..

Abdurrahim KARAKOÇ
 
Sezai Karakoç ile amca çocukları oluyorlar...K.Maraşlılar diye biliyorum...Sezai Karakoç şiirlerin babası olan MONAROZA yi yazmistir...Abdurrahim Karakoç şiirleri de süperdir...BEN şiirine karsilik benden de SEN şiiri olsun..:)
Teşekkür ederim BARBİEBARBİE

SEN

Sen : Çamlı dağlarda ağaran şafak...
Sen : Duru gönüllerin nilüferisin
Sen : Engin ovada sararan başak...
Sen : Umut kaynağı, alınterisin
Sen : Gökte yıldızsın, uykularda düş...
Sen : Yeşil ekinsin sen beyaz gümüş..
Sen : Mavi denizsin sise bürünmüş...
Sen : Sevda sırrının düğümlerisin
Sen : Her güzelliğin canlı sergisi
Sen : Kalb yarasının emin sargısı...
Sen : Benim dileğim, Hakk'ın vergisi..
Sen : Gönlümde saplı aşk hançerisin
Sen : Koyu gölgesin yaz sıcağında
Sen : Olgun meyvesin dal kucağında
Sen : Korsun, alevsin aşk ocağında
Sen : Gadir Allah'ın şaheserisin
Sen : Bensin gel gör ki ben sen değilim
Sen : Benim düşünce ruhum ve dilim
Sen : Benim gözlerim, ayağım, elim...
Emin ol, sen bana benden berisin

ABDURRAHİM KARAKOÇ
 
Rica Ederim :)

TUT ELLERİMDEN

Sırat’tan incedir sevda köprüsü
Beraber geçelim tut ellerimden.
Niyet ak güvercin, vuslat gökyüzü
Beraber uçalım tut ellerimden ..

Gönüldeki birlik kalkandır dışa
Aldırma ayaza, yele, yağışa
Giden ilkbahara, gelecek kışa
Beraber göçelim tut ellerimden ..

Birleşmek üzredir şafakla gurûp
Korku beklenilmez kapıda durup
İster zehir olsun, isterse şurup
Beraber içelim tut ellerimden ..

Çağır hayallerin en ötesini
Yakından duyarsın aşkın sesini
Sonsuz mutluluğun penceresini
Beraber açalım tut ellerimden ..

Hatırla kaybolan hatıraları
Elmastan ışıklı, altundan sarı
Zaman tortusundan işte onları
Beraber seçelim tut ellerimden ..

Şüphe “başlangıç”tır, karar “nihayet”
Zamanı zamana etme şikayet
Kaçmak kurtuluştur diyorsan şayet
Beraber kaçalım tut ellerimden ..

Abdurrahim KARAKOÇ
 
SEN VARSIN

Gönül tezgahında şiir dokudum
İplik iplik nakışında sen varsın.
Aşk yolunun kanununu okudum
Madde madde yokuşunda sen varsın.

Fikir vadisinden bir ırmak geçer
Eğilir serviler, suyundan içer
Bağrında ay doğar, zambaklar açar
Sessiz sessiz akışında sen varsın.

Öz suyusun hayat denen şişenin
Nedenisin keder ile neşenin
Sevda cephesinde şehit düşenin
Donuk donuk bakışında sen varsın.

Hep senin renginde görünür bahar
Yaprakta yeşilin, gülde kokun var ..
Yama yama kalbimdeki yaralar
Sıra sıra dikişinde sen varsın.

Gidip de yorulma çok uzaklara
Sen, 'Sen'i gel Benim içimde ara ..
Umut güneşimin mor bulutlara
Girip girip çıkışında sen varsın ..

Abdurrahim KARAKOÇ
 
EY CAN

Ben sabit şeyleri sevmem ey can
Sen
Eğer beni dinlersen
Çağlayan ırmak ol..
Ve gönül gönderine çekilmiş
Nazlı nazlı dalgalanan
Bayrak ol..

Ben karanlığı hiç sevmem ey can
Vaktin her saatinde
Her zaman
Ağaran şafak ol..
Güneş ışıklarıyla ürperen çiçek
Seher yeliyle ırgalanan
Yaprak ol..

Ben bulanıklığı sevmem ey can
Sen
Yayla pınarlarından akan
Sulardan berrak ol..
Göl olma, gölet olma, baraj olma
Kaynak ol..

Ben uykuları da sevmem ey can
Uykulardan uzak ol..
Kış günü karları yarıp çıkan
Beyaz bir gül
Mavi bir zambak ol..

Ben zaafları da sevmem ey can
Hakikatleri sarıp-sarmalayan
Zaaflardan ırak ol..
Geri dur geri dur ey can
Nefret sarayındaki sultanlıktan;
İlim ocağında çırak ol..

Sana tavsiyemdir ey can
Zalimlerin boynunda süslü kravat olacağına
Var bir garip ölünün üstünde
Kefen ol
Kimsesiz gelinlerin yüzünde
Duvak ol..

Abdurrahim KARAKOÇ
 
ÇARESİZLİK

Zaman bir sapan lastiği
Taş oldum kurtulamadım.
Kaderim hava boşluğu
Kuş oldum kurtulamadım.

Sevdiklerim gider tek tek
Sıra bize de gelecek
Can emanet, ölüm gerçek
Düş oldum kurtulamadım.

Kin atları şaha kalktı
Aklım durdu, kanım aktı
Gelen zulüm beni yaktı
Kış oldum kurtulamadım.

Sevgim pınar, sabrım kuyu
Kovdum rahatı, uykuyu
Ayaklar bulattı suyu
Baş oldum kurtulamadım.

Bir yara ki büyür öz’de
Yüreğim kavrulur közde
Yetim gözde, yoksul gözde
Yaş oldum kurtulamadım ..

Abdurrahim KARAKOÇ
 
GÖLGE OYUNU

Ben avcı olurum, o ceylan olur
Kovalar dururum kendi gölgemi.
Umut toprak olur, dert zaman olur
İp takar sürürüm kendi gölgemi.

Her kuşluk vaktine, her ikindiye
Bölerim gölgemi üçe, ikiye
Eli boş bebekler oynasın diye
Armağan veririm kendi gölgemi.

Gölgemde bir değil bin yara kanar
Gölgeme değerse gölgeler yanar
Geceleri gölgem yollarda donar
Kar gibi kürürüm kendi gölgemi.

Soyunur aynalar ışıktan, renkten
Bazen akşamüstü, bazen çok erken
Kuşlar gökten yuvasına dönerken
Güneşte görürüm kendi gölgemi ..

Sevgi, dağ zirvesi; kin, dipsiz kuyu
Karıştan kısadır hayatın boyu
Kirletirse şayet toprağı, suyu
Göğsünden vururum kendi gölgemi ..

Abdurrahim KARAKOÇ
 
BİRAZ DA KİTAPLAR SENİ OKUSUN

Canlı bir kitapsın, yazarı Mevlâ
Açık dur, kitaplar seni okusun
Yüzünde şavklansın nazarı Mevlâ
Eğilsin mehtaplar seni okusun

Kasırga ol, döne döne zikir et
Her nefese on bin misli şükür et
Şüphe burgacında Hakk'ı fikir et
Uyansın girdaplar seni okusun

Erisin geceler gündüze gel ki
Kalmasın tek engel bir düze gel ki
Secdede Rabb'inle yüz yüze gel ki
Minberler, mihraplar seni okusun

'Ezel'in, 'ebed'in şifresi sende
'Menfi'nin, 'müsbet'in şifresi sende
Çözülsen de olur, çözülmesen de
Sorular, cevaplar seni okusun

Aşktan, estetikten, ahenkten yana
Şiir, resim, müzik imrensin sana
Camiler, sebiller gelsin lisana
Hayırlar, sevaplar seni okusun

Bedenin coğrafya, tarihtir dünün
Ayrı ayrı sayfa saatin, günün
Dört kapısı açık dursun gönlünün
Alimler, erbaplar seni okusun

Nefret boşta kalsın, aşk ile dol da
Işık, kılavuz ol gittiğin yolda
Kur'an'dan feyz alan bir mektup ol da
Yazdığın kitaplar seni okusun

Abdurrahim KARAKOÇ
 
AŞK HİKAYESİ

Başımdan bir kova sevda döküldü
Islanmadım, üşümedim, yandım oy!
İplik iplik damarlarım söküldü
Kurşun yemiş güvercine döndüm oy!

Yağmur yorgan oldu, döşek kar bana
Anladım ki kendi gönlüm dar bana
Alev dolu bardakları yâr bana
Sunuverdi içtim içtim kandım oy!

Sevgi ektim, naz biçmeye çalıştım
Ne zamana, ne kendime alıştım
Kırk senede yedi hasret bölüştüm
Yedi dünya bana düştü sandım oy!

Gönül şahinimi yordum gerçeğe
Sonsuzda yüzümü sürdüm gerçeğe
Teselliden kanat kırdım gerçeğe
Tecellinin sinesine kondum oy!

Abdurrahim Karakoç




ZAVALLILAR ARKADA

Kevser bardakları atıldı raftan
Her şaraba KÜP olanlar ön safta.
İffet timsalleri kovuldu saftan
Her bebeğe TÜP olanlar ön safta.

Kurt revaçta, kuzu düştü gündemden
Yemeklerin tuzu düştü gündemden
Haysiyet, tevazu düştü gündemden
Her şalvara CEP olanlar ön safta.

On partiyle flört yapan yiğitler
El yalayıp etek öpen yiğitler
Canlı, cansız puta tapan yiğitler
Her çöplükte ÇÖP olanlar ön safta.

Sayınlar var, zaman çalar zamandan
İkram sağar süpürgeden, samandan
Puştlar amir, hokkabazlar kumandan
Her baltaya SAP olanlar ön safta.

Dahiler var, muz aşılar meşeye
Cin çıkarır, cin doldurur şişeye
Köşe dönücüler yattı köşeye
Her çembere ÇAP olanlar ön safta.

Fırtına başladı, meltemler dindi
Namus, ahlâk, vakar tahtından indi
Postallar, papuçlar kıymete bindi
Her kelleye KEP olanlar ön safta.

İnancına uyandadır adamlık
Zarardadır, ziyandadır adamlık
Gören yok ki ne yandadır adamlık
Her şerife COP olanlar ön safta.

Aç gözleri makam hırsı bürüdü
Siyasi zırzopluk aldı-yürüdü
Sosyal yapı, milli doku çürüdü
Her hastaya HAP olanlar ön safta.



Abdurrahim Karakoç
 
BAMBAŞKA

Doktor, benim derdim bambaşka bir dert
Ağrıyan yerimi sorma boşuna.
Yazdığın reçete değer mi zahmet?
Kağıtla kalemi yorma boşuna.

Kerem eyle, fayda vermez yardımın
Tıp ilminde çaresi yok derdimin
Her tarafı gurbet olmuş yurdumu
Düşünceme tuzak kurma boşuna.

Gönlüm yığın yığın hasret yüklüdür
İçimde tarifsiz keder saklıdır
Sökemezsin yaralarım köklüdür
Merhem sürüp, sargı sarma boşuna.

Dost yolları nakışlandı kanımdan
Sevdiklerim vergi keser canımdan
Sükûta muhtacım, ayrıl yanımdan
İncitip günaha girme boşuna.

Aşk koymuşlar ıstırabın adını
Alamadım yaşamanın tadını
Yapacaksan eğer bana yardımı
Öldür kurtar, ilâç verme boşuna.

Abdurrahim KARAKOÇ
 
BU ÇAĞRI SANADIR

Bir damla Su gönder bana
Eğer gönderebilirsen
Ana sütü gibi tertemiz olsun
Bir damlası Karadeniz
Bir damlası Akdeniz olsun

Bir avuç Toprak gönder bana
Edirne koksun, Ağrı koksun
Her zerresi burcu burcu
Türkiye koksun
Anadolu’dan çağrı koksun

Bir dilim Ekmek gönder bana
Yiyince lezzetini hissedeyim
Bereketini hissedeyim
Köy köy, tarla tarla
Memleketimi hissedeyim

Bir demet Çiçek gönder bana
Renkleri;
Sarı, kırmızı, beyaz ve mavi olsun
Râyihâsı, estetiği
semâvi olsun

Bir tutam Sevda gönder bana
Veysel Garani’nin, Yunus Emre’nin
Sevdasından olsun
Mevlâna’nın Mevlâ’sından olsun
Sevdâların hasından olsun

Bir Rüya gönder bana
Yürürken, otururken
Güneşi, Ayı seyredeyim
Aradan kalksın tüm duvarlar
Mâverâyı seyredeyim

Bir damla Alınteri gönder bana
Yazdığın Şiirleri gönder bana
Okumaya ihtiyacım var ..

Abdurrahim KARAKOÇ
 
Allah rahmet eylesin. Bu başlığı açtığınız için teşekkür ederim. Onun yazdığı, çok sevdiğim şiiri yazıyorum:

BAYRAM

Güneş yükselmeden kuşluk yerine
Bir adam camiden döndü evine
Oturdu sessizce yer minderine

Kızı “Bayram” dedi, yalın ayaklı
Adam “Bayram” dedi, tam ağlamaklı..

Eli öpüldükçe içi burkuldu
Konuşmak istedi, dili tutuldu
Güç belâ ağzından bir “off! ” kurtuldu

Oğlu “Bayram” dedi, sırtı yamalı
Adam “he ya” dedi, gözü kapalı..

Düşündü kış yakın, evde odun yok
Tenekede yağ yok, çuvalda un yok
Yok yoka karışmış; tuz yok, sabun yok

Avrat “Bayram” dedi, eğdi başını
Adam “evet” dedi, sıktı dişini..

Çalışsa ne iş var, ne cepte para
Dağ oldu içinde büyüyen yara
Dikti gözlerini karşı duvara

Takvim “Bayram” dedi, silindi yazı
Adam “öyle” dedi, bağrında sızı..

Döndürse yönünü herhangi dosta
Yaralı, gariban, dul, yetim, hasta
Yıllar, aylar, günler erirken yasta

Yer-gök “Bayram” dedi, ağzını açtı
Adam “Bayram” dedi, evinden kaçtı..


Abdurrahim KARAKOÇ
 
BENİ DE ÇAĞIR

Çileyi koklayıp gül niyetine,
Zindana girersen beni de çağır.
Sabrı, kanaatı bal niyetine
Ekmeğe dürersen beni de çağır.

Bazen iki dünya sığar içime,
Bazen iki güneş doğar içime.
Bazen gam yağmuru yağar içime
Sen beni ararsan, beni de çağır.

Dostların var ise divanelerden,
Göz yaşın aktıysa minarelerden.
Binlerce senelik viranelerden
Birşeyler sorarsan, beni de çağır

Ezelin ezelden öncesi vardı,
Yine sonsuzluktur sonsuzun ardı.
Zaman yumağına bizi kim sardı?
Aklını yorarsan beni de çağır.

Dışarda göz yanar, içerde yürek,
Taahhüt ehline tahammül gerek.
Mazlum yarasına merhem diyerek
Göz yaşı sürersen beni de çağır.

Abdurrahim KARAKOÇ
 
ACABA

Uyuyan göllere ay ışığında
Sevginin resmini çizsem kim anlar?
Tomurcuk ayrılıp, gül açtığında
Yağmurun saçını çözsem kim anlar?

Bir mekân kaplamış ne varsa nerde
Kendi ötesini saklar her perde
Sonsuzluğun sona erdiği yerde
Huduttan bir kulaç kazsam kim anlar?

Aşk, kömür beyazı; kin, süt karası
Eklenir yarama her dost yarası
Et oldum bıçakla kemik arası
Cellatla ahdimi bozsam kim anlar?

Doğumda yalan var, ölümde gerçek
Bir şeyler anlatır balık, kuş, çiçek
Kırık gönülleri toplayıp tek tek
Toplayıp göğsüme dizsem kim anlar?

Gün geldi zamanı gömdüm kabire
Dağ oldu aklımın verdiği fire
Bağlasam telaşı çelik zincire
Sabrın derisini yüzsem kim anlar?

İçte deprem olur dışın düğümü
İhlâssız çözülmez işin düğümü
Aklımdan geçeni, düşündüğümü
Okusam kim dinler, yazsam kim anlar?

Abdurrahim Karakoç
 
Vallahi ilk burada duydum.
Ve iyi ki duymuşum bu Abdurrahim Karakoç abiyi.
Uzun zamandır kendime bir hobi arıyordum, aha da buldum :)
Teşekkürler arkadaşlar sağolun. Bu doğru kararı vermemde çok katkınız oldu...
 
Vallahi ilk burada duydum.
Ve iyi ki duymuşum bu Abdurrahim Karakoç abiyi.
Uzun zamandır kendime bir hobi arıyordum, aha da buldum :)
Teşekkürler arkadaşlar sağolun. Bu doğru kararı vermemde çok katkınız oldu...
ABDURRAHİM KARAKOÇ rahmetli oldu.İlk okuduğum şiir kitabı "vur emri"idi ordaki şiirleri o dönemin Türkiyesini idarecilerini hiciv yoluyla anlatıyordu.Şuan bile o zamanalrda yazdıgı pek çok şiiri günümüzü anlatıyor.Hiciv harici şiir kitapları da mevcuttur.Pek çok şiiri türkü olarak okunmaktadır.En bilineni "mihriban"dır.Hangi şiir kitabı olursa olsun sıkılmadan zevkle okunacak güzelliktedir.

[FONT='inherit'] ABDURRAHİM KARAKOÇ - GENELGE[/FONT]

[FONT='inherit']Dar zamanda düşmanların altına
At olanlar safımıza gelmesin
Garibanın, fukaranın sırtına
Bit olanlar safımıza gelmesin[/FONT]

[FONT='inherit']Ağırlık, irilik ölçüsün bırak;
Tartıya vurulmaz beyinle, yürek.
Bu ülkede iman gerek, ruh gerek;
Et olanlar safımıza gelmesin.[/FONT]
[FONT='inherit']
Öte dursun işkembeden atanı
Lazım değil kaçan ile yatanı
Menfaate rüşvet verip vatanı
Fit olanlar safımıza gelmesin[/FONT][FONT='inherit']

Sapıklar her yerde atsa da çamur;
Gerçek mayasına kuvuştu hamur;
Adam istiyoruz dört başı mamur!
İt olanlar safımıza gelmesin[/FONT]

[FONT='inherit']Gönül bahçesinde korku gezeni
Asla kabul etmez ülkü düzeni
Sevdası, sabırı, aklı, izanı
Kıt olanlar safımıza gelmesin[/FONT]

[FONT='inherit']Biz zulüm ayında güneş çağıyız;
Hira'dan feyzalan Tanrıdağ'ıyız!
Biz meyve bahçesi, üzüm bağıyız,
Ot olanlar safımıza gelmesin[/FONT]

[FONT='inherit']Parolamız her zamanda, her yerde;
Ölmek var da baş eğmek yok namerde
Bu imana, bu ülkeye bu derde
Yad olanlar safımıza gelmesin.[/FONT]
 
EĞDİ BAŞINI

Gitmişti makama arzuhal için
Bey dedi yutkundu eğdi başını
Bir azar yedi ki oldu o biçim
Şey dedi yutkundu eğdi başını

Kapıdan dört büklüm çıktı dışarı
Gözler çakmak çakmak benzi sapsarı
Bir konağa baktı alttan yukarı
Vay dedi yutkundu eğdi başını

Çekti ayakları kahveye vardı
Açtı tabakasını sigara sardı
Daldı neden sonra garsonu gördü
Çay dedi yutkundu eğdi başını

İçmedi masada unuttu çayı
Kalktı ki garsona vere parayı
Uzattı çakmağı ve sigarayı
Say dedi yutkundu eğdi başını

Döndü gözlerinde bulgur bulgur yaş
Sandım can evine döktüler ataş
Sordum memleketin nere gardaş
Köy dedi yutkundu eğdi başını

Yürüdü kör topal çıktı şehirden
Ağzına küfürler doldu zehirden
Salladı dilini vazgeçti birden
Oy dedi yutkundu eğdi başını
 
BAYRAMLAR BAYRAM OLA

Giden Bayramlardan almadık bir tad
Gardaş bu senenin bayramı nasıl?
Şenay’larda bayram her gün, her saat
Elif’in, Döne’nin bayramı nasıl?

İçinde boğulduk derdin, acının
Uykusu bitmedi şeyhin, hacının
Üç gardaşı şehit veren bacının
Oğulsuz ananın bayramı nasıl?

Neşe topuğumda, elem boyumda
Sen çoğunu anla, ben az deyim de
Kim öldü, kim kaldı garip köyümde
Ya bizim hanenin bayramı nasıl?

Dert deşmek değildir gayem, niyetim
Düşündükçe sızlar kemiğim, etim
Gelini dul kalmış, torunu yetim
Ak saçlı ninenin bayramı nasıl?

Hangi eller sürer suçluyu suça
Güdümlü başların destesi kaça
Kimler zorlanıyor gönülsüz göçe
Boş kalan binanın bayramı nasıl?

İşkence altında ezilir canlar
Masum yiğitlerle dolu zindanlar
Ses verin mezardan ulu sultanlar
Yusuf-u Kenan’ın bayramı nasıl?

Bizden sandığımız bize yabancı
Görünen simalar göze yabancı
Kabukta bayram var, öze yabancı
Söyleyin, mânânın bayramı nasıl?

Sabahtan haber yok, ufuklar kara
Semerkant kan ağlar, yanar Buhara
Keşmir, Kâbil, Kerkük hasret bahara
Kudüs’ün, Sina’nın bayramı nasıl?

Ayşe’nin bayramı gözyaşı, firak
Sultan’ı derdiyle baş başa bırak
Sormadan geçemem, etmişim merak
Nükhet’in, Nana’nın bayramı nasıl?

Mücahit, maddeye yapar akını
Devrimci, soygundan tutar yükünü
Biz toprağa verdik Hikmet Tekin’i
Kotil’in, Zana’nın bayramı nasıl?

Doğduğundan beri çamlar deviren
Ekranda iftira, yalan savuran
Salyası, ülkeyi göle çeviren
Boynuzlu dananın bayramı nasıl?

Abdurrahim Karakoç
 
Aşk Hikayesi

Başımdan bir kova sevda döküldü
Islanmadım, üşümedim, yandım oy!
İplik iplik damarlarım söküldü
Kurşun yemiş güvercine döndüm oy!

Yağmur yorgan oldu, döşek kar bana
Anladım ki kendi gönlüm dar bana
Alev dolu bardakları yâr bana
Sunuverdi içtim içtim kandım oy!

Sevgi ektim, naz biçmeye çalıştım
Ne zamana, ne kendime alıştım
Kırk senede yedi hasret bölüştüm
Yedi dünya bana düştü sandım oy!

Gönül şahinimi yordum gerçeğe
Sonsuzda yüzümü sürdüm gerçeğe
Teselliden kanat kırdım gerçeğe
Tecellinin sinesine kondum oy!

Abdurrahim Karakoç
 

Asım'ın Nesli -feyz alıntı

Abdurrahim Karakoç
Kime Gardaş Deyim?
 
Üst Alt