Güncel İçerik

Merhabalar

Engelli haklarına dair tüm içerikten üye olmaksızın yararlanabilirsiniz.

Soru sormak veya üyelere özel forumlarlardan ve özelliklerden yararlanabilmek içinse sitemize üye olmalısınız.

Teksan İnovatif Medikal: Engelliler, Engelli Çocuklar, Hasta ve Yaşlılar için emsalsiz ürünler

Gelincik ...

Bio

Aktif Üye
Üyelik
21 Eyl 2010
Konular
42
Mesajlar
4,294
Reaksiyonlar
3
GeLincik ...
Uzaklarda bir köyde,
kocası, çocuğu doğmadan ölmüş, tek başına yaşayan
hamile bir... kadın kendisine arkadaş olması açısından dağda
yaralı olarak bulduğu bir gelinciği evinde beslemeye başlar.
Gelincik kadının yanından biran bile ayrılmaz.
Her ne kadar evcil bir hayvan olmasada, oldukça uysallaşır.
Bir kaç ay sonra kadının çocuğu doğar.
Tek başına tüm zorluklara göğüs germek ve yavrusuna bakmak zorundadır.
Günler geçer ve kadın bir gün bir kaç dakikalığına da olsa evden ayrılmak zorunda kalır.
Gelincik ile bebek evde yanlız kalmışlardır. Aradan biraz zaman geçer
ve anne eve gelir. Eve geldiğinde gelinciği ve kanlı ağzını görür. Anne
çıldırmışcasına gelinciğe saldırır ve oracıkta öldürür hayvanı.
Tam o sırada içerideki odadan bir bebek sesi duyulur.
Anne odaya yönelir Ve odada beşiği,
beşiğin içindeki bebeği ve bebeğin yanında parçalanmış olan yılanı görür.

Einsteinin bir sözü vardır:

"insanlardaki önyargıyı parçalamak benim atomu parçalamamdan daha zoR ..
 
Bazen hiçbirşey sandığınız gibi değildir..
Mahkeme salonunda, seksen yaşlarındaki yaşlı çiftin durumu içler acısıydı...
Adam... inatçı bakışlarla, suskun ninenin ağlamaktan iyice çukurlaşmış gözlerini ve bıkkın bakışlarını süzüyordu.
Hakim tok sesiyle, yaşlı kadına: "Anlat teyze, neden boşanmak istiyorsun?"
Yaşlı kadın, derin bir nefes çektikten sonra baş örtüsüyle ağzını aralayıp, kısılmış sesiyle konuşmaya başladı:
"Bu herif yetti gayri, 50 yıldır bezdirdi hayattan..."
Sonra uzunca bir sessizlik hakim oldu, mahkeme salonunda...
Sessizlik, bu tür haberleri her gün manşet yapan gazetecilerden birinin flaşıyla bozuldu...
Kim bilir nasıl bir manşet atacaklardı, yaşanmış 50 yılın ardından?
Çok sayıda gazeteci izliyordu davayı... Kadın neler diyecekti? Herkes, onu dinliyordu...
Yaşlı kadının gözleri doldu ve devam etti:
"Bizim bir sedef çiçeği vardı, çok sevdiğim... O bilmez...
50 yıl önceydi.. O çiçeği bana verdiği çiçekler arasından kopardığım bir yaprağı tohumlamıştım, öyle büyüttüm.
Yavrumuz olmadı onları yavrum bildim. Bir süre sonra çiçek kurumaya başladı. O zaman adak adadım. Her gece güneş doğmadan önce, bir tas suyla sulayacağım onu diye...
İyi gelirmiş derlerdi...
50 yıl oldu, bu herif bir gece kalkıp bir kere de bu çiçeği ben sulayayım demedi. Taa ki geçen geceye kadar... O gece takatim kesilmiş uyuyakalmışım...
Ben, böyle bir adamla 50 yıl geçirdim.
Hayatımı, umudumu, her şeyimi verdim. Ondan hiçbirşey görmedim. Bir kerecik olsun, benim bildiğim görevlerden birisini yapmasını bekledim. Onsuz daha iyiyim, yemin ederim."
Hakim yaşlı adama dönerek:
"Diyeceğin birşey var mı, baba?" dedi.
Yaşlı adam bastonla zor yürüdüğü kürsüye, o ana kadar suçlanmış olmanın utangaçlığını hissettiren yüz ifadesiyle, hakime yöneldi.
Tane tane konuştu: "Askerliğimi Reisicumhur köşkünde bahçıvan olarak yaptım. O bahçenin, görkemli görünümüyle büyümesi için emeklerimi verdim. Fadime'mi de orada tanıdım. Sedefleri de... Ona en güzel çiçeklerden buketler verdim. İlk evlendiğimiz günlerin birinde, boyun ağrısı nedeniyle, onu hekime götürdüm. Hekim çok uzun süre uyanmadan yatarsa, boynundaki kireç sertleşir, kötüleşir dedi. Her gece uykusunu bölüp uyansın, gezinsin dedi.
Hekimi pek dinlemedi bizim hatun...
Lafım geçmedi...
O günlerde, tesadüf, bu çiçek kurumaya yüz tuttu.
Ben ona: "Gece çiçek sularsan geçer", dedim. Adak dilettim... Her gece onu uyandırdım ve onu seyrettim. O sevdiğim kadını, yavrusu bildiği çiçekleri sularken seyrettim. Her gece, o çiçek ben oldum sanki..." dedi adam.
O yaştaki bir adamdan beklenmeyecek ifadelerle.
"Her gece, o yattıktan sonra uyandım. Saksıdaki suyu boşalttım. Sedef, gece sulanmayı sevmez, hakim bey... Geçen gece de... Yaşlılık... Ben de uyanamadım.
Uyandıramadım... Çiçek susuz kalırdı ama kadınımın boynu yine azabilirdi...
Suçlandım...Sesimi çıkartamadım..."

O anda gazeteciler dahil, mahkeme salonundaki herkes ağlıyordu..


vay be varmı böyle bir aşk içinde merhamet kokan....
 
Şeyh Edebali'nin Nasihati.. (RaVZa)
Bak DOSTUM!!!

Cahil ile dost olma: İlim bilmez, irfan bilmez, söz bilmez; üzülürs...ün.

Saygısızla dost olma: Usul bilmez, adap bilmez, sınır bilmez; üzülürsün.

Aç gözlü ile dost olma: İkram bilmez, kural bilmez, doymak bilmez; üzülürsün,

Görgüsüzle dost olma: Yol bilmez, yordam bilmez, kural bilmez; üzülürsün.

Kibirliyle dost olma: Hal bilmez, ahval bilmez, gönül bilmez; üzülürsün.

Ukalayla dost olma: Çok konuşur, boş konuşur, kem konuşur; üzülürsün.

Namertle dost olma: Mertlik bilmez, yürek bilmez, dost bilmez; üzülürsün.

— İlim bil, irfan bil, söz bil.
— İkram bil, kural bil, doyum bil.
— Usul bil, adap bil, sınır bil.
— Yol bil, yordam bil.
— Hal bil, ahval bil, gönül bil.
— Çok konuşma, boş konuşma, kem konuşma.
— Mert ol, yürekli ol.
— Kimsenin umudunu kırma.

Sen seni bil; ömrünce bu yeter sana.

[ Şeyh Edebali ]
 
Okuma zahmetinde bulunduğunuz için ben teşekkür ederim efendim saygılar...
 
Üst Alt