Güncel İçerik

Merhabalar

Engelli haklarına dair tüm içerikten üye olmaksızın yararlanabilirsiniz.

Soru sormak veya üyelere özel forumlarlardan ve özelliklerden yararlanabilmek içinse sitemize üye olmalısınız.

Teksan İnovatif Medikal: Engelliler, Engelli Çocuklar, Hasta ve Yaşlılar için emsalsiz ürünler

Tecavüz yasal bir haktır

düşle

Üye
Üyelik
30 Ara 2009
Konular
40
Mesajlar
245
Reaksiyonlar
0
Tecavüz yasal bir haktır - Mustafa Kemal Erdemol




Korkunç geliyor kulağa, anlayabiliyorum. Ancak üstüne basa basa belirtiyorum bir kez daha. Tecavüz Türkiye’de, erkeklere tanınmış olan, hiçbir biçimde de geri alınması mümkün olmayan bir haktır. Dahası da var; yeryüzünde uğruna savaşılmadan elde edilmiş tek hak da budur. Tecavüzcüler, ellerinde pankartlarla bu hakkı talep etmek için yürümemişler, dolayısıyla polis copu, asker tekmesi yememişlerdir. Bu hak talebi yüzünden hiç bir tecavüzcünün burnu bile kanamamıştır. Tam aksine, gizliden gizliye destek gören, toplumsal meşruiyeti olan bir haktır tecavüz hakkı. Türkiye Cumhuriyeti vatandaşı her erkek, yasaların da desteğiyle bu en doğal hakkını doya doya kullanabilir. Kullanmaktadır da.
Kanıt isteniyorsa, uzun alıntıdır ama haberi okuyun önce:
“Ortadoğu Teknik Üniversitesi (ODTÜ) öğrencisi İ.G. (25), 18 Mart akşamı bir öğrencisine özel ders verdikten sonra evine dönerken T.D. ve A.Y. tarafından zorla bir kamyonete bindirilerek Ayaş Yolu'na götürüldü. İki şüpheli burada İ.G.'ye tecavüz etti ve parasını da gasp etti. Saldırganların elinden kurtulmayı başaran İ.G. karakola başvurdu; savcılığa ve Ankara Adli Tıp Şube Başkanlığı'na sevk edildi. Adli Tıp İ.G.'de darp ve cebir izlerini tespit etti. Numune Hastanesi ruhsal sağlığı bozulmuştur raporu verdi. Vajinal muayenede erkeklerden birine ait sperm örneği bulundu. Ankara Üniversitesi ve Gazi Üniversitesi Psikiyatri Anabilim Dalı Başkanlıkları İ.G.'nin ruhsal durumunun bozulduğuna dair raporlar verdi. Olaydan bir gün sonra yakalanan şüpheliler tutuklanırken hakkında Sincan 1. Ağır Ceza Mahkemesi'nde dava açıldı. Mahkeme, 10 Ağustos'taki ilk duruşmada, üniversite hastanelerinin raporlarını kabul etmeyerek İ.G.'nin İstanbul Adli Tıp Kurumu'na sevkine karar verdi. İ.G.'nin avukatları ise yoğunluk nedeniyle İstanbul Adli Tıp Kurumu'na giden bir dosyanın iki yıldan önce gelmeyeceğini belirtti; Devlet Denetleme Kurulu'nun bir raporu ve Adalet Bakanlığı Ceza İşleri Dairesi'nin üniversite hastanelerinden rapor alınabileceği yönünde genelgesi bulunduğunu hatırlatarak karara itiraz etti. Avukatlar, üniversite hastanelerinden alınmış raporların geçerli sayılmasını, mecbur kalınırsa İ.G.'nin Ankara Üniversitesi Adli Tıp Enstitüsü'ne gönderilmesini talep etti. Ancak mahkeme başkanı, Adli Tıp Kurumu'ndan rapor alınmazsa Yargıtay 5. Ceza Dairesi'nin kararı bozacağını belirterek bu talebi reddetti. İkinci duruşmada dosya İstanbul Adli Tıp Kurumu'na gönderildi. Üçüncü duruşmada ise mahkeme heyeti, İstanbul Adli Tıp Kurumu'ndan rapor gelmesinin uzun süreceği gerekçesi ve "masumiyet karinesi" gereğince sanıkları tahliye etti”.
Mahkemenin, “tecavüz hakkını” kullanan bu iki erkeği korumak için ne kadar titizlikle çalıştığı ortada. Türk hukukunun, bir erkek hukuku olduğu konusunda herhalde bir kuşkumuz kalmamıştır artık. Nihayetinde bu hukuk, bir sapık tarafından görüp görülebilecek en korkunç biçimde, yani başı kesilerek öldürülen Münevver Karabulut’un ailesini, “kızlarına sahip çıksalardı” diye suçlayan bir emniyet müdürü ile buna benzer laflar eden bir başbakanın “hukuku”dur. Mahkemenin bu kararı, varolduğu söylenen şu meşhur “kamu vicdanı”na da gayet uygundur. Çünkü, başörtüsü mağduru genç kızlara verilen desteğin çeyreği bile, tecavüz kurbanı kadınlara verilmemektedir. Bu da “ahlaklı, dindar” toplumumuzun kodlarına gayet uygundur. Tecavüz konusundaki, herkesi memnun ettiği anlaşılan “sessizlik”, kurbanın da tecavüzü hak etmiş olabileceği inancından kaynaklanmaktadır çünkü. Kod dediğim bu.
Yeri gelmişken belirteyim; “tecavüzü engelleyemiyorsan, zevk al” denilerek kahkahalar eşliğinde dile getirilen, tecavüz gibi bir insanlık suçunu son derece sıradanlaştıran bu aşşağılık cümle, çok şaşırtıcıdır, büyük felsefeci Montaigne’e aittir. Başka kelimelerle, bambaşka amaçlarla bu talihsiz cümleyi kuran bu filozoftan haberi bile olmayan tecavüzcü erkeğin, kadın sözkonu oldu mu, kendi “felsefe” sistemini kurabilmesi çok şaşırtıcıdır. “Kuyruk sallamasa dişi köpeğe kimse gitmez”, bu “felsefe” sisteminin ana ilkesidir. Gelinliğiyle çıktığı dünya turunda, sadece Türkiye’de tecavüze uğrayıp öldürülen İtalyan sanatçı Pippa Bacca ile gelinliği, kendisine sallanan “kuyruk” sanarak bu masum kadını öldüren manyağı hatırlatırım. “Ya benim olacaksın ya toprağın” dan, “seni ellerin olasın diye mi sevdim”e kadar gayet şairane bir ruhu da vardır tecavüzcü erkeğin, ki şu zırvalamalarındaki iç yakan “haklılığı” içten içe desteklemeyen çok az erkek vardır bizim memlekette. Başkalarının kızı, kızkardeşi, eşi olması koşuluyla tecavüz edilmeyecek hiç bir kadın yoktur ülkemizde. Yeğenlerine, yengelerine, hatta kızkardeşlerine tecavüz edenlerin olduğunu da hatırlatarak belirtiyorum, genelde namusu ya da ahlakı sadece “sülalesi” için koruyucu kalkan olarak gören, ama önüne gelen başka kadınlara saldıran bir toplum bireyiyle karşı karşıyayız. Türk hukuku işte bu bireyi korumaktadır. Çünkü, cinsinden ötürü hem günahkar hem de günaha davetiye çıkaran bir “mahluk” olarak kadınlar karşısında, mutlaka “anlayış” gösterilmesi gereken bir erkek tapınması var. Bir tecavüz davasında kadınlar için “kadının sırtından sopayı, karnından sıpayı eksik etmeyeceksin” diyen hakimi de bir hatırlayın bakalım.
Hukuk tekniği açısından belki davanın böyle sonuçlanması gerektiği düşünülebilir. Ancak haberde dikkat çeken şey, tecavüze uğrayan talihsiz genç kızda, saldırgan alçakların spermlerinin bulunduğudur. Bunu bile yeterli görmeyen bir hukukumuz var, ne yazık. Tecavüze uğrayanın ruh sağlığının bozulmadığını onca kanıta rağmen iddia eden, kararını bu iddiaya dayanarak veren bu vicdansız hukuk ülkemizin kadınlarına hayatı yaşanmaz hale getirmiştir. İlk de değildir bu.
Davayı başından beri izleyen bir arkadaşımın bana ilettiği notlar arasında bakın neler var:
“Mağdur ciddi tehlike altında, çünkü tecavüzcülerin aileleri sürekli tehdit ediyormuş onu. Tecavüzcülerin akrabaları tam takım hazır bulunuyormuş mahkemede. ‘Oğlumuz yaptı bir hata işte’ diyorlarmış. Tecavüzcülerin avukatı bir kadın. Mahkeme hakimi de kadın. Tecavüzcülerin avukatı tecavüze uğrayan kıza, ‘yaaa gördün mü nasıl serbest kaldılar’ dercesine bir bakış da atmış üstelik”.
Hukuk, Türkiye’de varlığını, toplumun geri kalmış yanlarını okşayarak (ya da bu davada görüldüğü gibi tek bir cinse, erkeğe, toplumun genelinin baktığı gibi bakarak) koruyor. Bu artık anlaşılmış olmalıdır. “Masumiyet Karinesi” gibi yararlı bir kuralı, tecavüzcü oldukları ailelerince de, “bir hata yapmışlar” cümleleriyle kabul edilmiş bu sapıkların lehine kullanan garip bir hukuktur bu. Hukukun, sapıkların işine yarayacak teknik ayrıntılarına vakıf, ama kadınlık bilincinden yoksun o kadın avukatı kendi cinsinin düşmanı haline getiren erkek egemen toplumun hukuku olsa olsa böyle olur haliyle. Avukatlığında sınıfı geçmiş, kadınlığında sınıfta kalmış o kadın(!) avukatın, tecavüzcülerin serbest bırakılmasından duyduğu zevk daha çok kahretmiştir tecavüz kurbanı o genç kızı, kuşkusuz. Asla başına gelmesin ama, aynı “hukuk tekniği”nin, kendisi de tecavüze uğradığında bu kadın avukat için uygulanmayacağının garantisi yoktur ülkemizde. Hiç mi bilemez bunu?
“Kadının sırtından sopayı, karnından sıpayı eksik etmeyeceksin” diyen hukukçuyu tek kişi sanananlar varsa, bunların tekil falan değil, kadın düşmanı kocaman bir güruh olduğunu anlamışlardır herhalde. Bunlar sürü halinde yaşıyorlar işte, görmüyor musunuz? Tecavüzcülerin serbest kalmasından duyduğu mutluluğu, bakışlarıyla tecavüze uğrayan kurbana gösteren kadın avukat, çoğu erkek meslektaşınca sırtından sopa eksik edilmemesi gereken kadınlardan biri olduğunu fark edemeyecek kadar kendinden geçmiş, bakar mısınız.
Kararı protesto eden avukatlar, cübbelerini çıkarıp duruşma salonunu terk etmişler. Protesto gerekçelerinin tutanaklara geçirilmesini isteyen avukatlar, kararın hem Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi'ne (AİHS) hem de Kadınlara Karşı Her Türlü Ayrımcılığın Önlenmesi Sözleşmesi'ne (CEDAW) aykırı olduğunu belirtiyorlar; Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi ile (AİHM) CEDAW Komitesi'ne başvurmaya hazırlanıyorlarmış.
Tüm kalbimle destekliyorum.
Tecavüzcü alçakların yanındaki bu tür hukukçuların, “sırtından sopayı” demiyorum elbette ama “ağzından tıpayı” eksik etmeyeceksin. Uğursuz ağızlarını açtıklarında en çok kadınlar yaralanıyorlar çünkü.
Yine de kadınlar bilir işin doğrusunu. Tıpayı o tür hukukçuların neresine tıkayacaklarına kendileri karar versinler.
Yeter ki karar versinler.
 
Koşmaya yeni başlamıştı adımlarım
Düştüm,
Bebeğim bir yana,
Gülüşlerim bir yana.
Anneme baktım,
Yoktu!
Başımda yabancı bir adam
Küçücük göğsümde kocaman elleri
Sakalları deldi geçti
pespembe tenimi.
Anne, anneeeeeeee. ...
Bir oyun sandım
Elleri kara kara ’öcü’ amcalarmış
Bir emzik düğümünde
yarıldı bedenim
Altımı ıslattım sandım
Kan kaybında Boğuldu insanlık!
Bebektim
Çocuk olacaktım
Abla olacaktım
Altımdaki bez çıkmadan,
Kadın oldum bir buçuk yaşında...
ADAM OLDUMU o amca bedenimde ???
Öğretin bana; kendi suyumu kendim alamazken
Nasıl sulayacağım bedenimde ölen çiçeği!!!
Ben kadın olmak istemedim
Ben dünyaya da gelmek
istememiştim ki!

Anneeeee... babaaaaa....

Işığı açın!

Uzanamıyorum


UTANDIRAN ÖNERİ!!!!

Evlenme yaşı 14’e çekilsin... Reşit olmayana tecavüzde şikayet koşulu olan
15 yaş sınırı 14’e indirilsin...

Adalet Bakanlığı’nda önceki gün bir toplantı yapıldı. Toplantıda çok tartışılacak öneriler geldi. Ancak, duyanın kanını donduran asıl çarpıcı öneri, kız çocuklarımızla ilgili. Öneri şöyle:

Öneri yasalaşırsa, 14 yaşındaki kızlar evlendirilebilecek, 14 yaşındaki kız çocuğuna tecavüzde işlenen suç "şikayete bağlı" hale gelecek. Bu önerinin gerekçesi de çok ilginç: Türkiye’de cinsel ilişki yaşı 14’e düştü... Bitti mi? Bitmedi... Biri 14 yaşındaki kız çocuğuna tecavüz edip, "Evleneceğim" derse suçu silinecek! Bu duruma ise şu anda en yakın örnek, küçük kıza cinsel istismardan yargılanan ve halen cezaevinde bulunan yazar Hüseyin Üzmez...

Adalet Bakanlığı’nda 9-10 Ekim’de yapılan toplantılara katılan Ankara Barosu temsilcisi Türkay Asma, değişiklik önerilerine karşı çıkarken, CHP İzmir Milletvekili Canan Arıtman da değişikliklere direneceklerini söyledi.

Çok şükür ki bu yasa tasarısı çok tepki gördüğü için geri çekildi.

UMARIM BU UTANÇ YAŞANMAZ BU YASA TEKRAR ÖNÜMÜZE ÇIKARILARAK !!!

Bir düşünelim çıksaydı bu yasa tasarısı ne olurdu.?

Arkadaslariyla daha oyun oynayacak yasta olan cocuk,
14 yaşında evlendirilir mi ?

Biri 14 yaşındaki kız çocuğuna tecavüz edip, "Evleneceğim" derse suçu silinecek!!!

Bu teklifi her kim verdi ise,

kendi 14 yaşındaki kızını koskoca adamın koynuna verir mi?

Tecavüzcüğle para karşılığı anlaşma yapan aileleri de çok gördük,

düşünün bir çocuk koca bir adamın tecavüzüne uğruyor ve onunla evlendiriliyor.Yukarıda yazdığım şiirsel acı anlatım ne kadar içimizi acıtıyor....

Aile kurumu çok önemlidir ve orada yetişecek çocuklar,bir çocuğun alacağı bir yara ömür boyu izleri silinmiyecek ve çok sağlıksız bir aile yapısı olacaktır.....

Her birey gibi küçücük çocuklarında hakları yasalarca korunmalı ama bu çıkarılmak istenen yasa tasarısıyla değil.Bir an düşünün lütfen hepimizin çocuğumuzun başına böyle bir durum gelse diye ,ne kadar tüyler ürpertici geliyor değilmi?.....


Saygılarımla Gülay

Biraz kopya çektim sizin paylaşımınızı okuduktan sonra tesadüfen bu yazı dikkatimi çekti ve hemen eklemek istedim...

Dünya insanlık ayıpları içinde cayır, cayır yanıyor...
 
yazı gercekliğe atılmış tokat derim


devlet, hukuk, din, toplum etik ve ergi hepsi feodal, erkek egemen normlardan örülü!
Ne kadar dogru soylemissin, her duydugumuzda unuttugumuz o gercegin tekrar tekrar yuzumuze vuran tokadi.

Turkiye’de kadin haklari konusunda dogru durust adim atilmadikca, namus ve tore cinayetleri son bulmadikca, tecavuzculerin desteklenmesi son bulmadikca, engelliler konusunda ne yapilirsa yapilsin engelsiz bir ulkede yasadigimizi kabul etmeyecegim. Hatta engelli Turkiye’nin birinci siradaki sorununun bu oldugunu dusunuyorum. Cunku kadina asagidaki uygulamalari reva goren zihniyetin hakim oldugu bir ulkede “insan haklari” ve cagdaslik adina adim atilabilecegi, cozum uretilebilecegine inanmiyorum.


Kucucuk kizlara, "etegin aciliyor, dikkat et, guzel otur" denirken, oglanlara sunnet dugunleri yapildigi surece bu sorunlar asla son bulmayacak.
 
Fatmagülün sucu ne ? neden bu kadar cok reyting rekorları kırıyor dersiniz veya 12-13 yaşındaki cocuklar sokakta herkezin önünde öpüşmesi demekki cevrelerde doğal karşılanıyor.Siz biliyormusunuz bir bayana bir erkek tecavüz ediyor mahkemelik oluyorlar erkeğin erken boşalması sucunun azalmasına neden sebeb gösteriliyor, burada eğer kız erkek suçlu aramayalım ,kızlar, bacımız, anamız, yakınımız ucu herkeze dokanır.
 
bunu da sozde islam dinine yıkmak epey kolay. kız avret yerlerini ortmediginden erkegi tahrik etmiştir, olay bitti..
 
[FONT=Arial][SIZE=2]Ancak okuduğum bu yazının bir film seneryosundan alıntı olduğuna inanmak istiyorum. Gerçek olmaması gerek, böyle bir şey olamaz, diyesi geliyor insanın. Malesef ülkenin birçok yerinde kokuşmuşluğun diz boyu olduğunu biliyoruz ama hiç kimsede mi onur kalmamış. Bu olay her hangi bir taşra kentinde değil, ülkenin başkentinde geçiyor. Ankara'da güvenirliği bilim çevrelerince kabul görmüş onca üniversite hastanesi varken, niye İstanbul Adli Tıp. Bence bu kurumların bile ses çıkartmaları gerekir bu saçma sapan karara.

[/SIZE][/FONT][FONT=Arial]fakat, böylesi haberlere şaşırmamak lazım. şeriatın kendisi değill ama kültürü yerleştirilmeye çalışılmaktadır. bizler uyanık olmalı ve bu tür haberleri takip etmeliyiz. çünkü böyle bir yasa çıktığında, en çok engelli bayanlar istismar edilecektir. sevgiyle kalın.[/FONT]
 
[FONT=Symbol] [/FONT][FONT=Calibri]Tecavüzün çözümü kısırlaştırma öyle mi? ve valide utanmadan bunu destekliyor, yazıklar olsun...[/FONT]
[FONT=Calibri]http://www.kocaeligazetesi.com.tr/...iler-ksrlatrlsnq[/FONT]


Abbas ÇAKAR / SABAH
[FONT=Symbol]· [/FONT]11.12.2010
Kocaeli Sosyal Hizmetler Kurulu'nun toplantısında diş hekimi Sevil Çağlar, tecavüze uğrayan engelli kızların kısırlaştırılmasını istedi, iki kadın üye destek verdi. Hukuki durum araştırılacak



"Köpekleri salıp, taşları bağlama" deyimiyle birebir örtüşen bir tartışma patlak verdi.Kocaeli Sosyal Hizmetler Kurulu'nun kadın üyesi Sevil Çağlar, "Tecavüze uğrayan zihinsel engelli kızlar kısırlaştırılsın" dedi. Kurulun diğer iki kadın üyesi de, destek verdi. Uzmanlar ise önerinin, Naziler'in ari ırk yaratma çabasını çağrıştırdığını belirterek; "Bu sistem, tecavüzcüye cesaret verir" dedi.


VALİ: "KORUYAMIYORUZ"
Tartışmanın fitili, Kocaeli Sosyal Hizmetler Kurulu'nun toplantısında ateşlendi. Vali
Ercan Topaca başkanlığında yapılan toplantıda konuşan diş hekimi Sevil Çağlar, "Maalesef zihinsel engelli kızlarımız tecavüze uğruyor ve çocuk dünyaya getiriyor. Bu, benim mahallemde bile yaşandı. Erkekler zihinsel engelli kıza inşaatta tecavüz ediyor. Kız hamile kalıyor ama bazı yollarla düşük yapmaya zorlanıyor. Çocuk doğsa bile bakma güçleri yok. Dünyada, bu durumdaki kızları kısırlaştırma tartışmaları var. Üniversitelerde kurulacak etik kurullar kısırlaştırma konusunu ele almalı" dedi. Kocaeli Üniversitesi Rektör Yardımcısı Sevim Gökalp de "Zihinsel engelli bir kız, doğuracağı çocuğun sorumluluğunu alamaz. Sadece üniversitemizde değil, şu an devlet hastanelerinde de etik kurullar var. Karar oradan alınabilir" yorumunu yaptı. Vali Topaca ise, "Toplumda bu tür eğilimleri ortadan kaldırmak gerekiyor. Cezalar ağırlaştırılmalı. Doğru olan kızlarımızı korumak, kollamak fakat koruyamıyoruz. Kızlarımızı koruma amaçlı bir düşünce bu. Ancak, mahkeme kararı ile olmalıdır" dedi. Kurul üyeleri arasında yer alan kadın avukat Serpil Özok da, "Zihinsel engelli bir kızın evlilik yapmasına izin varken, kısırlaştırılması konusunda izin olmaması çelişkili bir durum" diye konuştu. Vali Topaca, kadın avukatın hukuki boyutu araştırmasını ve konunun bir sonraki toplantıda tekrar tartışılmasını istedi. Tartışmanın büyümesi üzerine, toplantıda yaşananları tekrar sorduğumuz Vali Ercan Topaca, "Evet, toplantıda böyle bir konuşma geçti. Ancak toplumdaki bireylerin sağlık ve güvenliğini düşünmek devletin görevidir. Zihinsel engelli kızların kısırlaştırılması gibi bir şey düşünülemez" dedi.

Yazılanları kabul etmedi

[SIZE=3][FONT=Calibri]
i_safe.gif
[/FONT][/SIZE]
[FONT=Symbol]· [/FONT]
[FONT=Symbol]· [/FONT]11.12.2010
Diş Hekimi Sevil Çağlar'ın sözleri, bir yerel gazetede de yayımlandı. Haberi yalanlayan Çağlar, "Gerçekleştirilmek istenen proje farklı bir şekilde sunulmuş. Ben orada onu kastetmedim. Yazılanları kabul etmiyorum. Tekzip yazıyorum. Avukatım veya ben gerekli açıklamayı yapacağız" dedi. Kurul üyesi Serpil Özok da, "Toplantıda diş hekimi arkadaş öneri getirmekten çok soru sordu. Fakat yanlış anlaşıldı" diye konuştu.




Uzmanlar ne dedi?


"BU BİR ASİMİLASYONDUR"
i_safe.gif
İst. Tıp Fak. Kadın Hastalıkları ve Doğum Anabilim Dalı öğretim üyesi Prof. Dr. Engin Akhan: Bu sadece, tecavüzü kolaylaştırıcı bir faktör olacaktır. Engelli kızların bu şekilde kısırlaştırılması anlamsız bir durumdur. Böyle bir asimilasyon uygulanması korkunç bir fikirdir. Bu kızların anayasal hakları var; devlet tarafından korunmaları gerekmektedir. Dolayısıyla devletin güvencesinde olan bir kızı "Ben koruyamıyorum, kısırlaştıralım" demek başlı başına ciddi bir problemdir. Kısırlaştırma, tecavüzü engellemeyecektir. Çünkü tecavüzün bir çok şekli şemali vardır, her tecavüz doğumla sonuçlanmaz. 6 aylık bebeklerin bile taciz edildiğini gördüğümüz bir ortamda, bu karar tecavüzcülere cesaret verici olacaktır. Ayrıca zihinsel engelli çocuklarımızın büyük bir bölümü doğum esnasında ya da doğum sonrası geçirdikleri bir sendrom sonucu engelli oldukları için kendileri gibi engelli bir çocuk dünyaya getirme ihtimalleri düşüktür. Genetik olarak geçiş yoktur. Zaten böyle bir kaygı taşıyor olmak bile bu kararı haklı çıkarmaz.

"ARİ IRK YARATMA MANTIĞI"
i_safe.gif
Avukat-Feminist aktivist Hülya Gülbahar: Gerek bürokratik kadroların, gerek belediyelerin sokakta yaşayan kadınlar, engelli kadınlar, alkolik kadınlar, ağır psikolojik sorunları olan kadınlar gibi kategoriler söz konusu olduğunda, çözüm yöntemi olarak bu kadınların kısırlaştırılmasını gündeme getirmesini; doğrudan doğruya ari ırk, ari nesiller yaratmaya yönelik faşizan politika önerileri olarak değerlendiriyorum. Geçtiğimiz yıllarda da yanılmıyorsam Antalya'da sokaktaki kadınlar için belediye yetkilileri aynı öneriyi sunmuşlardı. Toplumun dezavantajlı sayılacak kadın kesimlerine yönelik bu tür uygulamaları önermek, bu kadınlara bir kez daha şiddet uygulamak demektir. Bu önerinin gerçekleşmesi değil telaffuz edilmesi bile, bu kesimlere karşı açıkça sosyal bir ayrımcılık ve dışlama kampanyası yapmaktır. Herhangi bir kamu görevinde olup böyle bir öneriyi çözüm olarak telaffuz eden herkesin derhal görevinden alınması gerekir.

"ÖNERİ UTANÇ VERİCİ"
i_safe.gif
Özürlüler Vakfı Sorumlusu Duygu Altın: Öneriyi kınıyoruz. Bu kadar ciddi bir meseleye sosyal hizmetler kurumunun bu kadar sığ bir çözüm önerisinde bulunması çok trajiktir. Zihinsel engelli kızlarımıza yapılan tecavüzler için ülkemizde ne yazık ki caydırıcı cezalar bulunmamaktadır. AB süreci içinde bulunan Türkiye'de konunun çözümü için bu tarz uygulamalar önerilmesi utanç vericidir. Bir hukuk devleti olan ülkemizde, bu tür olaylar yaşandığında sosyal hizmetlerin ve özel yurtların kızlarımıza sahip çıkması gerekiyor. Kanunlarda öngörülen cezalar da ağırlaştırılmalı.

ÖNLEMEZ, ÜSTÜ ÖRTÜLÜR
i_safe.gif
İstanbul Tabip Odası Başkanı Prof. Dr. Mustafa Taner Gören: Hem hekim, hem de Tabip Odası Başkanı kimliğimle söyleyebilirim: Bu, insani bir fikir değil. Çünkü önemli olan bu insanlara tecavüz edilmesinin önlenmesidir. Bu tecavüzü önlemek değil tecavüzün üstünü örtmektir. Engelli bir kızın tecavüze uğraması konusu ele alınırken, çözüm önerisi bu değildir.

ONLAR KISIRLAŞTIRILSIN
i_safe.gif
SABAH yazarı- Engelli Hakları Derneği Başkanı Cemalettin Gürsoy: Engelli vatandaşlarımız sağlıklı kişilere göre hayata 3-0 mağlup başlıyor. Bu dejavantaja rağmen zoru başarıp hayata tutunmayı başarıyor. Toplum tarafından 'deli' tabir edilen zihinsel engelliler kimsenin malına, canına göz dikmiyor. Kimseye tecavüz de etmiyor. Ne acıdır ki kendini akıllı gören, gözü dönmüş, uçkuruna sahip olamayan kişiler zihinsel engelli kızlarımıza, kadınlarımıza tecavüz ediyor. Erkek çocuklarımıza da... Savunmasız kişileri maalesef devlet de koruyamıyor. Tecavüze uğrayan kızlarımızı kısırlaştırmayı önermek, ayıbın ve vurdumduymazlığın daniskası. Kısırlaştırmanın manası şu: Kısırlaştırılam ki, daha çok tecavüze uğrasın. Bence, tecavüze uğrayanlar değil, tecavüz eden erkekler kısırlaştırılsın. Bu da yetmez başka canlar yanmaması için bu sapıkların ameliyat edilerekzararsız hale getirilmesi şart. Bakın bakalım, savunmasız özürlülere tecavüz nasıl kesiliyor!
 
[FONT=Comic Sans MS]Bir erkek olarak böylesi bir hakkım oldugunu yeni ögrendim... [FONT=Times New Roman]:)[/FONT][/FONT]
-----------------------------------------------------------------------------------------------------------------------

Abd'nin Calıfornıa Eyaletinde Tecavüzcülere "kimyasal Hadım" Cezası Veriliyor


Tecavüzcüye Amerikan "şeriat"ı

Başta ABD olmak üzere Batılı ülkelerde, özellikle çocuklara yönelik tecavüze karşı yeni çözümler aranıyor. Bir grup hukukçu ve devlet adamı yeni yasalarla "ağır cinsel suçlar"ın cezasını arttırmaya, daha caydırıcı önlemler almaya çalışıyor: Tecavüzcüyü hadım etmek gibi! Şeriat kurallarını anımsatan bu ceza, Batı'da daha "medeni"ce uygulanıyor; hadım işlemi kimyasal yollarla yapılıyor. ABD'nin California eyaletinde, 1 Ocak 1997'den itibaren "kimyasal hadım" cezası yürürlüğe kondu. Benzer bir kanun Danimarka'da da çıkmak üzere...
Geçen ağustos ayında, Belçika gibi "kendi halinde" ve refah seviyesi yüksek bir Avrupa ülkesinde ortaya çıkan sübyancı çetesi hukukçular arasında "ceza" tartışmalarını alevlendirdi. Hatırlayacaksınız, tecavüz ve işkenceyle dört küçük kız çocuğunun ölümüne neden olan Marc Dutroux'nun başında bulunduğu sübyancı çetesi, yalnız Belçika'da değil tüm dünyada infial yaratmıştı. Time dergisi, Susurluk'u da saydığı yılın skandalları listesinde Belçika'daki olayları birinci sıraya yerleştirmişti. Olay üzerine Batı'da büyüyen tartışmalar, bu tür ağır cinsel suçlar işleyenlere verilen cezanın adil olmadığı üzerinde yoğunlaştı. Özellikle çocuk tecavüzlerine karşı, daha ağır, daha caydırıcı cezalar aranmaya başlandı; tecavüzcüyü hadım etmek gibi!
İran'da uygulanan şeriat kurallarını anımsatan bu cezalandırma biçimi, şimdi "medeni" ülkelerde resmen yasallaşıyor. En hızlı davranan ülke, ABD oldu. California eyaletinde, 1 Ocak 1997'den itibaren bu yeni uygulamaya resmen başlandı. Hadımla ilgili yasa tasarısına "evet" diyen ilk Avrupa ülkesi ise Danimarka. Almanya ve Fransa'da konu henüz tartışma aşamasında.

Hadım işlemi, "medeni" ülkelere yakışır tarzda, kimyasal yöntemlerle yapılıyor. Suçluya belli miktarlarda hormon enjekte edilerek cinsel arzularının bastırılması hedefleniyor. Ancak sonuç aynı: İşlevsiz bir organ. Batı kanunları, yine de şeriat kurallarından daha "yumuşak." Enjeksiyonlar haftalık olarak yapılıyor ve "geriye dönüş" mümkün. Uygulama aşamasında ülkeler arasında farklılıklar olsa da, temelde amaç aynı: Ağır cinsel suç işleyenlerin, salıverildikten sonra tekrar aynı suçu işlemesini engellemek.



Ya penis ya özgürlük!
Danimarka parlamentosunu bu yasayı çıkarmaya iten en büyük etken, hem ülkelerinde hem de Avrupa'da tecavüz olaylarının artması. 1995 yılında 440 "ağır" tecavüz vakası görülen ülkede, afişe olma veya tekrar tecavüze uğrama korkusuyla polise gitmeyen binlerce kadın ve çocuğun olduğu iddia ediliyor.
Yasa tasarısını hazırlayan Danimarka Adalet Bakanı Bijoern Westh, parlamentoda çoğunluğu ikna etmeyi başarmış. Adalet Bakanlığı Daire Başkanı Jens Kruse Mikkelsen ise "kimyasal hadım"ın yeni olmadığını anlatıyor: "Kimyasal yolla hadım etme yöntemi, bir ceza olarak değil ama psikolojik tedavinin parçası olarak bizde 1989'dan beri uygulanıyor. Şimdiki yasa tasarısı, cezaların çerçevesini daha belirgin kılıyor. Cinsel suçlarda hapis cezalarının süresi belirsizdi, bu kriteri sağlamlaştırmamız şart oldu. Yasayla birlikte hapisten erken çıkma ve erken tedavi olma şansı var."

Mikkelsen, adi suçlulara değil, topluma zarar vereceğine hükmedilen suçlulara "hadım" seçimini sunduklarını da özellikle vurguluyor: "Eğer birden fazla cinsel suç işlendiyse, psikiyatristin de görüşü alınıyor ve ancak 'Topluma zararlıdır' hükmü verildiği durumlarda kimyasal hadım söz konusu oluyor. Bu, tamamen sanığın arzusuna bağlı; reddetme hakkı var. Bu nedenle İnsan Hakları'ndan bizi kınayan olmadı. Dolaylı yoldan baskı içerse de, bu bir seçimdir, zorlama değil."

"Modern hadım" yöntemini uygulayan ve "hasta"ları denetleyen Hersted Vestea Hastanesi Psikiyatri Klinik Şefi Dr. Heidi Henssen, Danimarka'da bu yöntemle 30'a yakın "ağır" suçluyu tedavi ettiklerini söylüyor: "Yedi yılda yaklaşık 30 kişi bu yolla hadım edildi. Bunlardan hiçbiri tedaviden sonra ciddi bir suç işlemedi. Ancak tedaviyi kendi rızasıyla yarım bırakan biri, tekrar aynı minvalde bir suç işledi. Biz, hiç tanımadığı bir kurban seçip şiddet uygulayan, hatta öldüren kişileri hadım ediyoruz. Ama, tedavi görecek kişinin gerçekten bunu istemesi gerek."



ABD daha insafsız
ABD'deki tartışmalar ise daha şiddetli. Çünkü California'da kabul edilen yasaya göre aynı ağır cinsel suçu iki kez işleyen sanığa, seçim hakkı tanınmadan kimyasal hadım uygulanıyor. Yani Danimarka'daki gibi gönüllülük söz konusu değil. Suçluya tanınan tek hak, kimyasal hadım yerine ameliyatla hadım edilmeyi seçebilmesi. Yani geri dönüşü olmayan bir yol, alternatif olarak sunuluyor.
Amerikan Sivil Haklar Birliği, hormonal "tedavinin" işe yarayacağının kanıtlanmadığını öne sürerek bu yasaya karşı çıkıyor. Bazı bilimadamlarına göre, kadınlarda doğum kontrolü için kullanılan hormonların kimyasal hadım yönteminde erkeklere enjekte edilmesi, ters etki yapıyor: Yüksek tansiyon, böbrek yetmezliği ve kadınsılaşma gibi. Ayrıca cinsel güdünün bastırılmasının şiddet güdüsüne etki etmeyeceği de iddialar arasında.


"İslam'da bile yok"
Bu uygulama ve tartışmaları Türkiye'ye taşıyarak hukukçulara, bu konuda ne düşündüklerini sorduk. Avukat Ergin Cinmen, Danimarka'da çıkarılacak yasayı şöyle yorumluyor: "Avrupa'da, hele hele Danimarka gibi bütün insanlık normlarını benimsemiş bir ülkede böyle bir cezanın yer alması mümkün değil. Ancak sözü edilen uygulama ceza amaçlı değil, tedavi amaçlı olabilir. Yine de ne olursa olsun, bedene ceza verilmez."
İstanbul Üniversitesi Hukuk Fakültesi öğretim üyesi Prof. Dr. Hüseyin Hatemi ise "hadım etme" cezasının İslam hukukunda "bile" olmadığını söylüyor: "Klasik İslam hukukunun sünni kesiminde, tecavüz suçunun Kuran'ı Kerim'de veya sünnette belirlenmiş bir cezası yoktur. Buna göre, tecavüz suçunun cezası mağdur kadın için tazminat almak ve sonra da hukuk devletine uygun bir cezayla suçluyu cezalandırmaktır. Ne var ki, İran'daki ceza mevzuatında tecavüz suçları için bazı şartlarda ölüm cezası veriliyor." Batı'da uygulanması düşünülen hadım işleminin bir ceza değil, toplumun korunması yönünde bir tedbir olduğunu söyleyen Hatemi, "Bu uygulama hukuk devletiyle bağdaşmaz. Mutlaka kötüye kullanılır, kötüye kullanılmasa bile insanlık onuruna yakışmaz. Tecavüz eden akıl hastası ise bir akıl hastanesine alınarak toplum korunmalıdır. Değilse toplumdan uzaklaştırılmalı, ıslah olduğu anlaşılmadıkça serbest bırakılmamalıdır. Ayrıca İslam'da tecavüze ölüm cezası da yer almaz" diyor.

Kimyasal hadımın yalnızca özel durumlarda yani suçun tekrarlandığı, tecavüzün kendini savunamayacak bir çocuğa yapıldığı veya öldürmeyle sonuçlandığı vakalarda uygulandığı düşünülünce bir ikilem çıkıyor ortaya: Suçun cezası hadım mı olmalı yoksa suçlu, hapis cezası uzatılarak tamamen toplumdan tecrit mi edilmeli?

Bu sorular Batı'da ciddi olarak tartışılıyor, karara bağlanıyor. Ya bizde?



YEŞİM ERGİN - MEHVEŞ EVİN



"KİMYASAL HADIM" NASIL YAPILIYOR?
Kimyasal hadımda birtakım hormonlar, hadım edilecek erkeğe kolundan periyodik olarak enjekte ediliyor ve bu yolla, süreç içerisinde cinsel dürtüleri giderek azaltılıyor. Bu hormon bileşimlerinden biri, Depo Provera. Doktorlar, kadınlar tarafından da kullanılan hormonal bir doğum kontrol yöntemi olan Depo Provera'nın erkeklere yan etkisi olacağını iddia ediyor. Özellikle yüksek tansiyonu olanlar için zararlı. Cyproterone Acetate adlı testesteron blokaj maddesinin ise kadınsılaşmaya neden olduğu ve karaciğerde problem yarattığı da iddialar arasında. Dr. Heidi Henssen'e, Danimarka'da kimyasal hadım amacıyla kullanılan hormonların yan etkilerini sorduğumuzda, şu cevabı veriyor: "Yan etkileri olduğu doğru. Ancak iki ayda bir yaptığımız kan tahlilleriyle bunu kontrol altında tutuyoruz. Burada daha çok tartışılan konu, tedaviyi bıraktıktan sonra ne olacağı." Henssen'in vurguladığı bir başka nokta ise, kimyasal hadımın kesin çözüm değil, yalnızca bir tedavi olduğu.





DÜNYADA TECAVÜZ VE HADIM
* Kimyasal yolla hadım, ilk olarak ABD'nin California eyaletinde yasallaştı. 30 ağustosta senato tarafından kabul edilen yasa, sıkı bir Cumhuriyetçi olarak tanınan Bill Hoge tarafından önerildi ve büyük çoğunlukla kabul edildi. Yasa 1 Ocak 1997'den itibaren yürürlüğe girdi. Hadım işleminin sanık başına devlete maliyeti ise 2 bin 380 dolar.

* FBI raporlarına göre, ABD'de her dört kız ve altı erkek çocuktan biri cinsel tacize uğruyor. 20 tacizciden ancak biri ağır hapis cezasına çarptırılıyor. Salıverilenlerden yüzde 75'i aynı suçu tekrar işliyor.

* Almanya, kimyasal hadımı en hararetli tartışan ülkelerden. Geçen eylül ayında 7 yaşındaki bir kız çocuğunun tahliye edilen bir sanık tarafından tecavüz edilip öldürülmesi bu tartışmaları iyice kızıştırdı. Alman Adalet Bakanı Edzard Schmidt Jortzig, cinsel suçlar için daha caydırıcı cezalar verilmesinde ısrarlı. Alman Parlamentosu Başkanı Rita Süssmunth da bu gibi suçluların yargıdaki açıklardan yararlanmasına karşı önlemler koymak gerektiğine inanıyor.

* Hollanda'da Hıristiyan Demokrat bir milletvekili 2 eylülde kimyasal hadımı meclise önerdi. Avustralya'da da konu tartışılıyor.

* Filipinler'de kimyasal hadım, ölüm cezasına alternatif olarak sunuluyor. Aslında daha önceden "keserek" hadım yapılıyormuş ve geçen yıl kanun değiştirilerek biraz "yumuşatılmış." Kimyasal hadımı kabul eden senatörlerden San Buenaventura ise, Filipinler'deki şovenist erkekleri caydırıcak tek yöntemin "kesmek" olduğunu savunup, İncil'deki bir dizeye başvuruyor: "Sağ eliniz günah işliyorsa, onu kesin."
 
aslında hepimizin bildiklerini bir kez daha ıspatlamış oluyor bu mahkeme kararı.
bayanların acık sacık giyinmesi hafifletici denem mi olarak algılanmalı.nası bir izahtır aklım almıyor.
öyle ilerlersek dünyada ne hırsızlık ne cinayet nede gasp adam yaralama ne biliyim hiç bi suç ve suçlu kalmaz.sonuçta calan vitrinde görmüş begenmiş sahip olma hakkını kullanmıştır yada birileri birilerinin tavuguna kıştt demiştirde yaşama hakkını kaybetmiştir:(
birinin yanlışı digerinin daha büyük bir yanlış yapmasına ne neden olabilir nede görmezden gelinip hafif bişeymiş gibi lanse edilmesine...
insana-müslümana-adam olana yakışan kötülüge sürüklenme ihtimali olan yerden uzaklaşmak sabredip ıslahı için dua etmektir...
yoksa kendini hayatın akışına bırakıp aklanma cabası içerisine girmek degildir.
yada kadını her yerde tek suçlu görmek-götermek degildir!!!
(böyle rezil bir olayda bile kendimizi savunuyoruz buda başka bi ironik durum:( )
 
[FONT=Verdana][SIZE=2][FONT=Verdana]Değerli Arkadaşlar,[/FONT][/SIZE][/FONT]
[FONT=Verdana][SIZE=2][FONT=Verdana]Bu konu çok şiddetle karşılık bulmalıdır. Bugün hayat televizyonuna bir demeç verdim. Faşitlikten ve nazi almanyasından bir farkının olmadığı, vali’nin derhal halktan özür dileyerek bulunduğu makamı terk etmesini ve bakanlığın soruşturma başlatmasını istedim. Bu insan düşmanı kişi ve kişiler: yarın biz engellilere iş veremiyoruz, aş veremiyoruz hayata katılımlarını sağlayamıyoruz diyerek sabun yapalım bile derler.
[/FONT]
[/SIZE][/FONT]Bu nedir ya? Okumak bile istemedim bu ne demektir? Bunların kafa nasıl işliyor nasıl bir mantık bu, tecavüz edeni kısırlaştıracaklarına mağdura mı güçleri yetiyormuş. Bu ne iğrençliktir.
 
Selamün Aleyküm.
İlk önce tecavüzün kesinlikle karşısında olduğumu belirtmeliyim. Tecavüzcüyü sadece hadım edilmekten ziyade ağır hapis cezaları verilmeli bence. Belkide recm kararı bunlara uygulanmalı (Tabi recm bi islam emri olduğu için hemen biz şeriat devleti olmak istemiyoruz diceksiniz)
Bide tecavüzcü sapığı bu yola iten sebebleri göz önünde bulunalım. Tv deki programlara bakalım hemen her dizi, film, programda kadın vücudu bi obje olarak kullsnılıyor. Her programda yarı çıplak kadın var. Cinsellik ön planda. Sevişiyolar öpüşüyolar ilişkiye giriyolar. Bunu gizli ve ya açık bişekilde tv programlarında görüyoruz. Her şey mübah sanki. Bunları sadece yetişkinlerde izlemiyo çocuklar izliyor. Yada en hassas döneminde ergenlik çağında olan gençler izliyolar. Bu şekilde gençler gördükleri hayata özendiriliyolar. Bu olay sokağa ailemizin içinede bu şekilde giriyor. Sokaklarda öpüşen gençler, bi karı kocanın açıkca yapmadığı şeyleri açıkca yapıyolar. Bunlara da gayet normalmiş gibi bakılıyor ve bunu yapma diyenleri yerden yere vuruluyor aşağılanıyor. Kadınlar en albenili şekilde dışarı çıkılıyor, üzerine giydikleri elbise varmı yokmu belli değil her yerleri ortada. Bunu gören genç kızlar bende yapmak istiyor. Karşı çıkılırsa ben özgürüm kimse bana karışamaz diyor. Bunu çocukluktan beri bu şekilde gören ergenlik çağındaki bi erkek nasıl düşünür? Ergenlikten çıkıpta bu gördükleri şeye ulaşamayan erkek ne düşünür? Eğer sağlam bi karaktere sahip değilse zorla sahip olmaya karar veriyor.
Peki burda suç tvlere çıkıp soyunan kadınlarda mı? Yada sokaklarda öpüşen sevişen her haltı yiyen kadınlardamı? Yarı çıplak dolaşan kadınlardamı ? Tecavüzcüyü bu psikolojiye sokan kadınlarmı?
Hayır... bence değil. Kadınları bu duruma sokanlar. Kadınların aklına bu yaptıkları özgürlük buymuş gibi sokanlar. Kendi sapık arzularını kadın vücudunu açmak için uğraşanlar. Aydın geçinen aymazlar kendi arzuları için kadınlara çıplaklığı yada diğer iğrençlikleri özgürlükmüş modernizmmiş gibi gösterenler suçlu. Bu kişilerin niyetlerini bilmeyip destekleyenler suçlu. Bi genç kız ben saçımı açmıyorum deyince geri kafalı, örümcek kafalı yada gericilik diye aşağılayanlar suçlu. Tesettürlü bi kızı işe almayan, okula almayanlar suçlu. İslam dininin emirlerini çağımıza uygun değil diyenler suçlu. Kadını ençok koruyan islam emirlerine gericilik diyenler suçlu.....
Bunun gibi çok suçlu var gerisini siz getirin artık.
 
bir arkadaşla e-postamda tartısırken şunu yazdı, sözlerine katılıyorum:
[FONT=Arial]Ben şimdi şuna anlam veremedim. Ben bir kadınım, engelli bir kadınım. Kendilerini çok akıllı zanneden bu aklı kıtlar, beni kısırlaştırdıktan sonra, dileyen dilediği kadar ırzıma geçebilecek mi? Mantık bu mudur? Nasılsa hamile kalma olasılığı yok. Tecavvüze çözüm buysa, bu şekilde bir düşünce yapısının ürettiği çözümden böyle bir sonuç çıkmıyor mu ortaya? Aşağıdaki iletileri okuduğumda o kadar şaşırdım ve sinirlendim ki, söz konusu kimseler hakkında terbiye sınırını aşan varsayımlarda da bulunacağım ama bu grubun sakinleri böylesi kimseler yüzünden huzursuz edilmeyi hak etmiyorlar. [/FONT]
Herkese sevgiler, saygılar.

fikri arkadaşı da ayrıca kınıyorum, saçmalamış.


Utanç verici teklif - Milliyet.com.tr
 
Kadın der erkekler suçlu
Erkek der kadın tahrik etti (suçlu) al birisini vur ötekisini...
 
Üst Alt