Güncel İçerik

Merhabalar

Engelli haklarına dair tüm içerikten üye olmaksızın yararlanabilirsiniz.

Soru sormak veya üyelere özel forumlarlardan ve özelliklerden yararlanabilmek içinse sitemize üye olmalısınız.

Teksan İnovatif Medikal: Engelliler, Engelli Çocuklar, Hasta ve Yaşlılar için emsalsiz ürünler

[Köşe Yazım] Nihayet beklenen yağmurlar geldi

alperstein

Üye
Üyelik
5 Şub 2006
Konular
15
Mesajlar
183
Reaksiyonlar
0
Nihayet beklenen yağmurlar geldi

Bu sene alışılmadık bir kış yaşıyoruz.

Küresel ısınma üzerine kurulan felaket senaryoları giderek basında daha çok boy göstermeye başladı. 21.yy insanı olarak artık neyin doğru neyin yanlış olduğunu ayırt etmek giderek zorlaşıyor. Bilgi paylaşımı, iletişim olanaklarının giderek gelişmesiyle birlikte dünya küçülüyor adeta. Ancak yine de en büyük sorunumuz bireyselleşme ve güvensizleşme...

Kişisel bir paranoya mı yaşıyorum? Yoksa bilerek toplumsal paranoya için ortam mı hazırlanıyor?

Tüm bu felaket senaryoları bilimsel gerçekleri mi yansıtıyor?

Geçici atmosfer değişikliklerinden para kazanmak için kurulmuş bir tezgahın korku dolu çaresiz müşterileri mi oluşturuluyor?

4.5 küsur milyar yaşındaki dünyamızda, 10-15 yıl içinde gelişecek küresel bir felaketi öngörmek ne denli mantıklıdır?

Gerçekten dünyamızda 40-50 yıllık petrol kaynağı mı kalmıştır?

Gözlerimizin önünde ölen, öldürülen insanlar, gelecekler, sadece fosil yakıtı paylaşımı için girişilen savaşların kurbanları olabilir mi?

Bir yandan bir idiotun zeka seviyesine sahip olduğu, kendi ulusu tarafından dünyaya duyurulan bir insan, bir süper devletin gerçekten başkanı olabilir mi?

Dünya toplumları, binlerce yıldır aynı saçmalıkları, tekrar tekrar yapıyor olabilir mi? Bilgi birikimini bir sonraki nesile aktarabilen, dünyadaki tek canlı olan insan, neden "tarih tekerrürden ibarettir" sözünün tırnakları arasına hapsetmiştir kendisini?

Bir bebek sahibi olmak için en yüksek ve neredeyse kusursuz bir teknolojiyi geliştirebilen dünya insanı, öte yandan doğmayı başarabilmiş, her türlü çevresel ve sosyolojik koşula rağmen erişkin olmuş ya da bu yolda yaşamayı başarabilmiş bir insanı nasıl da kolayca öldürebiliyor?

Yine yağmurlar yağacak,
yine temizlenecek kara bulutlar,
yine güneş cömert ışıklarıyla aydınlatacak
minnacık ama kocaman gezegenlerini,
yine bir bebek herşeye rağmen
bir çığlık atıp karışacak dünya insanına
ve yine bir insan sessizce yolcu edilecek
minnacık gezegenin doğurgan toprağına...

En azından kızım için bu denli iyimser olmak istiyorum.
Başka nerede yaşayacak bebekler?


Alper Kaya
1 Şubat 2007
 
alperstein' Alıntı:
Gerçekten dünyamızda 40-50 yıllık petrol kaynağı mı kalmıştır?

Umarım öyledir. Zira yorgan gidince kavga bitecek.

Ve eğer yerine konacak enerji kaynağı bir başka maddenin doğal zenginliğine değil de soğuk füzyon, hidrojen enerjisi, anti-madde vs gibi teknolojik zeminde üretime bağlı yapay bir kaynak olursa dünyada yeni bir çağ başlayacak; savaşlar azalacak, birçok uygarlık çökecek, hatta mistik zeminde dengeler bozulup yeniden kurulacak.
İnsanın gücü sahip olduğu petrole değil de daha çok insanlığına ve zekasına bağlı olacak.
Kaynaklar insan için daha çok harcanacak.

Böyle bir gelecekten umutluyum. Biz göremeyeceğiz, belki çocuklarımız da göremeyecek ama şu anki çılgınlar daha önce dünyayı ortadan kaldırmazlarsa torunlarımız görecek gibi geliyor bana.

Yazı için teşekkürler. :)
 
Sevgili neptune ,
Yorum için teşekkürler...
Felaket tellallığı yapmak kolay. Asıl önemlisi çözün üretip umut tohumları atmak...
Sevgilerimle
 
Ooo Neptun sen buralarda mıydın?

Dur sana bir muhalefet edeyim de hoşgeldin yerine geçsin :D

Petrol bitse ne olacak? Küresel ısınma nedeniyle kuruyan su kaynakları yüzünden özellikle bölgemizde su savaşları kapıda bekliyor...

Bölgesinde en çok suya sahip Türkiyemiz bile susuzluk çekecek ülkeler arasında.

Alper abi insan dünyayı kendine göre dönüştürme gücüne sahip olduğunda insanlaşabilmiştir. Ancak bizzat bu insanlaşma serüveni doğaya tersti belkide. Doğa, hükmeden konumundan çıkıp zincire vurulduğunda kanlı bir isyanın planlarını yapar olmuştu zaten.

Bağrına akıttığımız zehirlerle Marmara denizini yok ettik. Tıpkı diğerleri gibi. Yüzmilyonlarca yıldır yaşamayı becerebilmiş binlerce, milyonlarca bitki, hayvan, denizlerde balık türü artık YOK! Sadece elli yıl önce Marmara denizinde avlanan elli çeşit balık varken bugün bu sayı beş ila on arasında. İnanılmaz derecede küstah inanılmaz derecede benciliz. Bunun bir bedeli olmalıydı, olacak ve ödeyeceğiz.


Hazar denizinde dinazorlar döneminden kalmış bir balık türü var: Mersin balığı. İnsanlık bu balığın mücizesi karşısında şaşkın. Bilim insanları yüz yıldan fazla yaşayabilen ve 1.5 ton ağırlığa, 6 metre uzunluğa erişebilen bu balığın
hücrelerinin yaşlanmasını önleyen bir tür koruma kalkanına sahip olduğunu buldular. Bu mucizevi hayvan ve onun gibi niceleri insanın yaşayabilmek için yegane anahtarları belkide ama bizler bunları öğrenmeye fırsat bulamadan bu canlıları yokediyoruz.

Böylesi bir cüretkarlığın hesabını vermezsek zaten bu hiç adil olmazdı. İnsan, doğayı bu umursuz sömürüşüyle yakın zamanda büyük acılar çekmek ve belki bu gezegeni terk etmek zorunda bile kalabilir. İşte o zaman dev bir okyanusta küçücük botuyla sığınacak bir ada arayan bir kazazedenin zavallılığında bulacağız kendimizi. Bu okyanus metaforuyla bile kıyaslanamayacak bir uçsuzlukta çaresizce aradığımız limanı bulmak, bulursak tutunabilmek gibi sorular insanlığın en önemli soruları haline gelecek.

Son anadolu parsını vurduğunda anadolu köylüsü biliyor muydu yüzmilyonlarca yıl süren bir nesli, bir tarihi yok ettiğini. Düşündükçe oturup ağlamak yasını tutmak gerektiği gerçeğiyle nasıl da sarsılıyor insan. Hani uğruna türküler dizdiğimiz turnalar. Göklerimiz kartalsız kaldı. Küçük bir çocukken evimizin aşağısından akan dereye gider bir kaç saatte yüze yakın balık tutardım. Düşünün daha 15-17 yıl öncesinden bahsediyorum. Henüz beş yaşımdayken aynı derenin kenarına beni gezdirmek için götüren dedem gözümün önünde elini suya sokar ve bir kayanın kenarından kocaman bir balık çıkarırdı. Peki şimdi nedir durum? Şimdi böyle şeyler yok. Çünkü dere kurudu. İnanılmaz bir trajedidir bu. anlatırken boğazım düğümleniyor. Hani hızlı yaşlanma hastalığı var ya çok ender görülen. tıpkı onun gibi on yıl da yok oldu deremiz. Kızılırmağa dökülen yüzlerce benzeri gibi artık o da yok. Onun yerine balık avladığımız göllerden sızan küçük bir su akıntısı kaldı. Bu kadar kısa zamanda milyonlarca yıldır varolan, içinde bir çok balık türüne evsahipliği yapan bir dere yokoldu. Bu durumun vahametini anlamak için suratımıza yapışan bir tokat kadar etkili olması gereken bir durum. ama hala uyanamıyoruz, bu tokata rağmen...

Çok değil en fazla üç beş yuzyıl sonra,yani zamanın avuçlarında inanılmaz önemsiz bir kesitte, dünyamızı nasıl beceripte böylesine yokedebildiğimizi soracağız bir suçlu şaşkınlığıyla. Bu suçluluğu şimdiden hissedebilmek ne güzel. Belki bizi insan yapan aklımız bizi yoketmeden önce doğayla bir barış anlaşması yapabiliriz.
 
Ah canım dostum benim!!!!

Sevgili Alperle garip bir şekilde aynı anda aynı düşünceleri paylaşmak gibi bir alışkanlığımız var. Aynı kuşak olduğumuz için diyorum ben her zaman Alper e :D

Açıkcası bu durum böylesine net ve her şey ortadayken yapılması gerekenleri yapmamanın şaşkınlığını da üzerimden atamıyorum.Bu durumu kuşkusuz el birliğiyle oluşturduk, tüm insanın bir parça katkısı var bunda. Ben asla böyle bir şeye izin vermedim diyebilecek bir anayiğit, yada babayiğit düşünemiyorum. Katkısı daha da büyük olanların vebali de büyük bu ayrı bir konu.

İnsanlaşmak.... İnsan gibi yaşamakla herşeyin alt üst edilişi de aynı anda oluşmaya başladı. Doğaya bakıyorum da her şey pek güzel, ve anlamlı..

Ben
Kartal la Kaplan ın döğüşüne tanık oldum,
Kanatlarıyla Güneş i kapatarak saldırıyor Kartal
Pençelerini bir sıkıp, bir açarak...
Kaplan kayıyor
Toprağı altında tozutarak
O da kullanıyor pençelerini
Sağlı sollu savuruyor

Kartal la Kaplan ın döğüşüne tanık oldum,
Kartal kaçmıyor
Hainlik edip uçmuyor kayalıklara
İhtişamı büyük
Her kıvrılış, her döğüş ayrı güzel
Kaplan çevik
Kareografi ustası
Her hamle estetikten yana

Kartal la Kaplan ın doğüşüne tanık oldum
Doğanın sahipleri yanımda
Kartal saygılı,
Kaplan küçümsemiyor
Sordum;
Niçin bu döğüş
Sanki anlamı yok....

Cevap;
Bugün yerle Gök ün dansı var
İzliyoruz ses yok.
Sordum;
Nasıl bir dans bu, kan var!...
Cevap;
Doğanın sahipleriyiz
Kanımız vahşi biz değil
Bunda bereket var.

İzliyorum ses yok
Sadece
Nehir ve ağustos böceği.....

( Ben kendimi şiirlere verdim bakalım ne olacak :D )
 
andante' Alıntı:
İzliyorum ses yok
Sadece
Nehir ve ağustos böceği.....

( Ben kendimi şiirlere verdim bakalım ne olacak :D )

Sen kendini şiirlere verdin
Şiirler seni ele veriyor... :p

Ne güzel yazmışşın...
 
Küresel ısınmanın etkilerini görmemek yada yok saymak mümkün değil bu seneki kışın bahar havasında gectiği herkesi malumu.

gecenlerde haberlede izlemiştim bursada ayılar hala kış uykusuna yatmamış.

doğrusu uykusu kacmış (kacırılmış) bir ayıyı düşünmek bile istemiyorum. :D :D

insan oğlu kendi sonunu hazırlıyor ğibi.

Küresel ısınmanın en büyük suclusu ise A.B.D. dünya nufusunun %4 üne sahipken karbondioksit üretiminin %25 ini üretiyor.

Küresel ısınmada bu kadar gunahı olmasına rağmen sera gazı salınımını önlemeye yönelik kurulan kyoto protokolünü kabul etmekte direniyor.

Gerekcesi ise ekonomisinde meydana geleceğini iddia ettiği 400 miilyar dolarlık kayıp.

Malesef herşeyin paraya endekslendiği bir dünyada yaşıyoruz.
ğözü doymaz bir aclıkla bende sonrası tufan anlayışıylamı bakıyor insanoğlu olaya.

alperstein felaket tellallığı yapmak kolay asıl önemlisi çözüm üretip umut tohumları atmak diyor ama.

şimdiden 2050 yılı felaket yılı ilan edildi bile bu durumda nasıl umutlu olabilirizki?
 
İnsan o kadar güçsüz ki;ya da insan kendi ellerini kollarını çaresizliğe bağlamayı başarabilen tek canlı olabildiği için de diğer türlerden farklı..

Kendi oluşturduğu,yüz yıllara yaydığı,oturttuğu sistemlerin ortasında sıkışıp kalmış.İnsan artık güçsüz,makinenin dişlileri işini hallediyor. 2 tabanlı digital verilerin doğaya saldırdığı köşeli rakamlar çağı. insan bir köşeye çekileli kaç devrim geçti...

Ne yapmalıyıza gelirsek...Öncelikle biz kimiz?Ne yapabilmeye yeterliliğimiz var?Yahu bir üniversite kantininde çay fiyatını boykot edemeyen bir üniversite gençliğinin olduğu bu ülkeden evrensel bir çağrıda bulunacak potansiyel nerde hani?

Üzgünüm!!!Ben olası kızım için daha güzel bir dünya hayal ediyorum..Bireysel çabalarımla sınırlı kalsa da yapabileceklerim.Çırpınmak en onurlusudur bazen boşuna olduğunu bilsen de..Batmaya mahkum hissetmektense!
 
Pegasus' Alıntı:
Ooo Neptun sen buralarda mıydın?

Dur sana bir muhalefet edeyim de hoşgeldin yerine geçsin :D

Petrol bitse ne olacak? Küresel ısınma nedeniyle kuruyan su kaynakları yüzünden özellikle bölgemizde su savaşları kapıda bekliyor...

Bölgesinde en çok suya sahip Türkiyemiz bile susuzluk çekecek ülkeler arasında.

Karşılama için teşekkürler. :) Aslında buralardayım ama bazı haftalar çok sıkışık oluyorum ve yazı yazmaya vakit ayıramıyorum. Yine de kısaca yazıları takip ediyorum. :)

Aslında her söyleneni hemen kabul etmemek, sorgulamak gerek.

Genel kabul gören argümana göre fosil yakıtları CO2 emisyonunu arttırıyor, bu atmosferde sera etkisi ile küresel ısınmaya yol açarak hem kuraklığa hem de buzulların erimesine yol açıyor. Bu gidişle de tatlı su kaynakları kuruyacak, tarım bitecek, denizler yükselecek ve her şey mahvolacak. Hatta gazete haberlerine göre bu 2050'den önce gerçekleşecek.

Acaba bu söylenen bu kadar basit bir süreç mi?

Aşağıda resmi iki çizelge var. Birincisi 1880-2003 arasında küresel ısınmayı gösteriyor. 1880'den başlıyor çünkü daha önceleri düzenli ölçümler olmamış. İkincisi ise hava sıcaklığı ile CO2 seviyelerini eşzamanlı gösteriyor.

data2dp6.jpg


data3yz4.jpg


Bu çizelgeler çok ilginç. İlki küresel ısınmanın fosil yakıtlarının yaygın olarak kullanımından çok önce başladığını, yaygın olarak kullanımda olduğu 1940-1970 arasında ise küresel bir soğuma olduğunu gösteriyor. İkincisine göre yine 1940-1970 arası atmosferdeki CO2 seviyesinin düzenli olarak artmasına rağmen ara küresel soğumanın gerçekleştiğini gösteriyor. O dönemde sera etkisi ilginç bir şekilde küresel ısınmaya neden olmamış, hatta trend soğumaya dönmüş.

Üstelik verilere göre Antarktika hiç de ısınıyor gibi değil, kenarından bazı buzullar eriyip kopsa da tam tersine 1940lardaki sıcaklıklarından 1 derece daha düşük. Grönland ise 1987 den beri her 10 yılda bir 2.2 derece soğuyor ve toplam buzul kütleleri artıyor. (Kaynak: http://www.co2science.org/scripts/CO2ScienceB2C/articles/V7/N12/EDIT.jsp )

Bir de pek farkında olunmayan bir gerçek şu ki sera etkisinin asıl sonucu bildiğin gibi kuraklık değil, bir buzul çağı. Dünya daha önce dört büyük buzul çağı geçirdi. Sonuncusu 10-12 bin yıl önce gerçekleşti ve sonrasında buzulların erimesiyle Nuh Tufanı olarak adlandırılan denizlerin aşırı yükselmesi görüldü. Hatta o zamana kadar kuzeyimizde küçük bir göl olan bölge denizle birleşerek oldukça büyüdü. Şimdi o göle Karadeniz diyoruz. O zamanlar ne dediğin doğa tahribatları ne de fosil yakıtları vardı. Bu aslında dünyanın bir döngüsü. Hatta belki de güneş sistemimizin bir döngüsü. Çünkü küresel ısınmanın gerçekte başka suçluları da var:

_39487355_obs_203.jpg


Son 1000 yılda güneş çok daha aktif; ciddi güneş patlamaları ile lekeleri oluşuyor. Birçok bilim adamı iklim değişikliklerinin suçlusu olarak güneşi gösteriyor. Güneş lekeleri ile küresel ısınmanın eşzamanlı gittiğini söylüyorlar. 17. yüzyıldaki küçük buz çağının o tarihteki güneş lekelerinin artışı ile eşzamanlı yaşandığına dikkat çekiyorlar.
Kaynak: http://news.bbc.co.uk/2/hi/science/nature/3869753.stm

andante' Alıntı:
İnsanlaşmak.... İnsan gibi yaşamakla herşeyin alt üst edilişi de aynı anda oluşmaya başladı. Doğaya bakıyorum da her şey pek güzel, ve anlamlı..

Dünya ve atmosfer çok büyük. Gezegenin kendi savunma mekanizmaları var. Bana insan dünyanın ekosistemini değiştirmek için yeterli olamaz gibi geliyor. Belki ağaçları kesti, birkısım canlı türlerinin soyunu tüketti ama bunu zaten gezegen milyonlarca yıldır yapıyor. Evrim süreci boyunca sağ kalan tek insan türüyüz. İnsanın olmadığı çağlarda bile, binlerce hatta milyonlarca yılda dinozorlardan balıklara kadar birçok canlının soyu tükendi. Bunların soyunu ya doğa ya da birbirleri tüketti.

Bu konu göründüğü kadar basit değil aslında. İnsanın biraz katkısı olsa da asıl süreç insanın çok dışında gelişiyor gibi sanki.
 
Bir konu da neptün e hak veriyorum. :D

Haklısın neptün, biz insanların bu oluşumda katkısı aslında küçümsenmeyecek kadar büyük te en büyük gerçeklik eninde sonunda herşeyin bir yok oluşla son bulacağı.

Dünya varsa, bir gün ama bir gün mutlaka o veya bu sebeple yok ta olmak üzerine kurgulanmıştır.

Doğa gerçekten işini biliyor. :D
 
evet Güzel bir Konuya deyinmişsin Alper abi
Küresel ısınma nedeniyle başgösteren Kuraklıklar
Uykunun en Tatlı yerinde büyük sarsıntılarla bizleri yatağımızdan fırlatan Şidetli Depremler
yanı başımızda yok yere öldürülen Mahsum insanlar Günahsız Çocuklar Yıllarca süren Savaşlar
hepsi ama hepsi ürkütüyor İnsinı
Doğrusunu söylemek Gerekirse , Gelecekle ilgili Kaygılarım var
Yarınlara Umutla bakamıyorum
Yarınlar Korkutuyor beni ,
Bilmem ! Belkide Belkide Kişisel bir Paranoya Yaşıyorum .
seninde dediğin gibi :
Üzerimize Çöken Karabulutların Yağanyağmurlarla Temizlenmesi
Doğan Güneşin Işığıyla aydınlatması Dileğiyle
Allaha Emanet Olun !
 
(haber) İstanbul'un 8 aylık suyu kaldı !

musluk_200.jpg


Küresel ısınma, El Nino derken, kuraklık İstanbul'u da etkisi altına aldı. Son 50 yılın en düşük yağışını alan kentin, sekiz aylık suyu kaldı. Barajların sadece yarısı dolu.

İSKİ Genel Müdürü Dursun Ali Çodur "10 yıldan fazla süredir ilk defa aralık ve ocakta yağmur bu kadar az düştü. Şubatta da gidişat çok iyi değil malesef" dedi.

Çodur, İstanbul'un su durumunu "Bu sene bugün itibariyle barajlarımızdaki toplam doluluk oranı yüzde 55. 475 milyon metreküp de suyumuz var. Bu yaklaşık sekiz ay. Geçen yıl barajlardaki doluluk oranı yüzde 94'tü. Geçen yılın aynı gününe göre bu barajdaki suyun oranı yüzde 40 daha az" sözleriyle özetledi.

İSKİ kentin Anadolu Yakası'nı besleyen Ömerli'deki suyu harcamamak için Ağva'dan gelen Yeşilçay'daki suyu kullanıma soktu.

Kentin su ihtiyacının yüzde 40'ını karşılayan Ömerli'ye Ağva'dan gelen Yeşilçay'dan üç aydır su takviyesi yapılıyor. Yeşilçay suyu nedeniyle Anadolu yakasına verilen suyun sertlik düzeyi de arttı.

İSKİ Genel Müdürü "Yeşilçay'dan şu anda günlük 850 bin metre küp su alıyoruz. Tamamını o sudan alıyoruz. Diğerlerinin tamamı da Yeşilçay'dan. Hatta vatandaşlarımızdan son zamanlarda şikayet de var. Su çok sert diye. O suyun sertliği malesef biraz fazla. Ama biz bu kuraklıkta o suyun gramını bile kullanmak zorundayız" ifadelerini kullandı.

Bu önlem alınmasa Ömerli Barajı'nın seviyesi yüzde 40'a kadar düşebilecekti.

Ancak kente düşen yağış miktarında artış olmazsa bu ara çözüm kentin su ihtiyacını cevaplamaya yetmeyecek.

Kaynak: Haber3

bu engellileride herkeside ilgilendirir bursadada az yağışlar oluyo buna bi çare bulunmazsa yazın susuzluktan kırılıcaz anlaşılan
 
Çok şükür gelsin abi yoksa yazın halimiz yaman
 
evet iyi oldu tarlada bugdaylar kurudu susuzluktan ekinler için cok iyi oldu
 
Dünyadan başka yaşanabilecek başka bir gezegen yokken neden pervasızca kirletiriz, yok ederiz dünyayı?

İnsanoğlu zeki oladuğu kadar bindiği dalı kesecek kadar da düşüncesiz hatta ahmak.
Her yaşayan insan doğumundan ölümüne kadar dünyaya, çevreye, atmosfere o kadar sayısız zarar veriyorki!
İnsanoğlu yaşarken kirletiyor, öldürüyor.
Marketlerde öyle ürünler varki astarı yüzünden pahalı. Örneğin susadığımızda satın aldığımız bir pet şişe suyunu 10 dakikada içip bitiriyoruz ama ya sonrası. Sonrası vahim işte. Bir içimlik su uğruna tabiatı yüzlerce yıl boyunca çürütemeyeceği pet şişlerle doldurduk.
Oysa Belediyeler bazı yerlere çeşme yapsalar ve susayan insanlar bu çeşmelerden susuzluklarını giderseler kötümü olur? Çokmu masraf olur belediyelere?
Satın aldığımız hemen hemen tüm ürünlerin ambalajı, kendisinden pahalıdır. Böylece biz tüketiciler parasını işlerine yaramayan ambalajlara verirken hem kazık yiyoruz hemde tabiatı tüketip dünyanın geleceğini yok ediyoruz.
Gelin sadece kendimizin ve yakınlarımızın geleceğini düşünmekten vazgeçip, dünyanında geleceğini düşünelim.
Dünyaya daha az zarar verelim.
Bunun için geri dönüşümü olan ambalajlı, kutulu v.s ürünler kullanalım.
İsraf etmeyelim.
Şimdi kendinize sorun
Bu gün dünya için ne yaptım?
 
alperstein' Alıntı:
4.5 küsur milyar yaşındaki dünyamızda, 10-15 yıl içinde gelişecek küresel bir felaketi öngörmek ne denli mantıklıdır?
Çok az bir zamanımızın kaldığı fikri bence çok mantıklı. Nedenmi?

Dünya ve insanlık tarihini düşünün.
İnsanoğlu tabiatın gidişatını sahip olduğu zekasıyla değiştiren bir unsur olmuştur hep.
Bilimin insanlık tarihin boyunca zamana bağlı olarak gelişim grafiğini gözünüzde canlandırmaya çalışın şimdi.
Ne görüyorsunuz? İlginç bir grafik var ortada değilmi?
100 bin yıl boyunca çok basit icatlarla ilerleyen insanoğlu son 200-300 yılda akıl almaz bir gelişim sergilemiştir.
Sizce bu tuhaf değilmi? Evet çok tuhaf.
Hal böyleyken dünya sahip olduğu kaynaklarının tüketiminin son 200 yıla sıkıştırılması dünyanın dengesini tabiki bozacaktır. Dünya 5 milyar yıl boyunca hiç son 200 yılda ki gibi yoğun bir şekilde kirletilmemişti.
O halde dünyanın sonunun gelmiş olabileceği çokta mantıksız değil.

Neden son 200 yıl?
Çok değil 200 yıl öncesine kadar kendi yağıyla kavrulan insanoğlu daha sonrasında yeryüzünde depolanmış potansiyel enerji kaynaklarını kullanmaya başlayarak hayatı daha kolay hale getirmeye başladı. Hayat daha kolay hale geldikçe nüfus arttı. Nüfüs arttıkça hayatı daha kolay hale getirmek için daha çok dünya kaynaklarına saldırıldı. Hayat kolaylaştıkça insanoğlu düşünmeye daha çok fırsat bularak bilimi daha da geliştirdi. Derken elektronik teknolojisi icat edildi ve bilginin paylaşımıda daha kolay hale geliğinden Bilim deki gelişmeler daha daha da hızlarak devam etti.
Bilim geliştikçe insanın ufku daha da açıldı. Rahat yaşam bir lüks değil normal bir şey oldu.
Öyle bir an geldiki en fakir olan insan bile tüketirken 700 yıl önce bir kralın tüketici olarak tabiata verdiği zararın daha fazlasını vermeye başladı.
Sözün özünde şunu anlatmak istiyorum ki;

Dünyanın insan unsuru tarafından kitletilmesi son 200-300 yıldır ivmelenerek artan bir süreçtir. Ve artık bu sürecin bitmek üzere olduğunun sinyallerini duymaya başladık. Bu sebeple dünyanın sonunun olmasa da bu lüks yaşamın sonunun geldiğine inanıyorum.

Yaşadığımız rahat hayata tabiatı sömürerek sahip olan biz insanoğluna hakettiğimiz cezayı yine tabiatın kendisi verecektir. Ve korkarım bu pek yakın bir zamanda olacaktır.
 
o suçlu :roll: bu suçlu :cry: değil hepimiz suçluyuz :cry: biraz diye düşünüyorum arkadaşlar, daha güzel bir dünyada yaşamayı hangimiz istemeyizki :?: bebeklerin ölmediği,savaşların olmadığı,dil,din,renk ayrımının olmadığı,hayvan neslinin tükenmediği,bitkilerin yok olmadığı bir dünyayı hangimiz istemeyiz.inşallah çok geç kalmamışızdır bişeyleri düzeltmek için :idea: :idea:
 
Bugün saat 19:55'de tüm dünyada küresel ısınmaya dikkat şekmek için küresel bir eylem gerçekleştirilecek.
[size=6]Saatler 19:55'i gösterdiğinde herkes enerji tüketen tüm araçları kapatacak ve dünya 5 dakika boyunca tüket(il)meyecek! [/size]
Bilgisayarlar, elektirkli ev aletleri, otomobiller... Aklınıza ne geliyorsa. Sadece 5 dakika ayırarak bu küresel eyleme destek verebilirsiniz...
 
Üst Alt