Güncel İçerik

Merhabalar

Engelli haklarına dair tüm içerikten üye olmaksızın yararlanabilirsiniz.

Soru sormak veya üyelere özel forumlarlardan ve özelliklerden yararlanabilmek içinse sitemize üye olmalısınız.

Teksan İnovatif Medikal: Engelliler, Engelli Çocuklar, Hasta ve Yaşlılar için emsalsiz ürünler

Kekemelik hakkında aydınlatıcı bilgiler - Almanya'dan selamlar

Almankekeme

Yeni Üye
Üyelik
25 Şub 2016
Konular
1
Mesajlar
9
Reaksiyonlar
0
Sevgili kekeme derttaşlar!
Almanya'da yaşayan bir kekeme olarak sizinle bazı bilgileri paylaşmayı uygun buluyorum, çünkü Türkiye'de her köşe başında binbir yalanla karşılaştığınızı kendi gözümle görünce içim cızzz etti.
1. Yalan: Kekemelik psikolojik bir bozukluk mudur?
HAYIR! ABD başta olmak üzere Avrupa'da da son yüzyıl içerisinde kekemelik hakkında birçok bilimsel araştırma yapılmıştır. Özellikle nörofizyoloji alanında yapılan araştırmalar, kekemeliğin beyinde ancak çok hassas enstrümanlarla ölçülebilen bir bozukluk olduğunu kanıtlamıştır. Anladığım kadarıyla (ki bu işin uzmanı değilim ama uzmanlar bunu bizimle paylaşmıştır) beyindeki beyaz kütlede bir sinyal iletim sorunu mevcut, kütle yoğunluğunda bir farklılık izlenmiştir.)
Daha fazla bilgi için bakınız: PLOS Biology: What Causes Stuttering?

2. Yalan: Kekemelik bir alışkanlık mıdır?
HAYIR! Kekemeliğin birincil semptomları hece/harf tekrarlaması, sessiz bloklar veya uzatmalar olarak dinleyicinin karşısına çıkar. Ama bir kekeme olarak bunu nasıl yaşıyorsun? Sen, ne konuşacağını çok iyi bildiğin halde belli bir harfa takılı kalıyorsun. Sanki o harfin üzderinde bir direnç ya da engel var, değil mi? İşte o anda, o direnci, o engeli aşma çabalarında terkrarlamalar, uzatmalar veya bloklar duyulur hale gelir.
Kekemelik kesinlikle bir alışkanlık değildir, ancak kekemeliğin etrafında oluşan ikincil semptomlar zamanla alışkanlık haline geliyor. Eğer Türkiye'deki sözde uzmanlar sana kekemeliğin bir alışkanlık olduğunu ve bunu belirli egzersizler yaparak tamamen ortadan kaldırılabileceğini vaadediyorsa bil ki bu adam uzman değildir! Terapi yapmış mısın? Sonuç nedir? Kekemelik geçti mi? Ciddi olmak gerekirse: geçmez. Çünkü ergenlik çağından sonra var olan bir kekemelik kalıcıdır. Geçmez. Terapiler onu hafifletebilir ama ortadan kaldıramaz çünkü kekemelik bir alışkanlık değildir!

3. Yalan: Kekemelik yanlış nefes alımından mı kaynaklanıyor?
HAYIR! Kekemeliğin ne olduğunu yukarıda izah ettim. İnsan konuşmaya devam edemeyeceğini hissedince ilkin ne yapar? Nefes alır! Bunu isteyerek değil, otomatikman yapar. İşte birçok kekemenin yanlış nefes alımı bundan kaynaklar. Yanlış nefes alımı kekemeliğin nedeni değil, sonucudur. Onun için salt nefes teknikleriyle işleyen bir terapi kalıcı sonuçlar vermez.

4. Yalan: Kekemelik travmatik olaylardan veya korkudan kaynaklanıyor mu?
HAYIR: Ben kendi kekemelik öyküme baktığım zaman daha doğrusu annemin anlatımlarını dinlediğim zaman özünde ne korku, ne de travmatik bir olay vardır. Bilimsel çalışmalar da öyle bir olguyu (genel olarak kekemelik travmalara bağlıdır vs.) kanıtlayamamıştır. Ancak DNA'nın çözümlenmesi ile birlikte kalıtsal yatkınlık kanıtlanabilmiştir. Akrabalarınız arasında başka kekemeler var mıdır? Bir araştırın! Benim dedem (annemin babası) kekemeydi.
Peki, öyleyse korku / travma meselesi neyin nesidir?
Bir insan konuşmaya yeltendiğinde bir harfe takılırsa yani devam edemeyeceğini hissederse korkmaya başlar, paniklenir. Bu doğal bir şeydir çünkü sen kendi bedenine hakim olamıyorsun. Dilin seni dinlemiyor, ses telleri senin dediğini yapmıyor, dudakların istediğin şekilde hareket etmiyor ya da kendiliğinden titremeye başlıyor. Odur korkuyu yaratan. Anlaşılan burada da bir neden - sonuç çarpıtması mevcut. Kekemelik korku yaratır ve edindiğimiz tecrübelerden (sürekli tekrarlanan aynı durumlardan dolayı) artık belirli ortamlardan korkmaya ve kaçınmaya başlarız. Evet, terapilerle bu korku ve kaçınma durumları ile baş edebiliriz ama işin özünde bir kekemelik sorunu var, onu ortadan kaldıramayız!

5. Yalan: Kekemelik konuşma hızı ile düşünme hızının uyum sağlayamamasından mı kaynaklanıyor?
HAYIR: Bu saçmalığı geçen sene İzmirli sözde bir uzmandan duyduğum zaman nerdeyse kahkahalarla gülmeye başlayacaktım. Böyle saçmalık olur mu? Bu iddia mantık dışı bir iddiadır ve yorumlanmaya bile değmez. Konuşma hızı zaten düşünce hızını geçemez çünkü beyinde düşünceyi üretip/ne konuşacağımızı planlayıp öyle konuşuyoruz. Öteki türlü de mesele şöyle: Düşünce ister istemez konuşma hareketinden azıcık öndedir çünkü düşünce konuşmayı yönetiyor. Bu kekemelerde de normal konuşanlarda da aynıdır ve aksini kanıtlayan hiçbir bilimsel çalışma yoktur.

6. Yalan: Egzersizlerine altı ay devam edersen kekemelik tamamen ortadan kaybolur gider mi?
HAYIR: İstediğin kadar egzersiz yap, kekemeliğin özü ortadan kalkmaz. Doğrudur, egzersizler bir süre yararlı olabilir hatta ses tonunu, konuşma hızını veya vurgulama türünü hafiften değiştirdiğin zaman kekemeliği anında ortadan kaldırabilirsin. İşte kekeme olmayan diğer insanlar ve sözümona uzmanlar bunu bir türlü anlayamıyor. Madem sen bu vurgu veya şu ritimle konuştuğun zaman kekelemiyorsun, neden buna devam etmiyorsun? Cevabı da gayet basit: öyle konuştuğum zaman ben ben değilim. Bir başkası oluyorum. Yapmacık gibi hissediyorum kendimi. Onu da bir süre yaparsın sonra yine sen olursun. Hepsi bu!

ÖYLEYSE KEKEMELİĞİMLE NASIL BAŞ EDEBİLİRİM?
Benim size cevabım gayet basit ve Avrupa'da ve ABD'de başarılı bir şekilde uygulanan terapi konseptlerine dayanır.
1. Koşul: Kekemelik ömrün boyunca sana eşlik edecek. Madem düşmanını yenemiyorsun barış sağlayacaksın. Kendinle barışacaksın, kekemeliği senin bir özelliğin olarak kabulleneceksin. Ve bu özellik ile sen yalnız değilsin. Dünyada kekeme olup da çok başarılı olan sanatçılar, yazarlar, bilim adamları vardır! Kekemelik zeka ile ilgili birşey değildir hatta kekemeler ortalama olarak diğer insanlardan daha zekidir. (Bunu bir yerde okudum, doğru olup olmadığını ispatlayamıyorum ama bana gençliğimde çok büyük bir özgüven verdi)

2. Kendi kekemeliğini ilgiyle incele: Konuştuğun zaman karşılaştığın engelleri / dirençleri ilgiyle izlemeye başla ve hangi ortamlarda ortaya çıktığını takip et.

3. Duyarsızlaştırma: Kekemelik / kekeme / kekeliyorsun sözcüklerini duyduğun zaman terlemeye başlıyor musun? Kalp atışların artıyor mu? İşte bunun nedeni ömrün boyunca kekemelikle canını, ruhunu incitmelerinden kaynaklanıyor, insanların gösterdikleri tepkiler sonucu bunlar meydana gelmiştir. Şimdi kendini duyarsızlaştıracaksın. Duyarsızlaşmadan hiçbir kekemelik terapisi kalıcı bir sonuç veremez. Kekemeliği kötü konuşma tarzı olarak algıladığın müddetçe, kekelerken utandığın, kendini suçlu hissettiğin müddetçe kalıcı bir ilerleme sağlanamaz. Kekemelik kötü olamaz çünkü kekemelik bir suç değildir. Suçluluk duygusu varsa da yerinde değildir. Bunu kendi iradenle yenemiyorsan iyi bir psikologa danış ama kekemeliğin bir alışkanlık olduğunu iddia eden biri olmamalı yoksa bütün bu uğraşılar boşa gidecek.
Bilinçli/isteyerek kekelemek güzel bir duyarsızlaştırma yöntemidir ve ABD ve Avrupa'nın hemen bütün kekemelik terapilerinde uygulanmaktadır. Gerçek bir kekemelik alıştırma amaçlı kullanılamaz çünkü kekemeliğin eşliğinde ortaya çıkan utanç duygusu vs. gerçek bir alıştırma engeller. Ancak 'Bu adama kekeleyerek yaklaşacağım bakalım ne der' merakı ile isteyerek kekelersen her an bunu bitirebilirsin ve negatif duyguların oluşmasını engellemiş olursun. Bunu bir arkadaş desteğiyle uygulamanı tavsiye ediyorum.

4. Modifikasyon teknikleri: (blok çözme yöntemleri) Bunların bazılarını belki Türkiye'deki terapileder öğrenmişsindir. Anlatılması zor ama kekeleyeceğin anda duraksayıp bilinçli bir şekilde ve yavaş sözcüğe girmek, gerekirse yumuşak bir ses tonuyle sözcüğe girmek bunlardan bazılarıdır.

5. Sabitleme (stabilizasyon): Birçok kekeme kısa süre sonra gözetlenen başarılardan sonra yeniden eski kekeleme alışkanlıklarına dönerler hatta önceki durumdan daha vahim bir durumla karşılaştıklarından bahsederler. Bunu tabii ki hiç kimse istemez. Onun için duyarsızlaştırma süreci çok büyük bir önem taşır. Kekemeliğe yaklaşımında köklü bir değişim sağlayacaksin. Sabitleme ondan sonra kolay olur ancak çok önemli bir adım oluşturur. Konuşma dirençleri / engelleri geri dönerse şaşırmamalısın bu doğal bir durumdur ve senin başarısız olduğunu değil aksine çok sıradan bir kekeme olduğunu gösterir. Çünkü kekemelik bir alışkanlık veya psikolojik bir sorun değildir, beyindeki bir sinyal iletim sorunundan kaynaklanıyor ki bunu ne ben ne de sen ortadan kaldırabilirsin.

Bahsettiğim program Van Riper terapi konseptini yansıtıyor ve bu kanımca en iyi kekemelik terapi konseplerinden biridir. Van Riper 20. yüzyılda Amerika'da yaşamış, ağır kekemeliğini yenerek uzun yıllık terapist deneyimleriyle ve birçok uzmanın eşliğinde bu konsepti geliştirmiştir. Ömrü boyunca kekeme kalmış ama kendisiyle barışık idi.
Size başarılar dilerim. Herhangi bir sorunuz olursa bana özel mesaj gönderebilirsiniz size seve seve cevap veririm.
Petra
 
Son düzenleme:
Merhaba. Bu soruna sahip bir birey olarak kekemeliği araştıryorum. Evet sizi de dediğiniz gibi ülkemizde ne yazık ki bilimsel araştırma yok. Şu an en etkili terapi sizce de van riper'in de uyguladığı duyarsızlaşma terapisi midir?
 
Merhaba,
sonuçta çeşitli terapi modelleri vardır ancak Almanya'da son yıllarda duyarsızlaşmayı gözetmeyen hiçbir etkin terapi modeli yoktur.
Önce duyarsızlaşma - sonra konuşma / blok çözme teknikleri.
Ve terapist müraatçı ilişkisi de burada çok önemli bir rol oynamaktadır. Terapist müracaatçının düşünce ve hayallerini dinleyerek kendisine danışmanlık sunar ve kendisiyle birlikte bir terapi planı hazırlar.
Anlaşılan terapi budur ve bütün bunları uygularsan kekemelikten kurtulursun diye bir şey yoktur. Olsa bile - ki tek tük böyle terapi merkezleri de hala vardır - Almanya'daki Kekemelik Federasyonu olası hastaları gitmemeleri konusunda uyarır.
Duyarsızlaşma neden önemli: Her kekeme ömrü boyunca kekemeliğin kötü bir alışkanlık, çirkin bir konuşma tarzı olduğunu, kekelemenin yasak olduğunu duymuş iyice içselleştirmiştir. Halbuki kekemelik organik bir engel ve ilgilinin elinde olmayan bir şey. Suçsuz olduğu halde kendini sürekli suçlu hisseder. İşte bu negatif düşüncelerden kurtulması lazım. Kekemeliğin bir alışkanlık olmadığını o yüzden de suçsuz olduğunu özümsemesi lazım.
Benim durumumu en çok etkileyen şu oldu: başka bir kekemenin yaklaşımını kendime örnek alarak
1 - bundan sonra kekemelik gerçeğimi kabullenmeye
2 - karşıma çıkan herkese gerekirse açık açık 'evet ben kekeliyorum. Ne var bunda' demeye
karar verdim.
Ve inan ki eski korkular kendiliğinden yok oldu. Çünkü utanmadan insanların yüzlerine 'evet ben kekeliyorum. Gerçek budur. Bu ne benim suçumdur ne de anne-babamın suçudur' diyebildim.
Sadece öz anlayışımdaki bu değişiklik bile eski takılmaların müthiş bir biçimde azalmasına yol açtı. İnsanlara artık 'ha kekeledim ha kekeleyeceğim' korkusuyla yaklaşmıyordum. Çünkü cevabım hazırdı: kusura bakma ben kekemeyim. Bu kadar basit.
İyi ki Almanya'da artık pek kimse kekemeliğin alışkanlık veya psikolojik olduğunu iddia etmez. Ama Türkiye'ye her gidişimde konuştuğum, sohbet ettiğim insanlara Türkiye'deki kekemelik algısının yanlış olduğunu ve Batı'daki bilimsel araştırmaların bunun tersini çoktan ispatlamış olduğunu anlatırım. Anlatmasam çatlarım :)
Hala kekeliyor muyum? Evet kekeliyorum. Ama korkmadan, kendimi kötü hissetmeden.
İyi günler
Petra
 
Üst Alt