
Evet sevgili Baben bilgi paylaşıldıkça çoğalan bir hazinedir. Tabi bu bilginin ifade ettiğin gibi pozitif kullanılmasıyla geçerli. Yoksa internette artık bubi tuzaklarının nasıl yapılacağından kimyasal silahların elde edilmesine kadar çok faydalı(!) milyonlarca bilgi türüne ulaşabiliyoruz.
Ama felsefi bağlamda bakarsak bilginin içeriği ne olursa olsun insanların tarihin hiçbir döneminde olmadığı kadar etkin bir şekilde bilgiye ulaştığını görüyoruz.
Gütenberg e atfedilen ama aslında Çinlilerin bulduğu fakat dağıtacak bilgi olmadığı için ancak Avrupalıların keşfiyle anlam kazanan matbaa bulunduğu zaman, artık bilgiyi insan rahatlıkla çoğaltıp bulunduğu alanlardan çok daha uzaktaki insanlara ulaştırabilecekti. İlk kez bilgi anlamında büyük bir devrim gerçekleşmişti ve bundan sonra hiçbir şey eskisi gibi olmayacaktı.
Takribi yetmiş bin yıl önce ilk kez dilin ortaya cıkması, ardından beş bin yıl önce yazının bulunması, beşyüz yıl önce matbaa ve şimdide internet bilginin yayılması için devrim niteliğinde adımlar oldu.
İnsan dünyada başka hiçbir canlının yapamadığı şekilde biriken bilgilerini yeni kuşaklara aktarabiliyor. Bugün sahip olduğumuz bilgiler aslında ilk insansı hominidlerin ortaya çıktığı 20 milyon yıl önceden bu yana biriken bilgilerimiz. Yani milyonlarca yıldır atalarımızın önceleri çok yavaş sonraları gelişen beyinleriyle orantılı olarak daha hızlı biriktirip yeni nesillere aktardığı bilgilerin en uç noktasındayız.
Bugün sıradan bir ortaokul öğrencisi bile evrenimiz hakkında üç bin yıl önceki dünyanın en akıllı adamından daha çok şey biliyor. İşte yığılma böyle birşey. Kim demişti bilmiyorum günümüz insanı yirmi milyon yıl önceki atalarından sadece bir kuşak ötededir, diye bi laf etmişti. Yani yığılan bilgiyi ebeveynlerimiz bize aktarmasa mağara dönemine geri dönebiliriz.
İnternet alternatif bir yaşam formunun oluşmasına doğru gidiyor. Faydaları inanılmaz. Ancak onunda egemenlerin tekelinde olduğunu bilmemiz lazım. Alternatif çıkışların başarıya ulaşmasını ummaktan başka yapacak bir şey yok. Ancak her halükarda kollektif insanlık bilinci için inanılmaz bir adım.
Senin şu mülkiyet konusuna girecek olursak- ucundan accık- bi kere eskiden mülkiyet yoktu şeklindeki iddia ne kadar doğru bilemiyorum. Bazı kabileler var dunyada. Herşeyin ortak oldugu kabileler. Ama bu istisnai rneklerin dısında mülkiyet hep olmus ve olacak. Roussau idi sanıyorum. İnsanlar ne zamanki bir arazinin etrafını çevirip "burası benim" dedi, işte o zaman çatışmalar başladı, diyordu. Ama eger boyle ise bile bunu doğal kabul etmek lazım. İnsan avcı toplayıcı donemde mülkiyete de gerek duymuyordu. Ne zamanki bilinç gelişti ve nufüs arttı işte o zaman mülkiyet duygusu belirdi. Yani var olan bir duygu zoraki ortaya cıktı, yoktan varolmadı yani.
Buna rağmen mülkiyet duygusunun mal dan bilgiye kadar uzanabilecek formlarının insanın benmerkezci ve açgözlü anı hesaba katılınca bir kontrole tabi olması gerektiği kaçınılmaz. Her ne kadar yüzünün ortasındaki burnunu "kimin burnu?" diye sorulunca "toplumun burnu" şeklinde tarif edecek çocuklar yetiştirmek kadar olmasada toplumsal yaşamın kollektif yanı nedeniyle toplumsal duyarlılıkları gelişmiş bireyler yaratmanın zorunlulugu ortadadır.
Bu bilgi içinde geçerlidir. Nasılki iktidar tek bir kiinin tekelinde monarşiye, azınlıgın elinde oligarşiye dönüşüyorsa ve demokrasi buna karşı çıkmakk ise bilginin yegane güç ve kudret oldugu günümüzde bilginin iktidarın olmazsa olmazı oldugunu görmek ve bilgi üzerinden yeni bir tür oligarşinin dunya üzerinde oluştugunu görmemiz lazımdır. Tıpkı iktidar anlamında monarşi, ve oligarşinin tehlikeleri gibi bilginin tekelide iktidara sagladıgı katalizör güç özelliği nedeniyle tabana yayılmalıdır. Bunu gerçekleştirecek sistem maalesef dunyada yok ve bilginin oligarkları kendilerini buladıkları demokrasi elbisesiyle bu elbisenin sagından solundan çıkan yumrukları görmemizi bile engellemektedir.
Bir gün belki değişir diyeceğim ama biliyorum ki tarihte demokrasi bile kanla kurulmustur. Kaldıki kurulan şey bile hiçbir zaman bir demokrasi olmamıştır. Bu noktada belki bilginin mülkiyeti üzerinde düşünmemiz gerekiyor. Bilgi maalesef kollektif bir nitelik arzetmiyor ve bugün gelişmiş ülkelerin durdukları nokta aksini mümkün kılmıyor. Kaldıki gelişmiş ülkelerin kendi içinde bile sorgulanması gereken bir konu bu. Bilginin mülkiyeti...