Güncel İçerik

Merhabalar

Engelli haklarına dair tüm içerikten üye olmaksızın yararlanabilirsiniz.

Soru sormak veya üyelere özel forumlarlardan ve özelliklerden yararlanabilmek içinse sitemize üye olmalısınız.

Teksan İnovatif Medikal: Engelliler, Engelli Çocuklar, Hasta ve Yaşlılar için emsalsiz ürünler

Kök hücre çalışmalarının etik yanları ve denetim mekanizması

umudcan

Üye
Üyelik
25 Şub 2008
Konular
9
Mesajlar
73
Reaksiyonlar
0
Doç. Dr.
Nüket Örnek Büken
H.Ü.T.F. Deontoloji ve Tıp Tarihi A.D.

Kök Hücre Çalışmaları Denetlenebiliyor Mu?
İnsanlarda üreme amaçlı klonlama etik açıdan ciddi endişeleri de beraberinde getiriyor. En temel kaygı bu işlemin insan onuruna aykırı olduğu inancından kaynaklanıyor, bugün insan klonlama amacı taşıyan işlemlere çeşitli uluslararası bildirge ve antlaşmalar ile yasak getirilmiş durumda.

Türkiye’de kök hücre çalışmaları ve uygulamaları konusunda yasal düzenlemede ciddi eksiklikler ve mevzuatın uygulanmasında da denetleme sorunları bulunuyor. Sağlık Bakanlığı embriyonun yasadışı olarak araştırmada kullanılmasını hala denetleyebilmiş değil!

Yapay yolla genetik kopya oluşturma olarak tanımlanabilen klonlama günümüzde insan klonlanması kavramı ile birlikte, hem yaşam bilimleri alanında teknolojik tartışmaların hem de etik tartışmalarının içinde yerini almıştır.

Üreme amaçlı klonlama teknolojisi hayvancılık alanında tükenmekte olan soyların korunması veya ekonomik açıdan değerli türlerin eldesi için kullanılmaya başlanmış olan işlemler dizisidir ve ilk olarak 1997 yılında Dolly olarak hepimizin tanıdığı klonlanmış koyun ile başarılı bir sonuç elde edilmiştir.

İnsanlarda üreme amaçlı klonlama ise etik açıdan ciddi endişeleri de beraberinde getirmektedir. En temel kaygı bu işlemin insan onuruna aykırı olduğu inancından kaynaklanmakta olup, bugün insan klonlama amacı taşıyan işlemlere çeşitli uluslararası bildirge ve antlaşmalar ile yasak getirilmiştir.

Diğer yandan biyomedikal araştırma amacı ile Somatik Hücre Çekirdek Transferi - SHÇT tekniğinin kullanılması rejeneratif tıp kavramını geliştirmiş ve Alzheimer, Parkinson gibi hücrelerin dejenerasyonuna bağlı olarak gelişen hastalıklar için yeni bir tedavi yaklaşımı ortaya çıkmıştır.

SHÇT ile elde edilen 5-7 günlük embriyoların blastosist evresinde fötal dokuyu oluşturacak olan iç hücre kütlesi izole edilerek laboratuar şartlarında uygun büyüme faktörleri eşliğinde çoğaltılarak pluripotent embriyonik kök hücre hatları elde edilmektedir. Bu hücreler şu anda hala araştırma evresinde olan belli faktörler aracılığı ile çeşitli dokulara farklılaşma kapasitesine sahiptirler ve hastalara transplante edilebilme potansiyaline sahip hücre kaynaklarını oluştururlar.

Tedavi amaçlı klonlama olarak da tanımlanan bu işlemlerin hedefi embriyonik kök hücre eldesidir. Etik açıdan kaygılar araştırma amaçlı embriyo oluşturma üzerine yoğunlaşmaktadır ve embriyo hakları tartışmaya açılmaktadır. Embriyonik kök hücre eldesi için ikinci bir kaynak ise yardımcı üreme teknikleri (YÜT) ile elde edilmiş ve yedek olarak dondurularak saklanmakta olan embriyolardır. Bu durumda da embriyoların farklı bir amaç için kullanılması etik bir sorun haline gelmektedir. Bu etik kaygılardan yola çıkarak farklı kök hücre kaynakları günümüzde araştırılmaktadır. Erişkin dokularda da kök hücre ve öncül hücrelerin bulunması ile bu yönde de araştırmalar sürmekte olup, bu çalışmalar kapsamında hücresel tedavi yöntemleri de geliştirilmektedir.

DENETLEME SORUNLARI VAR!
Türkiye’de kök hücre çalışmaları ve uygulamaları konusunda yasal düzenlemede ciddi eksiklikler ve mevzuatın uygulanmasında da denetleme sorunları bulunmaktadır. Denetim bakımından: Embriyonik kök hücre çalışması da dahil olmak üzere araştırma amaçlı embriyo oluşturmak taraf olduğumuz Avrupa Konseyi İnsan Hakları ve Biyotıp Sözleşmesi -Oviedo Sözleşmesine göre yasaktır (Türkiye’nin onayladığı bu uluslararası sözleşme yasa hükmündedir, Anayasaya aykırılık iddiası ile Anayasa Mahkemesine başvurulamaz ve temel hakları düzenlemesi nedeniyle yasalarla çatışan hükümleri için sözleşme maddeleri esas alınır – Anayasa m. 90).

Üremeye Yardımcı Tedavi Merkezleri Yönetmeliğine göre de transfer amacıyla oluşturulan embriyoların araştırma amaçlı kullanımı yasaktır. Araştırmada kullanılacak embriyo, ya araştırma amaçlı olarak elde edilecek ya da üremeye yardımcı tedavi merkezlerindeki artık embriyolar, amaç dışı olarak araştırma materyali olacaktır. Her iki durumda da kök hücre araştırmalarında embriyo kullanımı ülkemizde yasadışı olacaktır. Hal böyle iken Sağlık Bakanlığı kısa bir süre önce bir genelgeyle aslında yasadışı olan embriyonik kök hücre araştırmalarını bakanlıktaki yasal düzenleme çalışması tamamlanıncaya kadar durdurmuştur. Bakanlık embriyonun yasadışı olarak araştırmada kullanılmasını denetleyebilmiş değildir!

YASAL BOŞLUKLAR BULUNUYOR
Yasal noksanlıklar bakımından: Somatik kök hücre çalışmalarının hastaya uygulanması konusunda yasal boşluklar bulunmaktadır. Genellikle deneysel nitelikli kök hücre çalışmaları, hastanın sağlığını tehdit ederek insan üzerinde uygulanmaktadır.

Özellikle bu alandaki yasal eksikliklerin giderilmesi gerekmektedir. Örneğin Türk Nöroşirürji Derneği gazetelere ilan vererek, beyin-omurilik hastalıklarında kök hücre çalışmalarının tümünün deneysel çalışmalar olduğunu, bu tip hastalara ülkemizde kök hücre nakledildiğine dair basında çıkan haberlerin gerçekte yalnızca bir “umut tacirliği” olduğunu duyurmuştur. Yapılacak yasal düzenlemeler, hastaların, sonuçları henüz bilinmeyen çeşitli kök hücre uygulamalarının kobay öznesi olmalarına engel olmalıdır.

Yapılacak yasal düzenlemeler, kök hücre araştırmaları belirli bir sonuca ulaşıncaya, bilim dünyasınca kabul edilecek ölçüde sonuçları netleşmiş bir tedavi yöntemi oluncaya değin hastalara uygulanmasına engel olacak açık sınırlandırmalar içermelidir.
Basına da yansıyan bir vakada, Gaziantep’te şeker hastası bir kişinin bacağına kök hücre enjekte edilmesi sonrasında, hasta, sağlığının bozulduğu ve kendisinin denek olarak kullanıldığı iddiasıyla yargı mercilerine başvurmuştur.
Nitekim, Türk Ceza Kanunu’nun İnsan Üzerinde Deneyle ilgili düzenlemelerine baktığımızda (Kanun Numarası 5237, Resmi Gazete 12/10/2004 Sayı 25611, madde 90);
-deneyin öncelikle insan dışı deney ortamında veya yeterli sayıda hayvan üzerinde yapılmış olması,
-insan dışı deney ortamında veya hayvanlar üzerinde yapılan deneyler sonucunda ulaşılan bilimsel verilerin, varılmak istenen hedefe ulaşmak açısından bunların insan üzerinde de yapılmasını
gerekli kılması, -deneyin, insan sağlığı üzerinde öngörülebilir zararlı ve kalıcı bir etki bırakmaması,
gibi koşullar, genetik araştırma, klonlama, kök hücre çalışmalarının insana uygulanmasında göz önünde tutulacak koşullar olarak da yorumlanabilir.

Kök hücre çalışmalarının, hayvan denekler üzerinde uygulanmadan, insan üzerinde zararlı ve kalıcı etkilerinin olup olmayacağını saptamak olanaklı olmadığından, insanda denenmesi, bu yorum çerçevesinde suç oluşturacaktır.

Aynı maddede ‘bilinen tıbbi müdahale yöntemlerinin uygulanmasının sonuç vermeyeceğinin anlaşılması üzerine, kişi üzerinde yapılan “rızaya dayalı bilimsel yöntemlere uygun tedavi amaçlı deneme”, ceza sorumluluğunu gerektirmez’ şeklinde bir hüküm bulunmaktadır. Kök hücre nakillerinin ancak bu koşul gerçekleştiğinde TCK’ da öngörülen cezai sorumluluğun dışında kalabileceği yorumu yapılabilir.

TCK’ da yer verilen koşulları Oviedo Biyotıp Sözleşmesi m.16’ da da bulmaktayız. Ortak bir başka koşul, insan üzerinde araştırma yapmayı öngören projelerin yetkili bir kurul tarafından onaylandıktan sonra başlayabilmesidir. Deneysel nitelik taşıyan kök hücre nakillerinin insanda uygulanmasına dönük ülkemizdeki çalışmaların kaçı yukarıda anılan koşulları karşılayarak yürütülmektedir?

ÜREME AMAÇLI KLONLAMA YASAKLANSIN!
Önerimiz insanda üreme amaçlı klonlamanın yasaklanması, özellikle dejeneratif hastalıklarda tedavi potansiyeli göz önünde tutularak “ulusal ve uluslararası bilimsel, etik ve hukuki kurallar” çerçevesinde kök hücre araştırmalarının sürdürülmesidir. Araştırma ile deneysel çalışma arasındaki farkın da bilimsel çevrelerde göz önünde bulundurulması ve etik kurul onayı almak da dahil olmak üzere araştırma etiğinin tüm ilke ve kurallarının yaşama geçirilmesi önemlidir.

Hukuk, tıp etiği, tıp, biyoloji, biyoteknoloji gibi alanların bir araya geleceği interdisipliner bir biyoetik komitesi kurulabilir ve dünyada da bilinmezlerin çok olduğu bu tür araştırmaların etik ve hukuki yönden değerlendirilmesi güncel bilgiler ışığında yapılabilir.
 
Kök Hücre çalışmaları, Emryonik Kök Hücre Ve Embryonik Olmayan Kök Hücre çalışmaları Olmak üzere İki Kısma Ayrılmaktadır. Embryonik Kök Hücre çalışmaları, ülkemizde Bakanlıkça Yasaklanmıştır Ve Uygulayan Da Yoktur. Embyonik Olmayan Kök Hücre çalışmaları Ise Dünyada Ve ülkemizde Yapılmaktadır. Yerel Ve Bakanlık Etik Kurulu Onayı Ile Yapılması Gerekmektedir. Kök Hücre çalışmalarını Ayırım Yapmadan Tartışmak Yanlış Anlamalara Neden Olabilir.

Dr Sedat özdemir...

Not:bu yazı,yukardaki yazıya okuyucu yorumu şeklinde yazılmış,yani Dr.Sedat Özdemir bi açıklama getirmiş.......
 
Doç. Dr.
Nüket Örnek Büken
H.Ü.T.F. Deontoloji ve Tıp Tarihi A.D.

Kök Hücre Araştırmalarında Tedavi Yanılsaması Kavramı
Kök hücre konusunda bilimsel tartışmaların etiko - legal tartışmalarla bir arada sürdürülmesinin gereği açıktır. Ülkemizde bu uygulamaların ‘bilimsel deney’ olarak mı yoksa ‘tedavi’ kapsamında mı ele alınacağı sorusunun yanıtının uygulamalarda çok da net olmadığı görülüyor.
Etik ve hukukî boyut, kök hücrenin elde edildiği kaynağa göre de kuşkusuz değişkenlik gösteriyor.

İnsan embriyonik kök hücre araştırmalarını düzenleyen hukuki belgeler değerlendirildiğinde özellikle Avrupa ülkeleri için şöyle bir kısa gözden geçirme yapabiliriz:

• Belirli koşullarda yedek embriyo kullanımına izin verenler: Belçika, Danimarka, Finlandiya, Fransa, Yunanistan, Hollanda, İspanya, İsveç ve UK

• Embriyonik kök hücreye atıfta bulunmadan bazı araştırmalar için yedek embriyo kullanımına izin veren ülkeler; Estonya, Macaristan, Latvia, Slovenya.

• Yedek embriyo kullanımı yasak olmakla birlikte insan embriyonik kök hücre hatlarının ithaline bazı durumlarda izin veren ülkeler: Almanya, Avusturya ve İtalya.

• İnsan embriyolarının araştırma amaçlı olarak kök hücre eldesi için kullanımını 1997 Oviedo Sözleşmesi uyarınca yasaklayan ülkeler (Avrupa Birliği ülkeleri): Avusturya, Çek Cum, Danimarka, Estonya, Finlandiya, Fransa, Almanya, Yunanistan, Macaristan, İtalya, İrlanda, Hollanda, Litvanya, Portekiz, Slovak Cum, Slovenya ve İspanya.

Ülkemizde embryon kaynaklı kök hücre çalışmaları “Avrupa Konseyi İnsan Hakları ve Biyotıp Sözleşmesi -Oviedo Sözleşmesi” ve ayrıca “Üremeye Yardımcı Tedavi Merkezleri Yönetmeliği”ne göre yasaktır.

Burada yetişkinden elde edilen kök hücrelerle sürdürülecek işlemler konu edilecektir. 1 Mayıs 2006 tarihli SB Genelgesi zaten embryonik olmayan yetişkin kök hücre çalışmaları ile ilgilidir.

Bakanlık aslında geniş kapsamlı ve çekinceleri ortadan kaldıracak bir genelge hazırlamak için 2005 yılı sonlarında embriyo kaynaklı kök hücre çalışmalarını durdurmuş, yetişkin kök hücre çalışmalarına ise herhangi bir engel getirmemişti. Çünkü yetişkin kök hücre tedavisi lösemili hastaların tedavisinde kullanılıyordu.

Ancak Türkiye’de yetişkin kök hücre tedavisinin suiistimal edildiği ile ilgili kimi vaka örnekleri ortaya çıkıp, henüz deney aşamasındaki işlemler omurilik ve beyin felçli hastalara kesin tedavi metodu haline gelmiş gibi sunulunca konu etik ve hukuk yönleriyle yeniden tartışılmaya başlandı.

SB tarafından yayınlanan genelge çerçevesinde “Kök Hücre Nakilleri Bilimsel Danışma Kurulu” oluşturuldu ve “Klinik Amaçlı Embriyonik Olmayan Kök Hücre Çalışmaları Kılavuzu” hazırlandı. Bu genelgeye göre, konuyla ilgili nakil izin başvurularını ilgili kurul değerlendirecek, nakil yapmak isteyen merkezlerin hayvan deneylerini, bilimsel çalışmalarını ve yayınlarını inceleyebilecektir. Bakanlığın onay vermediği hiçbir yerde nakil yapılamayacaktır.

Evet, kök hücre çalışmaları henüz araştırma uygulamalarıdır; amaç tedavi değildir. SB genelgesi, hasta haklarının ihlal edilmesini önlemek ve bilimsel çalışmaların önünü açmak için çıkarılmıştır. Çalışma için yerel etik kurul onaylı bilimsel proje oluşturulması; bunu kök hücre danışma kurulunun incelemesi, bakanlıktan izin alınması ve ‘aydınlatılmış onam’ formunu dolduran hastaların her türlü zarara karşı da sigortalanması gerekmektedir.

Ayrıca belirli aralıklarla (6 ayda bir) çalışma sonuçlarının bakanlığa rapor edilmesi şarttır.

Yapılan hayvan deneyleri ve laboratuar çalışmaları göstermektedir ki mezenkimal kök hücreler kemik dokusu, kas (kalp kası dâhil) dokusu, kıkırdak, tendon, yağ hücreleri, sinir hücreleri, karaciğer hücreleri, kemik iliği stromal hücreleri, damar endotel hücreleri ve insülin salgılayan pankreas beta hücrelerine dönüşebilmektedirler. Bu dönüşüm ve farklılaşma potansiyelinin sıralanan dokularla ilgili ve doku kaybı ile seyreden pek çok hastalıkta bir tedavi imkânı sağlayabileceğinin düşünüldüğünü de bu bağlamda söyleyebiliriz.

Doku hasarı ile seyreden kalp krizi, kemik kaybı, kıkırdak hasarı, ALS ve parkinson gibi sinir sistemi hastalıkları ile yanıklarda bu hücrelerin tedavi edici özelliğinin araştırılıyor olması bilim dünyası için çok önemli gelişmelerdir kuşkusuz.
Ancak bu uygulamaların tedavi değil deneysel amaçlı yapıldığının altını çizmek gerekir.

Yoksa tıp etiği literatüründe “tedavi yanılsaması” denilen durum kaçınılmaz olarak ortaya çıkacak ve hastanın özerkliğine saygı ilkesi bağlamında alınan “aydınlatılmış onam” geçerliliğini yitirecek etik ve yasal açıdan araştırmacı- hekim sorumluluğu doğacaktır.

Nedir tedavi yanılsaması dediğimiz durum? Klinik araştırmalarda (aynı zamanda klinisyen olarak da çalışan) araştırmacı-hekim, araştırma sırasında denek-hastaya uygulanan işlemin, ona tedaviye benzer biçimde yarar sağlayacağı yanılsamasına kapılabilir. Öte yandan hasta-denek de, sağlık çalışanları tarafından kendisine uygulanan her türlü işlemi, tedavisinin bir parçası olarak kabul etme eğiliminde olabilir.

Hastanın araştırma uygulamasını tedavisinin bir parçası sanması daha en başta onun araştırma için verdiği oluru geçersiz kılar. Bu nedenle araştırmacı-hekim hastayı bu tür bir “tedavi yanılsaması” gelişmeyecek biçimde bilgilendirmek zorundadır. Hasta açısından da tedavi yanılsaması, hasta deneğin zihin düzeneğinde araştırmacı ile hekim rollerinin kavramsal olarak ayrışmamış olması durumudur.

Çoğu zaman bu durumdaki hasta “araştırma” kavramını anlamamakta, bunu tedavi ile doğrudan ilgili, kendisine iyi gelecek bir uygulama olarak değerlendirmektedir. Bu nedenle bilgi verilse bile içinde bulunduğu riskin kendisi açısından gerekli mi gereksiz mi, araştırmaya katılmasının kendisi açısından yararlı mı zararlı mı olduğunu gerçek anlamda değerlendirememektedir. Bu yanılsamanın fark edilip giderilmesi uygulamaların etik ve hukuki boyutunun değerlendirilmesinde önemlidir.
 
Bu kok hucre olayınıda bence en kısa surede cozecekler gorursunuz
 
2 yorumda da kökhücrenin çözüldüğü söylenmiş..yani ne anlamda? biraz daha açalım.
 
BARAN90 zaten kök hucre 1992'den berı bıldıgım kadarıyla arastırılan bılım dunyasının en ılgı cekıcı en onemlı arastırmalarından bırı.ALİ İMRAN abimin de dedıgı gıbı aslında gercekten çözülmüş ve ama bazı yasal prösüdürlerden dolayı henuz kök hucre ıle ılgılı elle tutulur seyler gorunmemektedır.ama ınsallah bu ABD'de GERON fırması ıkı ay ıcınde yapacagı nakiller guzel seyler beklenıyor inşallah olacak hakkımızda hayırlısı ne ıse ne olacaksa ınsallah o olur.GEÇMIŞ OLSUN
 
Buyrun kök hücreye

[1] 1Fundación Regina Mater, Buenos Aires, Argentina [2] 2Centro de Investigación en Ingeniería de Tejidos y Terapia Celular (CIITT), Universidad Maimónides, Buenos Aires, Argentina.
Objectives:With the intention to ameliorate the clinical condition of patients with chronic spinal cord injury (SCI), a program that combines three cell therapies and an appropriate neurorehabilitation program were used to recreate and enhance the natural conditions of SCI repair.Methods:Vascularization recovery is approached by selective artery infusion of BMMNCs (bone marrow mononuclear cells) to the disrupted area. Eighteen days later, with the aim to restore the specific inflammatory activity, an i.v. infusion of spinal cord specific ETCs (effector T cells) is carried out. With the intention of supplying cellular components for the process of repair, an infusion of autologous neural stem cells (NSCs) through selective feeding artery infusion is carried out, followed by an appropriate neurorehabilitation program.Results:A total of eight ASIA (American Spinal Injury Association) A patients (five with jeopardized brachial plexus and three without) received the treatment. No severe adverse events was observed in any of the receptor patients: five patients evolved from ASIA A to ASIA D and regained the ability to stand up and, with varying effectiveness, to walk; two patients remained in the same condition, but exhibited motor and sensitive improvements; and one patient could not be evaluated.Conclusions:These reports suggest that the biological characteristics of acute SCI may be recreated in a comprehensive, safe and effective manner.Spinal Cord advance online publication, 17 February 2009; doi:10.1038/sc.2008.164.
 
keşke türkçe yazılmış olsaydı...hç bir şey anlamadım:)
 
ÖZETLE ARKADAŞLAR 8 HASTADAN 5i ASIA A'DAN ASIA'DEYE GELMİŞ.2 HASTA DA TAM OLARAK GELİŞME OLMASA DA KISMEN DUYU VE MOTOR FONKSİYONLARINDA GELİŞME OLMUŞ.1 HASTA İSE DEĞERLENDİRELEMEMİŞ.
ARKADAŞLAR ANLADIĞIIZ ÜZRE BU BİR ALINTIDIR.YANLIZ ALINTI YAPILAN YER DÜNYA ÇAPINDA BİLİMSEL MAKALELERİN YAYINLANDIĞI PUB MED SİTESİDİR.
YANİ ÖYLE ÜFÜRÜKTEN TEYYARE OLACAKMIŞ FALANMIŞ FİLANMIŞ GİBİ SİTELERDEN DEĞİL.BU ÇALIŞMA ARJANTİNDE YAPILMIŞ.
İLGİLENEN ARKADAŞLAR PUB MED DE BU VE BENZERİ MAKALELERİ OKUYABİLİRLER.GERÇİ İNGİLİZCEDİR AMA EĞER Bİ SIKINTI DUYARSANIZ YARDIMCI OLABİLİRİM.
BREZİLYA DA 30 KÜSUR HASTADAN 26SI SANIRIM RAKAMLAR DA YANILABİLİRİM TEKRAR YÜRÜYEBİLMİŞLER.GENE BUDA BİLİMSEL BİR MAKALEDİR.
YANİ DİYORUM YA FALANLARLA FİLANLARLA UĞRAŞMAKTANSA ÇIKACAKMIŞ MIŞ MIŞ LARLA UĞRAŞMAKTANSA BU TÜR BİLİMSEL MAKALELERİ İNCELEYEBİLİRİZ.
DAHA ÖNCEDE BELİRTTİĞİM VE SİZİN DE ÇOK İYİ BİLDİĞİNİZ GİBİ ÜLKEMİZDE DE BU İŞLE UĞRAŞAN BİLİM ADAMLARI VAR FAKAT ZİHNİYET ZİHNİYET ZİHNİYET.ASLINDA BİRAZ DA ÖZELEŞTİRİ YAPMAMIZ LAZIM.BİRÇOK ÜLKE BU İŞİ YASALLAŞTIRMIŞ VE UYGULAMAYA BAŞLAMIŞKEN BİZ DE NİYE HALA İZİN VERİLMİYO BUNU ARAŞTIRMAK LAZIM.BEN KENDİ ÇAPIMDA ARAŞTIRDIM'HER HASTA YÜRÜMEK ZORUNDA DEĞİL.OFLİLER HAYATLARINA BU ŞEKİLDE DE DEVAM EDEBİLİYORLAR,OF ÖLÜMCÜL BİR HASTALIK DEĞİL'GİBİ AKLA MANTIĞA SIYMAYACAK CEVAPLAR ALDIM VE YIKILDIM.
BİZ MIŞMIŞLARLA UĞRAŞA DURALIM ADAMLAR DA YÜRÜMEYE DURSUN.
KALIN SAĞLICAKLA
 
Sanırım açıklama yeterli olmuştur defnex.
Takıldığınız yer olursa gee yardımcı olmaya çalışabilirim arkadaşlar
 
Slm Sanırım bizim bizim ülkemiz işin ticari boyutuyla ilgileniyor
üzerimizden o kadar büyük rant elde ediliyorki;kim bırakmak isterki....
 
aynen öyle asabi.bir ara izin verilmişti ama bizim bazı uyanık doktorlarımızdan bazıları işi hemen umut tacirliği ve ticarete dökünce tekrar yasaklandı.aslında bu da bizim hatamız olsa gerek,doğru zamanda doğru insanları bulmuyoruz.
müthiş bir rant var tabii.düşünsene adam seni sondaya bi bağlıyo hadiii ömür boyu mahkumsun.kim ister senin iyileşmeni:)
 
Çok güzel ve umut verici bir haber.Kök hücrede kesinlikle 1-2 yıl içerisinde elle tutulur şeyler elde edileceğine inanıyorum bende..
 
atoksal:
bahisetdiğin çalışmanın kök hücre türü nedir ?
 
bence cok güzel bi haber inşallah daha fazlasıda cıkar gün geçtikçede yaygınlaşmaya devam eder türkiyede olmuyor barı yurt dışındaki kliniklerdeki çalışmalardan olumlu bişeyler çıksa mesela almanyadaki xelcenter keşke olumlu somut bişey herkez bi şekilde gidebilir...
 
GÜLDEN o zaman demek ki bu 1-2 yl ıcınde elle tutulur herhangı bır sey olmaaycak sanırım......dıkat edersenız 1992'den berı bu calısmaların oldugunu fakat elle tutulur daha henuz herhangı bır seyın oldugunu gorulmedı sanırım...kısmet ne ıse o olsun.
 
besalti20 onu ne sen nede ben bilebiliriz.Elbette gönül isterki biran önce bulunsunda hepimiz kurtulalım.1992 den beri çalışma var ama Bush beyefendi engelliyordu.Bütçe ayırmayı geç,engelliyordu çalışmaları.Obama desteklemenin yanısıra bütçede ayırıyor.Daha çabuk ilerlenir diye düşünüyorum..
 
Kökhücre çalışmalarında çözülemeyen olay şu diye biliyorum. Yeni oluşturulacak olan hücrelerin ileride kanser hücrelerine dönüşüp dönüşmediği daha çözülemedi.araştırmalar sadece bu konuya takıldı diye biliyorum...yoksa hasarlı organlar çoktan kökhücre ile oluşturuldu ama ilerisini düşündükleri için emin olmak istiyorlar.
 
Ankara Üniversitesi kök hücre enstitüsü kuruyor
Ankara Üniversitesi, kök hücre ile ilgili tüm temel ve uygulamalı alanlarda üst düzeyde bilimsel çalışma, araştırma ve proje yapmak amacıyla enstitü kuruyor.


Ankara - Ankara Üniversitesi'nden yapılan yazılı açıklamada, üniversite bünyesinde yürütülmekte olan araştırma, hizmet ve eğitimlerin, bilime ve topluma en fazla katkıyı sağlayacak şekilde gerçekleştirilmesi amacıyla kurulacak Kök Hücre Enstitüsü'nün, Bakanlar Kurulu'nun onayına sunulduğu bildirildi.

Enstitünün alanında ilk olacağının vurgulandığı açıklamada, şunlar kaydedildi:
''Önde gelen kuruluş amacı, toplumsal, etik ve politik yansımaları çok olan kök hücre konusunda, Ankara Üniversitesi gibi lider bir kuruluşun güvenilir, bilimsel kimliği ile rehberlik ve denge unsuru oluşturmasını sağlamak. Araştırma ve eğitim faaliyetlerinin yanı sıra bilim insanları ve toplum yararı için gerçekleştirilecek ileri teknoloji teknikleri ve ürünleri üretimiyle ilgili potansiyel uygulamalar da öngörüldü.''


A.A.
1.07.2009
Cumhuriyet Portal
 
2010 ıcın baya baya umut edılmıs arkadaslar...hayırlısı ınsallah cozulur hepımız kurtuluruz.
 
Olgun hücrelerden yeni kök hücreler üretildi

Olgun hücrelerden yeni kök hücreler üretildi

Paris- Çin'in başkenti Pekin'deki Çin Bilimler Akademisi'nde görevli Qi Zhou, olgun hücrelerin yeniden programlanmasını, "yeniden programlanmış hücreler" anlamına gelen iPS hücrelerin "gerçekten pluripotent" olduklarını söyledi.
Akademik tanımda, bir pluripotent kök hücrenin, tüm vücut hücrelerinin köken aldığı her üç germ yaprağı (mezoderm, endoderm, ekdoderm) hücrelerine dönüşebilen bir hücre olduğu belirtiliyor.
"iPS hücrelerinin embriyonik kök hücreler kadar polivalan olduklarını" söyleyen Zhou, "bu özelliğin tıbbi tedavi için belirleyici olduğunu" sözlerine ekledi.
Embriyonik kök hücrelerinin her türden insan hücresini üretmek için birbirinden farklılaşma kapasitesinin, gelecekte kalp ve diğer organları tedavide önemli bir yer tutacağı ifade ediliyor. Ancak, bu tip kök hücrelerin kullanımı halen ahlaki tartışma konusu oluşturuyor.
Japon araştırmacı Shinya Yamanaka'nın 2006 ve 2007'de yürütüğü öncü çalışmalar sayesinde, iPS hücreleri embriyonik kök hücrelere alternatif oluşturdu.
Qi Zhou, İngiliz dergisi Nature'de yayımlanan araştırmasında, Yamanaka'nın kullandığı tekniğin embriyonik kök hücrelerin pluripotent özelliğine benzer hücreler yaratmak için sık sık kullanıldığını belirtti.
Zhou ve ekibi, 37 çeşit iPS hücresinden 27 yavru fare yetiştirdi. Bu 27 yavrudan ilk doğan kahverengi tüylü eğril fare olgunlaştığında, beyaz tüylü dişil fareyle çiftleştirildi. Araştırmacılar, bu çiftleşme sonucu ikinci nesil, sağlıklı yavru farelerin dünyaya geldiğini bildirdi.
Bilim adamları, bu deneyle iPS hücrelerin embriyonik kök hücreleri kadar pluripotent olduğunu kanıtlamış oldu.

23 Temmuz 2009​
 
daha önce farklı bir başlık altında bu konu hakkındaki düşünceleri ve duyduklarımı aktarmıştım,tekrar aktarmak istiyorum;
arkadaşlar,gerçekten ülkemizde kök hücre tedavisi üzerine kafa yoran,bu konu üzerinde gerçekten ciddi manada çalışan bilim adamlarımız ve doktorlarımız mevcut.
fakat bakın en önemli mevzu;T.C SAĞLIK BAKANLIĞININ TUTUMU VE DAVRANIŞLARI!bana doktorum tarafımdan söylenen aynen şu;bakanlıkla OMURİLİK FELÇLİLERİ için kök hücre tedavisi hakkında görüşmelerim oldu.Prof.dr a söyelenenler aynen şöyle:OMURİLİK FELÇLİLERİ BU ŞEKİLDE DE HAYATLARINA DEVAM EDEBİLİYOR,OMURİLİK FELCİ ÖLÜMCÜL BİR HASTALIK DEĞİLDİR.DOLAYISIYLA OMURİLİK FELÇLİLERİ İÇİN KÖK HÜCREYE İZİN VERİLMİYOR.
arkadaşlar zihniyet bu,bu zihniyet değişmediği sürece de bize kök hücre ülkemizde zor görünüyor.biliyorsunuz bu tür çalışmalar önce fareler üzerinde denenir,ve hocamın dediği bana,fareler üzerindeki çalışmalar artık çok olumlu tek engel T.C SAĞLIK BAKANLIĞI!
benin sevdiğim bir söz;KIÇINDAN NECASET SİLEMEYENLER,bu ülkenin başından gitmediği sürece işimiz zor hem de çok zor!
allah yardımcımız olsun
sanırım biz bu kök hücre ninnilerini daha çok duyup uyutulacağız
 
Kök hücre gerçeğini anlayanlar ayakta kalacak

Türkiye’deki kök hücre çalışmalarıyla ilgili bilgi veren Prof. Dr. Ayhan Bilir, Türkiye’de kök hücre çalışmalarının oldukça iyi düzeyde olduğunu, bu alandaki çalışmaların önemini kavramayan ulusların ayakta kalamayacağını söyledi

Helin Aygün/İstanbul-MEDİMAGAZİN

İstanbul Üniversitesi İstanbul Tıp Fakültesi Histoloji ve Embriyoloji Anabilim Dalı Öğretim Üyesi Prof. Dr. Ayhan Bilir, Türkiye’de kök hücre temelli çalışmaların belli bir aşamaya geldiğini, bu temelde tedavi modelleri geliştirebilecek bir bilimsel birikimin oluştuğunu söyledi. Bilir, “Kök hücre tedavi şekli 21. yüzyılın ikinci çeyreğinin konularını oluşturuyor. Bu gerçeği iyi kavrayıp anlayan uluslar ayakta kalacak, anlayamayanlar ise geri kalacak ve hatta diğerlerinin arasında yok olacaklar” dedi.

İstanbul Üniversitesi İstanbul Tıp Fakültesi Histoloji ve Embriyoloji Anabilim Dalındaki Doku ve Hücre Kültürü Laboratuvarının Başkanlığını da yürüten Prof. Dr. Ayhan Bilir, Türkiye’nin kök hücre çalışmalarında dünya standartlarını yakaladığını ve birçok ülkeyi geride bıraktığını kaydetti. İnsan kök hücrelerinin elde edilerek tedavide kullanılmasının yasal olarak Türkiye’de mümkün olmadığını dile getiren Bilir, “Bu, birçok ülkede de yasak. Ama bu yasağın çok uzun süreceği inancında değilim. Çünkü usta ellerde bu hücreler insanlara faydalı işler yapabilirler. Gelecekte kök hücreyle tedavi edilebilecek yüzlerce hastalığın ekonomik boyutu düşünülürse, hükümetler mutlaka belli koşullar içinde bu tür tedavi şekillerine izin vereceklerdir. Çünkü işin çok büyük bir ekonomik boyutu var” diye konuştu.

Geçmişte kalanlar aksini savunuyor
Prof. Dr. Bilir, son yıllarda hekimlerin kök hücre çalışmalarına oldukça ilgi göstermeye başladıklarını söyledi. Kök hücrelerle tüm hastalıkların tedavi edilebileceğinin düşünüldüğünü belirten Bilir, şöyle devam etti:
“Hekimlerin birçoğu kök hücre çalışmalarıyla hastalıklarda kayda değer iyileşmeler olacağına inanıyor. Ama geçmişte kalmış bazı arkadaşlarımız bunun aksini savunabiliyor. Bu kesimin ‘hangi hastalığa, ne kadar, nereden alınan kök hücrelerin verileceği’ konusunda itirazları bulunuyor. Tamamen teknolojiye bağlı olarak verilebilecek yanıtları bugün henüz bilmediğimiz için, onlar da bu noktadan itirazlarını dile getiriyorlar. ‘Ne kadar büyüklükteki beyin hasarına kaç kök hücre vererek tedavi edebilirsiniz?’ diyorlar. Veya ‘Bu kadar kök hücreyi nereden alarak üreteceksiniz?’ gibi tamamen teknolojik soruyla karşılık veriyorlar. Ben şuna inanıyorum, insanda kök hücre kaynakları çok zengin. Çeşitli bölgelerdeki dokuların arasına yerleşmiş uygun sinyal mekanizmasıyla ona uygun yanıt verebilen, çoğalabilen, çok yerde depolanmış kök hücre bulunmaktadır. Bunun yanında embriyondan elde edilebilecek ve saklanabilecek depolar elde edilmesi de mümkün.”

Temel bilimler de ilgi gösteriyor
Prof. Dr. Ayhan Bilir, kök hücre araştırmalarının ilk olarak lösemi tedavisi için yapılması nedeniyle kök hücreyle sadece hematologların ilgileniyor gibi göründüğünü, oysa hematologların yanı sıra kardiyologların, fizyologların ve histologların bu alanda araştırmalar yaptıklarını vurguladı. Günümüzde çeşitli beyin hastalıkları, tendon ve kemiklerin tedavisinde, kıkırdak hastalıkları mühendisliğinde, hatta deri hastalıklarında tamamen hematologlar dışındaki hekim grubu tarafından kök hücre araştırmaları yapıldığına dikkat çeken Bilir, İstanbul Üniversitesi İstanbul Tıp Fakültesi Histoloji ve Embriyoloji Anabilim Dalındaki Doku ve Hücre Kültürü Laboratuvarında yürütülen çalışmalarla ilgili de bilgi verdi. Prof. Dr. Bilir, şunları kaydetti:

“Benim 27 yıldır başkanlığını yürüttüğüm üniversite bünyesindeki laboratuvar, ileri derecede gelişmiş, iyi araştırmalar yapan bir kültür laboratuvarıdır. Burada yapılan araştırmalarda oldukça iyi bir noktaya geldiğimizi iddia ediyorum. Kemik hücre hasarlarını kemik iliğinden aldığımız kök hücrelerden sağlayarak yapabileceğiz. Bundan kıkırdak yapabileceğiz. Türkiye’de çeşitli tıp fakültelerinin temel bölümlerinde bu tür çalışmaların olduğunu biliyorum. Burada sadece kök hücre çalışmaları değil, onarım tıbbı denilen doku mühendisliğiyle ilgili değişik çalışmalar da yürütülüyor. Bu konuda SCI’ya girmiş 53 yayınımız bulunuyor. Uluslararası 2, toplamda 7 tane kitap yazarlığımız var. Bu aşamadan sonra spesifik bir hastalığın tedavisine yönelecek çalışmaların zamanı geldi de geçiyor. Şu an diş dolgu maddeleriyle diş hücrelerinin arasındaki uyumu sağlayan bir çalışma yürütüyoruz. Bakırköy Devlet Hastanesi ortopedistleriyle birlikte yürüttüğümüz kemik onarımıyla ilgili bir çalışmamız var. Kendi anabilim dalımız tarafından yürütülen nöroblaston hücre kültürlerinde tedavi amaçlı bir çalışma yapılıyor. Ayrıca, doktora tezleri de yürütülüyor.”

Cerrahi operasyona gerek duyulmayacak
Kök hücreyle ilgili bazı ülkelerde yasal prosedür sıkıntıları olmakla birlikte, ileride hastalıkların teşhisi zamanında yapılabilirse hiçbir cerrahi operasyon gerekmeden kök hücreler kullanılarak birçok hastalığın orijinaline yakın şekilde tedavi edilebileceğini dile getiren Bilir, “Benim düşünceme göre kalp-damar hastalıklarında daha yakın bir gelecekte tedavi modelleri oluşturulabilecektir” dedi.

Prof. Dr. Bilir, Türkiye’de bundan 10-15 yıl önce kök hücreyle ilgili seminerlerde hep internet bilgileriyle ya da bazı kitaplardaki bilgilerle konuşulduğunu, ama günümüzde bilimsel toplantılarda insanların kök hücreyle ilgili kendi bulgularını sunduklarını ifade etti. Bunun da Türkiye’deki kök hücre çalışmalarının belli bir aşamaya geldiğini, bu temelde tedavi modelleri geliştirebilecek bir bilimsel birikim olduğunu gösterdiğini belirten Bilir, “Ülkemizde kök hücre teknolojisini kullanabilecek bir bilimsel birikim olduğunu rahatlıkla söyleyebiliriz. Bu merkezlerde oluşturulan birikim seviyesinin uluslararası arenadan geri olmadığını, hatta birçok ülkeden de ileri olduğunu düşünüyorum” diye konuştu.
 
Üst Alt