Güncel İçerik

Merhabalar

Engelli haklarına dair tüm içerikten üye olmaksızın yararlanabilirsiniz.

Soru sormak veya üyelere özel forumlarlardan ve özelliklerden yararlanabilmek içinse sitemize üye olmalısınız.

Teksan İnovatif Medikal: Engelliler, Engelli Çocuklar, Hasta ve Yaşlılar için emsalsiz ürünler

Bir Günlük Sakatlık Deneyimi, Empati mi, Antipati mi Uyandırır? | Gökhan Güngör

gökhan

Yeni Üye
Üyelik
27 Nis 2004
Konular
1
Mesajlar
3
Reaksiyonlar
0
Jared Daimond 1997’de yazdığı “Tüfek, Mikrop ve Çelik: İnsan Topluluklarının Yazgıları” adlı kitabında Avrasyalı insanların doğuştan biyolojik üstünlüğe sahip oldukları için diğer insanlardan daha üstün ve zeki olmadıklarını belirtmiş, Avrasyalıların daha gelişkin bir ekonomiye sahip olmalarının nedeninin ise coğrafi nedenlerden ötürü olduğu tezini sunmuştur. Kitabını “Tarih farklı halklar için farklı yönde gelişti, ama bu çevresel farklardan dolayı böyle oldu, o halkların biyolojik farklılıklarından dolayı değil.” Cümlesi ile özetlemiştir. Aynı kitabının bir bölümünde kentli insanların, köylerden gelen insanları aptal görmesine, şöyle bir açıklama getirmektedir. “Uzak köylerden kentlere gelen yerliler batılılara aptal görünürken; sık ormanlarda geçit bulmak gibi basit! bir işi bile beceremeyen batılılar da yerlilere aptal görünmektedir.”

Her yaşam biçimi deneyim içerir, tarihsel birikim barındırır. Kısıtlı gözlem ve anlık denemeler ile yaşamadığımız bir durumu gerçekten anlamamız mümkün değildir. Bir yaşam biçimini veya bir durumu, o hayatı yaşayanlar ile derinlikli bir ilişkiye girmeden anlamamızın imkanı yoktur. Her insanı anlamak için rolden role bürünemeyeceğimize göre, anlamak için tanımak, tanımak için de zorunluluktan olmayan, ön kabullerimizden arınmış eşit etkileşimli bir iletişim girmemiz gerekmektedir.

Konumuz olan bir günlük sakatlık deneyimine, empatinin tanımı ile başlayalım. "Empati veya eş Duyum, bir başkasının duygularını, içinde bulunduğu durum ya da davranışlarındaki motivasyonu anlamak ve içselleştirmek demektir." Burada özellikle vurgulayacağımız sözcük içselleştirmektir. Yani diğerinin rolüne bürünmek veya diğerinin yaşayışını taklit etmektense, diğerini anlamaya çalışmaktır.

Sorumuzu sakatlık üzerinde çalıştırmadan önce, cinsiyet üzerinde çalıştıralım. Bir kadının erkeği anlaması için, yani bir erkek ile empati yapabilmesi için, erkeklik organını mı edinmesi gerekmektedir? Bunu tıbbi açıdan edinerek erkekliği deneyimleyebilir mi? Hayatı boyunca erkekleri arzulamış, hormonları bu yönde çalışan bir kadın bir organ ile erkekliği gerçekçi bir şekilde yaşayabilir mi? Elbet hayır. Önce hormonlarının ona erkekliği yaşatması, sonra bunu hissetmesi, en sonunda da deneyimlemesi gerekir. Bir kadının erkekleri anlaması için erkekliği yaşaması gerekir mi? Tabi ki hayır. Bir çok kadın erkeklik durumunun bilincinde ve erkek yaşam biçiminin ayrıntılı bilgisine sahiptir. Bu gerçekçi bilgi edinimi ise erkekliği yaşamak suretiyle değil, etkileşimli bir iletişimden, yaşamı paylaşmaktan ve ortaklaşa bir şeyler yapmaktan kaynaklanmaktadır.

Kapitalist sistemin eşit olmayan kazanç dengesinde geliri doyumsuzca toplayan sermayenin açgözlülüğünü şık bir duvar kağıdıyla örtebilmesi için dahi iletişim uzmanları bir yöntem bulmuşlar, sosyal sorumluluğu üretmişlerdir. Reklam piyasasından şirketlere, şirketlerden de bir çok kuruma ve kesime hızla ulaşan sosyal sorumluluğun moda olmasıyla birlikte yüzeysel sosyal sorumluluk projeleri yapılmaya başlanmış. Bu gösterilerden biri de bir günlük sakatlık empatisi olmuştur.

Çocukları, gençleri, ünlüleri, belediye başkanlarını vb. topluyorlar, sakatları anlamak için tekerlekli sandalyeye bindiriyorlar yada gözlerini bağlıyorlar. Bu insanlara bu şekilde sakatlığı anlattıklarını ve onların sakatlara karşı daha olumlu, duyarlı olmalarını sağladıklarını iddia ediyorlar. İlk bakışta dahiyane bir fikir gibi gelse, bir çok kişi tarafından bu aktivite olumlunsa da, ulaştığını iddia ettiği sonuçların aksi yönde etki yaratmaktadır. Sakatlık algısını olumlumaktan ziyade, daha olumsuz bir yargıya taşımaktadır.

Tekerlekli sandalye kullanarak, ortopedik sakatlığı bulunan insanları anlamamız mümkün mü? Herhangi bir sakat ile paylaşımı olmamış, bir sakatın yaşayışına tanıklık etmemiş, o ana kadar yürüyerek yaşayan biri tekerlekli sandalyeyi kullanarak sakatlığı anlayabilir mi?
Zaman zaman kazalar geçirir, bazı organlarımızda geçici işlev kaybı yaşarız. Örneğin ayağımızı burkar veya kırar o uzuvlumuzu geçici bir süre kullanamayız. Bu durumun geçeceğini bilsek de duruma adapte olamayız. Bir çok işi yapamaz oluruz. Bir yerden bir yere çok zorunda olmadıkça gitmez, yatağımızda iyileşmeyi bekleriz. Ne kollarımız bizi taşıyacak kadar güçlüdür, ne de beynimiz ayağımızı kullanmadan bir işi yapabilme çözümünü üretmeye açıktır. İçinde bulunduğumuz durum tamamen aciziyettir. Kendimizi aciz hissederiz. Oysaki bir sakat yıllarca bu durumda yaşamış, sakatlığa adapte olmuş, tecrübe etmiş, kendi pratik çözümlerini geliştirmiş, bir işi yapabilmek için diğer organlarının katkısını almayı becerebilmiştir. Gerektiğinde de çeşitli işleri yapabilmek için, türlü araçlar edinmiş veya geliştirmiştir. Bir çok kişinin tekerlekli sandalye üzerinde aylarca çalışsa yapamayacağı bir çok işi, basitçe, pratik bir şekilde yapabilecek kabiliyete sahiptir. Çünkü bir sakatın sakatlığı bir hastalık veya geçici bir durum değildir, bir sakatın sakatlığı durumdur, yaşamıdır. Bir sakatın sakatlık deneyimi, süreçle biçimlenmiş bir yaşayıştır. Adaptasyon ve gelişim süreci içerir. Önce tekerlekli sandalyesi ile bir kaldırıma çıkamaz, sonra çözümünü, pratiğini geliştirir, tekerlekli sandalye kullandıkça kollarını güçlendirir ve o kaldırımı aşar. Bu durumu tekerlekli sandalyeye bindirilerek deneyimletmeye çalışılan kişi ise, bu süreçten yoksun, gelişimsizdir. O an sadece rahatça yürüyebildiği durum ile, gelişimsiz sakatlık deneyimini karşılaştırır. Algılarına sakatlığın acizlik olduğu yargısını kazır. Düşünmez çocukluk dönemini, gelişim evrelerini. Aklına getirmez, yürümek için ne yollardan geçtiğini, kaç ay emeklediğini, kaç ay düşe kalka yürüdüğünü, kaç ay paytak paytak yürüdüğünü.

Bir günlük sakatlık deneyimi aktivitesini yapan kişiler belediye başkanlarını çağırarak onları tekerlekli sandalyeye bindirmekte, onlara engellerin sakatlara ne kadar zorluk yarattığını bu yolla anlattıklarını ifade etmekteler. Sakatlık bilinci oluşmamış, şehrindeki sakatlarla iletişime geçecek bir kişiliğe sahip olmayan biri bir anlatı ile ne kadar anlayabilir? Bu gösteri engellerin yarattığı vahim sonucu anlatabildiğini, belediye başkanının sakatların erişim problemlerini anlayabildiğini varsayalım. Bu gösteride onda oluşan sakatlığın acizlik olduğu algısını nasıl yok edeceğiz? Bu algıyı edinmiş bir belediye başkanının bir sakatı çalıştırmasını bekleyebilir miyiz? O ana kadar sakatlarla herhangi bir ilişki içerisinde bulunmamış, toplum tarafından beynine kazınmış “sakatlık acizliktir” algısı sosyal sorumsuz aktivite ile pekiştirilmiş bir belediye başkanı, ne kadar sakatları topluma dahil edici bir politika izler? Sakatlığı bir süre tekerlekli sandalye kullandırarak anlatmaya çalışmak, arabadan bihaber bir kişiyi bir otomobile oturtarak, vızır vızır arabaların, kamyonların, otobüslerin geçtiği otobanda hadi arabayı kullan bakalım demeye benzer. Araba kullanmakta bir süreç, deneyim, refleks gelişimi gerektirir.

Gözler bağlandığında ve ya kapatıldığında insan kör müdür? İnsan karanlıkta kaldığında Kör müdür? Kördür bir yanıyla fakat bu geçici bir körlüktür. Yani hayatı boyunca yaşadığı, onun için sürekli olan, durum haline gelmiş körlükten bahsedemeyiz bu durumda. Geçici olarak yaşanan, bir süreliğine maruz kalınan körlük, olağan dışı ve ya hastalık durumudur. Bir kör için olağan yani normal olan körlüktür. Körlüğe normal olarak bakmayan, onu olağan dışı olarak algılayan birisi, bu duruma adapte olamayan birisi yaşadığı geçici durum ile körlüğü olduğu şekilde anlayamaz. Körlüğün sadece acizlik, bir şey yapamama ya da yaptıklarını eksik olarak yapma durumu olduğunu düşünür. Bu düşünüş körleri anlamaya değil, körleri geçici durumdaki acizlikle hayatının sonuna kadar algılamaya yol açar.

Bir kişi gözleri bağlandığında yönünü bulamaz, ama bir kör beyaz bastonu ile çevresini tarayarak, hava akımının yarattığı boşluk ve doluluktan yararlanarak, çevresindeki seslerden veri alarak yönünü rahatlıkla bulur. Gözü bağlanmış bir kişi, gözü bağlanmadan önce kullandığı bilgisayarı, gözü bağlıyken kullanamazken; kör biri ekran okuyucusu ile bilgisayarı kullanabilir.

Gözleri bağlı bir şekilde iki saat film izlemek ile beş hafta belli aktiviteler yapmak arasında tutum değiştirme ya da yargıyı olumlu yöne çevirme söz konusu olabilir mi? Gözlemlerim doğrultusunda olmadığını söyleyebilirim.
Amerika’daki en büyük kör kurumlarından olan NFB çalışanlarından bir grup, Fatoş Floyd öncülüğünde iki haftalığına Türkiye’ye gelip eğitim veriyorlar. Bu eğitimlerden ikincisine katılma fırsatım oldu. Bu eğitimlerde az görenlerin gözleri bağlanıyor, iki hafta boyunca belli aktiviteleri gözleri bağlı olarak yapmaları bekleniyordu. Körlere verilen çeşitli rehabilitasyon eğitimlerine gözleri bağlı kişiler gruplar halinde katılıyorlardı. Eğitimlerde bir şekilde engelliler ile çalışan kamu personeli de katılımcı olarak bulunuyorlardı. Eğitim boyunca onlardan da gözlerinin bağlanması istendi. Bir çoğu gözleri bağlı kalmak istemiyor, fırsatını bulduğunda derhal çıkarıyordu. İki hafta boyunca bir çoğuyla konuştum. Tutum olarak körlerde bir şeyler yapabiliyor, insan kör olarak da yaşayabilir tutumunu bulmak bir yana kalsın, aldığım cevaplar hep siz nasıl katlanıyorsunuz buna, insan hiçbir şeyi yapamıyor oldu.

Eğitimci grup ile konuştuğumuzda ise; aldığım yanıt bu eğitimin aslında altı ay olması gerektiği ve kesinlikle göz bağının çıkarılmasına izin verilmeden yürütülmesi gerektiği bilgisiydi. Altı ay süren eğitim bile alınmış olsa, körlüğü gerçekten tam manasıyla anladığını iddia edemeyiz demişlerdi.

Körler ile çalışacak kişilere bu şekilde eğitim vermek ne kadar gerekli tartışılır, fakat böyle bir eğitim verilecekse de süre altı aydan önce olmamalı ve bu deneyim sadece körler alanında eğitmenlik yapacak kişilere yapılmalı.

Bir önceki yıl düzenlenen eğitime, Parıltı derneğinde kör çocuklara eğitmenlik yapan, körler ile iş dışında da iletişimi olan bir grup katılmışlar, tutumlarında, körlere karşı davranışlarında bir sonraki gruba oranla daha olumlu gelişim göstermişlerdir.

İnsanlar tekerlekli sandalye kullanmayı, gözleri bağlı bir şeyler yapmaya çalışmayı isteyebilirler elbet, ama şunu belirtebiliriz ki, bu yaşadığınız anlık süreç, kesinlikle sakatların, körlerin yaşayışına yakın bir deneyim değildir.
Sakatlık deneyimini edinebilmeniz için önce sakatlarla bir hayatı paylaşmanız, bir sakatın yaşayışına şahitlik etmeniz gerekir.

Bu tür aktiviteler ile sakatları anlatmaya çalışan sosyal sorumluluk projesi yapanlara da tavsiyem, entegrasyonu güçlendiren aktiviteler ile sakatlığı anlatmaya çalışmanın daha doğru bir yöntem olacağıdır. Bir kişiye sakatlığı anlatmak için, o kişiyi sakat rolüne büründürmek yerine, sakatları insanların hayatlarına ortak ederek bir sakatın yaşayışına şahitlik etmelerini sağlamaları olacaktır. İnsanları sakatlarla bir şey yapmak için bir yere toplamak yerine, yapılan herhangi bir faaliyete sakatların dahiliyetini sağlamak herkes açısından daha olumlu, daha gerçekçi bir etki yaratacaktır.

Diğeriyle birlikte mutlu yaşamasını becerebilmiş bir toplumda yaşamak umuduyla şimdilik Hoşça kalın.
 
Yazdıklarına katılıyorum Gökhan.

Bence de empati yapmak adına tekerlekli sandalyeye oturmak vb. şeyler hiç anlamlı değil. Kadınları anlamak için kadın, çocukları anlamak için çocuk, eşcinselleri anlamak için eşcinsel mi olmak lazım! Bilmediğimiz yaşamlara dair birşeyler bilmek istediğimizde yapmamız gereken şey o kişilerin yaşamlarına dahil olmak ve tabii aynı şekilde o kişilerin de bizim yaşamlarımıza dahil olabilmesinin yollarını açmaktır. Birarada oldukça yanyana olmayı da öğreniriz.

Empati yapmak adına sandalyeye oturan kişi sandalye kullanan kişilerin yaşamlarına dair fikir edinmek bir yana, sandalyeden daha da çok korkacaktır. Sandalyeye oturunca ters dönmüş kaplumbağa misali kalakalan ve tekerlekli sandalyeyi kabuslarının korkunç nesnesi olarak bilinç altına işleyen biri, sakatlığa dair olumlu bir düşünceye sahip olabilir mi? Mümkün değil! Benim için hareket etmenin ve özgürlüğün aracı olan, her şeyini sevdiğim tekerlekli sandalye, bir ömür ondan korkan sakat olmayan biri için bir-iki oturmayla benimle aynı anlamı taşıyabilir mi? Bu kadar kolay mı?

Sandalye kullanıyorum diye bana iş vermeyen, eğitim almamı engelleyen, çocuğu ile aynı sınıfta olmamı sorun sayan, komşu olarak istemeyen, bedenime ucube muamelesi yapan birilerinin yarım saat sandalyeye oturması benim için nasıl bir anlam ifade edebilir?
Yaşadığım zorlukları kendine dert ettiği iddiasıyla beni anlamak adına sandalyeye oturan birine samimiyetle şunu söyleyebilirim: Beni yaşamına dahil etmediğin, yaşamıma dahil olmadığın sürece beni tanıyamazsın, yaşamımı anlayamazsın. Uzun uzun konuşmalıyız...
 
Doğru söylüyorsun Oturanboğa,bu empati yapanlar genelde reklam amaçlı yapıyorlar.
 
ben amputeyim ;adam empati kurmak için istediği kadar tekerlekli sandalyeye otursun yada koltuk değneğiyle gezsin yine anlamaz beni yine :p en iyi yapabileceklerimi ve yapamayacaklarını benimle yaşayan bilir onun için kendilerini biizm yaimize koymak yerine bizleri kendi yanlarına alsınlar:)
çok doğru ve yerinde bi tahlil ve hepsine katılıyorum
 
Katılıyorum Gökhan aklına sağlık :)
 
Engelsiz insanların empati kurup bizi anlamalarını sağlamak i için sandalyeye oturmak ya da gözünü bağlayıp eline baston vermek yerine insanların engellilik konusundaki düşüncelerini değiştirmesini sağlayacak faaliyetlerde bulunmak daha faydalı olur...
Bu tarz deneyimlerle empati kurulacağını düşünmek çocukça bir yöntem. Bu yöntem ile,bu kişilerin engelli birini gördüğünde çaresizlik içinde yaşıyor diye daha çok acıyarak bakmasından başka bir işe yaramayacaktır..
 
Gökhan beyi tebrik ediyorum çok güzel ve dogru bir paylaşımda bulunmuş."Sakatlık deneyimini edinebilmeniz için önce sakatlarla bir hayatı paylaşmanız, bir sakatın yaşayışına şahitlik etmeniz gerekir." maalesef bu bile bizi anlamaya yeterli değil...en yakının hatta annem babam bile bazen benim hastalığıma hala yabancı kalıyorlar ki anlatamam...
 
Dünyadan haberi olmayan bir çocuğun, çocuk bayramlarında büyüklerin koltuklarına bir gün oturunca dünyayı kurtaracaklarını zannetmek gibi birşey bu...:)
 
birgünlük sakatlık deneyimi

Oturanboğa;

arkadaşlar tamam doğru söylüyorsunuz kabul edelim de mutlaka enaz benim kadar biliyorsunuzki öyle aralarında olmak falanda var olan önyargıyı kırmıyor. nekadar hayatın içinde olursanız olun, nekadar kendinizi ve hayatın içinde birşeyleri aşmış olursanız olun, diğer insanlar gözünde siz sadece engellisiniz asla yerinde olunmak istenmeyen, biraz çağdaş modern denebilecek kimselerin kendinebile itiraf etmekten kaçındığı ucube engelliler. daha fazlası değil işte. bu gerçek artık beni incitmiyor çünkü bu benim gerçeğim değil başkalarının yargısı sadece ama toplumun bakışı neyazıkki bu.
 
Turistik gezilerde şehrin en görmeye değer yerleri olarak sunulan yerleri koşar adımlarla gezip her yerde resim çektirmek gibi sanırım bu birkaç dakkalık sakat olma arzusu. Egzotik bir merakla tekerlekli sandalyeye "mahkum"iyeti tatmak istemek... Oysa tekerlekli sandalye kullananların neleri nasıl yapabildiğine dair gerçek bir bilme isteği ve başkalarının yaşamlarına karşı gerçekten sorumlu hissetme tavrı olmalı ki, anlamlı olsun. Bu da ölye kısa bir turla olmaz... Yaşamına katacaksın ki (evleneceksin, dost edineceksin, komşuluk ilişkisi kuracaksın, anlatacaksın, dinleyeceksin vs.) kıymetli olsun.
 
empatiymiş bu empatı degılki.o sandalyeye oturan kısı yıne saglam bı bedende.derdı ceken anlar.. hem boyle seyler birgün yapılır ıkıncı ucuncu gun unutulur .. bızım gıbı ınsanları anlamak için ılk once dusunceler davranışlar degişmeli.merdiven cıkamayan bi gence yada tekerleklı sandalyede kaldırıma cıkmaya calısan bı kardesımıze yardım etmek yerine öcü gıbı kacan ınsanlarımız var..empati icin ılla sandalyeye oturmak gerekmıyo..toplum kafası değişmeli daha cok saygıyı ogrenmelı.
 
Benim de anlamadığım neden bizler hep bir şeyleri kanıtlamak zorundayız. İş yerinde daha çalışkan, arkadaşlar içinde daha uyumlu, okulda daha başarılı nedeen? Çünkü kusurlarımızı, sakatlığımızı böyle görmemelerini sağlarız. Böyle olmazsak göze batarız. Dedikodu malzemesinde ilk sıralarda yer alırız. "sakat ya işte hoca ondan ona puan verdi..sakat ya müdürü şöyle davrandı vs."...
Empati yapabilme kabaliyeti sakat olsun sağlam olsun zaten her insanda yok ki... Empatisi varsa daha duyarlı, daha saygılı, anlayışlı olur insan sadece okadar. İlla sandalyeye oturtulması ya da gözlerinin bağlanması gerekmez birazcık da olsa anlaması için bizi. Zaten bilir nelerle mücade ettiğimizi. Bu empati denilen şey kültürle, okumayla da pek alakalı değil.. ne iş adamları, savcılar vs. var ki ruhları "öküz"...
Dşardaki Ayşe teyze, Ahmet amca, elif , deniz onlar ne düşünürse düşünsün benim için. Lakin Devlet , belediyeler asıl bizi engelsiz kılabilecek kurumlar. Mecburlar hatta...ama nerdeeee!!!
 
ben böyle olmasın demiyorum bülent bey. ama size şunu soruyorum ben oldukça kendine yetebilen bir engelliyim ve neden acaba benim en yakın dostum hala benim ceketimin düğmelerini ilikleme konusunda bana yardımetmeye yelteniyor? bu insan bana oldukça yakın bir kişi. başarılarımı, yetilerimi, mücadelelerimi oldukça yakından bilen biri. demekki insanları yaşantımıza katmak noktasında da bir sorun var içimizde olmaları yetmiyor birşeylere.
 
Lisede rahmetli eğitim bilimleri hocam 'empati' olsun diye, sırf felçli bir insanın ne hissettiğini anlamak adına böyle bişey yapmıştı.
tekerlekli sandalyeye oturmak, gözlerini bağlamaktan çok daha başka bi şekilde hemde...
Bütün gün bağdaş kurup kalkmaksızın oturmuş iyice bacakları uyuşana kadar..
Sonrası fena, o şekilde ne kadar uzun durduysa artık 3-4 ayı hastanede geçirmişti kendine verdiği zarardan dolayı.
işin empati kısmı gerçekleşmişti belki ama sonrasında bir kaç arkadaşın da dediği gibi ileride yaşamaktan korktuğu bir fobi olmuştu bu ' sakatlık deneyimi' kendisi için.

Öte yandan ;
bu empati işi öyle denemekle olmaz.
Engelsiz biri olarak 8 yıldır bu sitede engelli arkadaşlarım dostlarımla beraberim. hep onları anladığımı sanırdım, ta ki 3 yıl önce babam felç geçirip artık 'engelli' biri olarak hayatımızda olana dek...

Oturanboğa'nın da dediği gibi '' Yaşamına katacaksın ki (evleneceksin, dost edineceksin, komşuluk ilişkisi kuracaksın, anlatacaksın, dinleyeceksin vs.) kıymetli olsun. ''
 
nehirsudan

gökhan bey bu söylediklerinizi doğru kabul edelim. yani engellinin yerine geçerek değil, yaşamına katılarak onun durumunun içselleştirileceğinin olası olacağını. ülkemizde pekçok engelli ve hepsinin hayatındada ailesi, arkadaşları, komşusu, iş arkadaşları olarak engelli olmayan bireyler var. o halde neden hala bu yabancılık? neden hala bu içselleştirememe durumu?
 
Bence yabancılığın sebebi bencillik...
İnsanların bazıları engellileri sorun olarak görüyor ve ne kadar uzak dursam o kadar rahatım diye bakıyor..
 
Nasrettin hocanın dediği gibi "damdan düşeni ancak damdan düşen anlar"

İlgili yöneticilerin kendileri veya yakınları engelli olmadıkça bizi anlamaları imkansız, kapitalist düzenin doruklarında gezinen bu ülkede vicdan, insanlık, evrensel kriterler v.b. maalesef vefat etmiştir, defnedeni yok.
 
Kendine hastalığı yakıştırmayan, vah vahçı zihniyetlerle dolu etrafımız. Düşünebilen her birey engelli engelsiz ne olursa olsun İnsan gibi davranılmayı hak etmiyor mu? Bu beklenti nasıl bir suç teşkil edebilir ki? En büyük engel düşünememek ve tiksinçlik verecekse birileri; ben biz değil onlar olmalı öyle değil mi?
Gökhan Bey' e ve bütün görüş bildiren arkadaşlara kendi adıma teşekkür ederim.
 
Görmek ayrı içinde bulunmak çok ayrı. Onun için kimse engelli nin halini engelli kadar anlamaz. Ayrıca bu engelli birinin diğer bir engelli arkadasina anlamadığı gibi şartlar aynı değil çünkü eğer içinde insanın vicdan yoksa ve kibir üst seviyede ise kimse kimseyi anlamaz. Biraz gerçekçi olursak Engelli ler bile bir birini anladigini sanmıyorum .

Çok sağol gokhan kardeşim beni bir çok şeyin adına koymamı vesile oldun . Balin tadını yemeyen bilmez ne kadar tarif etsen de bilemez.
 
Ülkemiz henüz engelli bilinci konusunda emekleme aşamasında olduğu ve en önemli problem mimari problemler olduğu için ben yine de bunu bir empati sebebi, herkesin arada sırada yapması gereken bir deneyim olarak kabul ediyorum ve destekliyorum.
 
samimiyetsiz geliyor bana yada 5 dk kalığına samimiler oda o sandalyeye oturduklarındaki ve kalkdıkları an unutacakları korkudan olsa gerek 5 dakika benim içimdeki yalnızlığı anlamaya yetmez...
 
Böylesi bir deneyim yaşayarak empati kurmak isteyen herkes de aynı değil tabii. Yani, içlerinde samimiyetle anlama isteği olan da var mutlaka... Buradaki eleştirilerimizin amacı da kalp kırmak, üzmek değil. Biz sakatlar konuyla ilgili böyle düşünüyoruz, bu pencereden baktığınızda bizi daha iyi anlayacaksınız demeye çalışıyoruz. Yani, derdimiz diyalog ve anlayıp anlaşılmak...
 
bizim penceremizden bakmalarını sağlamak her zaman anlayış açısından faydalı olacaktır. zaten bize acımalarını değil var olduğumuzu ve ihtiyaç duyabildiklerimizi farketmelerini sağlamak istemiyor muyuz?
 
empati yapmak istiyorlarsa işin kolayına kaçıp 5 dk t.sandalyeye oturmasınlar bizlerle aynı şartlarda aynı imkanlarla 1 ay yaşasınlar bu ülkede daha samimi olur :)
 
antipati uyandırmaz bence hiç anlamayan birine birazcıkta olsa anlayabilme olasılığı verir.

sevgililer bile birbirinin duygusunu anlamazken sağlamlardan bunu beklemek hayal gibi duygu olarak anlamak :)
 
bence de antipati uyandırır sonuç olarak ne o yani tenezzül ediyorsun sandalyeye oturarak mı beni anlamaya çalışıyorsun karşımda oturup konuşmamışsın hayatında engelli insanlarla bişeyler paylaşmamışsın ve sadece sandalyeye otur vicdanını rahatlat bu böyle olmaz olmamalı da fikirlerim sizinle aynı yönde
ayrıca ne kadar yakın arkadaşınız olursa olsun toplumun yargı kalıplarından çok farklı düşünemez mesela ben bir örnek vereyim ben ünide sağlam bi kızdan hoşlanıyordum bi arkadaş dedi ki hiç konuşma bence nasıl olsa kabul etme olasılığı az zaten yani beni bilen tanıyan değer veren birinin bunu demesi biraz koydu ama dediğim gibi toplumun bütün önyargılarından kendini soyutlaması ne bizim için ne de başkası için zor bence
engelli sağlam birbirimize önyargılarımız var ve bunu aşmanın yollarını ancak üstteki arkadaşların da dediği gibi arkadaş olarak komşu olarak eş olarak hayatlarına girdikçe yavaş yavaş değişecektir inşallah :D
 
bir gunluk empati ile tekerlekli sandalye kullananlar baston kullananlar gozunu baglar azda olsa korun yuruyemeyenin topalin neler yasadigini iyi niyeti anlamaya calistigi kadar anlar

ama sagirlarin ne yasadigini kulagini tikayarak anlamaz. sagir olarak bizleri daha rahat daha isi kolay duymadiklari icin hosuna gitmeyecek seyleri duymayarak hayatlari daha kolay oldugunu bile dusunenler var:p kulagina pamuk tikarsa gene ses duyuyorlarmis :eek: birde bagirinca ses duyuluyorya bunu illede konusmayi anlama saniyor duyan insanlar:(oyle sansinlar ne diyelim:( bende duyanlarla empati kuruyorum:eek: onlara zorluk yukluyoruz duymayarak
 
Sonuna kadar katılıyorum.. :)

Özellikle;
Engelliler için etkinlik yapıyorlar tüm engellileri bir araya topluyorlar ve sadece aileleri dahil oluyor.
Ne anladım? Engelli engelliyle tanışsın çabasında mısınız? Ha durum öyle de olmuyor ki
Ayırmak yerine toplumda bir yer etmeye çalışılmalı.
1 günü bırak 1 hafta denese bizim gibi yaşamayı yine de anlayamaz sanırım.
Bizdeki olan şey sadece eksik olan organımız değil ki bu zamana yaşadıklarımızı nasıl deneyimleyecek?
Ameliyat mı edelim :)
Bir şeyler yaptıklarını göstermeye çalışır gibi iş yapıyorlar amaç biz değilmişiz gibi..
 
Plumeria cok haklısınız. empati yaparken bile gun sonunda ,reklamlardan sonra hayatına kaldıgı yerden devam etme garantisinin verdiği rahatlıkla nasıl empati yapılır ki....engelli bir bireyin sağlığı icin duyduğu kaygı,yasadığı zorluklar bunlar yasanır sadece,taklid edilmez,empati yapılamaz
 
Denizli Haberleri - Tekerlekli sandalyeyle empati yaptılar - Yerel Haberler
Denizli'de yapılan "empati" yürüyüşünde gıcır gıcır asfalt yolda akülü sandalyelerle geçit töreni düzenlendi. Denizli'de ara sokakların tamamı kilit taş döşelidir ve kaldırımlarda kullanılan traverten döşemelerde yer yer küçük oyuklar görülmektedir. Aslında görülmemektedir çünkü akülü sandalyeyi ne kadar dikkatle sürersem süreyim bu oyukları ancak 1,5 metreden yakın bir mesafe kala seçebiliyorum, ve insanları tehlikeye atmamak için ani kaçınma manevrası da yapamıyorum. Üstelik traverten yağışlı havalarda yaşlı genç engelsiz ayırt etmeden herkesi kaydırıyor. Başkan mı? S kasa mersoyla geziyor 3 4 yıldır...
 
Üst Alt