TEKSAN İnovatif Medikal Ürünler İstanbul, Bursa ve İzmir'de
Sayfa 2 / 3 İlkİlk 123 SonSon
Toplam 31 mesajın 16-30 arasındakiler
Buraya tıklayarak yazıları büyültebilirsiniz Buraya tıklayarak yazıları küçültebilirsiniz
  1. #16
    Üye
    Hasan DURMUŞ Avatarı

    Gerçek Adı
    Hasan
    Üyelik Tarihi
    13.03-2006
    Son Giriş
    05.05-2019
    Saat
    08:07
    Yaşadığı Yer
    Trabzon
    Mesaj
    397
    Alınan Beğeniler
    2
    Verilen Beğeniler
    0

    Zaten Değerlendirdiniz! 0
    STAR, dünyanın en güvenli, en sağlıklı, en konforlu ve en dayanıklı tekerlekli sandalye minderi.
    İnsanlar hiç bir zaman aslını inkar etmemeli,bir hedefte ilerlerken bile yukarıya değilde aşşağıya bakmalıdır.
    Devamlı yukarıya bakarak ilerlersek bizler insan oğluyuz hepimiz çiğ süt emmişiz güçlendikce alttakileri ezmeye çalışırız onun içindirki geldiğimiz yerin önemini bilmeliyiz hiçbir zaman nankör olmamalıyız.
    Her çıkışın bir inişi olduğunu unutmamalıyız.

  2. #17
    Üye
    aksu Avatarı

    Üyelik Tarihi
    06.06-2005
    Son Giriş
    17.07-2016
    Saat
    12:28
    Yaşadığı Yer
    Bursa
    Mesaj
    40
    Alınan Beğeniler
    0
    Verilen Beğeniler
    0

    Zaten Değerlendirdiniz! 0
    Sakızcı çocuğun davranışlarına ben çok şaşırmadım doğrusu.

    İnsan psikolojisi bu.

    En aklı başında olanımızın bile yaşam koşulları, çevresi veya konumu değiştiğinde davranışlarının değişmiyeceğini kim garanti edebilir?

    İnsanız biz...

    ''İnsanoğlu beşer, gün olur şaşar,'' diye boşuna dememişler.

    Bilemiyorum, sakızcı çocuğun yerinde ben olsaydım, belki bende aynı şeyleri hissedip, onun gibi davranabilirdim.

    Birazda hayatın bizi nasıl yoğurduğuyla alakalı bir durum galiba...

  3. #18
    Üye
    Baben Avatarı

    Gerçek Adı
    Babür
    Üyelik Tarihi
    03.09-2005
    Son Giriş
    18.09-2010
    Saat
    12:56
    Yaşadığı Yer
    Konya
    Mesaj
    1.628
    Alınan Beğeniler
    2
    Verilen Beğeniler
    0

    Zaten Değerlendirdiniz! 0
    Önce biraz gülelim. :lol:

    Mesaj daha sonra. ops:


  4. #19
    Üye
    bayke Avatarı

    Gerçek Adı
    Kemal
    Üyelik Tarihi
    06.04-2005
    Son Giriş
    07.02-2009
    Saat
    15:10
    Yaşadığı Yer
    İSTANBUL/Beykoz
    Mesaj
    588
    Alınan Beğeniler
    5
    Verilen Beğeniler
    0

    Zaten Değerlendirdiniz! 0
    "çingeneye beylik tabanca vermişler önce babasını vurmuş" diye bi söz vardır dilimizde.
    yani yetkiler, tavır va davranışlar biraz da kişinin eğitimiyle ve doğuştan var olan hasletiyle ilgilidir. eğitim de doğuştan var olan kişilik özelliğini değiştirmeye yetmez. eğitim sadece o -kabul edilemez- davranışı kontrol altında tutmaya yardımcı olur.
    sosyolojide bi deyim vardır. " eşitler içinde en eşit" diye.
    genelde herkes herkonuda eşitlik ister..ama biraz kurcalayıp dürtelediğinizde en eşit olmak istediği ortaya çıkar.
    bu garibim sakızcı da kendi anladığı manada en eşit olmak istemiş.
    bence olay bu.
    insan nefsinin bi tezahürü.
    onu koruma yapsalardı bi müddet sonra kulüpün müdürü olmak isterdi.
    müdür yapsalardı patronu olmak...
    hırslı bi delikanlıymış sevdim bu çocuğu
    yalnız dışardan baktığımızda yapamayacağını sandığımız korumalık gibi bi işe talip olmak da müthiş özgüven isteyen bi şey.
    eleştiriden çok takdire şayan bi durum.
    ben olsam bunu koruma yapıp, sınırlarını zorlamasını yada farketmesini görmek isterdim. eline bi tabanca vermeden tabii.
    para konusuna gelince:
    birincisinde gurur yaptı. çünkü kahramanımız delikanlı ve genç bi kız örtülü sadaka diyebileceğimiz bir tarzda para veriyor.
    ikincinde ise başın sıkışınca ara diyen -güçlü- bi hemcinsine para konusunda ufaktan yoklama çekmiş. ısrarkar olmamış yani hala gururdan bişeyler kalmış. onu buna zorlayan şartları bilemeyiz. olaylar farklı.
    ne demişler..
    İNSAN AÇ KALMAYA GÖRSÜN İNANÇLARINI BİLE YER.

  5. #20
    Üye
    andante Avatarı

    Üyelik Tarihi
    11.01-2005
    Son Giriş
    15.12-2009
    Saat
    18:11
    Yaşadığı Yer
    istanbul
    Mesaj
    756
    Alınan Beğeniler
    1
    Verilen Beğeniler
    0

    Zaten Değerlendirdiniz! 0
    Çok şükür sevgili dostum bayke eşitlikle ilgili bir şey demiş.

    Canım dostum benim ya, günlerdir yazıp yazmama konusunda tereddütte kaldığım bir konuda beni gaza getirdin, buraya pek yakışmayan bir şey söyleyecek olacaksam da ben ne yapar eder bunu sakızcı çocuğa getirim yaa neyse....

    Söylediğin anlamda eşitliğe evet tabikii, ama eşitliğe inanmak öte yandan en büyük eşitsizliktir. Eşitliğin büyük savunucusu olmak demokrasilere yakışan bir şey olsa da,asıl anlamda eşitliğe inanmak, bir diğerini yok saymakla eş değerdedir. Kimse kimseyle eşit falan değildir, hep ama hep çok küçükte te olsa farklılıklar vardır ve bu farklılıklar yani eşitsizliğimiz bizleri biz yapar.

    Sevgili sakızcımız, bazılarına göre alışagelmiş davranışları, bazılarımıza göre de çok ayıp bir şey yapmış. Sakızcımıza sormak gerek, bence yaptığının farkında ve kendisi neyse ona yakışan bir davranışta bulunmuş.

  6. #21
    Üye
    Pegasus Avatarı

    Üyelik Tarihi
    23.11-2003
    Son Giriş
    10.12-2018
    Saat
    01:14
    Yaşadığı Yer
    İstanbul
    Mesaj
    649
    Alınan Beğeniler
    53
    Verilen Beğeniler
    20

    Zaten Değerlendirdiniz! 0
    Ben izninizle farklı birşey sormak istiyorum. Şimdi burada güzel bir hikaye okuduk ve hemen ardından ince mütalaalar tahliller falan geldi. İyide ben bu çocugun sadece ve sadece karaktersiz biri oldugunu iddia edemezmiyim? Yani nedense bu tür hikayelerde hemen sosyolojik- psikolojik bazı tahliller yapma egilimimiz vardır. Bu tahliller, sonunda bizi aynı durumda herkesin aynı sekilde davranacagı savını desteklemeye kadar götürebilir görünüyor. Peki ama bu adam sadece dejenere bir kişilik oldugundan böyle davranmış olamaz mı? Yani yok mu böyle bir ihtimal. Neden ben yazıyı okurken ilerleyen satırlarda bu çocuktan nefret ettim? Ben mi çok katıyım acaba? Kendine yardım etmek isteyen insanları sadece para olarak gören, onları bir kazanım nesnesi haline dönüştüren kişilerin bu yaptıklarını sosyoloji ve psikolojiyle aklamak güzelde nereye kadar be berna?

  7. #22
    Üye
    bernas Avatarı

    Üyelik Tarihi
    12.09-2005
    Son Giriş
    08.01-2008
    Saat
    19:27
    Yaşadığı Yer
    İstanbul
    Mesaj
    7
    Alınan Beğeniler
    0
    Verilen Beğeniler
    0

    Zaten Değerlendirdiniz! 0
    Sosyoloji ve psikoloji ile aklamak degil anlamaya calismak daha dogru bir cumle olacak gibi sanki Bu cocugun kisiligi iyi olabilir, kotu olabilir, Bulent senin tabirinle dejenere bir kisilik olabilr...olabilirde, olabilir...Aslinda burda benim tam olarak ifade etmek istedigim sey olaylarin tam olarak icinde olmadan ahkam kesmenin, yargilamanin cokta dogru olmayacagi. Ornegin benim suratimi asik goren biri off be amada gicik kiz diyebilir ama 5 dakika once beni cok cok uzecek bir haber aldigimdan habersizdir. ( bu sadece ornek ) Elimizde bir hikaye var ve okudugumuz kadariyla, bildigimiz kadariyla, icinde bulundugumuz sosyal cevre, egitimimiz vb dogrultusunda farkli farkli seyler goruyoruz ayni hikayede. Belki senin dedigin gibi dejenere bir kisilik karsimizdaki, belki hayata tutunmaya calisan biri, belkide yaptigi davranislarin bilincinde bile olmayan biri..Yargilamak degil sadece anlamak, enazindan anlamaya cabalamak istiyorum. Onu gercekten anladigimda senin dedigin gibi ondan nefret ediyorsam enazindan hakli gerekcelerle nefret ettigimi bilirim.

    Neyse sanirim asil konumuz esitlik ve insanlarin enazindan bir kisiden olsun kendini ustun hissetme isteminin olup olmamasiydi ve sakizci cocuk sadece bir ornekti konuyu daha fazla dagitmayayim

  8. #23
    Üye
    saros1 Avatarı

    Gerçek Adı
    Volkan
    Üyelik Tarihi
    07.01-2005
    Son Giriş
    13.05-2016
    Saat
    15:17
    Yaşadığı Yer
    Edirne
    Mesaj
    88
    Alınan Beğeniler
    0
    Verilen Beğeniler
    0

    Zaten Değerlendirdiniz! 0
    Kim ne derse desin, ben sakızcıya sempati besledim. Sakızcıdan öte bu hikayeyi sevdim.

    İlk önce bize, yardım ederken yardım edenlerin hal ve tavırlarını göstermesi hoşuma gitti. Bu çocuğun neye ihtiyacı var. “İki bacağa”. Bu kadar kolay, al, onu iyi et, iş biter. Sakat haliyle, mert, şerefli, ekmeğini taştan kazıyan bu adam, iyi olmayı hak ediyor diye düşündüler her halde –hak ediyor demişler zaten, aynen şöyle demiş yazar, “Hakkediyor çünkü bunu, bu çocuk”-. (bu arada iyi olmadan kasıt, sağlam yani sakat olmama hali)

    Sonra bizimkinin iş beğenmemesi var. Resepsiyon memuru olmak istemiyor da, bodyguard olmaya yelteniyor. AYY! Ne ayıp, ne ayıp. Haddini bilmez çocuk. Onun hayalleri olamaz tabi. Hayallerine bile ket vurup, haddini bilmelidir çünkü o.

    İbret verici bir öykü değil mi?

    Bir nokta da şu, Pegasus haklı, neden bir örnek üzerinden giderek, kocaman varsayımlar yapalım ki? Yapabileceğimiz sadece, onu anlayabilmek.(bernas’ın dediği gibi)

    Adlerden bahsetmiş Pegasus. Benim aklıma da, aşağılık kompleksinin telafisi geldi. “bir konuda eksiklikten dolayı, başka bir konuda abartılı davranmak ya da kendimizi zayıf gördüğümüz bir alandaki eksikliğimizi, kuvvetli olduğumuz başka bir alandaki başarıyla örtme cabası olarak tanımlanır. Sakızcı savunma mekanizması olarak ne geliştirdi dersiniz? Ama daha önemlisi neden aşağılık kompleksine düştü?

    Eşitlik üzerine bir şeyler söylemeli miyim? Ben şunu anlamadım, sakızcı ne zaman eşit oldu ve diğerlerinin üzerine çıkmaya çalıştı? Bacakları olduğunda eşitlendi mi? Bacakları takmaydı hatırlatırım. Doğuştan gelen yeteneklerimiz dolayısıyla birbirimize eşit yaratılmadığımız söylenebilir. Öyle midir? Doğanın eşit olmayan doğası! Eşitlerin hiyerarşisi!

    Kafam karıştı, ancak, bence, yapılan yardımların ve karşılığında kadirşinaslığın yeniden sorgulanması gerekir. Yardım ederken, niye yardım ettiğimiz de önemli.

    Son olarak öykünün ana fikri: Sakızcı sakatlığı açıkken, namusuyla az buçuk geçinip gidiyordu. Bir şeyler başarıyordu. İki ayağı olunca, üstün bir yere geldi (sağlam oldu), ancak bu yeri hazmedemedi. Sonunda layığını buldu. Herkes neyse odur.

    Aman dikkat. Kişi üzerinden tümü kapsayacak varsayımda bulunmak bizleri buralara sürükler. Vurgu kişi yerine toplum olmalıdır. Tabi kişiye özgü bir kişilik vardır. Ama bunu abartmamalıyız.

  9. #24
    Üye
    ekin972 Avatarı

    Üyelik Tarihi
    10.02-2006
    Son Giriş
    01.02-2007
    Saat
    09:02
    Mesaj
    15
    Alınan Beğeniler
    0
    Verilen Beğeniler
    0

    Zaten Değerlendirdiniz! 0
    Merhabalar
    Sakızcı çocuk hikayesi uç bir örnek ama arkadaşlar hepimizin gerçekleştirmek istediğimiz hayalleri vardır.Bazen basit bir istek bazen inanılması ve gerçekleştirilmesi güç isteklerimiz vardır.Sakızcı çocuk da Freud’un savunma mekanizmalarından Ödünleme mekanizmasını aşırı uçlarda kullanmaya çalışmış.Sakıcı çocuğun bodygardlık yapamayacağını kim bilebilir deneme şansı bile verilmemiş ,belki sağlıklı bir insandan daha başarılı olacaktı.Her zaman kendi başımıza bu tür olaylar gelmiyor mu?Örneğin ben iş aradığım dönemlerde sakat olduğum için ,Özel Eğitim Merkezler sen başaramazsın,sana göre ağır bir iş ,hatta böyle bir açıklamayı meslektaşım yaptı,insanlar mesleğimi yapmayacağımı ,başarılı olamayacağımı düşünüp bütün kapıları yüzüme kapattılar.Ben çalışmaya başlayınca çok başarılı oldum hatta sağlık problemi olmayan meslektaşımdan bile .Normal insanların önyargısıyla olaylara bakmayalım çünkü bu önyargılar yıllardır karşımızda dağ gibi durmaktadır Hiç bir şeyi denemeden bilemeyiz.Onun için yüzde yüz başarısız olacağına inandığımız insanlara bile bir şans vermeliyiz.
    Birde,İşin içine Psikolojiyi ve sosyolojiyi katmazsak sadece önyargılarımızdan yola çıkarak düşüncelerimizi söylemeye çalışırsak bu yetersiz kalır.Çünkü sosyoloji ve psikoloji hayatın içinde ve hayatın tam da kendisi.
    İnsanlar eşitliği sever ama güçlü de olmak ister Çünkü hayatta tutunabilmenin başka yolu da yok….
    Dostlukla……….

  10. #25
    mozenalp
    Misafir Üye
    mozenalp Avatarı

    Zaten Değerlendirdiniz! 0
    Bence önemli olan adam olup olmama meselesi. Kimsenin kimseye herhangi bir sebepten üstünlüğünün olduğuna inanmıyorum. Ama dünyada fazla adam kalmadı onu biliyorum.

  11. #26
    Üye
    bayke Avatarı

    Gerçek Adı
    Kemal
    Üyelik Tarihi
    06.04-2005
    Son Giriş
    07.02-2009
    Saat
    15:10
    Yaşadığı Yer
    İSTANBUL/Beykoz
    Mesaj
    588
    Alınan Beğeniler
    5
    Verilen Beğeniler
    0

    Zaten Değerlendirdiniz! 0
    Alıntı Alıntı Yapılan Kişi: hikayenin yazarı baskın oran
    "Bakalım hu sabah durum nedir? Aman, uçlarını fazla yakmasınlar!" diyerek orada güneşlenen üstsüzleri teftiş görevimi bihakkın ifa ettikten ve Azmakbaşı'ndaki kitap fuarına bir göz attıktan sonra
    o yazıda en hoşuma giden cümle bu oldu gerisi geyik...
    baskın amcam uçları yananlara naapmış onu merak ediyorum.
    krem mi sürmüüüüş?
    ayyy yazıık yaa kıyamam ben... hadi öpiim de geçsin mi demiş?
    yoksa ters çevirip yafu bunun üstü iiyce kızardı bi de altı kızarsın mı demişşş? :P :P
    daha sonra gittiği yer de ilginç AZMAK başı..
    valla buna yorumum yok günaha sokmayın beni.. :lol:

  12. #27
    Üye
    Baben Avatarı

    Gerçek Adı
    Babür
    Üyelik Tarihi
    03.09-2005
    Son Giriş
    18.09-2010
    Saat
    12:56
    Yaşadığı Yer
    Konya
    Mesaj
    1.628
    Alınan Beğeniler
    2
    Verilen Beğeniler
    0

    Zaten Değerlendirdiniz! 0
    Kurumlarda, özelikle kamu işletmelerinde, hatta hayatın içinde "liyakat" denilen bir kavram vardır..

    İki buçuk ay kadar önce bir başka başlıkta "liyakat"e kısaca değinmiştim.
    Alıntı Alıntı Yapılan Kişi: Baben
    Kamu görevlerinde "kalifikasyon"un da içerisinde bulunduğu "liyakat" esastır! ...
    TDK bu kavramı şöyle açıklıyor:

    1 . Layık olma, yaraşırlık, uygunluk, değim.
    2 . Yeterlilik, kifayet:
    Özellikle kamu kurumlarında, her bir görevde çalıştırılacak elemanların özellikleri tek tek belirtilmiştir. İşe başlatma ve yükselme durumunda bu kriterler esas alınır. (Ya da esas alınmalıdır. )

    Bu kriterlerin başında, eğitim gelir! O ve ondan sonrası işin niteliğine göre değişir. İlköğretim mezunu birini "müdür", üniversite bitirmiş birini "çaycı" yapamazsınız. Yaparsanız orada bir şeyler "yanlış" gidiyor demektir! Bu bütün dünyada böyledir!

    İşte, dananın kuyruğu burada kopuyor. Ülkemizde, özellikle 80 sonrası (öncesi de aslında pek farklı değildi ya ) işsizliğin boyutlarının hayli büyük olması, eğitim-öğretim kalitesinin de, tam tersine, yerlerde sürünüyor olması; partizanlık, yalakalık, adam kayırma vb. kavramları "yükselen değerler" arasına soktu ve "liyakat" altüst oldu! :evil:


    Böyle bir girişten sonra, konuya geleyim. Olayın sosyolojik ve psikolojik boyutlarının tartışmasını işin uzmanlarına bırakıyorum. Baskın Oran'ın ele aldığı "Sakızcı" örneğine toplumsal yaşamımız içerisinde o kadar çok rastlıyoruz ki; üç aşağı-beş yukarı bir genelleme yapmak bile mümkündür!

    Alıntı Alıntı Yapılan Kişi: dilemma
    Bence tamamen kişilik meselesi ... Doğum anında üstümüze kalan ve iyisiyle kötüsüyle bugüne taşıdığımız kişiliğimiz. Engelliye engelsize bakmıyor maalesef bu durum. Bu insani bir olay, insan olmanın olumsuz bir yönü. Diğer arkadaşların verdiği örneklere bakarsak eğer daha iyi anlarız. Engelliler için şu farkı olur: + kişiliğimizi olumlu ve olumsuz etkileyen bir engelin mevcut oluşu. Bazısı "bana yaptılar, ben de ardımdakilere yapacağim" cı olur, bazısı, " bana yaptılar, ben neden ardımdakilere çektiriyim.neden benim yaşadığımı yaşasınlar" cı olur ki bu, kişiliğimize yansıyan artı olumsuz nedendir bizim için. Maalesef bunu değiştirmek mümkün değil.

    Kendimi düşünüyorum da. Çok saçma yaaa...olması muhtemel bile değil. Benim yapım değil belkide........

    ...........
    Sevgili Dilek, mümkün, mümkün de; geri gitmeyi bırakıp yerinde saymaya başlamalıyız önce. Çünkü; kişilik, genetik bir olaydır ve bunun daha iyiye doğru değişmesi, şu an için, ancak kaliteli eğitim ve zaman içerisinde kuşaklar arası olumlu gen geçişiyle mümkün.


    Alıntı Alıntı Yapılan Kişi: andante
    ...

    Söylediğin anlamda eşitliğe evet tabikii, ama eşitliğe inanmak öte yandan en büyük eşitsizliktir. Eşitliğin büyük savunucusu olmak demokrasilere yakışan bir şey olsa da,asıl anlamda eşitliğe inanmak, bir diğerini yok saymakla eş değerdedir. Kimse kimseyle eşit falan değildir, hep ama hep çok küçükte te olsa farklılıklar vardır ve bu farklılıklar yani eşitsizliğimiz bizleri biz yapar.
    ...
    Katılıyorum.. Bizim savunduğumuz eşitlik; haklarda olan eşitlik ve fırsat eşitliğidir! İnsanların hiçbiri aynı fabrikadan çıkmış gibi birbirine eşit değildir! Burası tamam.. Ancak; bu kadındır, okumasa da olur, bu hakkı ona vermeyelim! Bu engellidir, görünüm bu işte önemli değildir ama başımıza bir sürü yeni sorun çıkacak, yok bina uygun olacak, yok servis olacak, en iyisi biz ona iş falan vermeyelim, yazıııııııık tahsili de uygunmuş.. türünden EŞİTSİZLİĞE karşıyız!

    Atletizm yarışmalarında; düz çizginin arkasındaki herkesin üzerinde eşit ağırlıkta giysi vardır ve aynı zamanda yarışa başlarlar. Ama hiç biri aynı zamanda yarışı bitiremez!

    Alıntı Alıntı Yapılan Kişi: saros1
    ...

    Sonra bizimkinin iş beğenmemesi var. Resepsiyon memuru olmak istemiyor da, bodyguard olmaya yelteniyor. AYY! Ne ayıp, ne ayıp. Haddini bilmez çocuk. Onun hayalleri olamaz tabi. Hayallerine bile ket vurup, haddini bilmelidir çünkü o.

    ...
    Yine atletizmden örnek vereyim; yüksek atlamada herkesin atlayabildiği bir çıta yüksekliği vardır. Belirli bir baraj yüksekliğinden sonra tüm atletler sıralarını savdıktan sonra çıta yükseltilir. Ta ki birinci belli olana kadar! (Ya da yarışmaya özgü kurallar getirilir.) Herkesin de atlayabileceği çıta yüksekliği daha önceden bellidir aslında! Ve bunu da bilirler ve o yarışmada (eğer anormal bir durum yoksa) kendi rekorlarını denerler.

    Demem o ki; Baben'in de, OturanBoğa'nın da, Saros1'in de, Sakızcı çocuğun da bir çıta yüksekliği vardır ve bunu bilmek zorundadırlar! Yoksa yarışamazlar.



    Geç oldu. Sonra devam ederim artık. Şöyle bir esprili yorumla bitireyim şimdilik: :lol:

    ŞİRKETLER, maymun dolu ağaçlara benzer..

    Kimi maymunlar bir yolunu bulup ağacın yukarı dallarına tırmanırlar,
    kimileri aşağıda kalırlar.

    En tepedeki maymunlar aşağı baktıklarında, gülümseyen yüzleriyle
    kendilerine bakan bir dizi maymun görürler..

    Aşağıdaki maymunlar da yukarı bakar...

    ve.... bir sürü g.tten başka bir şey görmezler..

  13. #28
    Üye
    dilemma Avatarı

    Gerçek Adı
    Dilek
    Üyelik Tarihi
    31.12-2004
    Son Giriş
    13.12-2022
    Saat
    12:46
    Yaşadığı Yer
    Ankara
    Mesaj
    648
    Alınan Beğeniler
    9
    Verilen Beğeniler
    12

    Zaten Değerlendirdiniz! 0
    Benim söylediklerimi Pegasus daha açık bir dille ifade etmiş...

    Tamam. Eğitim de elbette önemli ama herşeyde eğitimle bitmiyor maalesef. nice eğitimli nisanlar var ona kalırsa. düşünce yine aynı düşünce. Kendini eğitmekle ve inançla da alakalı bir durum. Sağlam inancı olan bir insan "beterin beteri var" düşüncesini kendinde ön plana çıkarıp engelinin yaşamının önünde engel oluşturmasına müsade etmez. Eğer adamımızın engeli yüzünden bu tavırları sergilediğini düşünürsek tabii. İşin en acınası tarafıysa, bu tavrın sadece engellilere özgü olmadığı. Çevremizde o kadar çok varki bunlardan. Hep daha fazlasını istemek.

    Sağlam karakteri olan hiçkimse bu kişinin yaptığını yapmaz. Kendisine yardım etmek isteyenleri terslemek ancak vefa duygusu eksik olan kişilerde yaşanır.
    "ne olursa olsun bir iş" dilenirken, sana yardım eden, zor durumdan çıkaran insanlara daha sonra "bunu beğenmedim ben" demenin hiçbir yönünü beğenemem açıkçası. Bu, hırs duygusuyla bile ilişkilendirilemez.
    çok basit bir soru soracak kendine, biraz sorgulayacak kendini. Bunun engellilikle, eğitimle, şunla bunla alakası yok:

    "benim bu yaptığım doğru mu"

  14. #29
    Üye
    ATiM Avatarı

    Üyelik Tarihi
    02.11-2005
    Son Giriş
    15.05-2010
    Saat
    09:22
    Yaşadığı Yer
    Kayseri\Adana
    Mesaj
    18
    Alınan Beğeniler
    0
    Verilen Beğeniler
    0

    Zaten Değerlendirdiniz! 0
    Sakatların eşitlik isteği ile hikayenin tam olarak bağdaştığını düşünmüyorum. Bunu nerden çıkardın derseniz, "Başkalarıyla eşit olmak mı, başkalarından -en azından birilerinden- üstün olmak mı?" sorusundan bu çıkarılabiliyor.. Engelliler olarak eşitlik beklentisi her zaman tartışıldığı gibi, düşünce yapısıyla ve engellilerin doğrudan yada dolaylı olarak evlerine kapatılması davranışının değiştirilmesi şeklinde. Yani engelliler olarak asıl beklentimiz bu değilmi. Yukarıda İngiltere örneğinde olduğu gibi engellilere anlayış ve gereken özgürlüğün verilmesi.

    Sakızcı hikayesi daha çok kişilik yada psikoloji olarak değerlendirilebilir bence. Kişilik doğuştan mı gelir yoksa çocuk boş bir sayfa olarak gelip aile içinde mi şekillenir orasıda tartışılır. Şimdi küçüklükten beri sakatlığı olanlarımız eminim her zaman arkadaş çevresi olarak, hatta bazıları aile içinde bile bir dışlanma ve baskı hissetmiştir. Bu davranışları kavramaktan uzak ve masumane düşünen çocuk başlarda nedenini sorgulasa da daha sonra eziklik, zayıflık gibi bir psikolojiye sürükleniyor. Bu noktadan sonra sanıyorum kişiliğe bağlı olarak ya tepeden bakan duruma gelme veya eşitlik arzusu yada tepeden bakmanın, bakanların zayıflığı olduğu gerçeğini kavrama ve yaşama kendini kabul ederek devam etme şeklinde değişebilir. Aynı şartlar altında her insanın farklı tepkiler verdiği gerçeğinden yola çıkarsak kişiliğin belirleyici olduğunu söyleyebiliriz..

  15. #30
    Üye
    saros1 Avatarı

    Gerçek Adı
    Volkan
    Üyelik Tarihi
    07.01-2005
    Son Giriş
    13.05-2016
    Saat
    15:17
    Yaşadığı Yer
    Edirne
    Mesaj
    88
    Alınan Beğeniler
    0
    Verilen Beğeniler
    0

    Zaten Değerlendirdiniz! 0
    Panthera: hafif, agresif ve zarif aktif tekerlekli sandalye...
    Baben Abimizin (Sevgili Baben hitap şeklim sizi rahatsız etmez umarım) liyakata dair getirdiği çekinceleri anlıyorum.

    Yine de bilmeliyiz ki, liyakat sistemi nihayetinde bir sistemdir ve bir anlayış tarafından yönetilmektedir. Günümüzde liyakat, -yani- beceri ölçer sınavlarla hepimizin neye uygun olduğu bir çeşit vahyediliyor. Beceri kurumsallaştırıldı. Seçtiğimiz işten ziyade bize uygun olduğunu söyledikleri işleri yapıyoruz. Becerinin kurumsallaşması, babadan oğula geçen iş zincirini kırmak adına yapıldı. Ve sanırım şuan için tek geçer akçe görülüyor. Ancak beceriyi kurumsallaştıranlar buna öyle bir mana yükledi ki, artık toplumsal saygı elde etmenin en mühim yollarından biri. Tabi beceriyle elde edilen statünün her zaman bir prestij sağlayıp, saygı yaratması mümkün olamaz. Kişinin mizacı da etkili bir faktördür. Sonuç olarak liyakat önemlidir, ama liyakati ölçmek, özellikle de potansiyel olanı çok güçtür. Bu noktada eğitim sisteminin kimi nasıl dışladığı bilinmelidir. Liyakatın yanında kişinin istediği işi yapabilmesi için fırsat yaratılmalıdır. Bu yüzden işe başlamadan, uygun değildir yaftası yapıştırmamak gerekli diye düşünüyorum.

    Sakızcı çocuğun bodyguard olamayacağı yönünde ki önyargıya katılmadığımı ise söylemeliyim. ilk olarak bodygourdın görevi nedir diye düşündüğümüzde, çalıştığı mekanın huzur ve sükunetini sağlamaktır. Sakızcı çocuğun sakatlığı ve kullandığı aletler yardımıyla bu işi yürütebilmesi olası. Zaten yıllardır kullandığı değneklerle iyi bir vücut yapmıştır. Eğer kas gücü aranıyorsa eksikliği hissedilmez. Belki de uzak doğu savunma sanatları uzmanıdır. Sormadan bilinmez ki. Ama öyküde, peşinhükümle hemen bu işi yapamayacağına hükmediliyor. Niye ona sormadılar.

    -Bak kardeşim bodyguard olanların şu işleri yapması gerek. Bunları yapabilir misin?

    Bunun yerine zaten kararı karşısındaki veriyor.

    Bunun uç bir örnek olduğunu biliyorum. Fazla zorladığımın da farkındayım. Ancak böyle olmaması için bir sebep de yok.




Sayfa 2 / 3 İlkİlk 123 SonSon