
Hala kendime sayısız ve gereksiz sorular soruyorum...
Eskiden hep en olmazı düşler ve kendimi batırdıkça batırırdım,
Çok ağlardım
Hem arkadaşlarımla olmak isterdim,
hem de onlarlayken bin tane kendimi mutsuz edecek bahane bulurdum..
Geride kalmamak için hep soluk soluğa kaldım ben,
Soluğumun yetmediği yerde hele bi durun diyemedim,
Hep en olmazına aşık olurdum,
hep karman çormandı yaşamım,
bi sağlamdım bi sakat,
bi sakattım bi sağlam...
Yansımamı görünce kendimden, bakışlarımdan, suratsızlığımdan korkardım çoğu zaman...
Uzak durun benden bakışı, sakın dokunmayın bakışı...
Sonra yavaş yavaş gerçek acılarla yüzleşmeye başladım
Hayat masal gibi değildi, ben o oyundaki kül kedisi hiç değildim
Sihirli değnek birilerinin uydurmasıydı ve asla bana dokunmayacaktı,
Hani üç dilek hakkım olacaktı, sonsuz dileğim olsun isteyecektim,
ben kurtaracaktım dünyayı yokluktan, yoksulluktan, hastalıktan, savaşlardan,
e tabii kendimide baştan yaratacaktım
Eskiden sakatlığım her şeye bahaneydi,
istediğim kadar ağlayabilir, istediğim kadar insanları mutsuz edebilirdim...
Nasıl gıcık oluyorum eski ben'e
Bahaneleri bir dolaba kilitledim
(arada çıkarıp bakıyorum işime yarar mı diye, sonra hemencecik vazgeçiyorum)
Azıcık büyüdüm belki,
soluğum kesilmiyor mu sanki şimdi,
yoo bazen öyle tıkanıyorum ki..
ama durun diyorum hele bi durunn soluksuz kaldım ben....
sorularım var hala,
hem kendime hem de başkalarına,
ama inadına içimi acıtan sorular değil..
Artık...
daha az surat asıyor daha çok gülüyorum
hem kendimi, hem de diğerlerini sevebiliyorum
seviyorum
biri bana bir gün sakat yanını seveceksin deseydi
nasıl bir tepki verirdim tahmin bile edemiyorum ama sanırım bir daha yakınlarıma uğrayamazdı...
Seviyorum, her halimle kendimi seviyorum
Bana güzel anlar, anılar yaşatan sakat yanımı
Mis gibi yürekler tanımama vesile olan yanımı...