
Olum utanmaz adamın tekisin sen! 5 senedir verdiğim aylık 500 $ neyine yetmiyor! İliğimi kuruttun be!..
Not: Ahan da saçmalıyoruz işte![]()
Ya sen yukarda yazılanlara destek çıkacak denli güçlü bir kavrama yetisine sahip isen -ki oldugun görünüyor verdiğin destekten- benim yazdıklarım sana vız gelmesi lazım.
Yalakalık meselesine gelince. Fikrime uyan şeyler söylediğin müddetçe yalakan olmaya devam ederim. Bu sette Andantenin, Babenin ve Oya nın yalakası olayım. Tabi burda yalakalıktan kasıt belli konularda verilen destek oluyor. Ama beni daimi kadroya alacaksan bunun bir bedeli vardır. Aylık 1000$ dolar gibi çok komik bir meblağ bu iş için yeter.
İç siyasetteki kavgalarımızı buraya tasırsak site biter. kiyamet kopar burda. O konuları sadece özel buluşmalarımızda yapalım ve en azından bilmeyenlere boğaz damarlarını en son sınırlarına kadar nasıl gerdiğimi belirtelim. Yani burada nispeten anlaşıyor olmamız düşünsel kavgaların çogunu bir aradayken yapmış olmamızdan kaynaklanıyor .![]()
Olum utanmaz adamın tekisin sen! 5 senedir verdiğim aylık 500 $ neyine yetmiyor! İliğimi kuruttun be!..
Not: Ahan da saçmalıyoruz işte![]()
- Arkadaşlar, lütfen sorularınızı özel mesajla iletmek yerine ilgili foruma yazarak cevap arayın. Böylece hem soru-cevaplardan herkes yararlanır hem de en doğru cevaba en hızlı şekilde erişmiş olursunuz.
- Lütfen sorunuza cevap aldıktan, bir sorununuza çözüm bulduktan sonra dönüp gitmeyin. Siz de başkalarına yararlı olmak için bilgilerinizi, tecrübelerinizi, duygularınızı paylaşabilirsiniz. Unutmayın, siz nasıl yana yakıla cevap arıyorduysanız, başkaları da içine düştüğü açmazdan çıkmak için aynı hararetle sorularına cevap arıyor...
Abi kim kime 500 dolar veriyor , kim kimden 1000 istiyor? Ayıptır be, burda biz garibanları düşünen yok!
MENEKŞE,
O espriyi 71 nolu mesajda malesef ben senden önce yazmıştım, sanırım okunmamış
Dostlar; saygılarımla sunacağım bir alıntı umarım karışıklıklara iyi gelir.
Hintli bir yaşlı üstad, Çırağının sürekli herşeyden şikâyet etmesinden bıkmıştı. Bir gün çırağını tuz almaya gönderdi.
Hayatındaki herşeyden mutsuz olan çırak döndüğünde, yaşlı usta ona, bir avuç tuzu bir bardak suya atıp içmesini söyledi.
Çırak, yaşlı adamın söylediğini yaptı ama içer içmez ağzındakileri tükürmeye başladı.
"Tadı nasıl?" diye soran yaşlı adama öfkeyle "acı" diye cevap verdi.
Usta kıkırdayarak çırağını kolundan tuttu ve dışarı çıkardı.
Sessizce az ilerdeki gölün kıyısına götürdü ve çırağına bu kez de bir avuç tuzu göle atıp, gölden su içmesini söyledi.
Söyleneni yapan çırak, ağzının kenarlarından akan suyu koluyla silerken aynı soruyu sordu : "Tadı nasıl?"
"Ferahlatıcı" diye cevap verdi genç çırak. "Tuzun tadını aldın mı?" diye sordu yaşlı adam, "hayır" diye cevapladı çırağı.
Bunun üzerine yaşlı adam, suyun yanına diz çökmüş olan çırağının yanına oturdu ve şöyle dedi :
" Hayattaki ıstıraplar tuz gibidir, ne azdır, ne de çok.
Istırabın miktarı hep aynıdır. Ancak bu ıstırabın acılığı, neyin içine konulduğuna bağlıdır.
Istırabın olduğunda yapman gereken tek şey, ıstırap veren şeyle ilgili hislerini genişletmektir.
Onun için sen de artık bardak olmayı bırak, göl olmaya çalış.
Sevgiler.
Dayanamadım.. Dönmek durumunda kaldım!ops:
Sevgili Menekşe'nin dediği gibi; laf lafı açar.
Ki bunun olmaması için; ne bir "ayet" inmiştir, ne değiştirilmesi mümkün olmayan anayasa maddesi vardır, ne de "Forum Kurallarında" böyle bir madde vardır. 8)
Daha önceleri de, bir kaç kez, söylediğim gibi, bu tür forumların formatı gereği iletiler alt alta geldiği için, böyle aksaklıklar elde olmadan oluyor. Teknik olarak yapacak (formatı yeniden yapmak gibi) pek fazla bir şey yok!
Elbette hiç bir şey yok değil. Yukarıda IŞIK'ın yaptığı gibi, sağ üstte bulunan alıntı düğmesiyle her hangi iletiden (hatta kendi eski iletinizden) istediğiniz bölümü alarak tartışmanın yönünü değiştirebilirsiniz (ya da kaale alınmaz, değiştiremezsiniz.)
Yine daha önceleri dediğim gibi, konu saptırmak ya da benim deyimimle "başlığı sabote etmek" hele Pagasus'la birlikte olunca, keyifle yaptığım bir şeydir.Hiç de "saygısızlık" olarak görmem bunu. Elbette her "başlık"ta olmaz bu ve genel seviyeyi düşürmemek gerekir.
Bu "yalakalık muhabbeti"nin de sadece gülünmek için olduğunu, ciddiye alınmaması gerektiğini ben de vurgulamak isterim.Kimse kimsenin yalakası olamaz burada! Bildiğim kadarıyla Bülent'in "arabası" bile yok
hatta "bir kedisi bile yok" (bunu tam bilemiyorum, belki vardır.
ops: ) "bazı bi görünüp-bi kaybolan kişiler"in ciddiye alınabilmesi için daha çooooook uğraşmaları gerekecek.
![]()
Galiba, konumuz "Engellilerin Saçmalama Özgürlüğü" idi. Hatırlamak için oldukça gerilere tekrar bakmak zorunda kaldım da.
Her ne özgürlüğü olursa olsun adı, özne'nin adı ÖZGÜRLÜK değil mi?
"Özgürlük yoluna girmezsen,
Bu yolda koşmazsan var gücünle,
Yıkamazsan yüzünü yüreğinin kanında,
Yarın avucunu yalarsın.
Adam dediğin kendini yok bilmedimi,
Cayır cayır yanmadımı yürek dediğin,
Hadi öyleyse uğurlar olsun."
Ömer Hayyam.
Ara sıra da olsa aranıza katıldığımda ki mesajlarımı sıkı takip eden değerli dostlarıma eylem de buluşmak umudumu yinelemek isterim.
Saygılarımla. :wink:
Bir insanın yaşam süresince başkaları tarafindan belli yaşam kalıplarına sokularak veya yönlendirilerek yaşatılmassı çok acı bir olay.Herkes kendi hür ve özgür iradesiyle yaşaması en doğal hakkıdır.
Bugibi olayların olmaması için bizlerin öncelikle kendilerine olan öz güvenlerini her yerde göstermelidirler
.
Sokakta birilerinin yaptiği çirkeflikler, kavga, küfür,rahatsız edici bir şekilde bağırmak ve şarhoş olup birilerini rahatsız edmek eğer bize tuhaf geliyorsa aynı sacmalıkları kendimizinde yapması başkalarına herhalde tuhaf gelecektir.
Ayrıca bizlerde herhalde sokakta gezmek,gülmek,eğlenmek,sevgilisi olan sevgilisiyle gezmek,başkalarını rahatsız etmeden istediği hareketi yapabırlır,bunları sacmalık görmemek lazım
Biz bu dediklerimizi yaparken, önemli olan başkaları ne diyecek diye değil kurallar çerçevesinde istediğimizi yapmalıyız, diğerleri umrumuzda olmadan
Bülentin yazdıklarını fazlasıyla yapmış biri olarak bende eklemek istiyorum birşeyler...Alıntı Yapılan Kişi: OturanBoğa
Bizler az yada çok biraz çizgi dışına çıksak şaşırır insanlar.
Sanki hayatın tüm maddeleri onlar için yazılmıştır.Robot gibimi olmalıyız acaba ne?
Hangi isim altında olursak olalım,biz ve onlar ayrıyız.Onlar için ''huy'' olan şeyleri biz yaparsak uzaylı gibi bakarlar.
Kalıp hazırdır:Hem sakat,hemde xxx yapmış/yapıyor...
Artık olayın durumuna göre x'ler değişir.
İlk seneler engelim bana hep fren olmuştur ve bi kenarda yavaş yavaş yaşamıştım.Zamanla yaptığım bazı kaçamaklar (engelli olanların yapması tuhaf şeyler) başarılı oldukça bana gaz geldi.Arada hayal kırıklığına uğrasamda azmimi kesemedi kimse.Ne aşk hayatım,neden iş hayatımda çok sorun yaşamadım.Ailemden maddi hiç bir imkan olmadığı halde aklımla ve şansımla çok erken yaşlarda kendi işimi kurdum.
Artık bi kenarda yaşayan cem değildim.Baba baba engelli olmama rağmen yemediğim nane kalmadı.Adam engelli yediği halta bak ta dendi,vay beee,adam engelli ama helal olsunda dendi.
Nedir yani?herkese varda bize yokmu misali,hayatın her deminden tad aldım.Kabahatta yaptım maharette...
Artık 3. şahısları iplememe devresindeyim.
Bu saatten sonra bana [sen engellisin aman] diyecek insana gözümle gülerim...
Bizlere reva görünen eş şekli:Yaşı geçmiş,çocuklu dul,çok çirkin,köylerden para ile verilen töre mağduru yada kendiside engelli bir karşı cins.
Bizlere reva görünen suç şekli:Sadece dilencilik.Biz başka bi halt beceremeyiz...
Bizlere reva görünen yaşama şekli:tuzluya tatlıya dokunmayan,kenarda oturan sessiz ve uslu insan + yazıkkkkkkk
Ben kendi payıma her konuda kazık attım onlara...Bana uygun görünen eşi değil,hiç birisinin arkadaş bile olmayı becemediği en güzellerini aldım yuvama...
Hiç bir zaman kenarda oturmadım.Siyasette yaptım,başımı belayada soktum,parada kazandım,kan verdim,yardım ettim,yardım aldım,emir aldım,emirde verdim.En az onlar kadar hızlı yaşadım ve yaşıyorum.
Sakın olaki karamsarlığınıza yenilmeyin.Sizin sağlam dediğiniz insanın tek şansı sallanmadan yürüyor,iyi duyuyor,iyi görüyor.Ama bacaklar sağlam akşama kadar oturanda çok aralarında,bir baltaya sap olamayan sapta çok.Okadar boşluk varki aralarında,hepimize yer var.Yarışa bizden önce başladılar ama,okadar beceriksişz ve tembel çokki,biraz kurnaz olmak ve şanslı olmak bizi öne geçirebilir.Hepimizi zafer beklemiyor belki.Ama siz koşun yinede.İnanıyorumki kazananda çok olacak aramızda.
Ben kazandım...Bu kavgada başlama zamanı yok.Nereden ne zaman başlarsanız başlayın,ama asla kenarda kalmayın.
Saçmalamak,sarhoş olmak,meydan okumak onların tekelinde olmadığı gibi,sevgilinizle anı yaşamakta onların babasının malı değil.Bizler melek değilizki,uslu iyi çocuk olma gibi bir misyonumuzda yok,hayatı canınız istediği gibi yaşayın ama sakın seyirci olmayın.
Dayı harika yazmışsın.Çok etkiledi yazdıkların beni.Keşke bende senin gibi olabilseydim.Ama kızlara daha az şans tanınıyor bu konuda(En azından benim yaşadığım yerde). :cry: Birde yaşadığın şehir çok önemli bu konuda.....
Evet. Yaşadığın yer ve sana tanınan, gerek ailen tarafından gerek toplumun yaptırımları, hayat standartları da çok önemli bu anlamda.
Şunu da belirtmeden geçemeyeceğim ki, bu konunun dışında tutulduğumu hissettirdiniz bana açıkçası. Konu başlığına baktığımızda çok da felsefi bir tartışma niteliğinde görünmüyordu. Herkesin cevaplayabileceği, kendini rahatça anlatabileceği bir başlıktı. Ama o hale gelmişki sizlerle, eğitim seviyesiyle kültür birikimi fazalca olan insanların arenasına benzemiş. Baştan beri birşeyler yazmak istiyorum fakat seçeceğim kelimelerin, sizlerin kullandığından daha sade ve anlaşılabilir olması beni korkuttu…..benim gibi birçok arkadaşımın da böyle düşünüyor olduğundan, konuya yorum yazanların birkaç kişi ve aynı isimler olmasından dolayı, eminim.
Konuya dönersek;
Biraz da kendimiz yapıyoruz sanırım bunu. Toplumun önyargılarını nasılsa kıramayacağımızı düşünüp “kır bacağının otur evinde” anlayışıyla yaklaşıyoruz. Ben de yaşadım çılgınlık denilen yada saçmalık denilen tüm bu şeyleri. Saçmalık denilen de elbette saçma değil aslında. Yine toplum, kurallarıyla koymuş ve dedirmiş bunu bize. Saçmalık denilen normalde çılgınlık yada benim gibilerininkine delilik denilenle aynı
Evlerimizden çıkmayarak, bedenimizi görmelerine müsaade etmeyerek insanlara unutturmuşuz kendimizi. Şimdi onlar bizi gördüklerinde yaptığımız herşey saçmalık geliyor. Iyimser bir yaklaşım oldu belki ama…..
Walla ben derim ki hiçbirşeyden soyutlamayalım kendimizi. Geri kalmayalım. Ben kalmıyorum, kalmayı da düşünmüyorum. Nasıl ki üzüntümü gözyaşlarıyla yada “canım acıyor” diye dile getirerek paylaşabiliyorsam insanlarla, sevincimi de sevinç çığlıkları atarak paylaşabilmeliyim. Üzüntü bizler için var olan bir uh haliyse eğer, sevincimizde var…
Üzgünüm. Bilimsel kelimeler yok cebimde. Sürç-ü lisan ettiysem affola![]()
Sevgili dilemma,
İhtiyacımız olan şey, iletişimi zorlaştıran bilimsel ya da felsefik kelimeler değil tabii ki.
İhtiyacımız olan şey; içten gelen, kendiliğinden dökülen kelimeler. Tıpkı seninkiler gibiOnların da sürç-ü lisanı zaten olamaz, üzülme
Tam yerinde konuya bir soluklanma fırsatı verdiğin için teşekkürler.
Sevgilerimle
Dilemma'nin dediği gibi (bu toplumda ezilenler olarak, hangi yönümüzden dolayı ezilirsek ezilelim) kendimize toplumun gözünden bakıyoruz; bizi nasıl görüyorsa biz de kendimizi öyle görüyoruz. Kendi içimizde kendimizi kabul ettiğimizde; yani diğer insanlardan bir farkımız olmadığını kabul ettiğimizde daha iyi olacak.Alıntı Yapılan Kişi: dilemma
![]()
Ellerinize sağlık "Dilemma" ve "hikayeci" dostlar.
Dilemma ne güzel söylersin :..... "Walla ben derim ki hiçbirşeyden soyutlamayalım kendimizi. Geri kalmayalım. Ben kalmıyorum, kalmayı da düşünmüyorum. Nasıl ki üzüntümü gözyaşlarıyla yada “canım acıyor” diye dile getirerek paylaşabiliyorsam insanlarla, sevincimi de sevinç çığlıkları atarak paylaşabilmeliyim. Üzüntü bizler için var olan bir uh haliyse eğer, sevincimizde var… ""
Ve sevgili "hikayeci" :.......kendimize toplumun gözünden bakıyoruz; bizi nasıl görüyorsa biz de kendimizi öyle görüyoruz. Kendi içimizde kendimizi kabul ettiğimizde; yani diğer insanlardan bir farkımız olmadığını kabul ettiğimizde daha iyi olacak.""
Bu da benden olsun......
Neremiz olursa olsun engelli,
Önce biz kabul etmeliyiz kendimizi,
Nee derse desin komşu kızı Ayşe,
öbür sokaktaki bakkal Veli'ye,
Hele dön bir bak, aslında onların derdi ne?
Esas, senin aklın ne diyor, kendi yüreğine?...
Kulak ver bedenine, dinle ve barış kendinle.
O anda duyacaksın Ayşe'nin ne dediğini bakkal Veli'ye.
"-İki kilo un, bi ekmek versene,"
A.Emre 28/04/2006 00:02
Saygılarımla