Güncel İçerik

Merhabalar

Engelli haklarına dair tüm içerikten üye olmaksızın yararlanabilirsiniz.

Soru sormak veya üyelere özel forumlarlardan ve özelliklerden yararlanabilmek içinse sitemize üye olmalısınız.

Teksan İnovatif Medikal: Engelliler, Engelli Çocuklar, Hasta ve Yaşlılar için emsalsiz ürünler

"Sakat" Politiktir [Tartışma]

OturanBoğa

Yönetici
Üyelik
9 Ocak 2003
Konular
673
Mesajlar
57,908
Reaksiyonlar
271
Bülent Küçükaslan

13 yıldır omurilik felci nedeniyle tekerlekli sandalye kullanıyorum. Bugüne dek sakatlar arasında gördüğüm belki de en hararetli ve duygusal tepkilere neden olan tartışma sakat-engelli-özürlü kelimelerinden hangisinin kullanılacağına dairdir.

Bazı arkadaşlarımız bu kelimelerden birini tercih edip, diğerlerinden hem rahatsız oluyor hem de duyduklarında bunu hakaret olarak algılayıp, kırılıyor. Bazı arkadaşlarımızsa aralarında hiçbir fark olmadığını söyleyip, “bunlara takılmayalım, işimize bakalım” diye konuyu geçiştirmeyi tercih ediyor. Bazılarımızsa “Sözü kimin söylediği önemli. Söyleyen kişi hakaret amacı gütmüyorsa çok da takılmamak lazım” diyerek orta yolda kalmaya çabalıyor. Ama kim neyi tercih ediyor olursa olsun şu bir gerçek ki, bu konuda bir şeyler söylemeden edemiyoruz...

Ben, işte tam da bu içe işleyen algıdan, daha doğrusu, söz söylemeyi tetikleyen provokatif yanından dolayı bu tartışmanın sakatlık konusunu politik alana taşımak için önemli bir fırsat yaratabileceğine inanıyorum. Zira bu kelimelerin toplumsal süzgeçten geçip bir sosyal role ve oradan da hitaba dönüşme süreci ile, o süzgeçten param parça halde dökülen bizlerin dönüp o kevgire bakışımızın, maruz kaldığımız dayatmaları fark edişimizin, bu ahmakça kurgulara karşı bilinçlenmemizin aynı anda görünür kılınabileceğini düşünüyorum.

Ya da şöyle söyleyeyim: “sakat”dan “özürlü”ye, oradan da “engelli”ye geçiş öyle masum bir değişiklik değil. Bu süreç bir yandan bedenlerimiz üzerindeki iktidarın ana hatlarına işaret ederken, bir yandan da “Engelliler”i postmodern kapitalizmin sakatları* olarak raflara diziyor! Onun için, bu kelimelere hak ettiği politik anlamları yüklememizin ve bizlere dayatılan kurgulara karşı politik bir tavır alış olarak “grubumuzun adını koymanın” anlamlı olacağını düşünüyorum.
Bu bağlamda neden Özürlü veya Engelli değil de Sakat kelimesini tercih ettiğimi izah etmeye çalışacağım...

Özür(lü)
Özür, “Bir kusurun hoş görülmesini gerektiren sebep, mazeret” olarak tanımlanıyor. Yani bir pişmanlık, bir mahcubiyet var bu “Özürlü”nün temelinde: “Kusura bakmayın ne olur, sakatım, büyük bir kusurum var, hoş görün” denmiş oluyor. Ayrıca bir şeyi "özürlü" olarak nitelediğimizde (ki bu toplumsal algıda meta’yı çağrıştırıyor), o şeyin değerini başka bir "bütün”le kıyaslamış ve o "özürlü/eksik/hatalı şey"i de değersizleştirmiş oluyoruz.
Kendi varlığımı değersizleştiren (tersten okursak “Normal”i yaratan, sağlam bedenleri “normal” olarak belleten ve sadece onu değerli sayan), bu da yetmiyormuş gibi varlığım için sağlamlardan hoş görü beklememi vazeden bu kelimeyi sevmiyorum ve reddediyorum. Bedenim bir kusur değil! Arkamdan bakıp sadece kamburumu görüyor ve fısıldayarak yanınızdakine bir şeyler söylüyorsanız, kusura bakmayın ama, sizin için sadece üzülebilirim. Ha, bir de özür dilemek isterseniz bir gün, bunu kabul edebilirim.

Engel(li)
Engel, “Bir şeyin gerçekleşmesini önleyen sebep, pürüz” olarak tanımlanıyor. Yani burada da sorumluluk bedene yükleniyor. Bir şeyler gerçekleştirebilmek lazım (bu çok önemli!) ve/fakat “engel”i olan sakatlar bunu yapamıyor! Peki, ne oluyor bu durumda? Her şeyden önce “normal” denen şey bedenine söz geçirebilmek ve koşmak, zıplamak, uzanmak, görmek, işitmek, zıpkın gibi olmak, yorulmamak şeklinde kodlanıyor. Bu kurguyu kabul ettikten sonra iş geliyor “sakatlığı engel olduğu için” bunları eyleyemeyenlerin değersizleştirilmesine. Buradan sonra oraya sıçramak kolay: Merdiven çıkabilmek lazım, ayakları sakat olduğu için bunu yapamıyorsa biri, o engellidir (Yazık). Önünüzde iki seçenek var, ya sorunlu bedeninizi tamir ettirecek ya da bu eksiklikle yaşamaya alışarak “merdivenin dibinde” dolanacak ve orada olan her neyse onunla yetineceksiniz.
Bir şeyleri yapıp etmeye bir değer atfedip, sonra onu yapamayan/edemeyen kişiyi o eyleyememek üzerinden anlamlandırmak çok kurnazca! Hem “neden o merdiven var?” sorusunu unutturup toplumsal sorumluluğu yok saydırıyor, hem de kendi bedeniyle sorunlu hale getirilen insanların “ne oluyoruz” diyerek kafasını kaldırmasının önüne geçiliyor. Ve tabii bu da yetmiyor... Taştan su çıkaran kapitalizm, “Kaderin üstünüze boca ettiği engelinizi aşabilirsiniz. Bunun için reçetelerimiz ve ürünlerimiz var! Hey, sağlamlar... Sizler de bu kader kurbanlarına yardım etmelisiniz” diyerek, sakatları müşteri haline sokuveriyor.
Tüm bu nedenlerden ötürü postmodern kapitalizmin sakatı olmayı da reddediyorum. Elde kalıyor “sakat”.

Sakat
“Vücudunda hasta veya eksik bir yanı olan” şeklinde tanımlanmış. Bence içinde sorunlu yanlar olsa da (Bir gözü olan kişi ne hastası? Peki ya elinde 6 parmağı olan kişinin eksiği ne? Kim neye göre tam? Tam denen şeyi kim belirliyor?..) tanım özünde sade bir hâl tespiti içeriyor denebilir. İyi niyetli bir bakışla bu tanım için, “kişinin bedeninde kontrolünde olmaksızın var olan alışılagelmişin dışındaki fiziksel veya ruhsal durum” diyebiliriz. Burada Özürlü ve Engelli’ye kıyasla bir değer biçme yok, bahane uydurma yok, hiyerarşi yok, dışlama yok.

Hasılı, yeri geldiğinde “Sakat Bülent” diye anılmam gayet güzel. Evet, sakatım, bu kadar basit.
Ama Sakat kelimesini sahiplenmemi sağlayan çok önemli bir şey daha var... O da bu kelimenin çağrıştırdığı bedenin, insanlar tarafından “düşük, döküntü, ürünün düşük nitelikli olanı” olarak kabul ediliyor olması. Yani benim bedenim sağlamların gözünde böyle! Döküntü. Değersiz.
Yanılıyorlar! Sakat bedenim en az onlarınki kadar güzel, onların kendilerini sevdiğinden daha çok seviyorum kendimi. Birbirinden farklı sonsuz sayıda beden olduğunu ve herkesin birbirinden farklı hissettiğini biliyorum. Gerçek özgürlüğün kurgulanmış ve aslında hiç var olmayan beden kalıplarından kurtulmak olduğunu, aynaya bakıp kendime burun kıvırmamın ne kadar aptalca olduğunu ve yaşamı ne kadar dayanılmaz kıldığını da biliyorum. Kendine yabancılaşmış insan şu kısacık yaşamdan keyif alabilir mi?
Kilomdan, burnumdan, sırtımdan, belimden, bacaklarımdan huzursuz oluyorsam, yaşamımın aslında kendi ellerimde olmadığını da kabul etmiş olurum. Ben o kadar ahmak değilim. Onun için, Sakat güzeldir ve Sakatlık politiktir.


* Çağrı Doğan’ın Birikim’deki güzel yazısının başlığından alıntılanmıştır: "Engelliler: postmodern kapitalizmin sakatları"
 
An itibarile bende sakatım:)

Sosyal devlet gelirse engelleri kaldırırsa engelliyim:)
 
kelimelere takılmak bir anlamda sakatlığı kabul etmemek beğenmemek ve bunu kelimelere yansıtmak durumu gibi geliyor bana. sakatlığımı çok normalmiş gibi algılamak ve onu sevmek de benim için aynı şey.sadece bir savunma mekanızması.halbuki sakat , özürlü, engelli kelimeleri arasında hiç bir fark yok.sakat olduğunu kabul etmeyen bir birey engelli olduğunu da kabul etmmeli..sakat, engelli, özürlü, benim için hiç bir şey değişmiyor.ben yine aynı benim.bundan hoşlansam da hoşlanmasam da.. kendimize muhteşem bir sıfat bulduk diyelim. kelimelerin bize kendimizi daha değerli hissettireceğini hiç sanmıyorum ..
 
bazılarınında gecmıste sakat kelımesıne olan uzuntusu ve takıntısıda olabılır mesela kucuk cocukların sakata bak dıye alay etmesı yada hor gormesı dıslanmasından yana takıntı yapabılır...bende o tur kelımelerı hıc aldırıs etmıyorum ama soylene baglı onuda burda demek ıstemıyorum:)
 
Önemli olan sakat, engelli, özürlü hangisiyle hitap edildiği değil, önemli olan önümüze çıkardıkları engeller. Bütün toplum bunu yapmasın yeterli bizim için. Bize fırsat verilsin. Şeklimize bakılıp, isteklerimiz red edilmesin bu bizler için yeterlidir.
 
Bu, sakatlar içinde de çok hararetli bir konu. Sakat olmayan biri için bu tartışmaya katılmak ya da taraf olmak sahiden zor. Ben ki on yılı aşkın süredir sitede "sakat" kelimesini kullanıyorum ve hala bundan alınan, "kullanma, ayıp" diyen insanlar var. Sakat olmayanları düşünemiyorum bile...

Aslında bakılırsa kim neyi istiyorsa kullansın. Kelimleri kullanırken onlara anlam yüklemiyorsanız, hangi kelimeyi kullandığınızın çok bir önemi de yok. Sadece, Sakatlık mevzuunu politik bir alana çekme derdi olan insanlar bu kelimelere hak ettikleri anlamları yükleyerek kullandığında, bu kullanım, sakatlar arasında kullananın niyetine uygun olarak algılansın, derdim bu. Sakatlar Amerika'da, İngiltere'de, Almanya'da vs. nasıl sakatlık temelinde politize olmuşsa, akademia sakatlık çalışmaları konusunda nasıl önemli bir yol katetmişse (bkz), bizde de bu yol açılsın, sakatlar açılan bu yoldan içeri bir girsin, alanda yerini alsın istiyorum.
 
Bu kelimelerın politikayla ne ilgisi var ben çözemedim+ kapitalizmle ne ilgisi var çözemedım fkt sanırım maksat idioloji karalamaktır.
Özür kelimesine bende karşıyım, Bir insan engellinden dolayı değil ahlakından dolayı özürlü duruma düşmelidir. Bir insanı engellinden dolayı özürlü konumunda göstermek, insanlığa en büyük hakkarettir. Bir insanı insan yapan onun bedenınden çok düşünce ve ahlakıdır. bu durumda özürlülük düşünce ve ahlakta aranmalıdır bedende değil.

Engelli, en uygun kavramdır. nitelim kulak sağırsa duymaya engeldir, göz kör ise görmeye engeldir, ayak felç ise yürümeye engeldir. Bunda karşı çıkacak ne var anlamış değilim. makalede merdiven neden var sorusunu sormuş, merdiven yukarı çıkmak için vardır, kişi ayağı felç ise merdivenı çıkamaz buda onun ayaktan dolayı engelli olduğunu gösterir. Kapitalizme gelince evet reçeteleri var, işitme cihazı, gözlük yada tekerlekli sandlye. Bunun neresi yanlış? Evet engellimizden dolayı devletin bizler için imtiyazlı kanunlar çıkarması lazım. bunun neresi yanlış? Buna müşteri olmak demekse neresi yanlış? müşteri olup cihazları almayalımda ne yapalım? duymayalım mı, görmeyelım mı. tekerlekli sandalyeyle yürümeyelim mi?

Sakat kelimesi ne anlama geldiğini bilmiyorum ama yukardaki tanımlara bakarsak kulanılmasında bir sorun yoktur bencede.

İşin aslı niyet önemlidir, bu kelimelerı kulanan bir çok insan bizim gibi bu kavramlrı derınden düşünerek kulanmaz. onların açısından bunların hepsi eş anlamlıdır. Yanı alınganlığa gerek yok. tabiki doğru olanı kulanalım fkt yanlış kulananıda hemen ard nıyetli sanıp kırılmayalım.
 
Hangi kelimeyi kullanırsanız kullanın, noksanlığı ifade ettiği sürece hakaret olarak kullanılmaya mahkumdur. Kaldı ki, "akıllı"yı bile yeri geldiğince hakaret amaçlı kullanabiliyoruz. Politikaya malzeme olacak kadar önemli bir konu olduğunu da zannetmiyorum.

A Partisi > Beni seçerseniz size engelli diyeceğim.
B Partisi > Beni seçerseniz size özürlü diyeceğim.
C Partisi > Beni seçerseniz size sakat diyeceğim.
Ç Partisi > Beni seçerseniz size sevgi kelebekleri diyeceğim : )

Geçelim artık bunları
 
Muhteşem bir konu başlığı...

Ben sakat, engelli veya özürlü değilim. Ama yıllardır işim gereği bu tür bireylerle içiçe yaşıyorum. Açık konuşmak gerekirse hangi sözcüğü kullanmam gerektiği konusunda bunca yıla rağmen hala sıkıntı yaşıyorum.

Benim için kişinin, sakat, engelli, özürlü, yeşil, ateşli, kırmızı veya beş diye sıfatlandırılmasının bir önemi yok. Çünkü hangi sözcüğü kullanırsam kullanayım benim için ifade ettiği anlam aynı. Yani özürlü dediğimde "bu kişinin özür dileyecek bir kusuru var" veya engelli dediğimde "bu kişinin kendini engelleyen zaafları" var diye bir algım olmuyor. Benim için her 3 sözcüğün de anlamı aynı: Bir durum belirtiyor ve bu durum o kişinin "özel" olduğunu, özel gereksinimleri olduğunu ifade ediyor.

Ama bu sözcüklerin hangisini kullanırsam kullanayım, karşımdaki bireyin bunu nasıl algılayacağını düşünmeden edemiyorum. Ben "özürlü" dersem bundan rahatsız olur mu? "Sakat" dersem hakaret gibi kabul eder mi? Herhalde biraz yeni bir sözcük olduğundan "engelli" sözcüğü çoğu kişi tarafından temiz bir başlangıç gibi algılanıyor.

Sözcükler algılarla doğrudan ilgilidir. İngilizcede "handicapped" olarak bilinen sözcüğün ayıp kabul edilerek "disabled" şiklini alması da sanırım benzer bir süreç.

Şimdi algı kısmına girmişken... İngilizce "Dumb" sözcüğünün 2 anlamı vardır. Hem sağır, hem aptal anlamına gelir. Çünkü bundan 80-100 yıl öncesine kadar sağırların birşey anlayıp konuşamadıkları için aptal oldukları düşünülürmüş. Bu sözcüğün 2 anlamlı kullanılması tamamen bu algıdan kaynaklı. Eh şimdi hepimiz işitme engeli ile zekanın yakından uzaktan alakası olmadığını biliyoruz. Sözcüğün semantik yapısı değişmiş oluyor.

Bence burada önemli olan boyut, kişinin kendini hangi yere oturttuğu ile ilgili.. Biz yazılarımızda "özel gereksinimli bireyler" demeyi tercih ediyoruz. Çünkü bir sınıflandırmadan çok kişinin durumunu ortaya koyuyor.
 
Sakat, Özürlü, Engelli, başka ne diyolardı bize eksik, noksan, yarım, çarık çürük, yav arkadaş vücudunda bir şekil bozukluğu uzuvlarında fazlalık noksanlık yada yine şekil bozukluğu herhangi bir organında noksanlık yada hastalık vs vs örnekler çoğaltılabilir, bunlar varmı var, eee bunlar varken ve bunların varolduğunun bilincindeyken, sağda solda vücuttaki eksikliğin bi önemi yok sakatlık kafadadır ifadesini kullanırken, söylenen söze takılmak hakkaten sakatlık :)

Ben sakatım engelliyim özürlüyüm hıyarım cacığım noksanım yarımım çarığım çürüğüm AMA NE OLURSA OLSUN BU HAYATTA VARIM . . !!
 
Bu kelimelerın politikayla ne ilgisi var ben çözemedim+ kapitalizmle ne ilgisi var çözemedım fkt sanırım maksat idioloji karalamaktır.

Engelli paragrafını bi kaç kere okursan alakasını anlarsın!
Kapitalizm biz engelliler üzerinden kar ediyor ya. Bir protez almak ancak zenginsen mümkün!
Kısacası paran yoksa yürümek yassak! Kapitalizmin acımasız gerçek yüzü!

Kaldırmı sana göre düzenlemiyor. Asansör yapmıyor.
T.sandalye, protez vermiyor.
Bugün iyi bir t.sandalyenin, iyi bir protezin insan hayatını nasıl kolaylaştırdığı aşikardır.
E bunları devlet karşılamadığı için insanlar bu araçlara ulaşmak için kapitalizm in kirli ideolojisine alet olmak zorunda.
Bunlara ulaşmak için kapitalistler gibi düşünmek, başkalarının kaynaklarından çalmak zorundaki bu araçların ücretini cebinden verebilsin!
Bir insan zengin oluyorsa. En az on kişi fakirleşiyordur.
Kapitalizm budur. Kapitaliz başkalarının yaşamsal haklarını engellemektir. Kendi lüksü için insanların yaşam kalitesini düşürmektir.
Dünya kaynaklarının adaletsiz dağılımıdır.
 
bülent beyin tüm yazdıklarına katılıyorum.
 
Ya akadaşlar ben sizleri okuyunca valla hayretler içerisinde kalıyorum.
Bizlere okuyamıyor eğitim alamıyor konuşmayı bilmiyor kültürsüz diyenler halt etmişler gelsinler de şu satırları bir okusunlar. En bilgilisi sizlerin yazdıklarınıza yetişebilirse atayım kendimi ODTü'nün en yüksek binasının penceresinden. :)

Neyse ben diyeceğimi diyeyim sonra yazdıklarınızı okuyup bir şeyler kapmaya çalışayım.:rolleyes:

Vallahi de billahide benim için hiç fark etmiyor. Özürlü de diyebilirler engellide. Sakat da diyebilirler hatta topal da. Sağır deseler nolmuş kör deseler nolmuş. Sonuçta ben bilmiyormuyum eksik olduğumu. Siz bilmiyormusunuz eksik olduğunuzu. Bir arkadaşımız demiş ya hani diyenin bunu nasıl ne amaçla söylediği önemli diye. İşte buna katılmamak mümkün değil. Bana sakat engelli topal yada herneyse diyen kişi bunu derken beni aşağılayarakmı söylüyor bu önemli sadece benim için. Gerisi vız gelir tırıs gider.

Ben ortezimi protezimi rahat rahat yaptırabiliyormuyum, tekerlekli sandalyemi akülü sandalyemi alıp hayata karışabiliyormuyum, çocuğuma çocuklarıma bakarken gerekli desteği alabiliyormuyum, maddi olarak kendime aileme yetebiliyormuyum, sokaklara çıkıp rahatca gezebiliyormuyum, sinemaya tiyatroya gidebiliyormuyum yardımsız, bir cafede bir barda arkadaşlarımla oturabiliyormuyum özgürce, yollar rampalar bana uygunmu, yaşadığım mekan çevre özrüme uygunmu ? Ben bunlara bakarım. Yoksa bana ha sakat denilmiş ha özürlü ha topal denilmiş ha engelli hiç farketmez hemde hiç.
 
Bizler bu 'engelli' terimini yasadigimiz sorunlarin merkezini bedenimizdeki sakatliga esitleyen anlayisa bir baskaldiri olarak kullaniyorduk. Engelli diyorduk cunku bedenimizdeki sakatligi bahane edenler bizim sosyal hayata dahil olmamiza gerek art niyetleri gerek umursamazliklari gerekse bilincsizlikleri nedeniyle engel oluyorlardi. Bizler de bedenimizdeki sakatlik sorun degil sorunun kaynagi sizin sakat bedenlerimiz icin yarattiginiz engellerdir anlaminda bir tavir almistik kendimize engelli diyerek. Ancak bu yazida dogru bir sekilde tespit edildigi gibi zaman icinde engelli kelimesinin bizim vurgu yaptigimiz sekilde meselenin sosyal mahiyetine bir vurgu olmaktan cikip 'ozurlu' kelimesinde oldugu gibi bedenimizdeki sakatligin -dolayisiyla bizlerin- mahkum edildigimiz bir tur suclama sifati gibi kullanildigini gorduk. Eger bir seyler yapilamiyorsa sakat yani engelli bedenin kendiliginde olan dogal bir 'eyleyememe' sorunuydu bu...

Buradan sunu anliyoruz ki bizi tanimlayan terim ne olursa olsun aslinda sorunun ozunu olusturan sey kelimelerden ziyade kelimelerin kullanildigi toplumsal kodlarin o kelimelere yukledigi dogru/yanlis anlamlardan ibaret. Icinde yasanilan toplumun sembolik kodlarinda engelli kelimesi de sakat veya ozurlu gibi yasanilan sorunu bedensel niteligin dogal bir ciktisina indirgeyerek toplumsal hayatin dislayici kurgusunu yok sayiyor. Ve bu toplumsal kod degismedikce sorunun kaynagini surekli gizleyen anlayis sakat kelimesine de ayni seyi yapacak. Ozurlu kelimesiyle sorunu bedensel "yetersizlikle" esitleyen birileri bizim kurtulus akcemiz engelli kelimesine bunu yapmaya devam ettiyse sakat kelimesinin de kurtulusu oldugunu sanmiyorum. Cunku bizi tanimlayan terim ne olursa olsun kolektif kodun carpik mahiyeti ona yine kendi rengini verecektir. Yazi engelli kelimesine bizim yukledigimiz sosyal boyutun umursanmayip kelimenin icinin yine birilerinin anlayisina katkida bulunacak sekilde dolduruldugunu tespit etmesi acisindan yerinde bir degerlendirme. Ancak 'sakat' kelimesinde israr etmenin sorunu cozme adina bize ne katabilecegi sorusu ortada kalmis.

Ote yandan bu meselede hakli sekilde ortaya cikan tepkilerin gereksiz sekilde sakat bedene ovguler icermesi kacinilmaz mi acaba diye sormadan edemiyorum. "Tavrinizi reddediyorum cunku benim sakat ama cok guzel bir bedenim var" vurgusunu garip bir tavir olarak goruyorum. Sakatliga veya sakat bedenin guzelligine dair ovgunun verdigimiz mucadelenin hakli mahiyetiyle alakasiz bambaska bir konu oldugunu dusunuyorum. Sorun 'haklilik' ise bedenimizin guzelligi ya da cirkinligi uzerinde durulmasi son derece yanlis zira. insanin kendisini sevmesi veya degerli olmasinin olcutu sakat bedenini estetik gorme zorunlulugundan mi gecer? Bireysel anlamda sakat bedeniyle yildizi hic barismamis bir kisi kendisini sevmiyor mudur da israrla boyle bir tavir aliniyor? bunu kabul etmekte zorlaniyorum.
 
Eeee o zaman kendi kurduğun siteni neden "sakatlar.biz" com,net vs değilde "engelliler.biz" diye sormazlarmı adama? :)
 
Bedensel yada zihinsel yetersizliği olanlara değişik şekillerde hitap ediliyor.İnsanın ağzı torba değil ki büzesin,sen kendin için hangini uygun görüyorsan onu söylemelerini isteyebilirsin,ama sadece isteyebilirsin,bunun politik olmayla alakası ne?engelli engelsiz herkesin politik olmasının karşılığı,ihtiyaç duyduğu her şeye ulaşabiliyor,istediği hizmeti alabiliyor mu olmalıdır,bu konular dar kalıplara sığdırılabilir konular değildir,yerine gelmeyen ihtiyaçlar için mücadele vermek demektir,yani tek başına sosyalizmin,kominizmin,kapitalizmin,liberalizmin vb. çözeceği konular değildir bunlar,uzağa gitmeden yakın geçmişimizde bunları çokça gördük elde ne var koskoca bir sıfır,bir zamanlar duyduğum boş muhabbetlerin yerini içi dolu hale getirme becerisini göstermesini isterim ben şahsen bugünün gençliğininde,orta yaşlısınında,ileri yaşlardakilerinde,top yekün mücadele lazım,bunu illaki ithal,yada eskimiş isimlendirmelerden arındırmak gerek önce,çünkü bir anda o isimlendirmeler yerine göre haklı olsa bile tepki alabiliyor, yani benden değilsen anlayışıyla,doğru bile olsa kabul edilmeyebiliyor buda tartışma kültürümüzün istenildiği zeminde olmaması hasebiyle,kavgaya dönüşebiliyor,boşa söylemiyorum bunları sitede okuduğum bazı konulardaki tesbitlerimden çıkıyor.
 
Ben işitme kayıplı birisi olarak gözünü ayağını veya vücudunda ki bir oraganın kaybı ile yaşayan arkadaşlarımı , hatta ruhsal veya pisikolojik ,zihin kayıplı tüm insanları artık engelli kusurlu özürlü sakat v.b gibi çağdışı terimlerle ifade edilmesine şiddetle karşıyım.sorun kendi bedenimizde kendi sorunumuz ve biz zahmet altındaki insana bu gibi aşağılık terimler artı bir zahmet getirmektedir.duyamıyorum göremiyorum yürüyemiyourm derken ben sen biz kendimize sakat gibi ne olduğu ima edilerek anlatılan geneli kapsayan bir kelimenin yerine ,eğri oturup doğru konuşarak, burada makul güzel bir anlatıma sahip bir kelime üretmeliyiz.eğer bizler kendimizi güzel ifade edemiyorsak , bu seferde bize sakat özürlü engelli denmesine, daha yıllarca katlanacağız demektir. insanız ve bizlerinde gururu var. birlik olup tarihe bir isim kazandırma vakti bence çoktan gecikmiş bir iştir.burada kabullenenleri üzüntüyle izliyor ve çaresizliğinizi yargılıyorum buradan.özürmü işledinki kendine reva görüyorsun madem özrünü kabulleniyorsun,kime engel oluyorsun ki uzvundaki noksanlığı hayatına engel kabul ediyorsun ettiriyorsun . ve sonra sen bize engel sin denme ihtimalini akla getiriyorsun.Tarih sakat diye ezelden bellemişte olsa artık bu sakat tabiri geneliyle çok çağdışı kalıyor .türkçemize kazandırmamız gereken güzel bir anlatıma ihtiyacımız var ve toplumumuza da ezberletmeliyiz .
 
kelimelere takılmak bir anlamda sakatlığı kabul etmemek beğenmemek ve bunu kelimelere yansıtmak durumu gibi geliyor bana. sakatlığımı çok normalmiş gibi algılamak ve onu sevmek de benim için aynı şey. sadece bir savunma mekanızması..

"Sakat" kelimesini kullanmayı 2 sayfa yazıyla temellendirmeye çalışan, yıllardır bu kelimeyi kullanan ben, sakatlığı nasıl kabul etmem? Kaldı ki engelli-özürlü kelimelerinin kullanılmasından da rahatsız değilim ki. İçeriye dönüp şunu söylemeye çalışıyorum sadece: "Sakat sözü de sakat beden de kötü bir şey değil. Sağlamlar bunlara kötü anlamlar yüklüyorsa, bu onların yanlışı. Eğik bir demiri düzeltmek için terse bükmek gibi, Sakatlığa daha daha fazla pozitif anlamlar yükleyerek bedenimiz/varlığımız için yer açmalıyız."


Bu kelimelerın politikayla ne ilgisi var ben çözemedim+ kapitalizmle ne ilgisi var çözemedım fakat sanırım maksat idioloji karalamaktır.

Politika deyince sadece AKP-CHP-BDP mi anlaşılıyor? İçimize çektiğimiz hava bile politiktir; değil ki insanları kendisine yabancılaştıran Beden üzerindeki iktidar oyunları... Sakatlığı olan birinin aynaya bakarken kendini beğenmemesinden politik bir şey olabilir mi?

Eeee o zaman kendi kurduğun siteni neden "sakatlar.biz" com,net vs değilde "engelliler.biz" diye sormazlarmı adama? :)

Bugün kursam sakatlar.biz olurdu herhalde.

_____
"Kelimleri kullanırken onlara anlam yüklemiyorsanız, hangi kelimeyi kullandığınızın çok bir önemi yok" sözüm de sakatların kendilerine söylenmiş bir söz. Daha doğrusu şunu söylemek istiyorum: "sakat" sözünü benim kullandığım haliyle politik bir tavır olarak kullanmıyorsanız, ne kullandığınız beni çok ilgilendirmiyor. Ama sakatlık konusunu politik ve sosyolojik alana taşımak istiyorsak, gelin özürlü, engelli ve sakat kelimelerine yazdığım anlamları yükleyelim ve ona göre kullanalım. Birileri bu sözü "sakatların nefret nesnesi haline getirilmesi" için kullanıyorsa, ona karşı mücadele edelim, "sakat" sözüne yüklenen negatif anlamlara karşı durmadan konuşalım...

Aslında işin özü, tartışmayı Beden üzerinden yapmak. Ayrımcılığa (hatta nefret söylemine) temel olan şeyin sakat-bedenler olduğu gerçeğini görelim. Bişeyler yapamamak vs. hikaye... Yüzü yanmış bi adam ne engelli? Ne yapamıyor da sağlamların arasına katılamıyor! "Sakat-bedenliler giremez"! işte bu kadar basit. Her şey buna işaret ederken, "sakat"ı "engelli-özürlü" diye "şirinleştirmek", sanki sağlamlar kendilerini rahat hissetsin diye bulunan bir şey. Bu gerçekle yüzleşmek için, sakatbobikliği aşmak için bence "sakat" sözü ilk adım... Bi ara Yıldırım Türker'in "ibne" sözüne sahip çıkan bi yazısını okumuştum. Biraz onun gibi sanırım. İbneyim/sakatım, n'ooolmuş?

Mesut, işte, kapitalizm bir ucundan burada devreye giriyor... "Sakat-bedenliler sadece alışveriş edecekse girebilir" deniyor kapitalizmde. Bedenlerine dair düşünceler yine aynı... Sadece, bu durum alışveriş etmeyi sağlıyorsa görünür olabiliyor sakatlar. Kapitalizmin üçkağıtçılığı burada (bunu derken sosyalizm bu bakımdan daha iyidir demiyorum). Yoksa, işitme cihazı, sandalye üretilmemesi ile bir ilgisi yok...
 
Evet kabul ediyorum herşey politiktir. Engellilerin yaşamıda ülkelerdeki polikalardan etkileniyor. Kapitalizm konusunda haklısınız ama madalyonun birde diğer bir yüzü var. Yeni model daha kaliteli ürünler çıkarcı zihniyetlerin ürünüdür. Daha çok satışmak yapmak için hem kalite rakabetine hemde fiyatta ucuzluk rakabetıni yaratıyor. Fiyatların pahalılığı sanırım vergilerden ve ülkelerın para değerınden kaynaklanıyor. Kapitalizm engelliler hakında bir fikri yok çünkü ekonomiye dayalı bir politikadır fkt kapitalizm, liberalizmin eseridir. Liberalizm insanı olduğu gibi kabul eder, Liberal ahlakta hoşgörü ve saygı esastır. sevgide özgürlük saygıda mecburiyet vardır. Saygı ve hoşgörünün esas alındığı bir iddilojide biz engellilerede saygı duyulur. İnsanı insan yapan düşünce ve ahlakıdır beden değildir.

Biraz daha doğru konuşmak gerekirse, liberalizmde özgürlük, sosyalizmde eşitlik esastır. özgürlükle eşitlik bazında bakaacak olursak tabiki engelliler için eşitlik daha iyidir. Bir engelli insanı diğer insanlarla eşit konuma getirmek için devletin imtiyazlı haklar tanıması gerekir doğru olan budur. söz konusu özgürlük oldumu bu tür imtiyazlı haklar zorunluluk teşkil etmez, Kapitalizm bu konuda eksiktir kabul ediyorum.
 
İslamda Engellilere ve Özürlülere Karşı Görev ve Sorumluluklarımız




Değerli arkadaşlar, yukardaki alıntıyı dikkatlice okuduğumuzda islamın bu konuya bakış açısının değerlendirildiği anlaşılıyor.
dikkatimi çeken kelimeler şunlar:“kör, sağır, dilsiz ve topal ” gibi sıfatlarla nitelememeli,
Kendileri için bir noksanlık veya kusur olduğu psikolojisine kapılmamalıdırlar,Yüce Allah insanları dış görünüşlerine, mal, mülk, makam ve servetlerine göre değil; kalplerine, gönüllerine ve amellerine göre değerlendirir.
Yazının tümü ve özündeki anlatıma dikkat edildiğinde sonuç benim çıkarımlarıma göre günümüzde engelli ve özürlü hasta diye tabir ettiğimiz sizlerinde sakatız ne olmuş diye bahsettiğiniz sakat kelimesi bilakis sağır dilsiz kör ve topal kelimesine genel anlam kazandıran bir kelime olmuş dilimizde . ve son yıllarda bu kibarlaştırılmış özürlü engelli tabiriyle rahatlatılmaya çalışılmış . çünkü sakat kelimesi düpedüz en eski hayiyle topal kör sağır dilsiz demekten farksız.Ben özürlü ve engelli kelimesinin de , bu kahramanca verdiğimiz yaşam mücadelemize uyacak manaya gelebilecek bir ada bürünmesini isterken illa sakatız sakatız diye diretmek bana yanlış geliyor.
siyasete politikaya ihtiyac duymadan insani yaklaşımlar çözümler öneriler daha akla yatkın bence. İslamın huzuru inceliği içtenliği zaten çözümün kendisi aslında.sonuçta Allah ın takdiri ilahisi dir. kolumu bacağımı isteyerek kesmedim ki yani.suçlu değiliz , güçsüzün muhafiyetini islam onurlandırıyor.insanların kalbine merhametide kapitalizmle filan sağlayamaz kimse.
 
Kuran-ı Kerim'in her tercümesi aynı değil ki, kelimelerde aynı olsun. Ayrıca yazıya ''İslamda Engellilere ve Özürlülere...'' diye başlanmış, engelliliğin ve özürlülüğün farklı şeyler olduğunu ifade ederek. Bülentin yazısın da din ya da inançla ilgili bir içerik yokken neden her konuya dini inancı katıyorsunuz? Yukarıda ki yazı basbayağı bizlere acımalarını salık veriyor, bizleri muhtaç konumuna sokuyor.

Ateist değilim ancak kutsal kitabın yer yüzüne indiği çağdan çok uzaktayız, bilinç algımız daha gelişkin ve sorgulama yeteneğimiz arttı. O zaman ki söz konusu bazı şeylerin günümüzde hala geçerli olması mümkün değil.

Kimse bana acıyamaz, kimse benim muhtaç olduğumu düşünemez, böyle bir fırsatı hiç kimseye vermedim ve vermem de. Ne engelli ne özürlüyüm, ben bir sağırım. Gerçi sağır kelimesini kullanınca da ''engelli'' demeyi bilemeyecek kadar cahil zannediliyorum :)
 
KeopsEs
(Esin) alıntı olan yazıyı ve islam dinini kutsal kitap dediğiniz Kuranı Kerimi çağ dışı diye belirtmiş. Daha akıllı düşünebilen insanlardan birisi olduğunuzu beyan etmişsiniz.. Yazı ne anlatıyor dediğinizde hemen bana kimsenin acımasına gerek yok ihtiyacım yok diyorsunuz. size kimsenin acımasından bahsedilmiyor ki. Başınıza gelen sorununuz kader değilse rastlantıdır. piyango vurmuştur. Mümin değilseniz kadere zaten inanmazsınız.benim için önemi yok tabi neye inanırsanız inanın bu benim için de öyledir.ama islamı her konuya karıştırmayın demek ben ateist değilim ama diye dini çağ dışı belirtmek. bu yazdıklarımla alakalı bir eleştiri sınıfına girmez. tamamen dini bir tartışmaya kapı açmak için sebep aranmış olur.BÖYLE bir tartışmayı din çağın neresinde diye diyanete sormanız bilgi almanız en makul yoldur.ve sağlam insanlara bolca sorunuz kolu bacağı gözü kulağı olmayan insanlara acıyormusunuz ACIYORLAR mı.Hepsi acıyorsa...YA da yardıma ihtiyacı olan insana yardım etmek dini terbiyemdir merhamet duygumdur. bende bu halimle benden yardım istiyene yardım edebilirim diye düşünüyorsa....
Ön yargılı eleştirmeyi tartışmayı bilmeden hatta hiç bilgi sahibi bile olmadığı konuda konularda tatışmak keyif veriyor sanırım bazı insanlara.
 
Dediklerimden hiçbir şey anlamamışsınız, ayrıca bu başlığın konusu da bu değil, o yüzden daha fazla uzatmayacağım.
 
Anlamlarına bakıldığında bana da en doğru "sakat" kelimesi geliyor.
Ama toplumumuzun bu kelimeye yüklediği anlamlar,bu kelimeyle ilgili algısı pek hoş değil.
Mesela sonu kötü görülen iş için "bu iş sakat",
Yanlış ve düşüncesiz davranan birine kızdıklarında "sen sakat mısın",
deniyor.
Ayrıca biri için "sakat"kelimesi kullanıldığında akla ilk gelen ünlem "zavallı" oluyor.
Zaten eskiden sakat kelimesi kullanılıyorken,özürlü ve engelli kelimelerinin kullanılmaya başlanması da "sakat"ın çağrıştırdığı bu olumsuz anlamlar yüzündendir.
Ya bu algılar değişmeli ya bu kelime.
 
Bülent bey aynı şeyleri söylüyoruz aslında. kendini kelimelerle ya da sakatlığı ile fazlaca özdeştiren insanlara idi sözlerim.yaşamlarımızı anlamlandırarark haklarımıza sahip çıkarak o kelimelerin anlamını pozitifize edebiliriz demek istememdi. İlle kendimize bir sıfat takıp takmama gereklilkiğini de sorgulayabiliriz aslında..Örneğin sakat, engelli, özürlü ( zaten özürlü kelimesinin bir insan için kullanılması karşıyım ) kelimelerini hiç kullanmasak ve kendimizi bu şekilde topluma kabul ettirsek nasıl olurdu ?

Bir örnek ;

'' engelli olduğum için böyle yaptım '' diyerek karşısında söze başladığım doktorum '' kendine engelli diye etiketlemene gerek yok'' demişti. '' bunun yerine yürüme problemim olduğu için diyebilirsin.çünkü hiç kimse promlemsiz değildir'' .

Bu söyleminde gayet haklıydı çünkü okuduğum bilimsel bir makalede en sağlıklı bir insanda bile en az 10 tane rahatsızlığın bulunuyor olduğuydu.bu durumda herkes kendine sakat, engelli demeliydi..

resmi bir işlem yapmak için daireye gittiğimde merdivenler yüzünden yukarıya çıkamamıştım ve memur aşağıya inip telefonla yukarıdaki memura benim işlemimi anlatmaya çalışıyordu.memur konuşurken bir an kem küm ederekten '' aşağıda engelli bir bayan var yukarı çıkamıyor '' diye başlayarak sözlerini devam ettirdi ve sonrasında benden bu kelimeyi kullandığı için çok özür diledi. o an içim burkulmuştu. içimden'' insanları ne hallere düşürüyoruz'' diye düşünmeden edememiştim.
aceba orada yürüme problemi olan bir bayan geldi diyerek konuşsaydı çok daha politik mi olurduk ? sakat bir bayan geldi deseydi ne olurdu ?
 
Siyasi, sosyal ve kültürel toplumsal yapıların değişimi ve dönüşümü ile birlikte bağımsızlık hareketleri başlamış, devlet hakim dünya düzenine geçilmiştir. Devlet hakim dünya düzeninde bazı grupların varlığının yükselmesi yavaştır, çünkü devlet ideolojisinin bu grupların dostu olmayan bir takım normları vardır. Asker güdümlü olması, savaşların kaçınılmazlığı, toplumda yaygın olan mağdur algısı ve bu algının grupların rollerini, hareket alanlarını kısıtlaması gibi. Tabii eski yapının yerini alan bu düzen, kendi kurumlarını, kendi dilini, kendi kimliğini oluşturma çabası içerisine girmiştir.

Devletlerin sosyal ve siyasi tavırlarının gelişmesi, özellikle dilde büyük etki yaratıyor. Dil, sadece bir iletişim aracı olmaktan çıkıyor, aynı zamanda bizim dışımızdaki dünyaya karşı olan tavrımızı da belirler hale geliyor. Kullandığımız dil, adlandırdıklarımız ve anlamlandırdıklarımız sayesinde bizim düşünce yapımızı ve davranışlarımızı belirler hale geliyor.

Ben kendi hesabıma, hali hazırda kullanılan sakat-özürlü-engelli kelimelerinin üçünden de memnun değilim. Hiçbirini genel kullanım için uygun bulmuyorum. Hepsinde bir eksik tanım, bir yanlış ifade var. Anlam bakımından bu üç kelime birbirinden farklı olsa bile aynı anlamda kullanılmakta ısrar ediliyor. Hangi kelimeyi kullanırsak kullanalım, mutlaka birilerini toplumda "yok" sayıyoruz maalesef.

Örneğin sakat kelimesinin mental bozuklukları ifade etmek için eksik kaldığını görüyoruz. Engelli dediğimizde ise her türlü çevresel, fiziksel ve toplumsal durumu anlatıyoruz aslında. Sosyal, ekonomik, siyasi ve toplumsal hayatın her alanında yer alabilmeli insanlar. Dolayısıyla engellilik hali sadece tek bir grubu değil, kadınlar, azınlıklar, çocuklar gibi pek çok grubu kapsıyor. Özürlü kelimesi ile ilgili olarak ise hiç yorum yap(a)mayacağım! Hangi yetki sahibi kişi özür kavramını "özürlü" yaparak literatürümüze bu kullanımda sokmuş; ben anlam veremiyorum.

Bu konuda çalışan akademisyenlerin, fikir önderlerinin ve politikacıların ortak bir dil yaratabilmek, örgütsel iletişimin gerçekleşebilmesine olanak sağlamak ve bilinç, duyarlılık, farkındalık yaratabilmek/artırabilmek adına öncelikle kapsayıcı yeni bir çatı kelime bulmaları gerektiğine inanıyorum.
 
..
Bu konuda çalışan akademisyenlerin, fikir önderlerinin ve politikacıların ortak bir dil yaratabilmek, örgütsel iletişimin gerçekleşebilmesine olanak sağlamak ve bilinç, duyarlılık, farkındalık yaratabilmek/artırabilmek adına öncelikle kapsayıcı yeni bir çatı kelime bulmaları gerektiğine inanıyorum.

Bunun için yaklaşık 10 yıl kadar önce Özürlüler İdaresi Başkanlığına ve diğer bazı kamu kuruluşlarına "Özel Gereksinimli Birey" tanımının kullanılmasını, Zihinsel Özürlü veya Bedensel Engelli gibi ifadelerin kullanılmamasını önermiştik. Aslında bu bir süredir kullanılmaya başlanan bir tabir... Herhangi başka tarafa çekilebilecek bir anlamı da yok...

İster zihinsel, ister fiziksel, ister başka bir yönden normal yaşamını sürdürebilmek için özel tedbirlere gereksinim duyan kişiler "Özel Gereksinimli Birey"lerdir. Bu, bir sıfat olmaktan ziyade durum tespiti yapan ifadedir. Tekerlekli sandalye kullanmak veya işitme cihazı kullanmak özel bir gereksinimdir.
 
Örneğin sakat kelimesinin mental bozuklukları ifade etmek için eksik kaldığını görüyoruz.
nedenmish o?.. ben bunu hic göremedim ve hepsini kapsadigini düshünerek kullanmishimdir hep... biraz garip veya mantiksiz bishi söyleyen veya öyle bi davranishta bulunan birine "sakat misin olm sen!" diyenlere bakilirsa, dedigin gibi düshünmeyenler hic de az degil :)...


İster zihinsel, ister fiziksel, ister başka bir yönden normal yaşamını sürdürebilmek için özel tedbirlere gereksinim duyan kişiler "Özel Gereksinimli Birey"lerdir. Bu, bir sıfat olmaktan ziyade durum tespiti yapan ifadedir. Tekerlekli sandalye kullanmak veya işitme cihazı kullanmak özel bir gereksinimdir.
e, kulaga fena gelmior ama pek politik durmuyor gibi geldi bana bu ifade... "sakat hareketi" yerine "özel gereksinimli bireyler hareketi"... hmm, yok! tuhaf, cok uslu duruyo mu desem, bilemicem - toplumun yüzüne ayna tutmuyor bence... bir "kötürüm hareketinde" aktivist olmayi tercih ederim valla da billa da :)... ayrica tourette sendromlü veya oturanboga'nin dedigi gibi yüzü yanik bi insanin nasil bir özel gereksinimi var toplumda yer edinebilmesi icin?... terkelekli sandalyeye, ishitme cihazina kavushmakla bitmior, belki de asil ondan sonra bashlior üstünde durmamiz gerektigini düshündügüm mesele...

politik amacla kullanacagimiz kelime, sakatiyla saglamiyla tüm toplumda bashini almish giden shu kusursuz, genc ve pürüzsüz beden cilginliginin karshisinda durmali bence ilk önce... bedenle de sinirli kalmayan bu kusursuzluk tutkusunun iddia edildiginin aksine insanligi mutluluga götürmedigini, bu tutku adina köshe bucak kacinilan sakatlik konusuyla hashir neshir olmanin, onun da insanin bircok hallerinden biri oldugu gercegiyle barishmanin sadece sakatlara degil, tüm insanliga shifa gibi gelecegini düshünüorum...

sakatlar olarak yashadigimiz sorunlarin tümünün altinda fokur fokur kaynayarak yatanin bu tutku oldugunu düshünmekle kalmiorum - sahip oldugumuz sakatliklarimizi o cilginliga karshi kendimizden emin bi shekilde kullanabilme gibi bi shansimiz oldugu icin tüm toplumun yararina üstümüze önemli bi görevin düshütügüne inaniorum (aman tanrim! birgün böyle bishi diycem hic aklima gelmezdi - gidip bi ateshimi ölciym en iyisi :p)

bu arka plani göz önüne alinca, shimdiye kadar anilan sözcüklerin icinde en uygununun (ve en politikinin) "sakat" oldugunu düshünüorum...

sevgiler :)...
 
Metepe , özel gereksinimli birey biraz fazlaca uzun, günlük kullanıma uygun olmayan ve de evrensel olmayan bir kalıp diye düşünüyorum :)
Bence toplumda eşit bireyler olmaya çalışırken bir yandan yine kendimizi sıfatlarla durum tesbit kelimeleri ile yine kendimiz ayrıştırıyoruz gibime geliyor. örneğin ben dışarıda bir merdivenden çakamadığım durumlarda '' neden engellileri/sakatları (bunu ironik olarak kullanıyorum)da düşünerek düzenleme yapılmamış'' yerine, '' neden herkes düşünülerek düzenleme yapılmamış demeyi tercih ediyorum.burada ''herkes'' kelimesi ile kendimi ayrıcalıklı değil eşit bir birey olarak yansıttığımı düşünüyorum . sakatım işte ne olmuş yerine bende sizdenim mesajı veriyorum. O merdivenden çıkma ihtiyacı duyan sadece sakat / engelli diye tabir edilen kişilerin olmayacağı belli.bir insan kaza geçirmiştir bir müddet tekerlekli sandalye kullanmak zorundadır.bir diğeri ayağını burkmuştur rampadan çıkmak zorundadır.Bir bayanın çocuk arabası vardır rampa kullanmak zorundadır.dolayısı ile bunların hepsi özel gereksinime girer.bir ortam düzenlenirken sadece sakat / engelli değil ''HERKES'' için düzenlenmelidir diyorum.Haklarımı isterken HERKES' den biri olduğumu anlatmaya çalışıyorum.
yürüme problemi olan biri olarak yeterince politik davranıyor muyum ...
 
özel gereksinimli birey, alttan tutturgaçlı üstten tüttürgeçli çok oturgaçlı götürgeç, vs. vs. oturan boğanın söyledikleri ekonomik-sosyal ilişkiler çerçevesinde evrilen esas anlamı ile manasını belli amaçlarda şekillendirilen kelimelerin yarattığı algısal durumdan ziyade bahşetti yönetilme ve kabul etme olgusna karşı çıkışdır yoksa sanıyorum ki pekte manası yok bu mevzunun ve konuşulacaksa en son derdimiz bu olmalıdır...
 
Üst Alt