TEKSAN İnovatif Medikal Ürünler İstanbul, Bursa ve İzmir'de
Sayfa 1 / 8 12345 ... SonSon
Toplam 113 mesajın 1-15 arasındakiler
Buraya tıklayarak yazıları büyültebilirsiniz Buraya tıklayarak yazıları küçültebilirsiniz
  1. #1
    Genel Yayın Yönetmeni
    OturanBoğa Avatarı

    Gerçek Adı
    Bülent
    Üyelik Tarihi
    09.01-2003
    Son Giriş
    Bugün
    Saat
    15:31
    Yaşadığı Yer
    İstanbul
    Mesaj
    57.505
    Alınan Beğeniler
    3.871
    Verilen Beğeniler
    4.124

    Zaten Değerlendirdiniz! 0
    STAR, dünyanın en güvenli, en sağlıklı, en konforlu ve en dayanıklı tekerlekli sandalye minderi.
    Sevgili Rekursion geçenlerde farklı bir tartışma başlığında öyle bir laf etti ki, kafam dank! etti.
    Çok doğru ve anlamlı bir saptama yapmıştı. Bence ısrarla altını çizmeliyiz. Konu hakkındaki düşüncelerinizi merak ediyorum..?

    Alıntı Alıntı Yapılan Kişi: Rekursion
    ne zaman ki bi sakat, ertesi gün ülkedeki bütün sakatlarla dalga gecilmesine "sebep" olmadan, diledigi yerde diledigi sacmaligi yapabilirse, ishte o zaman o ülkedeki sakatlarin bi cok problemi cözülmüsh olur bence... bu da sakat bireylere "shunu yapma, saglamlar dalga gecer", "bunu yapma saglamlarin gözünde deger kaybina ugraris" gibi menedishlerle elde edilebiliceni düshünemiom... birlikte mücadele etmek böle olmas bence...
    Sakatlığınız bahane edileerk 'herkes gibi saçmalama özgürlüğü'nüzün kısıtlandığını düşünüyor musunuz? Sokakta bağırarak gülmek, eğlenmek, sevgilinizle sarmaş dolaş yürümek ya da kızmak, küfretmek, sarhoş olmak, kavga etmek.. Bu ve benzeri duygu taşmalarını özgürce yaşayabiliyor musunuz? Bu konuda toplumsal bir baskının olduğunu düşünüyor musunuz? Sakat olunca daha az göze batmak ya da daha "edepli" olmak gibi bir durum mu var acaba?

    İkinci husus da şu: Sizce bizler, sakat olmayanlarca belirlenen kalıplarda kalmak, onların belirlediği rolleri oynamak için mi birbirimizi motive etmeliyiz yoksa bu kısıtlamalara/rollere başkaldırmak için mi?
    - Arkadaşlar, lütfen sorularınızı özel mesajla iletmek yerine ilgili foruma yazarak cevap arayın. Böylece hem soru-cevaplardan herkes yararlanır hem de en doğru cevaba en hızlı şekilde erişmiş olursunuz.
    - Lütfen sorunuza cevap aldıktan, bir sorununuza çözüm bulduktan sonra dönüp gitmeyin. Siz de başkalarına yararlı olmak için bilgilerinizi, tecrübelerinizi, duygularınızı paylaşabilirsiniz. Unutmayın, siz nasıl yana yakıla cevap arıyorduysanız, başkaları da içine düştüğü açmazdan çıkmak için aynı hararetle sorularına cevap arıyor...

  2. #2
    Üye
    Hasan DURMUŞ Avatarı

    Gerçek Adı
    Hasan
    Üyelik Tarihi
    13.03-2006
    Son Giriş
    05.05-2019
    Saat
    08:07
    Yaşadığı Yer
    Trabzon
    Mesaj
    397
    Alınan Beğeniler
    2
    Verilen Beğeniler
    0

    Zaten Değerlendirdiniz! 0
    Arkadaşlar hangimiz birdaha bu dünyaya yaşamak için gelecek yaşam herkes için aynidir herkes imkanlari dahilinde hayatını yaşar.birilerinin isteğiyle değil kendi irademizle yaşamalıyız kendimizi toplumdan kısıtlarsak birşeylerden çekinirsek yaşamdan zevk alamayız. Hic kimse baki değildır.

  3. #3
    Üye
    gulpembe Avatarı

    Üyelik Tarihi
    14.12-2004
    Son Giriş
    09.01-2017
    Saat
    01:23
    Yaşadığı Yer
    Elazığ
    Mesaj
    141
    Alınan Beğeniler
    0
    Verilen Beğeniler
    0

    Zaten Değerlendirdiniz! 0
    Bizler içinde yaşadığımız Toplumun Örf ve adetlerini , Değer yargılarını Benimseyerek Onların belirlediği Kalıplar içerisinde yetişmişiz. onların Doğru olarak kabul ettikleri , bizler için Yanlışta olsa , onların Doğrularını kabul ederek onlara ayak uydurmak zorunda kalıyoruz.
    Malesef istesekte BU Kalıpların dışına çıkmamız kolay gibi görünmüyor .

  4. #4
    Üye
    Baben Avatarı

    Gerçek Adı
    Babür
    Üyelik Tarihi
    03.09-2005
    Son Giriş
    18.09-2010
    Saat
    12:56
    Yaşadığı Yer
    Konya
    Mesaj
    1.628
    Alınan Beğeniler
    2
    Verilen Beğeniler
    0

    Zaten Değerlendirdiniz! 0
    Burada, her şeyden önce, özgürlük kavramının tanımını doğru yapmak önemli! Özgürlük; isteyenin, istediği zaman, istediği yerde, istediği şeyi yapabilmesi midir, yoksa (bence de) zorunlulukların bilince çıkarılması mıdır?

    "Benim saçmalama özgürlüğüm var" diye iç çamaşırlarınızla sokağa çıkın bakayım? Ya da "ben istediğimi yaparım" diye otoyolda, sol şeritten 120 km.'yle gidin bakalım. Bütün arabalar üzerinize doğru gelirken. Kaç saniye dayanabileceksiniz?

    Hatta en basiti: "engelliler.biz" yazmak için, -e-, -n-, -g-, -e-, -l-, -l-, -i-, -l-, -e-, -r-, -.-, -b-, -i, -z-, (hoşuma gittiği için uzattım. :twisted: Kusura bakmayın. ops: ) karakterlerin sırasıyla yazmak zorundayız! "Özgürüm", "zorunluluk tanımam" diye başka karakterlerle ya da sıralamasını bozarak yazın bakalım.. Siteye girebiliyor musunuz? :evil:

    Demek ki, "Saçmalama Özgürlüğü" diye bir şey yokmuş.. Sağlamlar için de, sakatlar için de..

  5. #5
    Üye
    alperstein Avatarı

    Gerçek Adı
    Alper
    Üyelik Tarihi
    05.02-2006
    Son Giriş
    08.04-2021
    Saat
    13:17
    Yaşadığı Yer
    İzmir
    Mesaj
    184
    Alınan Beğeniler
    13
    Verilen Beğeniler
    4

    Zaten Değerlendirdiniz! 0
    Sevgili dostlar,
    Konuyu yanış anlamadıysam sorun saçmalama özgürlüğünden farklı. Sevgili Rekursion"un bahsettiği, bir engellinin herhangi bir nedenle saçmalaması sonucunda tüm engellilerin zan altında kalmış gibi gösterilmesi. Aslında kendi adıma konuşacak olursam, toplumumuz engellilere karşı bu konuda daha toleranslı. Ancak toplum engelli insanı ne kadar normale yakın görüyorsa verdiği tepki de o kadar normal insanın saçmalamasına verdiği tepki kadar olur. Engellilik+diledigi yerde diledigi sacmaligi yapabilme durumu da doğal olarak daha fazla dikkat çekecektir. Medya da doğası gereği bunun peşindedir zaten.
    Birlikte mücade etmek tabii ki gereklidir ancak mücadele sonucunda elde edeceğimiz kazanım, "engellinin diledigi yerde diledigi sacmaligi yapabilme özgürlüğü" mü olacak?

    Ayrıca sevgili Baben'in sözettiği konuya katılıyorum. Her bireyin -engelli ya da engelsiz- bir yaşam ve özgürlük alanı vardır -ki bu konu tartışılır engellilerde yeterli yaşam alanı yoktur - ya da olmalıdır . Ancak benim özgürlük alanım başkasının alanında biter. Bu genel toplumsal bir kabuldür.
    Sonuçta öyle bir yerde olmalıyız ki insanlar engelimizden çok sadece "biz" i görsünler. Zaten o durumda da saçmalama yapmak gibi bir iç çatışma-gerekçemiz de kalmayacaktır. Zaten "insan" olmak bu değil midir?

  6. #6
    Genel Yayın Yönetmeni
    OturanBoğa Avatarı

    Gerçek Adı
    Bülent
    Üyelik Tarihi
    09.01-2003
    Son Giriş
    Bugün
    Saat
    15:31
    Yaşadığı Yer
    İstanbul
    Mesaj
    57.505
    Alınan Beğeniler
    3.871
    Verilen Beğeniler
    4.124

    Zaten Değerlendirdiniz! 0
    Saçmalama özgürlüğünden kasıti suç işlemekten ziyade, şu konuları içermektedir: Sokakta bağırarak gülmek, eğlenmek, sevgilinizle sarmaş dolaş yürümek ya da kızmak, küfretmek, sarhoş olmak, kavga etmek..
    Ama bu demek değildir ki suç işleme "özgürlüğü"nün olup olmadığını sorgulamayalım. Bence sakatların suç işleme "özgürlükleri" de pek yok. Suç işleyen olası sakat biri, "hem sakat, hem yediği halta bak" gibi bir kısıtlama ile de karşı karşıya kalıyor gibime geliyor.
    Elbette suç oursa ceza da olur. Bu konuda sakat olmakla olmamak arasında elbette bir ayrım söz konusu olamaz. Bu konuda karşı görüş olacaüğını sanmıyorum.. Burada daha ince bir ayrıntıyı tartışmaya çalışıyorum; yukarıdaki "saçmalama özgürlüğü"nü...
    - Arkadaşlar, lütfen sorularınızı özel mesajla iletmek yerine ilgili foruma yazarak cevap arayın. Böylece hem soru-cevaplardan herkes yararlanır hem de en doğru cevaba en hızlı şekilde erişmiş olursunuz.
    - Lütfen sorunuza cevap aldıktan, bir sorununuza çözüm bulduktan sonra dönüp gitmeyin. Siz de başkalarına yararlı olmak için bilgilerinizi, tecrübelerinizi, duygularınızı paylaşabilirsiniz. Unutmayın, siz nasıl yana yakıla cevap arıyorduysanız, başkaları da içine düştüğü açmazdan çıkmak için aynı hararetle sorularına cevap arıyor...

  7. #7
    Üye
    andante Avatarı

    Üyelik Tarihi
    11.01-2005
    Son Giriş
    15.12-2009
    Saat
    18:11
    Yaşadığı Yer
    istanbul
    Mesaj
    756
    Alınan Beğeniler
    1
    Verilen Beğeniler
    0

    Zaten Değerlendirdiniz! 0
    Her zaman bir konunun altını dikkatle çizmek gerektiğini savunanlardanım.

    Özgürlük ve serbestlik aynı şeyler değildir.

    Burada sevgili oturanboğa özgürlüğü değil, serbestliği bir şekilde ortaya koyuyor.

    Kusura bakma sevgili kardeşim , ister engelli olsun ister engelsiz bir toplumda yaşıyorsak eğer var olan koşullarda serbestçe davranma hakkına hiç birimiz sahip değiliz.

    Örnek olarak verdiğin, sokakta bağırmak, küfür etmek, sevgilisine sarılmak ( bunu aptalca bulmuyorum ), gülmek eylenmek ( bunlarıda saçma bulmuyorum)vs... gibi verdiğin örnekler toplumda bir başkasını rahatsız ediyorsa ; ki edebilir; o zaman bunu kabul etmem söz konusu bile olamaz.

    Sokakta anlamsız bir şekilde küfreden engelli yada engelsiz bir bireye sevimli bir gözle bakabilme durumunda olamam.Ama bu anlamda sokakta küfür eden engelli yada engelsiz bir bireyin bunu yapabilme serbestliği vardır, ancak bunu yapma özgürlüğü yoktur.

    Çünkü; özgürlük bir başkasına zarar vermeden yapılan davranışlarla sınırlı olmak zorundadır.

    Ancak demek istediğin çok daha farklı şeyler olmalı sevgili oturanboğa , bu yazında tam anlaşılamayan taraflar var bana göre.....

    Bana göre bu toplumda engelli insanlarımıza karşı geleneklerimizden gelen iyi yaklaşımları gözden kaçırmak üzereyiz.Kabul edersiniz yada etmezsiniz ama inanın bu toplumda genel olarak hangi duyguyu içinde barındırırsa barındırsın, ki bu acıma da olabilir, engelli insanlara karşı bir hoşgörü vardır.

    Toplumda bizlere verilen rolleri hangi anlamda ele almak gerekir ben bunu pek anlayamadım açıkcası. Sakat olmayan biri olarak bu kapsamda benim sizlere nasıl bir gözle bakmam gerekiyor? Hangi kalıbın içine sokmam gerekiyor, sizlere hangi rolü biçmem gerekiyor.. Sakın yanlış anlamayın, ama bu tarz yazıları gördüğüm zaman içimden " benim burda ne işim var " gibi sorular aklıma gelmiyor değil.

    Sizler tarafından tanımlanmayan bir kodla yadsındığımı hissediyorum. Bir çeşit red ediş bu aslında.Farkında değilmisiniz arkadaşlar bu tarz tartışmalarda sakat olanlar yada olmayanlar gibi bir kıyasa zorlandığımızdan ben hangi tarafta rol alacağımı açıkcası bilemiyorum.

    Ve aynı mantıkla baktığımda sizlerin beni hangi rolde gördüğünüzü de merak etmeye başladım.

    Eğer toplumda yukarıda belirtilen ana başlıklar olmasa daha farklı bir tartışmaya yönlenebilir bu konu.

    Kardeşlerim ben engelli biri olmayarak sokakta istediğim gibi küfredemem.

    Ben sokakta istediğim gibi sarhoş olup naralar atamam.

    Ben sevgilime sarılırım arkadaşşşşşşşşşşşş. ve sende sarılırsın arkadaş.

    Bunları yapıp yapmamamız bir kolumuzun olup olmaması, bir gözümüzün görüp görmemesi, vs gibi uzuvlarımızla belirleyici bir yön teşkil etmez.

    Toplumda düzen adına var olan bir sistemin gerekliliğidir bu sadece.

  8. #8
    Üye
    saros1 Avatarı

    Gerçek Adı
    Volkan
    Üyelik Tarihi
    07.01-2005
    Son Giriş
    13.05-2016
    Saat
    15:17
    Yaşadığı Yer
    Edirne
    Mesaj
    88
    Alınan Beğeniler
    0
    Verilen Beğeniler
    0

    Zaten Değerlendirdiniz! 0
    Bence, andante bazı noktaları kaçırıyorsun. Sakat/sakat olmayan ayrımını yaparak toplumdaki önyargıları ve basma kalıp düşünceleri açığa çıkarmak istiyoruz. Andante olarak, sakat kişilere karşı bir önyargı geliştirmemiş ya da bir farkındalığın içersinde bulunmakta olabilirsiniz. Ancak ben, toplumun genelinde –sakatlar dahil- sakatları kalıplaştıran ve o kalıp içinde görmeye müsait değerlerin geçerli olduğunu düşünüyorum. Bu değerlerin cari olduğu toplum, hepimizin içinde yaşadığı yer, hayat alanımız. Bu toplumda sakatlığa ve dolayısıyla sakatlara yansıyan anlamlar yüklenmiştir. Biz bu anlamları çözebilirsek, sorunlarımızı da çözebiliriz.
    Bu anlamda sakatlar ile sakat olmayanlar arasında bir ayrım yapılarak analizlere gidilmesi bence önemli. Ancak altı çizilmesi gereken bir nokta, sakat/sakat olmayan ikiliğinde kazanan/kaybeden tarafların olmasından ziyade, toplumun geneline hakim olan – adlandırmak gerekiyorsa sakat olmayanların değer yargılarıyla oluşmuş, tıbbın, kapitalizmin, ataerkil düzenin engin katkılarıyla varolan- değerler sisteminin içyüzünü ortaya çıkarılmasıdır.

    Konuya dönersek, Oturanboğa’nın “saçmalama özgürlüğüyle” kastettiklerini yukarda çizdiğim değerler sistemi içinde düşünülmesi gerekir. Bu bir bakıma, kadınla erkeğin evlilik içinde yaptığı kaçamaklara toplumun bakışındaki çifte standarda benzetilebilir. Ama arkadaşların hatırlatmaları doğrultusunda, sakatlara gösterilen hoşgörünün varlığını da kabul etmeliyiz. Sakat saçmaladığında, çocuklaştırılarak hoşgörülür. Toplumun değer yargılarını idrak edemeyen çocuğu nasıl yargılamasak, toplumda, sakatın şımarıklığına tolerans gösterir. Ancak bu şımarıklık, büyüklere has saçmalamalardansa bu denli hoş görüldüğünü sanmıyorum.

    Ben saçmalama özgürlüğünün nereye uzandığı meselesine girmek istemiyorum. Zira Oturanboğa –bence- eylemlerin niteliğinden öte, eylemlere gösterilen tepkiye dikkat çekmektedir. Eylemlerin niteliği de önemli tabi. Fakat bu noktada, hangi saçmalık yapılır, hangi saçmalık yapılmaz ayrımından öte, saçmalıkları sakat yaptığında gösterilen tepkinin farkılaşması üzerinde duruyoruz. Benim tezim sakatların çocuklaştırılması üzerine kurulu. Çocuklara verilen tepkinin bir benzeri sakatlara gösteriliyor. Bu anlamda, iki uç tepki şekilleniyor: a) Hoş gör, çocuktur! b) Sen daha çocuksun, ne haddine!

  9. #9
    Üye
    Rekursion Avatarı

    Üyelik Tarihi
    08.12-2003
    Son Giriş
    05.12-2021
    Saat
    23:50
    Yaşadığı Yer
    Alamanya
    Mesaj
    399
    Alınan Beğeniler
    12
    Verilen Beğeniler
    0

    Zaten Değerlendirdiniz! 0
    sölediklerinde hakli olsan da hic boshuna konuyu saptirmaya ugrashma, sevgili baben :P... burda asil anlatilmak istenilenin cok iyi anlashildigini düshünüom... 'herkes gibi saçmalama özgürlüğü' demish oturanboa... bashligi "özgürlük nedir?" tartishmasina dönüshtürmeye hic gerek yok...

    bu siteye üye oldugum siralarda sitede bi "ashk/cöpcatancilik" bölümü olsun mu olmasin mi diye tartishiliodu... (sahi, nerde o bashlik, aradim bulamadim?!)... gelen cevaplarin bi cogu "engellilerin bütün dertleri bitmish de ashk meshk mi kalmish?" türündendi (bence bu site cok degishti cok)... azimsanmicak kadar cok sayida olan o cevaplar beni kizdirmishti, dolayli olarak "engellilerin eglenmeye hakki yok" denilio gibiydi... ki "ashk-meshk" i sadece bi eglence olarak degil her insan icin bi ihtiyac olarak görüodum (ve hala öle görüom)... o sebeple almanlarin engellilerin (de) flört yapabilmesi icin kurdugu handicap love isimli siteyi keshfettigimde "aferin shu 'gavurlara'!" demish, hemen üye olmushtum... ancak ordaki üyeligim cok uzun sür(e)medi, kovuldum... sebep yegenimin "zoruyla" agzimda emzikle cekilen ve o sitede avatar olarak kullandigim resmimdi ... evet, evet dogru anladiniz, ciplak resim falan degil, sadece kafamin resmi ve agzimda emzik var"...

    o resmi siteye koydugumun ertesi gün site alt-üst olmush, forumda shikayetlerini yazan yazana... neymish efendim? toplum zaten bütün engellileri geri zekali olarak görüomush, benim resmim de onlarin "her 'garip' hareketler yapan ayni zamanda geri zekalidir" düshüncesini destekliomush (cokta güzel cikmishtim resimde 8))... "topluma kendimizi begendirmek icin bu kadar kasilmamiza gerek yok" dedim, "rahat olalim" dedim "ben ne geri zekali ne de bi meme fetishisti degilim" dedim "öle olsam ne yazar!?" dedim ama ne dediysem yaranamadim ... asil sebep resmim miydi yoksa forumdaki cevaplarim miydi bilmiom, sitenin huzurunu kaciriomushum diye üyeligim iptal edildi... herkes rahatladi sanirim... uzun mücadeleler sonucunda bicok haklar elde etmish, problemler cözmüsh, bi cok engelleri ashmish "alman engelliler" benim bi emzigimde takilip kalmishti, inanilicak gibi degildi bana göre...

    cevaplarinizi okuyunca birden bunlari anlatmak geldi icimden ...

    neyse, daha sonra, sirf reaksionlari merak ettigim icin, bahsettigim resmimi finya isimli flört platformuna üye olup kullandim, sakat oldugumu belirtmeden tabe... aldigim tepkilerin geneli "resmin harika", "cok shakaci birine benziosun", "hey, tuttum seni!" türündendi... olumlu etki yapti, hic kimse geri zekali oldugumu düshünmedi, sacmaliosun da demedi... tabe o resmin yerini boydan (bastonlarimla) cekildigim bi resmimle degishtirdigimde daha önce ardi arkasi bitmeyen mesajlar bitiverdi birden ... alttarafi biras flört yapicaktik güyya =)p

    kusura bakmayin ama (bicok konuda oldugu gibi) eglenme, "sacmalama" konusunda saglamlarla eshit oldugumuzu hic düshünmüom... ister kabul edin ister etmeyin, toplum eglenmeyi sakatlara yakishtirmakta zorlanio... yakishtiranlarda bahsettiginiz "hoshgörü" ile yakishtirio... bunun daha cok hoshuma gittigini sanmayin... ("toplum" dioruz, sevgili andante, sirf saglamsin diye üzerine alinmana gerek yok, toplum hepimizis... senin oldugun kadar biz sakatlar, engelliler de bu topluma dahiliz... "bizler" seni yadsimiorus, bize rol bicmeni de beklemios senden... sen bizler icin andante.sin... ben de herkes icin rekursion olmak istiom... sölediim her sös, yaptigim her hareket sakatlara mal edilmesin...)

    shimdi lütfen "eglenmek nedir? nasil olmalidir?" tartishmasina dönüshtürülmesin bu konu... "özgürlük nedir?", "eglenmek nedir?" gibi sorulardan bagimsiz olarak saglamlarin yaptigi ayni hareketleri yapan bi sakat saglamlarin aldigi ayni tepkiyi almio... bu tepkinin olumlu veya olumsuz olamsinin cokta büyük önemi yok benim icin... evet, tolerans denilmish, hoshgörü denilmish:

    Alıntı Alıntı Yapılan Kişi: alperstein
    "Aslında kendi adıma konuşacak olursam, toplumumuz engellilere karşı bu konuda daha toleranslı."
    ne tür bi tolerans bu? "delidir, ne yapsa yeridir!" türünden tolerans mi?... ister tolerans olsun, ister kinama olsun, ister shashkinlik olsun her iki gruba da tepkiler ayni olmali...

    not: sevgili saros1, senin sölediklerini tekrarlamish gibi oldum galiba biras... yazini görmeden yazmishtim bunlari ve degishtirmeye üshendim doorusu... özür dilerim

  10. #10
    Üye
    sanaldunyam Avatarı

    Gerçek Adı
    İsmail ÖĞE
    Üyelik Tarihi
    04.07-2005
    Son Giriş
    18.05-2017
    Saat
    18:29
    Yaşadığı Yer
    Şanlıurfa
    Mesaj
    38
    Alınan Beğeniler
    0
    Verilen Beğeniler
    0

    Zaten Değerlendirdiniz! 0
    rekursion sana katılmamak mümkün değil, sağlamlarla yapıtığımız aynı hareketin aynı tepkiyi vermediğini hiçkimse inkar edemez.

    Ortaokulda alt sınıflardan bir grup öğrenci futbol oynuyordu ve bizler de dışardaydık o sıra. Top benim önüme geldi, ben de sağlam ayağımla topa sertçe vurdum, yani onlara sadece katılmak istedim, bu çocuklardan en büyüğünün şu sözleri hiç aklımdan çıkmadı : şuna bakın, topa nasıl vuruyor, topa vurmayı bile bilmiyor, nasıl vurduğunu gördünüz mü?

    Benim gözümde "tartışmayı bilmeyen" gruplar arasındaki -ki tanıdığım çevremden bahsediyorum- hararetli tartışmalara haklı cevaplarla karşılıklı polemiklere girdiğimde önemsenmediğime çokça rastlamışımdır. Sorun elbette ki o konuda ehil olup olmamamdan ziyade "ya şuna bak, herşeyi tamam da bi tartışmaya girmediği kalmıştı" manasında onlardan aldığım elektrikteydi.

    Rekursion eminim ki bu forumlarda yazılar yazan veya sadece yazılanları okuyan birçok engelli arkadaşımın da bu ve buna benzer birçok dikkate alınmama, tecrit unsuru taşıyan maceraları (!) olmuştur ve bunlar işte o herkesin yapma özgülüğüne sahip olduğu saçmalıkları yapmaktan kendilerini men etme hissine neden olabiliyor. Niye yalan söylim, önemsenmemek çoğu kez beni derinden etkiliyor, bu da maalesef Bülent Abinin de sözünü ettiği ancak sağlamların çizdiği kalıplarda rol almaya itiyor maalesef. Aslında yanlış olduğunu biliyorum, herhalde bu basmakalıp düşüncelerimden -en azından kendi adıma söylüyorum- kurtulmak için daha çok zamana ihitiyaç var

  11. #11
    Üye
    aksu Avatarı

    Üyelik Tarihi
    06.06-2005
    Son Giriş
    17.07-2016
    Saat
    12:28
    Yaşadığı Yer
    Bursa
    Mesaj
    40
    Alınan Beğeniler
    0
    Verilen Beğeniler
    0

    Zaten Değerlendirdiniz! 0
    Size anlattıklarınızdan çok daha basit bir örnek vereyimde, şu saçmalama özgürlüğümüz var mı yok mu ondan sonra hep birlikte yeniden düşünelim.

    Yağmurlu havada dışarda dolaşmak hoşunuza gider mi? Ben çok severim. Eminim bir çoğumuzda seviyordur. Ama kaçımız, sakin sakin yağan bir yağmurda dışarı çıkıp özgürce gezebiliyoruz?

    Şahsen ben pek rahat dolaşamıyordum. Bilakis dışarda yağmura yakalandığımda bile bir an önce evimin yolunu tutuyordum.( Eskiden tabi,Artık kimin ne düşündüğünü çok fazla umursamıyorum, çünkü hayat benim hayatım.)

    Sebebimi???

    Çünkü normal insanlar, ''böyle havada senin dışarıda ne işin var be, otursana evinde'' Şeklinde bir düşünce yapısına sahipler. Yani tekerlekli sandalyeli biri, saçlarından sular süzülerek dolaşırken görüldüğünde nedense yadırganıyor.
    Belki bunu yapmaktan hoşlanabileceği kimsenin aklına gelmiyor.

    Şimdi...

    Söz konusu engelliler olduğunda, böyle masum bir eylem bile yagırganıyorsa, saçmalama özgürlüğümüz ne derece olabailir.

    Yağmurlu havada sırılsıklam ıslanma özgürlüğümüz bile yokken, nasıl sarhoş olup sokaklarda şen kahkahalar atabiliriz sizce?

    Yapamayız... Çünkü kabul etsekte etmesekte, Normal insanlar bizi ufak ufak sindirip belli kalıplara sokuyorlar. İster istemez onların hakkımızda ne düşüneceğini dikkate alıp, onların etkisinde kalıyoruz.

    Engellilerin çok daha özgür yaşayabilmeleri için sanırım daha köprünün altından çok suların akması gerekiyor.

  12. #12
    Genel Yayın Yönetmeni
    OturanBoğa Avatarı

    Gerçek Adı
    Bülent
    Üyelik Tarihi
    09.01-2003
    Son Giriş
    Bugün
    Saat
    15:31
    Yaşadığı Yer
    İstanbul
    Mesaj
    57.505
    Alınan Beğeniler
    3.871
    Verilen Beğeniler
    4.124

    Zaten Değerlendirdiniz! 0
    Rekursion ve aksu'nun dile getirdiği çılgınlıklardan bahsediyorum işte!
    Herkes emzikli bir fotosunu foruma koyabilirken, sakat olanın koyamaması ve herkes yağmurda ıslanma zevkini tadarken, tekerlekli sandalyedekilerin tadamaması... Neden peki bunlar? Neden bu kısıtlamalar var? Neden bizler "uslu çocuklar" olmak zorundayız? Göze batmadan yaşayıp gitmek gibi bir rol mü biçilmiş bizlere? Peki hadi biçen biçmiş diyelim, iyi de, biz bu rolü oynamak ya da bu rolü meşrulaştırmak zorunda mıyız?
    gibi gibi gib...
    - Arkadaşlar, lütfen sorularınızı özel mesajla iletmek yerine ilgili foruma yazarak cevap arayın. Böylece hem soru-cevaplardan herkes yararlanır hem de en doğru cevaba en hızlı şekilde erişmiş olursunuz.
    - Lütfen sorunuza cevap aldıktan, bir sorununuza çözüm bulduktan sonra dönüp gitmeyin. Siz de başkalarına yararlı olmak için bilgilerinizi, tecrübelerinizi, duygularınızı paylaşabilirsiniz. Unutmayın, siz nasıl yana yakıla cevap arıyorduysanız, başkaları da içine düştüğü açmazdan çıkmak için aynı hararetle sorularına cevap arıyor...

  13. #13
    Üye
    andante Avatarı

    Üyelik Tarihi
    11.01-2005
    Son Giriş
    15.12-2009
    Saat
    18:11
    Yaşadığı Yer
    istanbul
    Mesaj
    756
    Alınan Beğeniler
    1
    Verilen Beğeniler
    0

    Zaten Değerlendirdiniz! 0
    Eğer başlık saçmalama özgürlüğü olarak kalacaksa saçmalamaya devam edelim o zaman.

    Sitede beni tanıyan arkadaşlarım beni kırmızı saçlı kadın olarak bilir. Doğrudur çünkü kırmızı saçlarım vardır. Kendi rengi değildir ve boyamadır.Şimdi şu kırmızı saça gelelim;

    Aslına bakarsanız yaşantımın hiç bir döneminde saçlarımı boyamayacağım o kadar netti ki benim için ama bir gün gidip kırmızıya boyatıverdim. Bir insanın var olan kendi fiziksel özelliklerin değiştirilmesinden yana olmadım hiç bir zaman. Buna saçlarının rengini değiştirmekte dahil. Hatta saçlarımın beyazlamasını bile düşünmeden ki o beyaz hali acayip severim, asla boyamayacağımı düşünüyordum.

    Ama öyle olmadı;

    Şimdi neden olmadığını anlatmaya çalışayım;

    Bundan bir kaç sene önce çalıştığım okulda son derece genç ve kendisine bakmayı çok seven edebiyat öğretmeni arkadaşım siyah saçlarının arasına belli belirsiz kırmızı bir renk attırmıştı. Bence acayipte güzel olmuştu. Ancak bu arkadaşımızı gören okulumuzun müdürü bunu var olan yönetmelik gereğince sakıncalı bulmuş ve arkadaşımızı son derece kibar bir şekilde azarlamıştı.

    Yönetmelikler bu konu da çok açık ve nettir. Arkadaş, bir öğretmen yönetmelik gereği parfüm bile süremez. Hele makyaj hiç yapamaz.Kılık kıyafet yönetmeliğinde nasıl giyineceğimiz, neler kullanıp kullanmayacağımız en ince ayrıntılarına kadar yazılıdır.

    Buna giyeceğimiz ayakkabı da dahildir. Örneğin sandelet giyemeyiz. Çorapsız asla okula gidemeyiz, en sıcak yaz gününde bile. Erkek öğretmenlerin bıyıklarını nasıl uzatacağı ve kaç santimi geçmeyeceği tek tek yazılıdır.

    Nedenleri de yazılıdır. Şimdi konumuz bu değil. Kısacası bir öğretmeni bir okul müdürü sadece kılık kıyafet yönetmeliğinden dolayı yok edebilir.

    Bu durumda bizim müdürümüz en azından uyarıda bulunduğu için arkadaşımız şanslıydı....

    Arkadaşım ne yapacağını bilmez bir durumda okul çıkışı kuaföre gidip saçlarını boyatmayı düşünüyordu. Ona bir gün idare et dedim. Anlamadı tabii dediğimi ama beni kırmadı da...

    Okul çıkışı ben kuafördeydim. Önce saçlarımı punk tarzı kestirdim.Sonra rengini açtırtıp alev kırmızısı renge boyattım.Ertesi gün okulda olacakları merakla bekliyordum açıkcası.

    Okulda olanları tahmin edebilirmisiniz acaba?

    Kuşkusuz ifadem alınacaktı müdür tarafından ama daha önce okul bahçesine girer girmez öğrencilerimin tezahuratıyla karşılandım. Acayip güzel olmuştum ....

    Müdür beni görünce önce neye uğradığını şaşırdı. Bir süre konuşamadı. Gerçekten acayip bir şey olmuştum. Bir rock yıldızına dönüşmüştüm.

    Kendisine ifademi yazılı olarak mı vereyim diye sordum...

    Cevap bile veremedi.... Kendisine geldiğinde konuşulacak çok şey vardı açıkcası. Saçlarını kırmızıya boyattığı için öğretmenlikten atılabilecek biri olarak bu duruma meydan veren müdür olabilmeyi cesaret olarak gösteremediğinden bir şey diyemedi.

    Bunu yapabilirdi arkadaşlar. Ve ben kılık kıyafet yönetmeliğine göre hareket etmeyen biri olarak ceza kesinlikle alabilirdim.Bütün bunları göze alabilecek kadar bu yönetmeliğin saçmalığına inandığımdan başıma gelecekler önemli değildi.

    Bir kızım var, bir eşim var rezilliği artık siz düşünün.... Hiç biri önemli değildi , inancım söz konusu olduğu zaman.

    Mücadele etmenin bir amacı , bir nedeni ve sonuçlarına katlanma olayı eğer yoksa, yapılan eylem gerçekten saçmalamaktan öteye gitmez.

    Saçmalamaya değil, sonuç getirebilecek hareketlere ihtiyacımız var, ister engelli olalım, ister engelsiz olalım.

    Sakat olmayanlara karşı dayatılanları da ortaya koyalım da eşitlik nerede ve nasıl oluşuyor bir irdeleyelim isterseniz?....

    Ben burada olduğumdan beri, buradaki engelli arkadaşların hiç birinin engellerinin farkında bile değilim bunu biliyormusunuz? Ne sordum ne de merak ettim, acaba engelleri nedir diye?

    Ama benim engelimin olup olmadığını merak edenlere verdiğim cevaplarda, burda neden olduğumun şaşkınlığını hep gördüm. Kısacası kendi adıma konuşuyorum tabikii, ben sizleri bir kalıba sokmasam bile bazı üyeler tarafından ben bir kalıba sokuldum.

    Ve bunun alınganlıkla falan hiç ilgisi yok. Ben sadece var olan somut bir durumu sizlerle paylaşıyorum.

    Ve tekrarlıyorum ister engelli ister engelsiz her birey canı istiyorsa saçmalayabilir. Şu anda farkında olmadan sakatları öncelikle kendiniz sınırlıyorsunuz.Ve bunun sorumlusu olarak sakat olmayanları gösterebiliyorsunuz.

    Yağmurda dolanmak isteyen tekerlekli sandalyedeki arkadaşım, kendisine anlamsız bir şekilde bakan insanlara, ki o insanlar zaman zaman bana da bakıyor, canım dolaşmak istiyor diyebilecek yürekliliği göstersin arkadaşım. Kapanmasın evine...

    Eleştirecek bir şeyimiz varsa bu konuda eylemlerimizin olması da gereklidir. Tekerlekli sandalyedeki bir arkadaş her şeye rağmen yağmurun serinliğini hissetmek istiyorsa, ne sağlam ne de bir başka sakat onun eylemine engel olamaz.

    Bugün cincin, oya ben beraberdik....

    Ben çok hastayım bugün. Çok fazla ayakta duramayacak kadar kötü bir grip ve nabzım 135 lerde dolandım bugün.Oya kendisine sıcaktan dolayı bir penye almaya bir mağazaya girdi bende mağazanın kapısında çöküverdim. Yaşlı bir kadın omzuma dokunup;

    " neden bu kadar çok düşüncelisin " diye sordu....

    O kadar güzel bir sıcaklık vardı ki sorusunda, düşünceli olmadığımı hasta olduğum için ayakta duramadığımı söyledim.

    Bana cevap vermekte geçikmedi yaşlı bayan;

    " iyi de kızım o halde neden dışarı çıktın "

    Şimdi ben bu kadına sana ne mi demeliyim acaba???

    Alışılmış kalıpların dışında bir hareket tarzıyla karşılaştığımızda verilecek cevaplara hazırlıklı olun. Bunlar bizleri yok etmek adına kullanılan cümleler yada sorularmıdır sadece???

    İnandığınız gibi yaşayın bana soracak olursanız, ve bence bunu yaparken engelli engelsiz diye bir ayrım yapmadan, inancımızın sağladığı sağlam nedenlere dayanarak başkalarına kin kusmadan geliştirelim davranışlarımızı. Yapamadığımız bir davranışın sonucunda kendi güçsüzlüğümüzü ört bas etmenin hiç bir şeye faydası yok.

  14. #14
    Üye
    Baben Avatarı

    Gerçek Adı
    Babür
    Üyelik Tarihi
    03.09-2005
    Son Giriş
    18.09-2010
    Saat
    12:56
    Yaşadığı Yer
    Konya
    Mesaj
    1.628
    Alınan Beğeniler
    2
    Verilen Beğeniler
    0

    Zaten Değerlendirdiniz! 0
    Sevgili andante, çoook geçmiş olsun ops: ve yorumların için teşekkür ederim ops:

    sölediklerinde hakli olsan da hic boshuna konuyu saptirmaya ugrashma, sevgili baben ... burda asil anlatilmak istenilenin cok iyi anlashildigini düshünüom... 'herkes gibi saçmalama özgürlüğü' demish oturanboa... bashligi "özgürlük nedir?" tartishmasina dönüshtürmeye hic gerek yok...
    Diyosun :P Sen konu saptırma görmemişsin, derim ben de. Hele Pegasus'un da yolu düşsün buralara, konu nasıl saptırılırmış görürsün :P Konu saptırmak, "saçmalama özgürlüğü"ne girmiyor mu yoksa? :P

    "Özgürlük nedir?"i geçelim o zaman.. "Saçmalama" kavramına bakalım biraz da.. "Saçmalama" o kadar "soyut" bir kavram ki.. Yere, zamana ve kişiye göre değişen bir yapısı var. Burada bile anlaşamadık, nelerin saçmalık olduğunda.. Bir de kategorilere ayrıldığında işin içinden hiç çıkılmıyor.. "Masum" saçmalıklar var, "suç" olan saçmalıklar var, çocukça olanları var, haklı gerekçeyle, tepki olarak yapılan saçmalıklar var. (kırmızı saçlı kadın a bin selam. :wink: )

    Aslında, sakatların 'herkes gibi saçmalama özgürlüğü' dediğimizde, işin içine ünlü ve de "kırılması atomun parçalanmasından daha zor olan", 'ön' ve 'bön' yargılar giriyor. (Gerçi hemen hemen hiç çıkmıyor yaşamımızdan. Namussuz, evi belledi! :evil: ). Akıllı, uslu bir yargı olsa, o zaman mahkûmun özgürlüğünden söz edebiliriz. Ama burada sözü edilen örneklerin hemen hepsi toplum/ların önyargısıyla mahkûm edilmiş..

    Bunların özgürlüğü de; ancak ve ancak önyargıların kırılmasıyla sağlanabilir. O halde; "Buyurun 'yel değirmenleriyle' savaşa!" :twisted:

  15. #15
    Üye
    alperstein Avatarı

    Gerçek Adı
    Alper
    Üyelik Tarihi
    05.02-2006
    Son Giriş
    08.04-2021
    Saat
    13:17
    Yaşadığı Yer
    İzmir
    Mesaj
    184
    Alınan Beğeniler
    13
    Verilen Beğeniler
    4

    Zaten Değerlendirdiniz! 0
    Panthera: hafif, agresif ve zarif aktif tekerlekli sandalye...
    Adamın biri akıl hastanesinin demir parmaklıklı pencerelerinin baktığı yoldan geçiyormuş. Pencereden bakan bir deli görmüş. Merakını yenemeyip deliye sormuş:
    -Hey! Siz içeridekiler kaç kişisiniz?"
    Deli cevap vermiş:
    -Hey! Siz dışarıdakiler kaç kişisiniz?"

    Kim normal?

    Eğitim, öğretim dibe vurmuş,
    Erdem, ahlak değerleri ayaklar altında,
    Bireysel savaş çığırından çıkmış
    Ekmek 7 başlı canavarın ağzında
    İnsanlar toplu paranoya yaşıyorlar
    Vs..vs

    Bizler, bu terazide mi tartacağız kendimizi?

    Sevgili Andante,
    Öncelikle geçmiş olsun. Sen bu forumda çok önemli bir pozisyondasın, mihenk taşısın. Lütfen öyle ve olduğun gibi kal. Sen bizim gerçeklere açılan penceremizsin. Gözlemlerin çok önemli bizim için...

    Sevgili Rekursion,
    Senin farklı bakış açını seviyorum, aynen devam...
    Sözettiğin sitede yaşadığın tatsız olaylar sonucunda kaybeden onlar olmuş. Bilselerdi keşke ne kaçırdıklarını...Seni tanımayı kaçırmışlar. Bu da onların sorunu. Ama sana naçizane bir ağabey tavsiyesi: Insanların tepkilerini gözlemlerken onları zorlama. Yolda gördüğün 10 insandan 5-6 sı öyle gördüğün kadar sağlam değil. Psikiyatri polikliniklerini bir dolaş...İnan bana "dışarıdakiler" daha fazla


    Sevgili baben,
    Nietzsche' nin dediği gibi; "bu sözüm kaya gibi sağlamdır, artık bunun üzerine bir sözü rahatlıkla yaslayabilirim"
    Analitik düşünme yeteneğine ve bunu esprili anlatımına hayranım. Durduğun yer çok önemli bence.

    Oturanboğa "ya ne diyeyim? Attın bir konu ortaya seyreder durursun...Gündem oluşturmakta üzerine yok yani...Iyi ki varsın...
    Bir de anekdot:
    Çalıştığım hastanede 12 yıl önce bastonlu doktor olarak göreve başlamıştım. Bir de meslekdaşım vardı hafif topluca ve benden yaşca büyük.
    Çalıştığım süre içinde sırasıyla tek kanadyen, çift kanadyen ve sonunda akülü tekerlekli sandalye ile görev yaptım. Bir süre sonra hastalarım artık beni tanıyordu. Poliklinik günüm olup olmadığını öğrenmek için hemşireme ya da santrale soruyorlarmış:
    -"Bugün hangi doktor çalışıyor? Şişman olan mı yoksa genç olan mı?"
    İşte beni hem şaşırtan hem de sevindiren toplumsal davranış. Sanki hastaların hepsi sözbirliği yapmıştı. Hemşireme soruyordum:
    -"Yahu hiçbiri sakat, topal, sandalyeli, çolak doktor diye sormuyor mu allahaşkına hemşiranım?
    -"Hiç duymadım doktor bey"

    Sevgili Rekursion, bahsettiğim hoşgörü işte bu hoşgörü...
    Bu arada tıklım tıklım hasta dolu koridorlardan zorlukla geçerken tekerlekli sandalyem ile havalı kornamı çalıyordum "dat dat" ve insanların yüzlerindeki gülümsemeyi muzip gülüşümle tokuşturuyordum...

    Şimdi köşedeki emekli kahvesine gidip bir adet 220 uzatma kablosu, 1 çay (ince belli bardaktan) bir de masaya çaylar benden! diyeceğim ve bana çay içirecek bir amcama da incilerimden vereceğim. Çünkü bizler istiridye gibiyiz. Bildiğiniz kumdan inciler yapıyoruz...Hakedene dükkan senin!

    Ben üniversite yurdunda kalırken bir arkadaşımız vardı, kızcağız her yağmur yağdığında ayakkabı, çorapları fora eder, yağmur altında çamurlarda otlarda çıplak ayak koştururdu. Deli kız derlerdi. Hiç de deli değildi tabii. Şimdi bir üniversitede bir fakültenin bölüm başkanı...

    Oradan buradan oldu ama mousum hala tıklıyorken paylaşayım dedim

    Sevgilerimle




Sayfa 1 / 8 12345 ... SonSon