Güncel İçerik

Merhabalar

Engelli haklarına dair tüm içerikten üye olmaksızın yararlanabilirsiniz.

Soru sormak veya üyelere özel forumlarlardan ve özelliklerden yararlanabilmek içinse sitemize üye olmalısınız.

Teksan İnovatif Medikal: Engelliler, Engelli Çocuklar, Hasta ve Yaşlılar için emsalsiz ürünler

Sakatlık haline dair önyargılar ve bunların yarattığı komiklikler... [Tartışma]

OturanBoğa

Yönetici
Üyelik
9 Ocak 2003
Konular
673
Mesajlar
57,910
Reaksiyonlar
282
Hemen hemen hepimizin sakatlığımızın sakat olma halimizle ilgili komik anıları var. Şu forumda bunun çok güzel örnekleri var:
Yaşama Dair Anı, Düşünce ve Duygularımız

Önceki tartışmalardan da esinlenerek şöyle bir tartışma başlatmak istiyorum:

"Korkmayın! Sakat olmak kötü bir şey değil. Ve dahası bunun aksini düşünenlerle karşılaşınca biz sakatlar, çok eğleniriz..."

* Yukarıdaki varsayıma katılıyor musunuz?
* Sakatlık haline sakat olmayanların bakışında sizce komiklikler var mı?
* Sakatlığınızla ilgili güldürmecelerinize karşılık sakat olmayanların yaşadığı şaşkınlık sizce komik mi?
* Toplumun büyük çoğunluğunun sakatlığı acınası ya da öcü gibi gördüğü söylemini veri olarak ele alırsak, sizce sakatların bu durumdan komiklikler çıkarması, sakat olmayanlarda ne tür duygular uyandırır ve bu durum engellilerin toplumda varolma çabalarına nasıl etki yapar?
 
Kendi durumu ile eğlenen veya buna izin verenlerin psikolojik sorunları olduğuna inanıyorum. Sayın bülent bey bence bu konu bu şekilde olmamalı idi.Verdiğiniz linkteki yazıları okudum ve şahsi fikrim abesle iştigal gördüm.Toplum olarakta öcü olarak görüldüğüne de katılmıyorum.Eskiden sakat ve yaşlı insanları daha müşfik sahiplenirdi yurdum insanı.Maneviyat azaldıkça bu tip değerlendirmeler yaşanmaya başladı.Sakat olmaya gerek yok batı toplumlarında olduğu gibi yaşlı aile bireyleri bakım evlerine yollanmaya başladı.Toplumda özürlerini lakap olarak kullananlarıda görmek mümkün."topal m......,kör s....."Ben yaşadığım şu zamana kadar bu lakapları kullananları hep yerdim.Sahip olunanla yaşamayı öğrenirken alay etmek yanlıştır.Bu benim kişisel düşüncem.
 
Sokakta kadının biri Down Sendromlu bir çocuğu göstererek " Bu çocuğu geçen gün Mersin'de de görmüştüm" demişti :lol:
"Aynı çocuk değildir , bütün Down sendromlular birbirine benzer" diye açıklama yapmıştım.

Biz kendi sakatlığımız haricindeki diğer rahatsızlıklar konusunda da daha bilgiliyiz diğerlerinden.
 
Bu konu da bir şeyler yazabilirim açıkcası. :D

Hatırlarsanız bundan iki yıl kadar önce engelli arkadaşlarla bizim evde buluşmuştuk.

Benim evime her zaman engelli arkadaşlar gelir ama bu kadar çok engellilerin olduğu bir durumu o zaman ilk defa yaşamıştım.

Buradaki engelli arkadaşları ilk tanımama da denk geliyor bu zaman dilimi.

İşin kötüsü dördüncü katta oturuyorum ve asansörüm yok benim. Eve gelecek arkadaşlardan biri de tekerlekli sandalyedeydi. Sevgili Cincin... :D

Bu işi nasıl yapacağımızı merak etmiyor değildim. Ama o kadar kolay oldu ki, sokağımızdan geçen yakışıklı delikanlılarla sevgili cincin bir kraliçe edasıyla taa dördüncü kata çıkartılıverdi. Ama bu işe gönüllü arkadaşlarımızda vardı. Bunlardan bir tanesi de sankhaydı. :D

Sevgili nafiye protezleriyle yürümeye yeni başlamış, ama bana gelmeyi de başarmış biriydi. O da dördüncü kata güle oynaya çıktı. Koltuk değneklerinin yardımıyla.

Benim tanıdığım engelli arkadaşlarım, sakatlıklarıyla barışık insanlardı. Ve çok doğal olarak bu engelleriyle dalga geçmesini de becerebiliyorlardı. Durdukları yerde değil tabii.

Muhabbet geliştikçe protezler çıkartılmaya başladı. Evin içi, çeşitli kol ve bacaklarla doluydu. İşte tam bu esnada kızım eve geldi. Ev alıştığı ortamın tamamiyle dışındaydı. O ürkek bakışlarını hiç unutmayacağım. İşte burda engelli arkadaşlarımın kendilerine olan güvenleriyle yaptıkları esprileri unutmak mümkün değil.

Valla ben en çok sankhanınkine gülmüştüm izninizle anlatayım;

Sankha, bana gelirken Kastamonundan sarmısak getirmişti. :D Ama bu sarmısak öyküsü oldukça ilginç.

Bildiğiniz gibi, sakatlara, engelli mi, özürlü mü dense tartışması çok yapıldı. Sankha bize yeni bir tanım daha buldular diye sarmısağı alma hikayesine başladı.

Bildiğiniz gibi Sanhka nın kolunda protez var. Bunu hisseden sarmısakçı ona" abi kolunda bir arıza mı var ? " diye sormuş. Bizim ki cevabı vermiş tabii;

Ne arızası be abi, a.... k..... mun kolumu mu var ki arızası olsun ?

Epey gülmüştük.

Açıkcası bazı engelli arkadaşlarımızın, hem engellerini içine sindirmenin, yani kabulun yanında, eğer toplumda bir yerlerdelerse, biraz daha hoş görülü, ve mutlu olduklarını düşünüyorum. Kişinin iç yapısı ve düşünme mekanizmasıyla da doğru orantılı olarak gelişen bir şey bu ayrıca.

Bendeki etkileri ne oldu derseniz?

Her zaman söylüyorum, bende bir engelli olabilirim diye bir yaklaşımı her zaman aşağılayıcı buluyorum. Ama emin olun tanıdığım bazı engelli arkadaşlarım, sadece bunların sayısı o kadar çok değil ne yazık ki diyorum, benim yaşama daha sıkı tutunmamı sağlamışlardır. Onlardaki yaşama azminin göstergesi zaman zaman kendime gelmemi, ve yapılacak onlarca işin olduğunun en basit göstergesi olarak gücüme güç katmıştır diyorum.

Kısacası yaşam bir şekilde karşılıklı olarak etkileşim ve sonuçları paylaşma alanıdır diye özetleyebilirim düşüncelerimi.
 
Kendi durumu ile eğlenen veya buna izin verenlerin psikolojik sorunları olduğuna inanıyorum...
Bana göre bu cümle yanlış!.. Katılmıyorum...
Bu tamamen kendinle "barışık" olmanla alakalı bir durum...
Biz Türkler için bir çok konuyu dramatik hale getirmek, salya sümük ağlamak/ağlatmak o kadar kolaydır ki, severiz göz yaşını,
hassas milletiz vesselam...
[size=2]"Aramızda kalsın ben de sulu gözün tekiyimdir"[/size];)
Ama söz konusu gülmek ve güldürmek olduğun da bir abimin, bir de Metin Şentürk... başka adam tanımam...
Biz ailece abim Cem'e çok güleriz...
Cem işitsel engelli ve sanırım dünyanın en geveze ve de en komik adamır!..
Bir akşam TV da izlemiştim...
Metin Şentürk bir gün ayağını kırmış, basının karşına tek ayağı havada çıkmış, bir adam da metin e geçmiş olsun abi dedi... En masumundan!...
Metin de; saol canım, ciğerim napalım işte kör, topal idare ediyoruz dedi... Sonra koptu millet tabii...
Şimdi bu komik değil de ne?.. Böyle dedi diye ağlamalı mıyım?..
Adam komik, gülüyorum işte napim... :) Psikoloğa mı gitmeliyim?..
Benim saçmaladığım, kendimi komik duruma soktuğum o kadar çok zamanlarım vardır ki!.. Bunları paylaşmaktan asla çekinmem...
Sen de rahat ol esne... :) herşey daha kolay ve çekilir olacaktır inan....

En içten gülücüklerimle :)
nil
 
Burada benim kafamda soru işaretleri oluşmasına yol açan bir duruş, ifadelerin arasında usulca kendine yer edinmiş gibi. Engellilik ve hayatı neşeyle karşılamak tabiki rahatlıkla yanyana gelebilir. Zaten bunun aksini savunmak çok saçma olurdu. Ancak burada anlayamadığım "mutlu bir engelli olmak" ile "engellilik" daha doğrusu engelliliği ortaya çıkartan bize içkin ana unsur olan sakatlık durumu kendi içinde aynı şeyler midir? Sakatlık kendi başına bir neşe kaynağı mıdır? Engellilerin neşelenebilecekleri gerçeği, bu neşe ve kahkahalar arasında, sakatlığın aslında son derece olumsuz ve insan doğasına aykırı olan yönüne nanik yapmamızı sağlasa bile ben nedense bunu yapan arkadaşlarıma hüzünlenmeden kendimi alamıyorum.

Bence şu şekilde yaklaşmak çok daha sağlıklı olurdu; evet, sakatlık kendi başına ciddi anlamda olumsuzluk içeren ve üzerinde neşelenilmesi düşünülemeyecek bir durumdur. Ama bu olumsuz durum sakat olmayan insanlarında hayatlarında yüzyüze gelebilecekleri diğer olumsuzluklar gibidir. Olıumsuzluklar sonsuz sayıda çeşitlenerek bambaşka formlarda yaşamın içine serpilmişlerdir. Sakatlık da bunlardan biridir. Bu gerçeği bir adım aştığımızda tıpkı sağlam insanlar yüzyüze kaldıkları sorunlara rağmen mutlu olabiliyorlarsa bunu sakatlarda yapabilir ve yapıyorlar. Ama burada sakatlık gibi bir olumsuzluğun içinde mutluluğu yakalayabildiğimizin farkında olmak gerekiyor.

Geçtiğimiz günlerde siteden duyma engelli bir arkadaşımızın oldukça hüzün verici hikayesini dinledim. Sonradan geçirdiği bir hastalıkla engelli olan bu arkadaş delice bir özlemle çok sevdiği müziği tekrar dinlşemenin hayalini kuruyordu. binlerce farklı örneğe değinmeden bu arkadaşın müzikten koparılışına kendi içinde olumluluk atfetmekte zorlanıyorum. Ama bu olumsuzluğun bir adım ötesine geçip tıpkı o arkadaşın yaptığı gibi böyle bir sorun yumağına rağmen mutlu olabilmek bambaşka bir şey. Sanırım Necip Fazıl ın sözüydü. "En güzel güller bataklıkta yetişir" demişti. Yani olumsuzluğu güzelliğe de çevirebiliriz. Tabi olumsuzluğu yok sayarak değil...

Sanırım iki yıl kadar önceydi. Bir dernekte doğuştan itibaren yürüyemeyen ve hayatlarını tekerlekli sandalyede geçiren iki genç kızkardeşle sohbet ediyordum. Kızlar ısrarla ne kadarda mutlu olduklarını anlatıp duruyor ve ekliyorlardı; "eğer sağlam bir insan olma şansım olsaydı bunu reddederdim, çünkü ben bu şekilde çok mutluyum" !!! Bu cümle beni çok düşündürmüş, ısrarla neden böyle düşündüğünü sormuştum. Bana mantıklı bir gerekçe sunamamıştı. Böylece onun verdiği bu cevabın sakatlığına yönelik kendi zihninde geliştirdiği bir savunma mekanizması olduğuna karar verdim.

İşte bu kızımızın iddia ettiği gibi sakatlık kendi başına bir mutluluk kaynağı olamayacağı gibi umursanmayacak, hesaba katılamayacak kadar önemsiz sıradan bir olay da değildir.

Zaman zaman okuduğum üniversitede tanıştığım bazı kızlar bana yanaşıp sakatlığımın hiç önemli olmadığını hatta bunu hiç ciddiye almadıklarını söyleyebiliyor. Açıkçası bu insanları hiç ciddiye almıyorum ve sanırım bundan sonrada almayacağım. Çünkü bence sakatlık başlıbaşına farkında olunması gereken ve ancak bu farkındalıktan sonra bir adım ötesine geçilebilecek oldukça ciddi bir durumdur. Ancqak gerek kişinin kendisi gerekse diğer insanlar bu farkındalığa sahipse bir sonraki adım sağlıklı bir şekilde atılabilir ve işte o zamn insanlar gülebilir de eğlenebilirde. Çünkü zaten düşünürsek bu şekilde tavır almak yapılabilecek en akıllı ve alternatifi olmayan bir davranış olur. Sakatlığı hayatın merkezine koyarak dünyadan ve bu dünyanın sunduğu mutluluklardan uzaklaşmaktansa sakatlığın bir adım ötesine giderek hayata ve hayatın verdiklerine odaklanmaktan daha mantıklı ne olabilir?
 
Hayatımda pek fazla engelli tanıdığım yok. Ancak dostum diyebileceğim yegane insan omurilik felçlisi olduğu için engelli biriyle konuşurken gereksiz, yersiz sözcüklerin ağızdan birden dökülüvermesinin ne menem birşey olduğunu çok iyi bilirim(yani kendimden biliyorum!).Öncelikle bu sarfedilen kelimeler genellikle safça(ya da aptalca) olduğu gibi altında herhangi bir art niyet de yoktur. Tamamen bilgisizlikten/cahillikten ya da dalgınlıktan ortaya çıkarlar...

Bu tip şaşkınlıklar yapınca ilk önce ettiğin lafı geri almaya çalışırsın ama sözcükler malum fazla soyutturlar sana fırsat bile vermeden havaya karışmışlardır bile!Sonra ettiğin bu lafı bir şekilde toparlayıp nasıl söylememiş gibi görünürüm? diye düşünmeye başlarsın. Bu düşünceler aklından ışık hızıyla geçerken karşı tarafın vereceği tepki çok önemlidir...

Eğer karşı taraf sert ve sivri dille sarf edilen bir cevap veriyorsa işte o zaman ordan aklından geçen düşünceler gibi ışık hızıyla yok olmak, bir daha da o kişi ile arana mümkün mertebe bir mesafe koymak ya da hiç görüşmemek istersin...Veya karşı taraf öyle güzel alttan alır ve işi bir o kadar güzel şakaya vurur ki sen de rahatlarsın...

Misal;Bir dalgınlık anım arkadaşıma "Hadi kalk yürü gidelim,acele et!" diyorum aklımdan bir ton düşünce geçmeye başlarken aldığım cevapla rahatlıyorum "Yok ben kalkmayayım bugün üzerimde nedensiz bir ağırlık var!". Bunun üzerine biz gülüyoruz, ben rahatlıyorum, güldüğümüz için o gün güzel geçiyor en önemlisi dostluğumuz pekişiyor...

Herkes hata yapabilir ya da bazen cahil olduğu konular olabilir. Sadece biraz empati :)
 
Toplumumuzun farklılıklara ezelden gelen bi yabanlığı vardır hep. bunun uygarlaşma, medenileşme yolunda bi süreç olduğunu düşünürüm. nitekim 8 ay önce küçük bir anadolu şehrinde yaşarken insanların bakışı ile şu an istanbulda insanların davranışları arasında -temelde aynı olmasına karşın- büyük farklar var. zannımca toplumumuzda nereye oturtulacağımız ve yaklaşımla ilgili bi belirsizlik hakim. yani insanlar bizlere acımaları gerektiğinimi yoksa görmezden gelmeleri gerektiğinimi yoksa normal bir birey gibi davranmları gerektiğinimi tam olarak kafalarında bi yere oturtabilmiş deiller. bu başlıkta herkes kendi bakış açısını yansıtacaktır. çokta şu doğrudur diebileceğimiz bi durum deil çünkü. sadece hissettiklerimi söölemek gerekirse bir insan bana geçmiş olsun ya noolduda bööle oldun dediğinde gırtlağını oracıkta sıkasım geliyor :twisted: ama nedendir bilinmez kendi gerçeğimle ilgili çok kolay dalga geçebiliyorum. hepimiz kendimize normal ve gayet anlaşılırız ta ki insanlar bizi sorgulayana kadar. kendi durumumuzu ne var yani kardeşim bunda gibisinden hafife alarak -ki bu ayarı vermek kolay olmayacaktır- insanların eğri büğrü bakış açısına şok etkisiyle bi düzeltme yapabileceğimize inanmıyorum.
hayatta bi çok şeyi sağlıklı insanların yaptığından daha iyi yaptığınız halde hala gelip size vay yawruuum çekmeleri hakkatten sinir bozucu bişey. daha dün yaşadığım olayı size aktarıyorum. üzerimde gayet güzel bi tişört, kot pantoloun ve full şekilli saçlarım elimde yards poşeti olduğu halde eminönünde yürürken yolda 5 ykr yani kuruş bulan bir amca arkasına dönüp o parayı bana vermeye kalktı. cebimden 50 milyonu çıkarıp dansöze yapıştırır gibi alnına yapıştırıp sen bunu al diicektim ama bunamış olabileceğini düşünerek vazgeçtim lakin ağzıma geleni söölemektenden de geri durmadım.
şu halimizle bile insanların bakış açısı bu iken, bizler kendimize daha çok saygı duyup daha ağır abiler ablalar olmadıkça, hele ki birde kendi halimizle maytap geçince olacaklar can sıkacaktır die düşünüyorum...
saygılar
 
bence kendi özürümüzle dalga geçmek Pathetique nin de dediği gibi karşı tarafı da rahatlatır ve aradaki bağı kuvvetlendirir die düşünüorum. çünkü karşı taraf sözcüklerinden alınmayacağımızı bildiği için rahat olur,tedirginlik yaşamaz. mesela bende yürüme cihazı kullanıyorum, bir gün arkadaşım bilgisayarda göstereceği bişey için ''gökçe koş koş baksana şuna çabuk'' dedi. ''koşmasam yürüsem olur mu?'' dedim gülerek o da gülerek ''olur olur'' dedi. yada bazen kardeşimle oturup muhabbet ederken saçma bişey söylediğinde ''seni ayakta alkışlamak isterdim ama kalkmaya üşeniorum'' derim :p bilmiorum böyle davranmak benim hoşuma gidior.bu acizlikten yada psikolojik bir sorunumun olmasıyla alakası yok, tamamen hayata bakış açısıyla alakalı bişey. pozitif düşünürsen, pozitif enerji yayarsın çevrene..
 
Pozitif olmak hayın her alanında güzeldir.Zor olan hayatın başka bir fomülü vamı?Kendimize haksızlık etmeyelim,ayrıcada çevremizede iyi iletişim kurmamıza neden olur pozitif olmak. :roll:
 
sakat olmak mı niyeeeee

Merhaba arkadaşlar sakat ve sakatlık emin olun çok ayrı şeyler. Şimdi bu nasıl bir durum derseniz şöyleki, sakatlık insanın bedensel veya beyinsel işlevlerinin normalın dışıda olmuş olamlarıdır ve çok anlaşılırdır.
Ancak bunların tamamının işlevlerini gerektiği biçimde kullanabilen bir canlının kullanım koşullarının özünü algılamaksızın kendi yetilerinin dışındaki her hadiseyı sakat algılamanın gerçek sakatlık olduğunun bilinmemesi esas sakatlıktır.özde sakat başkalarından daha iyi olduğunun düşünülmesidir.zira kimse kimseden iyi değildir yanlızca bazıları sizin kullamdığınız yetileri kullananlar,diğerleride sizin kullanamadılarını iyi kullanabilenlerdir temelde sakat yok.Kullanım alanı dataylı olan ve olmıyanlar olarak iki grup var hersi bu : be nedenle ben sol ayağımı iyi kullanmazken siz ikisinide benden iyi kullanabilensiniz.Ançak beyinfoksuyonlarınız beni sakat sizi sağlam algılar ken esas bir hata oluştu şu sizin bizden sakladığınız gözler önünde kullmadığınız bir çok yetinizi belirlemden verilmiş karadır ve hatadır..........
teşekkürler biz bizi anlıabilenleriz ....
 
Bende engelimle eğlenmeyi seviyorum ama abartmadan tabiki.
Örnek olarak bir grup kişi kendine yamuklar grubu demesi bence barışıklıkla alakalı değil saçmalıkla alakalı bir durum oluyor.

Ben engelimle eğlenirken bazen öyle anlar oluyorki karşımdakini şaşırtırken sözlerimle bende kendime şaşırıyorum çünkü bazen engelimle şaka yaptığımın farkında bile olmuyorum :)


Çok komik bir anım var bu konuda;
Annem ameliyat olucaktı ve hastanede odadayız hastaneye yeni girmiştik çantalarımızı yerleştirdik bekliyoruz bende hasta yatağına oturdum tv açtım.Hasta bakıcılardan biri geldi ameliyat önlüğünü getirmiş ama gözü bende önlüğü bana vericekti
-Hasta kim? diye sorunca ben hemen gülerek annemi gösterdim valla ben değilim dedim :lol: annem,ben ve hasta bakıcı gülmeye başladık.Kadın gidince anneme anne kadın gördü beni (buradaki kelime bende kalsın) azkalsın ameliyata beni alıcaktı yaw dediğimde annemle koptuk annemle.Annemde bu olay sayesinde hem ameliyat stresini birazolsun atmış oldu :wink:

En komik anlarda küçük çocukların sorularına yanıt verirken oluyor.Genelde boyumun uzamama nedenini hep süt içmediğimden biliyorlar :lol:

Herşeyi olduğu gibi kabullenmek ve hayatın tadını çıkartmak gerekir. :wink:
 
Aynı anda iki işi bir arada yapamayan insanlar vardır. Mesela ben;

Sakız çiğnerken merdiven çıkamam, iyi de sakız çiğnemesem de çıkamıyorum ki.

Muhabbet esnasında konu gelir "ben sol ayağımı oynatamıyorum" derim. Karşımdaki "Hani oynat bakayım" der. "Göz kırpamıyorum", "Kırp bakayım" !(?)

Asansörde çıkan adam taklidi yapılır hani, ben de özürlü insan taklidi yapıyorum. Hem de 27 yıldır.

Zaten ileride Stand up yapmayı düşünüyordum, lakin ayakta fazla duramadığım için Sitdown up :) yapmayı düşünebilirim.

Kalabalık caddede yürürken, kendime yol açmak için " çekilin özürlü geliyor" diyerek çok bağırmışımdır. İnsanlar şaşkınlıkla arkalarına dönerek ambulansa yol verircesine yolu açmışlardır.

Biz özürlüler bir araya geldiğimizde şöyle yapsak; kalabalığız ya, (kalabalığız deyince de aklıma geldi. Eğer bizi dövmeye de kalkarlarsa, baston ya da değnek kullanan arkadaşlar, bastonlarını farklı amaçlar için de kullanabilirler. :D ) ve hepimiz de özürlüyüz. Sağlam dediğimiz insanlardan bir kurban seçerek (birden fazla da olabilir) Hep bir ağızdan "Aaa şuna bak ne tuhaf yürüyor" desek acaba, verecekleri tepki ne olurdu? Ne de olsa onlar bizlere göre çok tuhaf yürüyorlar.
 
Sakat olmanın kötü bir şey olduğunu hiçbir zaman düşünmedim.Bu bize Allah'ın bir lütfudur,bunun aksını düşünenlerin beyinlerinin sakat ve akıldan yoksun olduğunu düşünürüm.
Sakatlık halinde sakat olmayanların bakış açısıda komiklikler yoktur.Bizlere karşı acıma hisleri vardır. bizlerin sakatlığı komiklik uyandıran insanların akıldan yoksun insanlar olduğunu kanatındeyım.
Sakatlığımızla ilgili güldürmecelerimizde sakat olmayan sakat olmayan insanlarda yaptığımız hareketlerin karşı tarafı hayretler içine düşüreceğı bir duruma veya güldüreceği bir ortamsa bu insanlarin sakatlığını komik anlamına getirmez.Aynı durumda sağlam insanlarında yaptıkları komikliklerde bizlere ve diğer insanlarada gülünç gelebilir buda onların yaptıkları ve yaşadıkları olayları komikleştırmez.
Eğer toplum önünde veya gündeme sakatlığımız kullanılarak var olacaksak bunu asla tavsip etmem.Ama bizlerinde sakatlığımızın vermış olduğu avantayları kullanarak(kendimizi toplum önünde rencide edici olmamak kaydıyle)insanlara sunacağımız bir çok hünerlerimiz olduğunu düşünüyorum bu hünerlerimizi sergilediğimiz zaman ortaya çıkacak komik hareketler her halde diğer insanları olduğu gibi bizleride güldürmüş olacak.
Bütün bu yaptığımız işler eğer toplumda ses getirecek ve görüntü itibariyle güzel şeyler olursa toplum önünde veya toplum içinde var olmamızı sağlar buda bizleri devamlı gündemde tutar veya sesimızı duyurur.
Toplumun bize bakış açısı pekte önemli değil, bizlerin kendimize bakış açısı ve kimliğimizi kabullenme açısı önemlidir.
Saygılar;
 
bende naçizane müsküler distrofiliyim özelliklerimizden biri yavaş yürürüz tıpkı bir kaplumbağa gibi mıy mıy ve yürürken yere gözünün önüne bakmak çok önemli :shock: olaki bakmadan şöylede bir etrafıma bakayım çevremde neler oluyor bitiyor dediğim anların çoğunda kendimi yerde karıncalarla muhabbet ederken buluyorum :D :D :D
keza ya minik bir taş bana hain bir pusu kurmuş oluyor ya da bizim karıncalardan biri çelme takabiliyor :?
engelini bazen ti ye almakta gerekiyor hayatı daha esprili kılıyor :wink:
 
:lol: ilahi minerva yaaaa.çok güldürdün beni. çok yaşa sen :lol:

walla arkadaşlar, karıncaların, minervaya çelme taktığına birçok kez şahit oldum. yanındaydım daaa(kendimi konu dışında tutuyorum niyeyse :) )

bir arkadaşım, "toplum engelliye nasıl davranacağını şaşırmış durumda" dedi. çok haklı... çünkü buna neden olan yine biziz. kendimizi sakladık yıllardır. bizi hep biryerlerde dilenirken gördüler. meydanı onlara bıraktık. zamanı geldi insanların, kaderdaşlarımız tarafından duyguları sömürüldü, zamanı geldi yine onlar, sağlıklı insanlar tarafından bizlerin kılığına bürünerek kandırıldı, yine duyguları sömürüldü. evden çıkıp kendimizi göstermedik, bizi bu tip insanlarda gördüler, gördüklerinden ürktüler, fikir yürüttüler. şimdi çıkıp "biz okumuş yazmış, kendini eğitmiş engellileriz behey sağlıklı insan topluluğu" diyoruz onlara. ama şmidiye kadar engelli kavramı kafalarında çoktaaaannnn bir kalıba sokuldu bile... geç kaldık..:(

engeliyle dalga geçenlerden biri de benim. gözünü çıkarmadan tabii.usturuklu şekliyle. birçok açıdan işine yarıyor insanın. en önemlisi kişiyi yaşama hazır ediyor bence.

engelli olmanın iyi yönlerinden birine bir örnek;

Ankarada yaşayan bilir.metroyla işe gelip gidiyordum. kızılay şubedeydim, şb. den çıktım, metroya bindim. takip ediliyorum. :shock: neyse dedim. metro hareketlendi. evimin durağına doğru gidiyoruz. adam inmiyor. ben kendi durağımda iniyorum ve merdivenlere doğru yöneliyorum. bir yandan hala takip ediliyor,bir yandan da, "yürürken yanıma gelirse ya" diye düşünüyorum. bu arada merdivenlere yaklaşıyorum adımımı atıyorum çıkmak için. o ana kadar arkamda-hatta ensemde- olan zat benim basamakları çıkmaya başlamamla pırrrr...ortadan kayboluyor.

:lol: :lol: ne düşünmüştür biliyorum elbet "ulen o kadar vakit harcadım.kız sakatmış iyi mi" :lol:

ooohhhh canıma değsin diyorum elbette ardından. ama o an ona ne kadar güldüm anlatamam.merdivenleri bi çıkışı vardı görecektiniz. ikişer ikişer :lol: :lol: :lol:
 
Dayanamadım; ilgili forumda okunmadığını düşünerek alıntı yapıyorum.

A_GEYiK' Alıntı:
15-16 yaşlarındayım, ablam ile birlikte eve geri dönmek için duraktan minübüse binmiştik. Doluydu, kimse de lütfedip bana yer vermedi. (bu yer verme ile ilgili bir çok anımı daha sonra anlatırım :) ) Sol kolumu kullanamıyorum. Dizlerden bükük şekilde ayakta durabiliyorum. Yukarıdaki tutacaklardan sağ elimle tuttum. Minübüs biraz ilerledikten sonra bir yolcu aldı. Bu bayan geldi yanıma dikildi. Sanırım bana hiç dikkat etmemiş olacak. Bir süre sora bana parayı göstererek "şunu uzatırmısınız" dedi. Hafif gülümseyerek "uzatamam" dedim. (Hayır sağ elimle parayı alıp uzatmaya çalışsam düşecem) Kadın şaşırarak "uzatsan kolun mu kopar" deyince, Bende "belki kopabilir diyerek ve sol kolumu göstererek bi önceki sefer minibüse bindiğimde birisinin parasını uzatıyım derken bakın bu hale geldi sol kolum" dedim. :) Ablam dahil 2-3 kişi başladılar gülmeye, kadın sadece "Afedersiniz" diyebildi. :) :)
 
Yalan söyliyen senin gibi olsun

Bazen gerçekten de engelli olma halimiz, çok matrak durumlar yaratabiliyor.

Ya da bazen bir sohbet sırasında unutulmaz esprilere malzeme oluveriyor biz farkında olmadan engellimiz.

Buna bir örnekte ben anlatayım istedim.

Bir gün ,19 yaşındaki yeğenimle oturduk sohbet ediyoruz.

O günlerde de yeğenim, ''yalan söyleyen senin gibi olsun'' diye bir laf icat etmiş.
Anlattığı şeyi daha inandırıcı kılmak için, diline dolamış ikide birde ''yalan söyliyen senin gibi olsun '' diyor..

Bu laf onun için esprili bir yemin etme biçimi. Ama cümleyi o kadar alışkanlık haline getirmiş ki farkında olmadan sık sık kullanıyordu.

Neyse efendim, işte sohbet ettiğimiz o gün anlattığı olaya beni dahada inandırmak için, '' teyze bak,yalan söyliyen senin gibi olsun demezmi :D bu laf ağzından çıkar çıkmaz ikimizde göz göze geldik. Yeğenim bian yüzüme baktı ve''eyvah pot kırdım galiba '' diye tereddüte düştü.
Ama ben '' emin misin? benim gibi olma durumunu bi daha düşün istersen'' dedim ve ikimizde gülmeye başladık.

Aslında bazen düşünüyorum da, acaba içinde bulunduğumuz durumu bizlermi çok dramatikleştiriyoruz?

Ya da biz engelliler olararak, insanların gözünde çok arabesk, çok acıların çocuğuyuz portresimi çiziyoruz?

Bu tarz küçük, sevimli esprilerle toplumun kafasındaki yerimizi daha sempatik hale getiremezmiyiz?
 
Yaşamın güzelliği bazen herşey bitti denildiği yerde başlar.Kuşkusuz özürlü olmanın ketirdiği bir çok sorun vardır.Başta fiziksel,psikolojik ve bunların yanı sıra;Toplumun bakış açısının dayattığı acıma,kendisinden bir parça olarak görmeme,ikinci plana itilme vb.Tüm bunlar ve dahası yaşadığımız sorunların parçaları,elbetteki bunlar istesek de istemesek de yaşamımıza yansıyor.Kimimiz az kimimiz cok etkileniyoruz.Etkilenmemek de zaten mümkün değil,bu yadsınamaz.Ama şuna herzaman inanırım insan içinde bulunduğu olumsuz durumları lehine çevirme çabası içersinde olmalıdır.Bu belki zor olabilir ama imkansız değildir.Pozitif olmaya çalışma en azından soruları gidermenin başlangıcı olur.Bunun devamında ise sosyal olmak da büyük oranda olumlu etkiler yaratır.
 
Kendi engelinle dalga geçebilmenin ciddi bir özgüven gerektirdiğine inanıyorum. Bunu başarmak iyi birşeydir ama zordur, özellikle de engelini hala kabullenememiş biri için. Bu anlamda şarkıcı Metin Şentürk'e hayran olurum. Kendi engeliyle dalga geçer ve kahkahalarla güler. Ben bunu ancak kendi samimi ortamlarımda layığıyla yapabiliyorum. Mesela otururken bacağım insanların yürüyüş yolunu kapatıyorsa "Atlayıver üstünden." diyorum. Ya da arabaya bineceğimiz zamanlarda "Hooop, ön koltuk benim." diyorum. Yalnız dediğim gibi bu rahatlığı her ortamda gösteremiyorum.

Benim düz yolda düşme hallerim pek olmuyor. Öyle güzel bir bağışıklık kazanmışım ki; takıldığım zaman yere kapaklanmıyor birkaç santim yerden yükselip geri ayaklarımın üzerine düşüyorum. Böyle durumlarda yanımdakiler çok telaşlanıyorlar :D. Ben daha çok kullandığım yürüme cihazının yüzük kilidinin açılması durumlarından korkuyorum. Dehşet düşüşlere sebebiyet verebiliyor ve düşme anında hiç de öyle komik olmuyor!!!

:D :D :D :D :D

:p :p :p :p :p
 
"Engellilerin neşelenebilecekleri gerçeği, bu neşe ve kahkahalar arasında, sakatlığın aslında son derece olumsuz ve insan doğasına aykırı olan yönüne nanik yapmamızı sağlasa bile ben nedense bunu yapan arkadaşlarıma hüzünlenmeden kendimi alamıyorum."

Pegasus arkadaşımızın yukarıdaki düşüncesi, toplumun asıl karşı çıkmamız gereken önuargısına güzel bir örnek:
"SAKATLIK, ASLINDA SON DERECE OLUMSUZ VE İNSAN DOĞASINA AYKIRI BİR DURUMDUR..."
Koşullandırmayı görüyorsunuz değil mi?
Bu mantık(sızlık)la sakat olmayanlar bizimle nasıl özdeşleşsinler?
Bizi nasıl tanısınlar?
Nasıl anlamaya çalışsınlar?
Hele hele, önümüzdeki engelleri nasıl kaldırsınlar?

İnsana ait hiçbir şey, insan doğasına aykırı değildir...
Evrende bir yaprak dahi nedensiz düşmezken, engelli olmayı yüzde yüz olumsuz, hele de "İNSAN DOĞASINA AYKIRI BİR DURUM" olarak nitelendirmek, bence çok fazla iddialı ve büyük konuşmaktır...

Ben de SP'liyim ve sakatlığımı sık sık espri konusu yaparım. Çünkü benim spastik olmakla ilgili bir kompleksim yok.

Örneğin, tüm vücut tutulumlu olduğum için,
"SAPINA KADAR SPASTİĞİM..." derim.

Ya da, "Bulaşıkları bırakın, ben gece 24.00'ten sonra normale dönüyorum, o zaman yıkarım..." derim. Kimse de hüzünlenmez...
Çünkü benim yaşantımı bilenler, bunları "BİRŞEYLERİ ÖRTMEK İÇİN SÖYLEMEDİĞİMİ", sadece espri yaptığımı da bilir, alt anlam aramadan, gülerler...
 
O cümleyi yazarken çok daha fazla tepkiler geleceğini düşünmüştüm :)

Evet ben sakatlığa yol açan durumun insan doğasına aykırı olduğunu düşünüyorum. Ve bu durumu sakat bir insanın eğlenebilmesi yada neşe olgusundan farklı ele almak gerektiği kanaatindeyim.

İnsanın bacakları vardır. Bu uzuvlar yürümek içindir. Kuşun kanatları vardır ve kuş denilen canlı bunlarla uçar. Şimdi kanatları kırık bir kuş gördüğümüzde doğal olarak bu durumun bu canlının doğasına ters olduğunu düşünüyoruz. Gerçektende yücelerde uçmak için yaratılmış bir kartalın o korkunç pençeleri, kanatları kırılıp yerde yürümek zorunda kaldığı zaman son derece hüzün verici bir görüntü oluşturur. Onun doğasına ters bir durumdur bu.

Aynı şekilde onlarca kas, damar, tendom kombinasyonuyla mücizevi bir şekilde iki ayağı üstünde yürümek de insanın doğasında olan bir özelliğidir. İnsanın elinden yürümeyi, görmeyi, duymayı aldığınızda bu durum onun doğasına terstir. İnsan denilen canlının doğasında düşünmek, yürümek, görmek, duymak vb vardır. Bu nedenle sakatlığı oluşturan "hastalık" yada "bir organın yokluğu durumu" kendi içinde bana göre bir trajedidir. Ayakları olmayan bir çocuk kendi doğasından koparılmıştır ve bu durum öyle üzerinde gülünüp nanik yapılacak bir şey de değildir.

Ancak bir insan tabiki sadece bu değildir.. İnsanı doğasına aykırı yaşamak zorunda bırakan sakatlıkların yada uzuv yokluğunun bir adım ötesine geçildiğinde insan mucizesiyle karşı karşıya kalırız. Kanadı kırık bir kartal ölü bir kartal demektir. Bir aslanın ayağı av esnasında kırıldığında o aslanın artık ölü kabul edilmesi gerekir. Çünkü her ikiside bir daha avlanamayacak ve muhtemelen açlıktan öleceklerdir. Ama insan başkadır. İnsan zekasıyla bu trajediyi yenmiştir. Gerek toplumsal yaşamın içinde barındırdığı dayanışma gerekse insanın zekası sakatlığın ortaya çıkardığı trajik durumu aşmasını sağlayabilir. İşte bu nedenle insan asla acınacak bir canlı değildir. İnsan tüm bu sorunsallara rağmen hayatın içinde sağlamlarla bile kıyaslanamayacak derecede başarılı olabilir. Ama tüm bunlara rağmen insanın zekasıyla üstesinden geldiği sakatlığın nedenleri kendi içinde mutluluk kaynağı değildir ve olamazda. Çünkü toplumsal dayanışma bir yana konulduğunda engelli bireyin yukarda sözü edilen kartalın durumuna düşmesi kaçınılmaz olacaktır.

Engelli arkadaşarımın ifadelerindeki gibi sakatlığın komik yanları olduğu doğrudur. Ama bu komiklikler sosyalleşmeyle ortaya çıkar, sosyalizasyon sürecinde anlam kazanırlar. Sakatlık kendi içinde eğer insan yaşadığı yerde tek başına kalsaydı üzerinde kahkahalarla gülebileceğimiz bir ayrıntı olmazdı. Bu nedenle ben sakatlığı başkalarıyla olan ilişkilerimizden soyutlayarak değerlendirdiğimde komik olduğu yönündeki iddialara gülümsüyorum sadece.

İnsan tüm gücüyle ve zekasıyla sakatlığının kendine pranga olmasını oldukça etkin bir şekilde engelleyebilir ama bu durum bile sakatlığın kendi içinde çok trajik ve insanın özüne aykırı bir durum olduğu gerçeğini değiştirmez.
 
Pegasus' Alıntı:
sakatlığın komik yanları olduğu doğrudur. Ama bu komiklikler sosyalleşmeyle ortaya çıkar, sosyalizasyon sürecinde anlam kazanırlar. Sakatlık kendi içinde eğer insan yaşadığı yerde tek başına kalsaydı üzerinde kahkahalarla gülebileceğimiz bir ayrıntı olmazdı. Bu nedenle ben sakatlığı başkalarıyla olan ilişkilerimizden soyutlayarak değerlendirdiğimde komik olduğu yönündeki iddialara gülümsüyorum sadece
Çok doğru ifade etmişsin.
Elbette sakatlık kendi başına komik birşey değil. Gerçi bazı durumlarda komik olabiliyor ama, yine de bir etkileşim olmadan anlamsız olur..

Zaten bu konuyu tartışmaya açarken, sakat olmayanların sakatlara bakışındaki komikliklerin altını çizmek istedim. Komiklik sakatlıkta değil, ona bakışta...
İşte bu komiklik yakalanabildiği, sakat olmayanlara ayna tutup, kendilerini görmeleri sağlanabildiği anda/ölçüde, önemli farkındalıklar yaratılabilir diye düşünüyorum.
 
"Bildiğiniz gibi Sanhka nın kolunda protez var" demiş andante...


bu ne yahu kolunda protez var:)koptum walla canım sanemimmmmmmmmmmmm harikasın iyiki varsın bir tanem ...
 
Olumsuz Önyargılara bir katkı da üstteki afişe ait siteden ....:)

CP(SEREBRAL PALSY)

Serabral palsy, sıklıkla epilepsi,zeka geriliği gibi sorunların veya özel ve genel duyu organlarına ait bozuklukların eşlik ettiği, iki yaş ve daha öncesinde (doğum öncesi, doğum anı, doğum sonrası) ortaya çıkan, anotomik ve fizik gelişimini tamamlamamış beynin ilerleyici olmayan bir hastalığıdır.

Bu cümle kurgusunun değişmesi şart! Vahim bir hata, çünkü ben çok sayıda spastik tanıdım, bu cümledeki yargıyı doğrulayan veya yaklaşan oranda bir bulguya rastlamadım.. Ben hiç gerizekalı spastik tanımadım. Vardır elbette. Ama yukarıda ifade edildiği gibi SIKLIKLA rastlanmıyor.......

Tekrar tekrar okuyalım.

Serabral palsy, sıklıkla epilepsi,zeka geriliği gibi sorunların veya özel ve genel duyu organlarına ait bozuklukların eşlik ettiği
....

Serabral palsy, sıklıkla epilepsi,zeka geriliği gibi sorunların veya özel ve genel duyu...

Serabral palsy, sıklıkla epilepsi,zeka geriliği gibi sorunların....


RÜZGAR TERAPİ (??!!)
Rehabilitasyon Eğitim Öğretim

Kızılelma Caddesi Türkçü Hamdullah Sokak No.21 Fındıkzade-İstanbul
Telefon. 0212 530 45 10
-----------------------
ELEKTRONİK POSTALAR

siraldemiral@ruzgarterapi.com
ruhiuzunhasanoglu@ruzgarterapi.com
ertangorgu@ruzgarterapi.com
pelineraktan@ruzgarterapi.com
bilgi@ruzgarterapi.com


Bahsettiğim Üstteki afiş:
banner.jpg


RÜZGAR TERAPİ (??!!), aaman benden uzak durun.. Bana gerizekalı muamelesi yaparsınız mazallah......
:!: :!: :!:
 
Spastic = Kasılımlı...
Yani zekada bişey yok çok şükür...

Daha önce yazdımmı bilmiyorum ama yine de bir okuyun.......

sakatlara sorulan manasız sorular vardır Sormayın kardeşim..
Hele benim gibi dengesiz bir sakata hiç sormayın. Şaka ile karışık bozarım.
“Sakatlığın Doğuştan mı ?”
Hayır Tarkan ’dan.

Gitmediğim doktor, hoca, kaplıca kalmadı düzelecem diye.
Olmuyor işte bu kadar.
Sana ani bir şok lazım dediler.
17 Ağustos Marmara depremi bile bana mısın demedi. Y
alnız ilk defa hayatımda o akşam koştum. Allah Allah diye.
Bir daha datık yok.

Size yürümeye nasıl karar verdiğimi anlatmış mıydım?
Benden 7 yaş küçük bir kardeşim var. O böyle emeklemeye başladığında ben de onu kıskanıp emeklemeye başladım. Bir süre sonra kardeşim tay tay dediğimiz ayakta durma idmanlarına başladı. Kıskançlık kanıma işlemiş bir kere. Hadi ben de tay tay idmanına.
Annem bir yandan kardeşime bir yandan bana ayakta durma dersleri veriyordu.Annem her gün;
“Tay tay Ercü” Kardeşimin adı Ercüment. Biz ona her Ercüment’e dendiği gibi kısaca Ercü deriz.
Annem zavallı “ Taytay Ercü”, “Taytay Ayhan”,”Taytay Ercü”,”Sen iki kere taytay Ayhan” diyerek bizi yürümeye hazırladı.
Tabi belli bir zaman sonra kardeşim ilk adımları atmaya başladı ama ben hala taytay konumundayım. Kardeşim bir adım, ben taytay. Kardeşim iki adım, ben taytay. Kardeşim üç adım, ben taytay. Lan çocuk yürüyor, ben taytay. Çocuk koşuyor,100 metreyi 9 saniyede bitiriyor, ben hala taytay. Bir yer de bir yanlışlık var ama nerede diye düşünürken buldum.
Lan ben adım atmıyorum ki. Yürümek için adım atmak lazım ki; ona yürüyüş densin. Tabi ben daha ilk adımda, yerde. Demokratik ortamlarda çare tükenmez. Duvar dibi, sandalye arkası, koltuk sapı derken ben yürümeyi söktüm. Millet okumayı söker, ben yürümeyi söktüm.

İnsanların biz spastikleri zaman zaman geri zekalı yerine koymaları beni uyuz ediyor. Bunlar her şeyi çok iyi bildiklerini sanıp ama aslında hiçbir halt bilmeyen küstah yaratıklardır. Böyle biri ile arkadaşın bürosunda karşılaştım. Adam içeri girdi. Arkadaşla selamlaştı,öpüştü, yalaştı. Bana bakıp sakat olduğumu görünce es geçip muhabbete girdi. Ama bu arada gözü hep bende. Bir ara arkadaşa eğilip;-konuşabiliyor mu? Diye sordu.
O anda gözüme perde indi ve adama dönüp;
" üff. Hatta şarkı bile söylerim. Hangi dilden olsun. Hatta senin anlayacağın dilden söyleyeyim. Lavukça söylersem anlar mısın" adam gök kuşağı gibi oldu.


Sevgili Necla NAZIR ile oynadığım benim bir sürnme sahnem var. Sakatız ya illa sürüneceğiz.
İşte bu sahnenin çekimi sırasında bir oyuncunun başına gelebilecek en kötü olay belki de benim başıma gelmiştir.
Yönetmenimiz İsmail GÜNEŞ’in talimatı doğrultusunda yattığım yataktan kendimi aşağıya attım ve kapıya doğru bir komando edası ile sürünmeye başladım. Yalnız bir anormallik hissettim. Normalde benimle birlikte gelmesi gereken pijamam geride kalmayı tercih etmesi morarmama sebep oldu. Zira içime giydiğim ve bastırlmış duygularımı ön plana çıkaran miki fareli boxer donum ortaya çıkmıştı.
Hiçbir şey koymuyor da kameramanın kıçım dan detay almasına çok içerledim. Hayır bir sakatın iç dünyası ile bu kadar dalga geçilmez yani.
 
inan öyle bir beklentim yoktu... etraf sarsılınca içgüdüsel olarak gelişti bu olay. Yoksa ben iki adım koşacam diye deprem beklesem, uzmanlara göre bir sonraki koşmam 67 yaşıma geldiğimde olacak :) iki adım için 30 sene beklenir mi yaaa!.:)
Keşke Japonyada olsaydım. Şimdiye kadar maratoncu olmuştum :)
boxer konusuna gelince;
şu an pokemonlu donumu giyiyorum. ara sıra da kırmızı üzerine beyaz iri puantiyeli boxeri. çok nadir de olsa yeşil kurbağalıyı. :) :) :)
Ne yapayım bu benim iç dünyam :) :) :)
 
Biz kendimizin farkındayız ama bizim farkımıza varanlar, "çekilin özürlü geliyor" tarzında kaçısıyolar ya hastayım :D Bir deee "pek de güzelmiş, her güzelin bir kusuru oluyor" diyaloğumuz var klasikler listesinde :mrgreen:
 
Sakatlık haline dair önyargılar ve bunların yarattığı komiklikler...

amca: - meraba yeğen geçmiş olsun n'ldu saaa böyle?
ben : - çocuk felci amca saol
amca: - ee bacakların hiç mi tutmuyo?
ben : - belden aşağısı
amca: - yapma yaaw! belden aşağısı hiç mi tutmuyo?
ben : - eh üh kem küm, amca istersen çok karıştırma...
 
Üst Alt