TEKSAN İnovatif Medikal Ürünler İstanbul, Bursa ve İzmir'de
Sayfa 9 / 11 İlkİlk ... 567891011 SonSon
Toplam 162 mesajın 121-135 arasındakiler
Buraya tıklayarak yazıları büyültebilirsiniz Buraya tıklayarak yazıları küçültebilirsiniz
  1. #121
    Üye
    Hasan DURMUŞ Avatarı

    Gerçek Adı
    Hasan
    Üyelik Tarihi
    13.03-2006
    Son Giriş
    05.05-2019
    Saat
    08:07
    Yaşadığı Yer
    Trabzon
    Mesaj
    397
    Alınan Beğeniler
    2
    Verilen Beğeniler
    0

    Zaten Değerlendirdiniz! 0
    STAR, dünyanın en güvenli, en sağlıklı, en konforlu ve en dayanıklı tekerlekli sandalye minderi.
    Sevgili oya tekin demişki;

    ( Ülkücülere anlamında söylüyorum bunu zira şu an anlaşılan anlamı da bu). Ne komiktir ki her zaman ki gibi bu kaosu yaratmak isteyenlerin hesapları tuttu Ülkücülerde hemen atladı buna

    Sevgili pegasus demişki;

    Burada bir ayrım yapmak istiyorum. Bence milliyetçilik vatanını ya da milletini sevmek işi değildir. Milliyetçilik daha doğrusu bizim benimsediğimiz şekliyle ulusalcılık vatanın ve ulusun sizi seveceği kişiler olabilmektir. bunu şöyle açayım. Benim tanıdığım bir kaç milliyetçi arkadaş var. Bunları tanıdım tanıyalı çok acaip vatan severler. Başka bir işleri yoktur. Kendilerini donatmak, ülkeye, ulusa katkıda bulunmak gibi dertleri yoktur. Mümkündür ki bunlara da birileri çıkıp "Vatan elden gidiyor aslanlar!" dese kuşanıp sokaklara dalacaklardır.

    Aslında her iki anlatımdada ülkücülükle sokak ülkücülüğünü, milliyetciliklede sokak milliyetciliğini bir birinden ayırt etmek gerekir diye düşünüyorum.
    Benim düşüncemdeki milliyetcilik vatanını ülkesini bayrağını milletini seven her insan milliyetcıdır diye düşünüyorum.Bu hanki düşüncede olursa olsun farketmez gibime geliyor.
    Ulusalcılık ise yaşadığı ülkede, vatan ,bayrak ve topraklarda yaşayan tüm insanları kapsar diye düşünüyorum

  2. #122
    Üye
    abalı Avatarı

    Gerçek Adı
    osman
    Üyelik Tarihi
    23.01-2005
    Son Giriş
    05.12-2015
    Saat
    13:21
    Yaşadığı Yer
    istanbul
    Mesaj
    123
    Alınan Beğeniler
    2
    Verilen Beğeniler
    0

    Zaten Değerlendirdiniz! 0
    BÜLENT MESAJ LARI VE YAZILARI SİLEBİLİRSİN SANA TERS GELDİĞİ İÇİN SİLEREK EN BÜYÜK AYRIMCILIGI YAPIYORSUN SİLDİGİN YAZİDA NE VARDI HAZEDEMEDİN AMA DÜŞÜNCEMİ VE SENİN DÜŞÜNMÜYENLERİN YAZILARINI SİLEBİLİRSİN VE SİLİYORSUNDA SİLEBİLİRMİSİN. BUMUDUR SENİN ANLAYIŞIN YAZIDA SLOGANMI VARDI HAKARETMİ VARDİ TŞK EDERİM


    ABALI

  3. #123
    yeditepe
    Misafir Üye
    yeditepe Avatarı

    Zaten Değerlendirdiniz! 0
    pegasus demiş ki:

    "Son olarak türban konusunun açılmaması bu konunun tartışılacak bir yönü olmaması nedeniyledir. Türbanı savunan arkadaşlarımız bunu dini gerekçelerle temellendirmektedir. Din ise bir dogmadır tartışmasız kabul eder ya da kabul etmezsiniz. Bu kadar tartışılacak bir yönü yok."
    ...

    burda türbanı tartışalım diyen de yok zaten. tartışacak bir yonu yok bu açıdan. burda haklısın.
    ama türbandan dolayı ayrımcılıga ugrayanların durumu tartışılır! türbanlı olduğu için işe giremeyen birinin ugradığı durum ayrımcılıktır. kafa yapısı hiç önemli de degildir.kafa yapısına bakılmıyor bile. deneyebilirsiniz. gazetelerdeki ilanları arayın. ve sonunda türbanlı olduğunuzu soyleyin. sonuca siz bakın....

    ...
    bana bakmayın siz! benim ki içte kalan bir hüznün ifadesidir sadece. düşüncesi ne olursa olsun ayrımcılık yapmayan, insana saygı duyan, insanın peşinden koşan biri olarak bunu bir iç dökme olarak görün. farzedin gözlerim bulutlanmıştır. bundan dolayı sözüm arada kaynayan boş (bana göre değil) bir lakırtıdır.
    hrant başlığı adı altında bu gereksiz konuyu ayrımcılık zemininde dile getirdim ama. inanın bundan hrant şikayet etmeyecektir. çünkü o ayrımcııgın her türlüsüne karşı biriydi.
    beni bir ermeni anlar da sen anlamazsın ey dost!
    ki o ermeniye selam olsun. allahın rahmeti üzerine olsun!
    aklıma bir zamanlar çokça dinlediğim türkü geldi...
    KARDEŞİM DUYMAZ EL OĞLU DUYAR
    ...

    ben türbanım olmadan da HRANTIM...
    ha hrant farzedelim ki türbana karşı çıktı. ve yine aynı kişi... yine ayrımcılıga ugradı...
    o zaman da ben HRANTIM....
    çünkü mazlumun benim gibi düşünmesi gerekmiyor...

  4. #124
    Üye
    berfin Avatarı

    Üyelik Tarihi
    07.06-2005
    Son Giriş
    18.09-2023
    Saat
    05:40
    Yaşadığı Yer
    dünya
    Mesaj
    103
    Alınan Beğeniler
    13
    Verilen Beğeniler
    42

    Zaten Değerlendirdiniz! 0
    ''Eğer: 1915 Tehciri, 1934 Trakya Musevi olayları, 1942 Varlık Vergisi, 20 Kura Askerlik uygulaması, 6-7 Eylül 1955 pogromu, Yunanistan vatandaşı Rumların mallarını donduran 1964 Kararnamesi gibi yasa, olgu ve olaylar memleketi bu gâvurlardan arıtmak gerektiğini bana öğretmişse…
    Eğer: Doğduğum ülkede, Yargıtay Hukuk Genel Kurulu 8.5.1974 tarihli kararında İstanbullu Rum vatandaşlara “yabancı”, İstanbul 2 Numaralı İdare Mahkemesi de 17.04.1966 tarihli kararında (Danıştay 12. Dairesince oybirliğiyle onanmıştır) “Yabancı Uyruklu TC Vatandaşı” diyerek bu insanların içimizde bir ur olduğunu bana telkin etmişse…
    Eğer: 1971 yılından sonra gayrimüslim vakıf mallarına 1936 Beyannamesi uygulamasıyla teker teker ve bilâbedel el konulması… Çıkarılan üç ayrı AB uyum yasasına rağmen bu sorunun hâlâ devam etmesi… Yasa çıktığı halde bu malların ancak yüzde 27,6’sının (Milliyet, 2.8.2005) tapuya tesciline izin verilmiş olması… bu memlekette gayrimüslimlere asla mal edindirilmemesi gerektiğini bana anlatmışsa…
    Eğer: Anayasa Mahkemesi, yabancılara taşınmaz mal satışına izin veren Tapu Kanunu değişik md. 35’i anayasaya aykırı ilan ederken, bu kararını (anayasa maddesi bulamayıp) 12 Eylül zihniyetini en iyi yansıtan “Başlangıç” bölümündeki “Yüce Türk Devletinin bölünmez bütünlüğü” ibaresine dayandırmak zorunda kalmışsa ve böylece yabancıların bizi bölmek istediğini bana öğretmişse…
    Eğer: 28.12.1988 tarihli “Sabotajlara Karşı Koruma Yönetmeliği” md. 5/j potansiyel suçluları sayarken “yerli yabancılar (Türk tebalı)” diyerek beni milli bilinç sahibi yaptıysa… Şu anda uygulanmakta olan 625 s. kanunun 24/2 maddesi, yabancı ve azınlık okullarına atanacak müdür başyardımcısının “Türk asıllı ve TC uyruklu” olması gerektiğini belirterek bu okulların birer fesat yuvası olduğunu bana aşılamışsa…

    Eğer: Misyonerler konusunda Rahşan Ecevit bile “Dinimiz elden gidiyor” demişse… 160 vatandaşa misyonerlikten soruşturma açılan (Birgün, 15.1.2005) bir ülkede yaşıyorsam… İçişleri Bakanlığı “Son 7 yılda 344 kişi başka dinlere geçti” (Sabah, 22.3.2005) diye misyonerleri adım adım izliyorsa... Öldürülen papazın misyonerlikle itham edildiğini de valinin ağzından öğrenmişsem…
    Eğer: Dinsel düşünce ve kanaatlerin yayılmasını engellemeyi suç sayan TCK 115 hakkında bizzat Yargıtay Başkan Vekili Osman Şirin’in “Bu madde değiştirilmelidir. [Yoksa] Yüzde 98’i Müslüman olan bu ülkede dinî inancını yayma hürriyetinden ancak ve sadece diğer dinlerin misyonerleri yararlanacak ve bunlara sağlanacak kolaylık ülke düzeninin bozulmasına neden olacaktır” dediği bir ülkede yaşıyorsam… (Milliyet, 10.2.2005)
    Eğer: Can Dündar (Milliyet, 5.2.2005) gittiği Rize’deki yerel bir gazetede “Deniz Caddesi’nde bir papaz görüldü. Yaylaya doğru kaçtı. Gençler peşinde… Yakalamaya çalışıyorlar” diye haber okuduysa… Rize müftüsü o günlerde “İlimizi ziyaret eden Hıristiyan din adamlarının sayısı her gün artıyor. Amaçları farklı. Onlara karşı milli birliğimizi korumalıyız” diye demeç verdiyse… Ve her iki olayda da savcılık “Halkı kin ve düşmanlığa tahrik veya aşağılama”dan yani TCK md.216’dan dava açmayarak bana gereken mesajı verdiyse…
    Eğer: Son haraç çetesi olayına sahne olan Trabzon, basın açıklaması yapmak isteyen TAYAD’lılara 6 ve 10 Nisan 2005’te iki defa linç sahnesi olmuşsa… İkisinde de linççiler yerine TAYAD’lılar tutuklanmışsa… İkincisinde bir şahıs “Saldırın bunlara, saldırana servetimi bağışlarım” (Hürriyet, 7.2.2006) diye bağırdığı halde takibata uğramadıysa…
    Çünkü yabancılar içimize sızmış, yurdumuzu parçalıyorlar, bunu şanlı geçmişimizden ve kanunlarımızdan ve mahkemelerimizden ve büyüklerimizden biliyorum. Yurdumun havasından kokluyorum. Ben bu memleketin ekmeğini yedim.
    Zaten bu yabancı uşaklarını linç ettiğimiz zaman geçmişte de cezası olmamış, şimdi de yok.''

  5. #125
    Genel Yayın Yönetmeni
    OturanBoğa Avatarı

    Gerçek Adı
    Bülent
    Üyelik Tarihi
    09.01-2003
    Son Giriş
    Bugün
    Saat
    13:05
    Yaşadığı Yer
    İstanbul
    Mesaj
    57.949
    Alınan Beğeniler
    4.028
    Verilen Beğeniler
    4.298

    Zaten Değerlendirdiniz! 0
    Öncelikle şunu belirteyim ki, ulusal ve uluslararası bütün yasa ve metinlerde “ayrımcılık” kavramı benzer şekilde tanımlanır ve yine bütün metinlerde ayrımcılığa uğraması muhtemel kesimler “cinsiyet, ırk, renk, dil, din, siyasî veya başka görüşler, ulusal ya da sosyal köken, ulusal bir azınlığa mensubiyet, servet, doğum veya başka bir statüden kaynaklanan herhangi bir nedenle” diye belirtilir (halen TC’de bu tanımın içinde eşcinseller yoktur, ama BM ve AB gereği eklenmesi kaçınılmazdır).
    Yani ayrımcılık sözkonusu olduğunda sakatlarla diğerleri aynı mekanizma içindedir.
    Bunu özellikle belirtiyorum, çünkü “bu konu sakatlarla ilgili değil, neden soykırım iddialarıyla ilgili yasa için Fransa’yı kınayan mesajımızı siliyorsunuz, neden şehit mektuplarını siliyorsunuz” mealinde sözler söyleyen arkadaşlarımız durumu anlasın istiyorum.
    Yani sakat diye dışlanan biri ile, başörtülü diye, eşcinsel diye, Ermeni diye (ya da başka bir ülkede Türk diye), kadın diye, Hıristiyan diye (ya da başka ülkede Müslüman diye) vs.vs.vs dışlanan kişiler, ayrımcılık sözkonusu olduğunda aynı düzlemdedirler. Ve bu forumda esas amaç ayrımcılığın kendisini konuşmaktır zaten.
    Yani başörtüsünün ne olup olmadığı değil, başörtüsünden dolayı engellenmek/ayrımcılığa uğramak konuşulabilir burada. Ermenilerle olan tarihi husumetimiz değil, Ermeni diye bürokrat olamamaları konuşulabilir burada. Eşcinselliğin ne olduğu değil, eşcinsel diye dışlanmak konuşulabilir burada... Sonuçta hepsi “bişey olduğunuz için” dışlanmak ve ayrımcılığa maruz kalmaktır.
    Hasılı elmayla (sakatlık) armut (Ermenilik) farklı olsa dahi, içlerine giren kurt (ayrımcılık) aynı. Onun için elmayla armudu değil, kurdu konuşalım diye açtım bu başlığı

    Sözün kısası, “Hrant üniversiteye gitmiş” deyip, “o halde ayrımcılığa uğramamıştır” demek, yanlıştır. Her grup farklı alanlarda ve farklı şeklerde ayrımcılığa uğrayabilir. Ama hepsi ayrımcılıktır.
    Nerede ve kim ayrımcılıkla karşılaşıyorsa ben orda O’yum! Üniversite kapısında başörtülü kadın, kaldırımda yatan Hrant, kocasından dayak yiyen kadın, Ermenistan’da Türk, Amerika’da Müslüman, cenazede Cansu!
    Çünkü ben bütün dışlamalara, haksızlıklara ve ayrımcılıklara KARŞIYIM; Hrant Dink gibi.


    Şimdi Türkiye’de Ermenilerin ayrımcılığa uğrayıp uğramadığıyla ilgili olarak birkaç şey söyleyeceğim. Ama küçük bi istek: ben Türkiye’de Ermeni olmak diye yazayım; siz Ermenistan’da yaşayan bir Türk olduğunuzu ve orada Türk olarak sizlere bunların yapıldığını varsayarak anlayın (empati yani!)

    Ama öncesinde siz beğenmesiniz de benim için önemli ortak noktaları yinelemekle başlayayım.

    (...) ‘O’ askerde hak ettiği halde çavuş olamamış mesela, ‘biz’ de ne asker ne polis olabiliyoruz. ‘O’ kaymakam ya da üst düzey bir bürokrat olamıyor mesela, ‘biz’ de olamıyoruz. ‘O’nun nüfus cüzdanına “Ermeni” diye yazılıyor mesela, ‘biz’imkine “sakat”. ‘O’ndan Ermeni diye uzak duruyorlar mesela, ‘biz’den sakatız diye. ‘O’nu ders kitaplarında aşağılıyorlar mesela, ‘biz’i okullara almıyorlar. ‘O’na Ermeni diye kız vermiyorlar mesela, ‘biz’e sakatız diye. ‘O’na rahatça yaşayabilmek için göze batmaması öğretilmiş mesela, ‘biz’e sakatız diye evde oturup verilenle yetinmemiz. ‘O’nu Ermeni diye ötekileştirdiler mesela, ‘biz’i sakatız diye. ‘O’ Ermeni diye ikinci sınıf vatandaşlığa itiliyor mesela, ‘biz’ sakatız diye...

    Okul yıllarında solcu olduğu için, “aman başıma bir şey gelirse cemaati de sorumlu tutmasınlar” korkusuyla adını Fırat olarak değiştirmiştir.
    Bilir misiniz kaç kişi göze batmamak için Ermenice adını değiştirip Türk ad kullanıyor bu ülkede! Sizce neden?

    Çocukluğunda yetimhanede kalan diğer arkadaşlarıyla birlikte yaptığı (harç karmaktan taş döşemeye kadar), daha sonra da yöneticisi olduğu Tuzla yetimhane kampı 1983 yılında devlet tarafından ellerinden alınıyor.

    25 yıl pasaport alamamıştır. Türkiye’de pasaport yasağı (o da Saadettin Tantan’ın özel dostluğu ve çabasıyla) en son kaldırılan kişidir.

    301. maddeden yargılanan ve/fakat ceza alan tek kişidir.

    Türkiye’de tek bir gayrimüslim polis-asker-kaymakam-bürokrat yoktur. Bu meslekler için varolan tüm kriterlere sahip olunsa dahi bazı TC vatandaşları “Ermeni” diye o mesleklere alınmamaktadır.

    1994 yılında Beyoğlu Belediyesi’ne ait evlendirme dairelerinde gayrimüslimlerin nikahı kıyılmıyordu! (16 Haziran 1994 – Cumhuriyet Gazetesi)

    Türkiye’de zorunlu askerlik yapan gayrimüslimler çavuş bile olamaz.

    Türkiye’de (bırakıyorum halkı) birçok Bakan, milletvekili ve siyasetçi “Ermeni” sözünü küfür olarak kullanmaktadır: “Ermeni dölü!”, “Ermeni gibi!”... Abdullah Öcal’ı aşağılamak için bile “Ermeni” deme gereği hissedildi bir zamanlar bu topraklarda!
    Ve kalleşçe bir ölüm sonucunda “Hepimiz Ermeni’yiz” ağıdına ortak olduğunda milyonlar, bundan tüyleri diken diken olanları düşünün. O derece aşağılık bir şey ki Ermenilik, kimse üzerine almıyor, alanı da “sen şehitlere ağladın mı” “sen asala’yı ne çabuk unuttun” gibi ajitasyonlarla boğmaya çalışıyorlar. Halbuki bilmiyorlar insan olan hepsine ağlar!..

    Varolan bütün okul kitaplarında “Ermeni=aşağılık-düşman” kompozisyonu vardır. Hala 80 yıl önceki davanın kinini ders kitaplarında çocuklarımıza aşılıyoruz. Düşünün, Ermeni olmak o kadar kötü ki, bilmem hangi şehrimizin (sanırım Erzurum’du) Ermenilerden kurtuluşu törenlerinde Ermeni rolü oynayacak figüran bile bulunamamaktadır! O kadar aşağılık bir millet yani Ermeniler! Ve siz bu düşüncelere sahip toplumda Türkiyeli Ermeni olduğunuzu düşünün... (tabi aynı haltı Ermenistan’da Türkler için yaptıklarından eminim! Nitekim onun için Hrant Dink Ermenistan ve Diaspora tarafından sevilmiyordu ya! O bütün saçmalıklara karşıydı. Şöyle diyordu Diaspora’nın yüzüne karşı her yerde: “Siz sadece soykırımı gündeme getirerek Türkiye ile Ermenistan arasındaki sorunları 1915 metre derinliğinde bir kuyuya gömüyorsunuz. Yanlış yapıyorsunuz. Bu iki milletin geleceğe bakabilmesi için, önünü açıp ufkunu genişletebilmesi için bu derin kuyudan çıkmamız gerekiyor. Geçmişe gömülerek geleceği yok ediyorsunuz. Yapmayın, geleceğimizi karartmayın.” İşte “hastalıklı kan” dediği de, Türk düşmanlığıyla kafayı bozmuş Ermenilerin içindeki o hastalıklı kandı. Yani hastalıklı olan Türkler değil, Türklerle kafayı bozmuş Ermenilerdi! Neyse...
    Sizlere Mustafa Kemal'in Kurtuluş Savaşı'mızda boğaz-boğaza savaştığı Yunanlılarla savaş sonrasında ne kadar yakın ve dostane ilişkiler kurduğunu okumanızı tavsiye ederim. Mustafa Kemal zamanında Türkiye ve Yunanistan dünya üzerindeki en yakın müttefiklerdi! Hatta o kadar ki, bir toplantı ya da ortamda biri olmadığında, diğeri o ülke adına konuşma ve imza koyma yetkisine sahipti. Bunun uluslararası ilişkilerde bir adı var ya, şimdi hatırlamıyorum. Siz kanka ülkeler olarak anlayın!

    “Yunanlılar Selanik’te Atatürk’ün evini yaktı” diye bir provokasyonla (ki yalan olduğu artık belgelidir) galeyana getirilen halk, onun intikamı için aynı saatlerde ülkede bulunan TC vatandaşı (hatta yedi ceddinden beri bu topraklarda doğmuş) gayrimüslimleri linç etti! Rehinler ya!
    Bunların güncellerinden birkaç örnek vermemiz gerekirse: birkaç yıl önce AGOS’un taşlanması; kiliselerin taşlanması, duvarlarına ırkçı sözler yazılması; rahip cinayeti; yüzyıllardır gelenek olan Haliç’e Haç atma ayinlerinin provoke edilmesi, Başbakanlık ve ilgili tüm kurumların, “1923’ten beri o bölgede Rumlar tarafından satın alınan mülk sadece 17 adet evdir” açıklamalarına rağmen, ve dahası sanki TC vatandaşlarının mülk edinmesi ırka bağlıymışçasına, “Rumlar İstanbul’u Vatikan yapacak” paranoyasının yayılması; Ruhban okullarının kapatılması ve hala açılmaması; onca devlet gücüne rağmen “misyonerler ülkeyi ele geçirmeye başladı” gibi söylemlerin yayılması ve ama una karşın nedense adli hiçbir soruşturmanın yapılmaması; 1994’de bir milletvekilimizin “TÜRKSAT uydumuzun düşmesinden Patrikhane sorumludur” diyebilmesi... dünya kadar!
    Bunların bizimle alakalı kısmı ne, derseniz, şu: Bu tür zehirler aramızda oluşabilecek dostluğu ve kardeşliği ebediyete dek yok eder, ve her Türk bu sunulan durumdan kendine vazife çıkararak gayrimüslimleri dışlar/ayrımcılık yapar! Sonra çıkar biri “abi Hrant yok birkaç Ermeni öldüriim mi? diye sorar abilerine, ama azimlidir ya, bekler ve müjde verir: “öldürdüm Ermeni’yi!”... (Sosyal Grupların ve Ayrımcılığın Kökeni)

    Gayrimüslimlerin Lozan Antlaşması’yla belirlenen birçok hakları vardır. Burada sıralamak yersiz olur, sadece temel olarak şu söylenebilir, gayrimüslimlerin vatanlarında (!) kendi dil-din ve kültürlerini özgürce yaşamaları %100 uluslararası güvenceler altındadır. Lozan’ın ülkemizin kurucu anlaşması olduğunu hatırlatmama gerek yok sanırım.
    Bir de anayasamızdaki Türk tanımını vereyim: “Türk Devletine vatandaşlık bağı ile bağlı olan herkes Türk’tür.”
    Eğer siz temel insan haklarını (hem de Lozan’a rağmen) vermezseniz, dışardan kafamızı şişirirler, sonra, “AB dedi de yaptınız” olur!

    Ermeni yurttaşlarımızın kendi öz mallarını (çoğu zaman öldüklerinde) bağışladıkları vakıfların mallarına el koyulması sözkonusu. Ve bunun gerekçesi olarak da onların “YABANCI” oldukları söyleniyor.
    Kim mi söylüyor? Cumhurbaşkanı (ve kendisine bağlı bulunan kurul), bazı siyasiler, yargı kararları...
    E hani hepimiz Türk’tük!? O halde neden Sünni Müslüman-Türk olmayanlara “Türk olmayan vatandaşlar” deniliyor, neden onlarla ilgili yasal düzenlemeler “Yabancı” başlığı altında işleniyor? Bu insanlar yüzlerce yıldır bu topraklardalar, hala mı Türk sayılmıyorlar?

    Bilmem toplumsal belleğimizin nasıl düşmanlıkla bezendiği ve sonucunda nasıl ayrımcılıklar olduğunu anlatabiliyor muyum?


    Not: Bu tartışmanın karşısına şehit mektubu yazmak, o cenazede yürüyen 100 binden fazla kişiyle onları destekleyen milyonlarca kişiyi bir tarafa, şehit cenazelerini öbür tarafa koymak demektir. O yüzden böylesi ajitasyon (şimdi brileri çıkıp "şehitler ajitasyon mu" demesin ne olur! ) içerikli mesajları siliyorum/sileceğim. Türk’ün Türk’e propagandası komik olmuyor mu?!

    Flaş Flaş Flaş!
    Öğrendim ki bazı arkadaşlar benim Ermeni olduğum dedikodusunu yapıyorlarmış!
    Bi Ermeni olmamıştım zaten! Berdevam...

  6. #126
    Üye
    Pegasus Avatarı

    Üyelik Tarihi
    23.11-2003
    Son Giriş
    10.12-2018
    Saat
    01:14
    Yaşadığı Yer
    İstanbul
    Mesaj
    649
    Alınan Beğeniler
    54
    Verilen Beğeniler
    20

    Zaten Değerlendirdiniz! 0
    İlayda buyur tartış o zaman kardeşim. Tartış ve buğulanmasın gözlerin. Kukuletalı, yada kippalı bir yahudi nin neden universitemize giremeyeceği ya da bir işveren tarafından işe alınmayacağına da değin lütfen.

    Boğazında kocaman bir haçla gezip "beni bu halimle her yere sokacaksınız" diyen birini de savun ama.

    Aynı zamanda "inancım gereği çarşaf giyiyiorum" diyen birinin de üniversitelere girmesini, iş bulmak konusunda zorluk çekmemesini de savun. Kuran da "tanınmayacak şekilde" giyinmeleri emredilen kadınların bu halde tanınmayarak çalışabilecekleri iş bulamamaları üzerine de gözlerin buğulansın ama.

    Her fırsatta Avrupaya öykünürken neden AB mahkemelerinin Türban konusunda bu ülkede gerçekleşen resmi uygulamaların bir ayrımcılık olmadığına karar verdiklerini de düşün lütfen.

    Türbanlı bir annenin oğlu olarak konuşuyorum. Sen başına o türbanı taktığın an zaten kendini ötekileştiriyor ve ayrımcılığa çanak tutuyorsun. Ardından insanların senin beyninin içini okuyamadıklarından şikayet etmen ne kadar gerçekçi.

    Sen o türbanla insanlara ister istemez belli bir mesaj vermiyor musun? Bu mesajın senin istediğin şekilde gerçekleşmemesi başkalarının suçu mudur? Peki sen bir tercih de bulunup bununla beni kabul edeceksiniz gibi bir dayatma hakkına sahip misin?

    BEnim ayrımcılığım senin ayrımcılığın ayrımı yapmak istemiyorum. Ancak birileri kendini ötekileştirip bir de ayrımcılıktan bahsedildi mi bunu kabul etmekte zorlanıyorum.

    Bütün bunlara rağmen ben de Türbanı olmasına rağmen birinin üniversite eğitimi alması gerektiğini düşünüyorum. Ama bu bahsedilen kitlenin siyasal bir işlev nedeniyle bunu yapmadığı bir zaman diliminde olur. Nasıl ki eskiden böyle bir yasak yokken sağolsun islamcılarımız sayesinde devlet(Hatta seninde dile getirdiğin gibi toplumun büyük kısmı) bir önlem almak zorunda kaldıysa ayrımcılık yapmadan bunun sebeplerini de konusalım.

    Hatta orada durmayalım gencecik bir çocuğa beynini yıkayarak türbansız yaşanılmayacağını şırınga eden ebeveynlerimizin yaptığı ayrımcılıktan da bahsedelim mi? Henüz özgür iradesiyle karar verecek yaşta olmamasına rağmen bizim ülkemizde kahredici bir sıklıkla yaşandığı gibi çocuklarının başını -annemin örneğinde olduğu gibi- daha 10 yaşına gelince zorla örten ve psikolojik olarak kendine onsuz bakmasını da engelleyecek her türlü mekanizmayı kuran "çok inançlı ebeveynlerimizin" yaptığı ayrımcılıktan da bahsedelim mi?

    Kendilerine "sadece erkeklerin cinsel hedefleri gibi bakıldığı" psikolojisiyle bırakın başına türban takmayı insanlardan kaçan kadınlarımızın içine düşürüldükleri psikotik durumu da konuşalım da ayrımcılık olmasın.

    Bu ayrımcılık içine istediğinizi doldurun arkadaşlar. Dopğaldır ki dünya görüşlerimizin ufkuncadır görebildiğimiz ayrımcılıklar. Siz bir çocuğun başının örtülmesini değil de neden başörtünüzle üniversiteye girmediğinizi sorgulayın. Bunu yaparken de çarşaflıları es geçin. Tercih meselesidir. Son derece de demokratik bir platformumuz olduğundan gözlerinizin bugulanmasına fırsat vermeden haykırabilirsiniz.

    Ama lütfen "saçların cinsel tahrik nesnesi olması" gerekçesiyle erkekleri dışarıda bırakarak ortaya atılmış bu kuralın kadınlarımıza yapılmış en büyük ayrımcılık olduğunu savunmama izin verin. Siz başınızda erkek egemen kültürün en büyük ayrımcılık sembolünü bir özgürlük sembolüne çevirmekte özgürsünüz ben de bunu reddetmekte... Ama lütfen bu fikirlerim inancınıza ters düşüyor diye gözleriniz buğulanmasın lütfen en azından bunu becerin....

    Mesela Hrant ın askerlikte çavuş yapılmaması gibi neden erkekler de türban takmak zorunda değil. Eğer saç tahrik nesnesi ise...Devamla senin yola çıktıgın sistemde evlilikten, mal bölüşümüne kadar onlarca ayet vereceğim konuları da değerlendirmek gerek gözler bugulanmadan.

    Yani ayrımcılık beşeri olunca suç ilahi olunca eyvallah mı...Hadi buyrun o zaman. Madem her türlü ayrımcılıgı konusacagız o kardeşlik nakaratları düzdüğün Hrantla evlenmene izin vermeyen ilahi pöstülanı da yatıralım masaya ne4 dersin.

    Ama yok ayrımcılık dinden gelirse susmak ve kabul etmek gerek diyorsan zaten sana bir daha cevap vermeyeceğim.

    Demek ki kılık kiyafet kanunuyla ayrımcılıgın dikalasını Atatürk yapmıştır. Öyle ya o kadınlara mahsus bir ötekileştirmenin tam karşıtı olan bir devrimciydi çünkü. Ayrımcılığa karşı çıkan devrimcilerin bile ayrımcı haline getirildiği bir ayrımcılık sohbetine buyrunuz.

  7. #127
    Üye
    halaz Avatarı

    Üyelik Tarihi
    15.09-2006
    Son Giriş
    24.06-2011
    Saat
    20:34
    Yaşadığı Yer
    Eskisehir
    Mesaj
    124
    Alınan Beğeniler
    0
    Verilen Beğeniler
    0

    Zaten Değerlendirdiniz! 0
    21 yaşındayım!Ne Uğur Mumcu'nun ,ne Ahmet Taner Kışlalı'nın,ne sivas katliamının vehametini hisedecek yaşta olmadım ben.Ne nicelerinin...

    19 ocak 2007..Saat 15.30 da çalan telefon ve karşıda hüngür hüngür ağlayan bir sesin dedikleriyle yaşadım ben hepsinin acısını.Günlerdir olanların toptan sorgulamasıyla yas tuttum.Sevineneler gördüm,daha öncekilerine de sevinmiş olanları..Pazarlıklı göz yaşlarını akıtanları izledim.Kendim ağlayamadan.

    Her ses bir diğerini bastırmak için vardı.Bizler acımızı yaşayamadan pazarlıklar dolaştı gündemde!Dünya basını,siyaseti,hesap,kitap!!!Ne fayda?

    Özgürlükçüydüm,insan olmanın getirisini savunmak istedim..Heyecanıma,sakin olamayışımın güvensizliğime,daha genç olmamın toyluğuna gömüldüm..Kendi sesimi kendim bastırdım!..

    O gün benim için bir milattı!Hrant'ı öldürdüler!Orhan Pamuk'un kitaplarını yeniden yaktılar.Uğur Mumcu'ya dil uzattılar yine.Güvercin tedirginliğine bulanmış ruhlarımıza korku salmak istediler.Öfkelendik..

    An itibariyle gözlerim dolu bunları yazıyorum..Pegasus ve Oturanboğanın yukarıda yazdıklarıyla bir duygu boşalımı yaşadığım için..Hrant'ın ölümüne artık ağlayabildiğim için!.

    Hor görülmüş her bir kimse için göz yaşı dökebildiğim için!.

    Bir şeyler yapılabileceğine gönülden inandığım için.

    Umut edebilmeyi yeniden öğrendiğim için.

    İnsan olabilmek için!

  8. #128
    Üye
    ikinci bahar Avatarı

    Üyelik Tarihi
    23.07-2005
    Son Giriş
    21.09-2023
    Saat
    13:01
    Yaşadığı Yer
    İl
    Mesaj
    401
    Alınan Beğeniler
    27
    Verilen Beğeniler
    28

    Zaten Değerlendirdiniz! 0
    Hrant ,ölmeseydi de sakat kalsaydı,
    gerçekten ayrımcılığa ya da ötekileştirmeye uğrayıp uğramadığının ayırdına varabilseydi.
    Türkiye de yaşayan ermenilere veya diğerlerine sorabilsek,
    ''biz ermeni olarak daha mutluyuz ,siz sakatlar daha çok ötekileştiriliyorsunuz '' derler mi?
    Hrant Dink in kalemi başını kesti.
    Uyumlu ,çomak sokmayan azınlıklar gerçekten bir sakat gibi ötekileştiriliyorlar ise Türkiye de, hiç affımız yok demek ki;
    Bu yazıyı sakatlar forumunda değil de ,toplumdaki sakat olmayanlar okuyup analiz etse amacına ulaşır..
    Yani kendi sakatlarımıza da bir ermeniye davrandığımız gibi davranıyoruz diye kritik yaparlar..
    belki bizi de öldürürler...

  9. #129
    yeditepe
    Misafir Üye
    yeditepe Avatarı

    Zaten Değerlendirdiniz! 0
    türban (ayrımcılık yönü hariç) olayına girmeyecegim. zaten girme amacım farklıydı. yoksa tartışmak istemediğimden değil. yeri burası değil.
    bu sayfaya kadar bir tekelleşme aldı başını gidiyordu. hrant adı duyulunca vatan millet sevdası bürüdü herkesi. yüzyılların günahının hesabı soruldu.(ermeni soykırımı)
    herkes "türküm" demeye başladı. birileri de kızdı buna. "milliyetcilik kimsenin tekelinde olamaz" gibi çıkışlar yapıldı.
    hranta yapılan ayrımcılık sorgulandı. "o iş bulmuş. o gazete bile çıkarmış mış..."
    çünkü bir mantık ötekileştirmeye başlayınca mazeret de kılıfda hazırdır hep.
    herkesden daha vatansever olabilen birinin vatanseverliği bile sorgulandı sırf ermeni diye... ya da sosyalist diye. ya da aykırı düşündüğü için...
    bu mazeretler başka bir yerde isim değiştirdi. başka biri de sayıyor: "türbanlı ebeveynler zorla çocukların başını örtuyor!" "iş ortamında tanınmayacak şekilde giyinenler olur. yani çarşaf giyenler..."
    "erkekleri bırakmış bu din sadece kadınları örtmüş. ayrımcılık yapmış..." vs vs...
    bana göre bu düşünceleri farklı dile getirseler de her iki taraf da anı kefededir.
    sadece soylem farkı var.
    sadece empati yaparak bu konu anlaşılabilir bile...
    "ayrımcılık" kılıf aramayı çok sever çünkü...
    ırkçı anlayışın tarihe takılarak ermeniyi (insanı) anlaması nasıl mumkun değilse ayrımcılıktan devrimcilikten dem vuranların da tarihe ve bugüne takılıp genelleme yapmasıyla türbanlıyı (insanı) anlamaması pekala mumkun...
    ermeni milliyetcileri var diye hrant aşagılanmayı hak ediyormu? geçmişte asalanın yaptıklarından hrant sorumlu mu?
    türban olayını hrantın sayfasında asla getirmek istemezdim.
    ama getirme sebebim ayrımcılıgın bir taraf oluşturdugunu gostermek içindi.
    işine gelen bu ulkede "turbanlı kızlara ayrımcılık yapılıyor" derken geçer de hrant için sırf ermeni oldugu için ayrımcılık yapılmıyor der.
    bir tarafda ise hranta ayrımcılık yapılmıştır diyen bir anlayış ise türbanlı birine ayrımcılık yapılmıyor der.
    üstelik bunu da ötekeliştirmek isteyenler kendileridir diyerek basit bir soylemle yapar.

    önyargı boyle bir şeydir.
    hrant söz konusu olunca engelli ülkücü birey ermeninin rahat koşullarını gundeme getirir.
    türban söz konusu olunca ise engelli birey çevresinde gördüklerinin korkusuna kapılır...
    özünde ayrıştıran bir mantık arar arar yine mantıgına uygun kılıfı bulur.
    evet din mantıkla olmaz. bu anlamda turban tartışılmaz haklısın.
    bu işi bile bile seçtiysem sonuçlarına katlanmalıyım da. sesim çıkmamalı.
    ...
    hrant bilmiyor muydu konuştu yazdı?
    bilmiyormuydu ayrımcılıktan konuştu hep. güvercin tedirginliğini duydu. kendi halkı anlamadı. türk halkı anlamadı. bilmiyor muydu sesiyle yazısıyla kendini ötekileştirdiğini...
    ben de biliyorum. oyle bir seçim ki bu suçlusu benim.
    hatta insan olmayı seçtim.
    bu yuzden ötekileştirmenin tam merkezindeyim.
    ben burda ayrımcılıgın farklı yonleri çıksın diye türbandan yararlandım.
    pegasus beni nasıl anlarsın biliyor musun?
    kendini ırkçı gibi düşün. ve bu gözlerle hranta bak bi...
    çünkü burda ben türbanlıyım. senin özgurlukçu devrimci anlayışın ancak bana kadar dayanır.
    bende parçalanırsın. devrimden özgurlükten bile vazgeçersin..
    tıpkı ırkçı anlayışın hrant -melek bile olsa- vazgeçecegi gibi...
    ayrımcılıktan şikayet edenler! özgürlük şarkısı soyleyenler! özgurluk ve insanlık asla sizin tekelinizde degil. tıpkı milliyetciliğin ırkçıların tekelinde olmadığı gibi...
    bu meydan da sadece sizin tekelinizde degil.
    hrant ayrımcılıkların her türlüsüne karşıydı.
    bir türbanlının hrantım demesinden utanmayın bu kadar.
    ayaklarımızın biri çölde diye bu saha sadece sizin değil...
    siz nasıl bu türban için kaygı duyuyorsanız faşist anlayışın da siz hrantız derken arkasında "ülkemiz elden gidecek" korkuları duyması normal.
    önyargı böyle bir şeydir.
    ırkçı anlayış nasıl "ermeni soykırımını" hatırlarsa bu olayda senin gibi devrimci takılanların kafasına da "sivas katliamları "gelir.
    şalvarlı çarşaflı kadınlar gelir.
    zorla çocuklarının başını örten ebeveynler gelir.
    kitaptaki önyargınla baktıgın ayetler gelir.
    ama aklına bu olanlar yuzunden bedel odeyenler gelmez.
    tıpkı hrantın başka ırkçı ermenilerin yaptıgı yanlışlar yuzunden hala bedel ödemesi gibi..

    siyasetler kuruldu türk ermeni meselsi üstüne..
    tıpkı işine gelmeyen yerlerde siyasetler kurulmnası gibi..
    sana psikolojinin iki ucunun b.k lu bir degnek oldugunu hatırlatırım...
    ayrımcılık zemininde tartışmak ne kadar zor gördük.
    mesele önyargı dediğimiz şeydedir.
    o yuzden ulkemizin daha çok yol katetmesi gerekir.
    bu arada not:
    türban benim için asla önemli değil.
    fakat biliyorum ki derdimi anlayan bir yiğit çıkmayacaktır.
    ben sizden daha fazla ayrımcılıga ugrayan biriyim.
    niye mi?
    çünkü ben tarihte yapılan tum hataların kurbanıyım. en buyuk zulmu kendi dindar kesiminden yiyen bir guruhuz biz.
    elbette ötekileştirmeye son vermek için turbanı açabilirim.
    nitekim açtım da...
    ama sakat ne yapacak?
    ermeni ne yapacak?
    diğer tüm farklılıklar nolacak?
    bu ötekileştirmeye bir son vermek için?
    sihirli degnek olsun saglam olun hade... ermeni ırk degiştirsin oylemi?
    mesele ayrımcılıgı tartışmaksa bu zeminden hareketleyse türban sizi yanıltmasın beyler...
    ayrımcılık zeminindeyim ben. bakmayın uslubuma. türban zemininde degilim. anlatım zayıflıgım sizleri yanıltmasın.
    ...
    ve hrant...
    bakalım kimler hrantmış görelim... o yürek kimde var? ve o aşk?
    ayrımcılıgın her türlüsüne savaş açabilen ön yargısız yürek.
    ayrıca din ayrımcılıgın sebebi hiç değildir. ayrımcılıgın sebebi sadece insandır. din farklılıgı esas almıştır. ama farklılıklaın birbirini ezmesini değil...
    farklılıklar ayrılıklar hep olacaktır.
    ama dinin genel ögretisi şudur:
    bakalım bu ayrı farklı kimlikler birbirini ezecekmi?
    işte din buna bakar sadece. imtihan sahası çıkartır ortaya.
    en buyuk güreşçi benim diyenin karşısına ondan daha buyuk güreşçiyi çıkarırtır.
    ki insan kendinde olandan dolayı başkasına hava atmasın. buyuklenmesin. ezmesin....
    başına türban takmış. aman allah! bu ne demek! bakalım insan katlanacak mı buna ?
    tıpkı sizlere katlanamadıkları gibi...
    çünkü ayrımcılıgın özünde farklı görmek kabul etmemek kendini buyuk görmek ve kibrinden dolayı aşagılamak vardır.
    ve nice toplumlar ise sırf bu yuzden yok edilmiştir. birbirlerine durust olmadıkları için..
    ben insan ayırmam ama...
    ben insan ayırmam ama..
    bakalım bu insanı ayırmamanız nereye kadar?
    ırkçılık ermeniye gelene kadar milliyetcidir.
    ama ermeniyi görünce ırkçı olur...
    devrimcinin dine kadar dayanması gibi tıpkı..
    ama hrant ve onun gibiler kurşuna kadar dayandı!
    ayrımcılıgın zulmun hiç bir maskesi çevirmedi onu yolundan. boyleleri hala var. hiç bir kılıf onları insanı ayrı görmeye ayrım yapmaya götüremiyor.
    o yuzden bu kişilerin dayandıgı sınır hep ölüme kadardır... çünkü ayrımcılıgın her türlüsüyle savaşırlar... ve farklılıklar birleşir tek "kurşun" olur...

    not: hrant'a aşık olsaydım evlenirdim! ama geçip de bunu kitabtaki belli bir dayanaga gore baktıgından anlamayacaksın! bunu anlaman için kafandaki her bildiğini kenara koy dine oyle gel!
    okumak vardır. bir de okumak vardır!
    leyla başkasına sıradan bir kızdır. mecnuna dunyanın en guzel kızı.
    hiç olmazsa mecnunun aşkına leylayı kabullen be!
    mecnunun gözleri hatırına!
    insana ulaşmanın yolu sevgiden geçer pegasus sevgiden...karşılıksız sevgiden...bilgiden değil...

  10. #130
    Üye
    Pegasus Avatarı

    Üyelik Tarihi
    23.11-2003
    Son Giriş
    10.12-2018
    Saat
    01:14
    Yaşadığı Yer
    İstanbul
    Mesaj
    649
    Alınan Beğeniler
    54
    Verilen Beğeniler
    20

    Zaten Değerlendirdiniz! 0
    İlayda çok kurnazsın.

    Üstelik duygusallık pozuna bürünmüş bir kurnazlık bu.

    Eminim yazdığın mesajın kalitesi hakkında en küçük bir kuskun yoktur. Tıpkı düşüncelerine yönelik en küçük bir sorgulamadan geçmeye cesaret edemediğin gibi.

    O kadar kurnaz indirgemecilikler yapmış, öylesine bir kurnazlıkla olayları birbirine bağlamış ve destek çıkılmak için öylesine inceltilmiş mesajlar yollamışsın ki savunduğumuz doğruların karşısında kimlerin durduğunu bilmemiz açısından son derece öğreticisin.

    Ben sana mesaj verirken Sivas yangınından bahsettim mi? Hayır. Kahramanmaraş ya da Çorum olaylarından? Hayır. Dünyadan çok daha korkunç örneklerini de verebilir miydim? Evet.. Verdim mi? Hayır. Bireysel anlamda çevremdeki kişilerden örnek verdim mi? Hayır. Vermedim çünkü bu örnekler her zaman yenilmeye müsaittir. Bunları “münferit olaylar” diyerek reddedebilir işin aslından bağımsız olduğu savıyla güzel bir manevra yapabilirdin. Bu yüzden sana böyle örnekler vermedim. Ve sadece işin mantığını sorgulamanı söyledim.

    Çünkü ayrımcılıkla mücadele edeceksek her şeyden önce ‘pradigmalar’ sorgulanmalıydı. Yani olayları değerlendirdiğimiz düşünsel yapılarımız. Ama sen ustaca bana cevap verirken sanki bu bireysel örnekleri sorgulamışım gibi cevap vermişsin. Çünkü ötesine gücün yetmez. Mecburen sana bu şekilde yaklaşanlara verdiğin cevapların limanına sığınmak zorundaydın ve öyle yaptın. Oysa sana ayrımcılık yapmadan savunduğun değerdeki ayrımcılığı sorgulayalım diyorum. Cesaretin varsa buyur yapalım. Baksa bir başlık açalım ve bu savunduğun şeyin ayrımcılığa uğramak mı yoksa insanlık tarihinde kadınlara uygulanmış en korkunç ayrımcılığın sembolü olup olmadığını tartışalım. Demokratsın ya buna hayır demezsin sanırım.

    Ayrımcılık sorgulamalarımız sana gelince (Yani türbana) bir duvara çarpmış gibi dağılırmış! Bu ayrımcılık neden Ogün Samast a gelince durmuyor. Çünkü faşizan bir yapısı var diye değil mi. Bu çocuk Hrant ı vurmasa ama fikirlerini burada savunsa müsamaha mı gösterecektik? Hayır ayrımcılık yapmayalım bu faşizan düşüncelerin de dinlenmeye hakkı var mı diyecektik?

    Nazi Almanya sında iktidarı destekleyen seksen milyonluk bir halkın da kendine göre inandıkları doğrular vardı. Ne yapalım ayrımcılık yapmadan onlara da yol mu verelim?

    Demek ki ayrımcılık dediğimiz şey senin göstermeye çalıştığın gibi soyut, sınırları olmayan bir şey değil. Ayrımcılık bir pradigma evet. Ama salt ayrımcı bir pradigmadan yola çıkıp bana ayrımcılık yapılıyor demenin mantığı nedir?

    Sorduğum soruların hiçbirine cevap vermemişsin. Çünkü veremezsin. Buna cesaret edebileceğini sanmıyorum. Başına taktığın o türbanın neden sadece kadınlara emredildiğini sorgulayamaz bu ayrımcılığın üstüne gidemezsin. Mahkemede bir erkeğin sözünün iki kadınınkine eşit olmasını da sorgulayamazsın. Mal bölüşümünde erkeğe kadından çok hak veren yaklaşımı da. Evlenmek konusunda sadece erkeğe yol veren kuralları da. Sorgulasaydın eğer, gördüğün ayrımcılık karşısında bırak buğulanmasını gözlerinin sel olup akması gerekirdi. Ama cesaret edemezsin. Ancak böyle modern medeniyet kurallarına karşı hayalî ayrımcılık çığlıkları atarsın topal edebi tümcelerle. .

    Tabi bunlar okumayla ilişkili şeyler olduğundan ben saçmalamış olabilirim. Koskoca Osmanlı âlimleri de mecellede yanlış anladıkları için saçmalamışlardı. İslam ülkelerinde de hep saçmalandığı için ve yanlış anlaşıldığı için hala kadınlar oy versin mi diye tartışılıyor. Bu saçmalamaların neden bu kadar yoğun olduğunu da sakın sorgulama. Bu saçmalamalara neden olan yapıyı da sorgulama. Sen ancak çağdaş hukuk kurallarını sorgula. Ve bunun adını da ayrımcılığa karşı savaş koy.

    “Ayrımcılığa karşı savaş sadece sizin değerlerinize uyuluyorsa savaştır değilse o düpedüz baskıcı bir anlayıştır” derken acaba başkalarınınkini sorguladığın gibi kendi pradigmanının bu süzgeçten geçmemesi hakkında ne düşündüğünden bahsetme. Geçirilmeye kalkıldığında çığlığı bas; Ayrımcılık!

    "Aşık olsaydım evlenirdim" diyerek bizzat inandığın pradigmaya ters bir çıkışta bulunma cüreti gösterebilirken bunu türban için neden yapmadıgını da sorgula lütfen de ayrımcılık oplmasın. Oraya gelmişken "evlenirdim" dediğin kişinin "şu an neden cehennem de olduğunu" da sorgula. bunu ben demiyorum. kimin dediğini sen benden daha iyi bilirsin.Mesela daha da ileri gidebilirsen "kafirler" hakında inandıgın sistemin neler dediğine de bir bakabilirsin. Ardından ayrımcılık üzerine konusacak takatin kalırsa gel ben buradayım. Ama "sistemi sorgulamayalım, bütün kalsın biz parçayla uğraşalım" dersen bu şark kurnazlığına gelmem baştan söyleyeyim. Çünkü sinek değildir mesele. sen sineğe bakmamızı istiyorsun ben se o sinekleri üreten sisteme...

    Bırak, bahsetme yok edilen, ikinci sınıfa itilen üstelik bunu ilahi bir söylemle yapan zihniyetten. Obsesif kompulsif bir duruşla sahip çık dogmalarına. Buna karşı çıkan, doğru olmadığına inananlara da “ayrımcı” de. Nasıl olsa postmodern bir kültürün içindeyiz. Doğrunun yanlışın, ak ile karanın iç içe girdiği, grilerin kral olduğu bir dünyadayız. Sen de bu ortamda çağın derinliklerinde kalması gereken düşüncelerini allayıp pullayıp “ayrımcılık” filtrelerinin ötesine taşıyabilirsin.

    Bunları yaparken edebi bir dil kullanmayı da ihmal etme. Nasıl olsa duygusal bir milletiz. Bu duygu bulanıklığında sen de balık avlayabilirsin.

    İyi avlar.

  11. #131
    yeditepe
    Misafir Üye
    yeditepe Avatarı

    Zaten Değerlendirdiniz! 0
    pegasus pekala o senin bahsettiğin tartışmaya varım. ayrı bir başlık açabilirsin. site yöneticisi olarak sen açarsan ben de tartışmaya varım!
    o bahsettiğin olaylara orda cevab verecegim!
    sivas olaylarından bahsettiğini soylemedim zaten. bireysel çıkışlara da girecek değilim. sadece bir soruna cevab verecegim.
    bir insanı saglam degil de sakat dogduran tanrı beni de erkeklerden ayırıp turban taktırmışsa bu saglamlara sakatları öteki görmek erkeklere de kadını öteki görmek anlamına gelmiyor.
    kafirler hakkında soylenen sözlerin sonucundan da kafirleri öldürün yakın ayrıştırın diye bir tanım çıkmıyor.
    çünkü kafir ve mümin tanımları gaybtır. bunun için once mümin ve kafir terimleri kulun eline bırakılmamıştır.
    bırakılsaydı her zaman gördüğümüz gibi her muslüman hereksi kafir eder her kafir de her muslumanı mümin ederdi.
    müslümanım diye mumin yani inanan sıfatı benim tekelimde degil yani.
    bunun bilgisini allah kendine bırakmıştır.
    tıpkı mümin inanan tanımını kendisine bıraktıgı gibi...
    cennete cehennem kim girecek meselsi de boyledir.
    bir bakmışsın ben cehennemde sen cennettesindir.
    bunun hakkındaki tek karar yetkisi de kula degil allaha aittir.
    derdim avlamak değil. bunu bu zamana kadar anlamadıysan pes diyorum sadece!
    duygusallık işine gelince... duygusallıgım senin yuregine yönelik değil merak etme.
    ben geçip de guneşin yeryızunun ayırmadıgını ayırmam.
    bir çocugun geçip de birini vurmasını sorgularım tabi ki. arkasından geçip de ulkucudur oyle düşünmüştür demem. tıpkı sana demediğim gibi.
    devrimci yonunden herkes eminse ben de saygı duyarım. ama emniyet gitmişse sorarım!
    burda kimse yeryuzunun tek sahibi değil.
    türban takmam benim dinimin erkeklerine ayrımcılık imkanı vemiyor. ama kadını ayrımcılıga tabi tutan dinci zihniyeti sorguluyorum merak etme.
    türban takmamdan dolayı ayrımcılık yaşamam imkansız benim. tıpkı sakatlar gibi. ama geçip de sakat olması sebebiyle ayrımcılıga ugruyorsa bir sakat bunun suçu tanrı değildir.
    insandır insandır.
    o türban sadece bir bez parçası. şekildir. dinin de buna ihtiyacı yoktur kadının da.
    ama bu bez parçası ne kıdım bir güç ki ayrımcılık konusu olabiliyor.
    geçelim kadına...
    biz örtüyle hade cazibeyi kapattık diyelim! peki cazibesini açan kadın ne durumda? bunun ezilmesine yol açan sebebplerin de suçlusu tanrı mı?
    ya da çirkin bir kızın bedeni cazip olmayan bir kadının durumu?
    onun begenilmemsinin de suçlusu tanrı mı?
    tanrı sevmiş her kulunu. çirkin guzel yok demiş sıfırlamış.
    istese guzel yaratmazmıydı sanki?
    bunca guzellik aşkına gonul veren erkek varken?
    o güya çirkin sayılan bayanın aklını kim görüyor?
    zevkler tartışılmaz de mi?
    o zaman tanrı çok suçlu... oyle mi?
    ,tanrı o zaman farklı olmayan bir dunya yaratsaydı oyle mi?
    türbanı örtmeyen bir zihniyeti yaratan tanrı hoş da türbnanı örten bir zihniyeti yaratan tanrı mı hoş degil?
    kusura bakma tanrı bu işlerle ilgilenmiyor. butun bunların bilgisi gayb olarak onun katındadır.
    ama benim bildiğim bir şey varsa o da şudur:
    hiç kimse tanrının bile yok saymadığı kuluna zulmedemez.
    başını açan birine zulmedilmeyecegi gibi... başını örten bir kadına da zulmedilemez.
    ermeniye ermeni olması sebebiyle zulmedilemediği gibi türk e de zulmedilemez.
    hristiyana zulmedilemediği gibi muslümana da zulmedilemez.
    ama bunlar sırf bunlardan dolayı biz zulmederiz derlerse halt ederler!
    iyi ben muslumanım o yahudi tanrı benim tanrı deyip aşağılayım o yahudiyi..

    beni tanrım yok eder başta...
    çünkü o bütün kullarının tanrısıdır.
    senin de benim de...
    sana sakatlıgından dolayı ayrımcılıga izin vermeyen rabb benim de şeklimden dolayı ayrımcılıga ugramama izin vermez.
    bırak beni de türbanla farklılaştırsın. bırak da bu otekileştirmek için sebebp olsun.
    fakat bu insana tanrı boyle demeseydi diye öteki görmek anlamına gelmiyor.
    sen istesen de istemesen de ben buyum.
    hem şurası da var. bu bez parçasıyla senle aynı şeyi yaşıyorum.
    sen yakışıklısın. ama o bakışını bir kız beş dakkada söndürdü... ne işe yaradı yakışıklılıgın! sadece bir dunya senin yurumediğin iki bacagını görüyor. burdan yola çıkarak seni ayrıştırıyor.
    beni de ayrıştıran bir bez parçasıyla geziyorum ben de...bu dunyaya oldukça yabancı... bilimin dışında normalin dışında..
    o yuzden sen benim gözümde saglamsın. ve yakışıklısın sadece hepsi bu...
    çünkü ben yurumenin salt bacaklarla olmadıgını bilirim.
    çünkü ben anlamsız bir bez parçasını kafamda taşıyorsam eger bu yurek ister i,şte!
    ama sen isteyerek sakat olmazsın!
    sadece yolda bulmuşsun bu sakatlığı!
    ve sakatlıkların ayrımcılığa ugramasında savaşan tarafsın.
    ama oyle savaşan bir taraf ki tanrı sana saglam seçenegi sunsa atlarsın!
    ben atlamam!
    sakatsam sakatım hepsi bu. ben buysam buyumdur.
    ordan savaşırım.
    ötekileşmekten kurtulmak için bez parçası atmam.
    yuzlerine sokarım insanların!
    beni ötekileştirmek tanrının suçu ha!
    yanılıyorsun insanın suçu. ve ben o insanla ugraşırım.
    sakatlarlayım.
    sakatlara her turlu ayrımcılıkta varım.
    gözüm şekle takılmaz.
    gözüm farklılıklara takılmaz.
    zulm söz konusu olmayıncaya kadar...

    not: sakat kadınlar da var ama. hani onlara aşık erkekler! bedenlere guzelliklere hasta zihniyetinizin de mi suçlusu tanrı!
    ama aşktan bahsedersiniz. aşkla ilişkilendirirsiniz hemen! kişilere gore degişir de mi sakat bir kadına gelince aşk anlayışınız!
    ordaki pradigmaları sorgula önce!
    benim bahsettiğin sorunlarla ilgili hiç bir sorunum yok..
    çirkini de bezi de sakat bedeni de sorun eden sensin!
    yuregin yetiyotrsa sakat kadınla evlen. yık cinsellik anlayışını!
    ama cinsellik açısından belli standartta sakatla evlenebilirsin de mi?

    saglam olsan evlenir misin peki ?
    saglam olsan sakat bir kadına aşık olabailir misin?
    işte bir bez parçasının benim yaşamıma kattıklaroı...
    ben bunlaı ötekileştirilerek ögrendim.
    ve bir aşka ulaştım. "insan" aşkına..
    buyrun hodri meydan size...bakalım sizin çagdaşlık biliminiz bunlara çözüm bulmuş mu ey guzellerrrrrrrrrrrrrrrrr

  12. #132
    Üye
    Fuzulim Avatarı

    Üyelik Tarihi
    23.07-2005
    Son Giriş
    Saat
    Yaşadığı Yer
    Erzurum
    Mesaj
    260
    Alınan Beğeniler
    0
    Verilen Beğeniler
    0

    Zaten Değerlendirdiniz! 0
    Kurtuluş savaşında vatan savunmasında ölenlerin tamamı müslümandır. Bu kişiler bayrak inmesin, Ezan susmasın diye canlarını feda ettiler. Vatan savunmasında ölen bir ermeni varmı? yada gayri müslim herhangi biri?
    Hak önce hakedenin olmalıdır.
    Bugün insanlık adına çığlıklar atıp çıktığı yumurtayı beğenmeyenlere soruyorum:
    Düşmanlar tarafından ülkemiz kuşatılsa vatanı kim kurtaracak: Gayrimüslimlermi yoksa sözde aydınların beğenmediği müslümanlarmı?
    Erzurumda Araplar düzü denilen bir yer vardır. Burası tıka basa Türklere yardım için savaçmaya gelen ve neredeyse hepimizin beğenmediği arapların mezarlarıyla doludur?
    Müslüman dünyası medeniyeti ve teknolojiyi yeterince yakalayamamış olabilir. Ama bunun sebebi müslümanlar değil, müslümanlar içine fitne sokan gayrimüslimlerdir.
    Bir kişinin ölümüyle onbinler ayaklanıyor fakat onbinlerin ölümü bir kişiyi ayaklandırmıyorsa bana insanlıktan bahsetmeyin.
    Bana merhametten, iyi niyetten bahsetmeyin.
    Medeniyetten bahsetmeyin.
    Çünkü hiç samimi gelmiyor bu sözleriniz bana
    Onbinler ölürken sesi çıkmayanlar; sizlere söylüyorum.

  13. #133
    Üye
    andante Avatarı

    Üyelik Tarihi
    11.01-2005
    Son Giriş
    15.12-2009
    Saat
    18:11
    Yaşadığı Yer
    istanbul
    Mesaj
    756
    Alınan Beğeniler
    1
    Verilen Beğeniler
    0

    Zaten Değerlendirdiniz! 0
    Daha önce de bir yerlerde yazmıştım ama yine yazmakta hiç sakınca görmüyorum.

    İçimdeki bir ses bu yaznın uzun olacağını söylüyor. Okumak isteyenler içindir bu yazım;

    Enuma Elish, yani Babil in yaratılış mitosu....

    Kadın egemenliğinde yani anaerkil dönemde son derece mutlu ve adil bir şekilde yaşayan toplum da erkekler büyük Anneden yönetim gücünü koparmayı akıllarına koyarlar.

    O güne kadar kadının doğurganlık gibi yaratıcı bir güce sahip olması onu üstün kılmış ve tanrı sınıfına oturtmuştur. Kuşkusuz erkeğindeki döllemedeki önemi reddedilmemiştir bu dönemlerde bile, ancak hamilelik, doğum gibi kavramlar hep bereketin sembolü sayılmıştır.

    Tanrılar aralarında bir ittifak kurarak ana Tanrıça Tiamat ın yok edilmesine karar verirler.Ve kendilerine Marduk u önder olarak seçerler.Büyük bir katliam ve savaş yapılarak ana Tanrıça Tiamat öldürülür.

    Tiamatın cesedinden yer gök tanrısı yaratılır. Marduk ise baş Tanrı olarak yeri ve göğü yönetmeye başlar. Ama yönetmeye başlamadan önce bir sınavı başarıyla vermesi gerekmektedir.Kadının elindeki o üsttünlüğün erkeğe geöirilmesi gerekmektedir. Erkek te eğer yaratıcı olabilirse baş Tanrı olabilecektir.

    " ve sonra bir kıyafet koydular ortaya;
    İlk olarak doğmuş olan Marduk'a şöyle dediler;
    Gerçekten efendimiz, bütün Tanrılar arasında
    en yüce kadere siz sahipsiniz.

    Yok olmayı ve var olmayı emredin ve emriniz gerçekleşsin!
    Kelimelerinizle bu kiyafeti yok edin;
    Ve bir daha emredin ve kıyafet yine eski haline dönüşsün!

    Ve ağzı ile emri verdi.

    Kıyafet hemen oracıkta yok oldu.

    Ve bir daha emretti

    Kıyafet yine eski haline döndü.

    Babalar olan Tanrılar onun kelimelerinin gücünü gördüklerinde
    Sevindiler, ona saygı gösterdiler ve şöyle dediler;

    Marduk artık kralımızdır!

    (Enuma Elish, Tablet 4)

    Evet bu mitolojik öykünün sonucunda artık bilinen anlamda ana erkil düzenden ataerkil düzene geçişi görüyoruz tarihi süreç içersinde.

    Tarih bizi ilgilendirmez diyenlere ithaf olunur.

    Tarihimizdeki bilinen en eski ayrımcılık öyküsüdür yukarıda yazdığım öykü. O günden sonra tüm kadın tanrıçalar yeraltına gönderildi.

    Kurulan sistem içersinde bugün için de geçerliliğini koruyan yeni bir sistem kuruldu. Ataerkil düzenin özelliklerini anlatacak değilim tabikii ama kadının özellikle yerinin bu anlamda neler olduğunu çok iyi bilmekteyiz.

    Özellikle din gerçek anlamda kadınlara en büyük ayrımcılığı yapan bir olgudur neden bunu kabul etmede bu kadar zorlanırız ki anlamıyorum.

    Bir konuda bir düşünceyi savunacaksan ona bir bütün olarak bakmak zorunluluğu yokmudur.

    Açıkcası ben bir kadın olarak başımı gözümü kapatmayı din adına içime sindiremiyorum. Sindiremem sebebim de bunun alt yapısında kadının aşağılanmasının ve kadının bir tahrik unsuru olarak görülmesinin nedenleri vardır.

    Bu bir ayrımcılıktır. Eğer ayrımcılığa karşı olduğumuzu söylüyorsak ve bir de kadınsak bunun üstüne üstlük, türbanı taktığı için ayrımcılığa uğrayan kadınlarımızın yanında olmaktansa o kadınlara önce neden hala kendini bir cinsel obje olarak görüyorsun ve bunu kabulleniyorsun diye sorulmasıyla başlanmalı ayrımcılıkla mücadeleye.

    Bu da bu anlamda kendimizi ne kadar bu role layık gördüğümüzün bir sonucunu çıkartıyor açıkcası. Çok önceleri ben kadınlarımız o yeraltında kalmaktan çok memnun, çıkmaya hiç niyetleri yok diye boşuna demedim.

    Aydın olduğunu, bilgi sahibi olduğunu söyleyeceksin ama kendini asırlar önce erkeklerin ayrıştırdığı ötekilediği yerde kalmaya devam ederken bu durumu özgürlük kavramıyla mı bağdaştıracaksın.?

    Gerçekten de bir başka kadın tamamiyle kendisini kapatmak istiyorsa, pegasus un dediği gibi çarşaf kullanmak istiyorsa o zaman ne ad verilecek buna????

    Bende türban meselesini hiç konuşmuyorum açıkcası burda. Sakın bu yazıyı türbanla ilgili bir yazı gibi algılamayın. Ben burada ileydanın ayrımcılık adına bu kadar söz söyleyebildikten sonra taktığı türbanın asıl ayrımcılığı nasıl içinde barındırdığının bir kez daha altını çizmek istiyorum.

    Ancak göremediği, hissedemediği bir ayrımcılığı buram buram içinde barındırıyor türban. Onu taktığın sürece evet ben sadece erkekleri tahrik etmeye yarayan bu sebeple mümkün olduğunca oramı buramı göstermemeye çalışan bir kadınım deniliyor farkında olmadan.

    Ve inançlar istediğimde takarım istediğimde çıkarırımla nasıl oluyor anlayabilmişte değilim. Var bir gariplik bunda.İlkeli olmayı yaşantımın bir parçası saydığımdan türban takmaya karar verdiğim anda erkeklerin ayrımcılığını kabul edip kendimi bir cinsel obje gibi görüp elimi eteğimi bu dünyadan çekerim ben hiç korkmadan.

    İşin yasal kısmıyla hiç ilgilenmiyorum açıkcası. Çünkü bu çok daha farklı bir konu gerçekten. Asıl söylemek istediğimi bir kez daha üstüne basa basa söylemeye çalışıyorum.

    Bir konuda ayrımcılığa karşıyım derken, ayrımcılığın ta içinde olmak işte böyle bir şey.İşime gelenleri ayrımcılık sayar işime gelenleri saymam la olmaz bu işte.Pegasus a yaptığın eleştirinin dik alasını bu şekliyle sen yapmıyormusun İleyda?

    İlk adımı ayrımcılığa karşıysan erkek egemen bir toplumda dinin öngörüleri gibi gösterilen kadını küçümseme, öteleme ve ayrımcılaştırma simgesi olan türbanla başlaman gerekmez mi?Sadece sonuçlar üzerinde durarak, ki o sunuçları yasalar sağlıyor,bazı insanların türban yüzünden ayrımcılığa uğradığından söz etmek gerçekten bu yönüyle anlamsız oluyor.

  14. #134
    Üye
    BeyazGeLincik Avatarı

    Üyelik Tarihi
    24.01-2007
    Son Giriş
    08.06-2007
    Saat
    16:31
    Yaşadığı Yer
    antalya
    Mesaj
    21
    Alınan Beğeniler
    0
    Verilen Beğeniler
    0

    Zaten Değerlendirdiniz! 0
    SENİ AYAKTA ALKIŞLIYORUM FUZULİ

  15. #135
    Üye
    Fuzulim Avatarı

    Üyelik Tarihi
    23.07-2005
    Son Giriş
    Saat
    Yaşadığı Yer
    Erzurum
    Mesaj
    260
    Alınan Beğeniler
    0
    Verilen Beğeniler
    0

    Zaten Değerlendirdiniz! 0
    Panthera: hafif, agresif ve zarif aktif tekerlekli sandalye...
    Sevgili Andante:
    Yazını baştan sona okudum.
    Şunu bilmeniz gerekirki başörtüsü takmak keyfi bir davranış değil, Allahın emridir.
    Başörtüsü takan kişilerin kendini toplumdan ayırarak esas ayrımcılığı körüklediklerini söylüyorsunuz. Bu sözünüzü dini kurallardan detaylı bilginizin olmamasına veriyorum.
    Andante herkesin bir hesabı vardır. Allah ında bir hesabı vardır.
    Şunu bilmenizi isterim ki ne kadar konuşursanız konuşun hiç bir gerçek müslüman kuranın emirlerini bırakıp sizin sözünüzü dinlemez.
    Bunun böyle olduğunu bildiğiniz halde yukarda yazdığınız yazı gerçek ayrımcılıktır.
    Tekrar ediyorum: (anlayana, anlamak isteyene)
    Bir kişinin ölümü onbinlerin içi yakıyorda, onbinlerin ölümü bir kişiyi yakmıyorsa gerçek ayrımcılık budur işte.




Sayfa 9 / 11 İlkİlk ... 567891011 SonSon