Güncel İçerik

Merhabalar

Engelli haklarına dair tüm içerikten üye olmaksızın yararlanabilirsiniz.

Soru sormak veya üyelere özel forumlarlardan ve özelliklerden yararlanabilmek içinse sitemize üye olmalısınız.

Teksan İnovatif Medikal: Engelliler, Engelli Çocuklar, Hasta ve Yaşlılar için emsalsiz ürünler

Adnan Yücel

Sehribanu

Aktif Üye
Üyelik
23 May 2003
Konular
152
Mesajlar
2,954
Reaksiyonlar
0
Yürek Çağrısı

Acılı yağmurlarla düşmüşüm yere
Tatlı su göllerine akamıyorum
Yüzüm yüreğim deprem dalgası
Bu gül kıyımlarına bakamıyorum
Her sevi bir türküdür bağrımda
Her öfke bir ağıt
Ağıtlar kuşatmış dört yanımı
Kendi türkülerimi haykıramıyorum

Şarkılarla bezeniyor ufuklar
Yüreğim patlıyor dağbaşlarında
Yüreğim
Sancımı duyar mısın yaralarında
Kuş seslerinde yas nağmeleri
Şarkılar sabır ve çile makamında

Mendilimde öfke çıkınımda bilinç
Uykusuz kalır mısın kitaplarıma
Dudaklarımda hüzün
Avuçlarımda sevinç
Kulak verir misin çığlıklarıma
Dağları aşarak gelmişim sana
Demir kapıları kırarak
Işık olur musun karanlıklarıma

İsterim ki senden
Yaylalarda otlak olasın
Ovalarda ırmak olasın
Yayılasın göğsümün kırlarına
Sarasın beni sarasın

Dalların sevdası düşmüş toprağa
Olgun meyvelere hasret gençliğimiz
Zamanın billur çağlayanı
Gürül gürül akarken avuçlarımızda
Bir damla yağmur adına
Yakarmış dağbaşlarında yüreğimiz
Gökyüzünde sanılmış bütün yaşam
Gökyüzüne çivilenmiş ellerimiz

Ateşler yine parlıyor dağlarda
Dolular yine kırıyor çiçekleri
Gecenin karnına inerken şafağın tekmeleri
Bulutları delen ışıklar
Ezik ve kinli
Aydınlık iri
Sanki kocaları işkencede kadın gözleri

Nasıl kapanır bu kanayan yara
Nasıl anlatılır ki sana bu hal
Terimde tuz gözyaşımda bal
Bağdaş kurar mısın soframa
Gözlerimde umut yüreğimde aşk
Ölümleri boşlayıp düşer misin sevdama

İsterim ki senden
İnancıma aşık olasın
Zindanıma ışık olasın
Yürüyesin gönlümün yollarına
Sorasın beni sorasın

İnce kabukları zorlanıyor zamanın
Gelecek damlıyor yorgun havuzlara
Damlalarla yılların gelin yüzü
Suların üstünde koskoca bir çağ
Umutlar sığmaz oluyor alanlara

Baharda gazel dökme bahçelerime
Ben yaşamayı bilmez miyim
Çocuklarım okul yollarında
Okullarım sabah kollarında
Sanki güzellikleri görmez miyim
Papatya beyazlığında ölüm sarısı
Karanfil kıvrımlarında kan
Bu çiçekler uğruna ölmez miyim
De gülüm ben seni sevmez miyim

Bahar değil acı yükleniyor dallarıma
Yapraklarımda ayrılık
Meyvelerimde gurbet
Vuslat olup gelir misin kollarıma
Ellerimde kış saçlarımda kar
Cemre olup düşer misin toprağıma

İsterim ki senden
Yılgınlıkta inanç olasın
Zulme karşı direnç olasın
Gömülesin aşkımın sularına
Göresin beni göresin

Göresin ki destan edesin
Söyleyesin dillerden dillere
Bir türkünün dizelerinde
Bir kavalın nağmelerinde
Alıp başını gidesin
Bağrı yanık yeller üstünde
Güneşin rengiyle düşesin ufuklarıma
Kırasın karanlıklarımı kırasın


Adnan Yücel
 
SUSKUNUM SANA

Hangi şiire başlasam suskunum sana
Dağ göğsünde bir kaya diliyle suskun
Güneşte kavrulan bir kum tanesi
Çatlayan dudaklarım oluyor her gece
Yağmura suskun yaşamaya suskun
Haykırabilsem
Belki bir nehir köpürebilir sesimde
Silinebilir kuraklığın bütün izleri
Upuzun çöller vadileşebilir içimde

Hangi güzelliği özlesem suskunum sana
Yürek boşluğunda bir of kadar suskun
Özlüyorum seni masmavi
Koşuyorum sana bembeyaz
Ve kahroluyorum bir anda kapkara
Ah oluyorum
Of oluyorum
Ve susuyorum
Oysa haykırabilsem
Işık yumağı bir pınar olur soluğum

Hangi türküye uzansam suskunum sana
Ağıt ağıt, özlem özlem suskun
Tut ki vurulmuşum
Aşktan ve kandan bir damla olmuşum
Bir saçlarının rüzgarına
Bir de ağzının kıyılarına konmuşum
Hangi dalga silebilir beni senden
Hangi kasırga koparabilir
Ben saç tellerinde bir ezgi olmuşum
Coşkuların her şahlanışında
Sana deprem deprem susmuşum
Ve sana susmaktan inan ki yorulmuşum

Yeter olsun gözlerinde ışık fırtınası
Sözlerinde baskı yasası yeter
Hangi kavgayı özlesem suskunum sana
Zafer sabahlarında gece kadar
Bayram sabahlarında yas kadar suskun
Böyle güzelliklere de
Böyle suskunluklara da lanet olsun
Al bu suskunluğumu al artık
Al ki
Bütün gürültüler kahrolsun

Adnan Yücel
 
DELİ YABANCI

Ey herşey bitti diyenler
korkunun sofrasında yılgınlık yiyenler.
ne kırlarda direnen çiçekler
ne kentlerde devleşen öfkeler
henüz elveda demediler.
bitmedi daha sürüyor o kavga
ve sürecek
yeryüzü aşkın yüzü oluncaya dek!

Adnan Yücel
 
GÖZLER YANGIN ŞİMDİ

bunca yıl çığlıklar koşturulmuş bu yolda
deli taylar gibi ter içinde çığlıklar
savrulan bir yanlışa vurulmak için mi
yoksa dağları yırta yırta yürüyen
bir ırmak diliyle durulmak için mi

gözler yangın şimdi-ufuklar duman
dünya değişiyor-masalı koca bir yalan

tam kırk yıl bulandırdılar suları
nilüferleri dağlara taşıdılar
kekikleri çaylara
uğrun uğrun-ince ince-gizlice
ve sinsice yürüdüler karanlıklara
pınarbaşlarında yarpuzlar utandı
ormanda köknarlar
sonra leylak düşmanı bir akşam vakti
dünyanın değiştiğini buyurdular
ihaneti kanlı bir gelinlik içinde
yeryüzünün yatağında doyurdular

durduk düşündük sularla birlikte
dağlarla - ormanlarla - bulutlarla birlikte
durduk düşündük
nergislerle - nevruzlarla - güllerle birlikte
yok olan hiçbir çiçek yoktu yeryüzünde
durduk düşündük
martılarla - turnalarla - güvercinlerle birlikte
yok olan hiçbir güzellik yoktu yeryüzünde
durduk düşündük
nehirlerle - denizlerle - okyanuslarla birlikte
yok olan hiçbir dalga yoktu yeryüzünde

tamda yunuslar sevişirken arşipel'de
tamda gökkuşağı sevinleşirken
özlenen renkler siliniyor dediler
tamda insanın insanlığına çeyrek kala
yarım metrelik cam bir savaş alanıyla
çıktılar karşımıza teknoloji yalanıyla
gözler yangın şimdi ufuklar duman
dünya değişiyor masalı koca bir yalan

çocuklar ölürken bütün ülkelerde
ey koca nazım
ey ustamın ustam dediği
milyonlar içindeki vatansız yalnızım

çocuklar güldü demiştin o büyük ülkede
gel de gör şimdi
o yüzlerde büyümüş yarınsız öfkeyi
gel de gör
gece gelen telgraftaki yüce değerin
nasıl bir körlüğe kurban verildiğini
yureklerde yükselen son anıtında
gel de gör nasıl yerlere serildiğini

sonrası vurgun soygun ve talan
sonrası gözyaşı ve kan
çaykovski harlemde bir tepinme
tolstoy sütyen boşluklarında pembe dizi
mayakovski bir papaz duası belki
puşkin çarlık özlemlerinin şiirsel gizi

gözler yangın şimdi ufuklar duman
dünya değişiyor masalı koca bir yalan

ne olur tunçtandı demirdendi demeseydin
bir tabuttan korkan o şaire gönül vermeseydin
neruda'nin şili kasımpatılarını
hasan hüseyin'in kırmızı gül dallarını
howard fast'in fırtına sonrası çığlıklarını
ölmeden önce mezarının başına koysaydın
burcu burcu koksaydın
dünya değişiyor masalına kahkalar atsaydın
son anda sokup ellerini kanayan kalbine
çocuk yüzlü yepyeni bir şiir çıkarsaydın

nasıl da severim seni
hiroşimalı bir kızın yaprak dudaklarında
işçi tulumuyla istanbul da taksim alanında
ve 1960 yazında küba da nasıl da severim
al şimdi ellerimi
yattığın o büyük ülkenin topraklarına uzat
yanar parmaklarım yanar
ne şolohovlar ne de gorkiler var
yalnızca seni o topraklarda tutsak edenler
ve memedin özlemiyle oraya gömenler var

yanardağlar mı patlıyor bilemiyorum
denizlerle karalar yer değiştiriyor
dinazorlar mı gocuyor yoksa
bir yanım tırpan yine-bir yanım gül bahçesi
bir yanım soygun yine-bir yanım ter ezgisi
söyler misin ey ustaların ustası
nedir bu değişmenin yarınsız sonrası

şimdi senin ceviz yaprağı kıvıl kıvıl ülkende
kimi dünya değişiyor masalının halinde
ki orta asyanın kımız tadı hala dilinde
kimi zonguldak madenlerinde
paşabahçede ve çukobirlikte
yurtiçi kargoda ve toros gübrede
direnen bütün yüreklerle birlikte
kimi dort bin yıllık güneş peşinde
adının özgürlüğü için döğüşmekte
değişen nedir söyler misin
alınterinin nehirleştiği bu yaşam içinde

bir tren penceresinde saman sarısı saçlar
rüzgarın yelesinde nasıl ülkeden ülkeye
beyinden yureğe nasıl fırtınalarla koşar
o büyük coşkular
o sonsuz duygular
uzansam her teline şimdi ellerim yanar
her biri beş dolara bir masadan uçar
bir başka masaya konar
seninse bu körkütük gidiş içinde
insanlık adına yüreğin bir başka kanar

dikersin gözlerini masmavi yarınlara
insanlığın insanca yaşamını özlersin
ve söylenirsin kendi kendine
çağının tanığı her şair gibi sen de
ne açlık ne zulüm ne de kan
ancak biz kazandığımız zaman
ve bütün insanlık insanca yaşadığı zaman

ADNAN YÜCEL
 
YERYÜZÜ AŞKIN YÜZÜ
Aşksız ve paramparçaydı yaşam
bir inancın yüceliğinde buldum seni
bir kavganın güzelliğinde sevdim.
bitmedi daha sürüyor o kavga
ve sürecek
yeryüzü aşkın yüzü oluncaya dek!

Aşk demişti yaşamın bütün ustaları
aşk ile sevmek bir güzelliği
ve dövüşebilmek o güzellik uğruna.
işte yüzünde badem çiçekleri
saçlarında gülen toprak ve ilkbahar.
sen misin seni sevdiğim o kavga,
sen o kavganın güzelliği misin yoksa...

Bir inancın yüceliğinde buldum seni
bir kavganın güzelliğinde sevdim.
bin kez budadılar körpe dallarımızı
bin kez kırdılar.
yine çiçekteyiz işte yine meyvedeyiz
bin kez korkuya boğdular zamanı
bin kez ölümlediler
yine doğumdayız işte, yine sevinçteyiz.
bitmedi daha sürüyor o kavga
ve sürecek
yeryüzü aşkın yüzü oluncaya dek!

Geçtiğimiz o ilk nehirlerden beri
suyun ayakları olmuştur ayaklarımız
ellerimiz, taşın ve toprağın elleri.
yağmura susamış sabahlarda çoğalırdık
törenlerle dikilirdik burçlarınıza.
türküler söylerdik hep aynı telden
aynı sesten, aynı yürekten
dağlara biz verirdik morluğunu,
henüz böyle yağmalanmamıştı gençliğimiz...

Ne gün batışı ölümlerin üzüncüne
ne tan atışı doğumların sevincine
ey bir elinde mezarcılar yaratan,
bir elinde ebeler koşturan doğa
bu seslenişimiz yalnızca sana
yaşamasına yaşıyoruz ya güzelliğini
bitmedi daha sürüyor o kavga
ve sürecek
yeryüzü aşkın yüzü oluncaya dek!

Saraylar saltanatlar çöker
kan susar birgün
zulüm biter.
menekşelerde açılır üstümüzde
leylaklarda güler.
bugünlerden geriye,
bir yarına gidenler kalır
bir de yarınlar için direnenler...

Şiirler doğacak kıvamda yine
duygular yeniden yağacak kıvamda.
ve yürek,
imgelerin en ulaşılmaz doruğunda.
ey herşey bitti diyenler
korkunun sofrasında yılgınlık yiyenler.
ne kırlarda direnen çiçekler
ne kentlerde devleşen öfkeler
henüz elveda demediler.
bitmedi daha sürüyor o kavga
ve sürecek
yeryüzü aşkın yüzü oluncaya dek!

Adnan Yücel
 
KIRILAN BİR ZİNCİR SEVİNCİNDE

Narın morlaştığı yerdeyiz yine
Aynı kutsal mavinin yüreğindeyiz
Sevdanın zor kaçaklığına karşı
Yeşeren bir dal
Ve kırılan bir zincir sevincindeyiz

Sen yine sonsuz düşlerinde suların
Her şafak vakti
Bin sabahı birden sunuyorsun
Saçının her telinde bir nehirle
O şiir dünyasını yeniden kuruyorsun

Tanrılar rengarenk açmış bu kez
Apollon bir papatya beyazı sanki
Zeus taze bir gelincik kızılı
Bütün tapınaklarda aynı özlem
Bütün sütunlarda aşk yazılı
Posedion yine masmavi bir öfke
Suların göğsüne tığlarla kazılı

Geçmiş yılların sabır çatlatan hüznü
Şimdi bir günün batışır yüzünde
Suyun ve toprağın sevgisi derdik
Dinler yaratırdık tanrısız ve mavi
Yılları ay-ayları gün ederdik
Pürköpük coşkuyla gelirdik her yıl
Boynu bükük ve çaresiz dönerdik

Narın morlaştığı yerdeyiz yine
Aynı kutsal mavinin yüreğindeyiz
Ne tapınaktayız şu anda
Ne agorada ne saraydayız
Her yerde birden kutlanan
Çığlık çığlığa bir zaferdeyiz
Yıllar sonra bütün baskılara inat
Yeşeren bir dal
Ve kırılan bir zincir sevincindeyiz

ADNAN YÜCEL
 
YAĞMUR OLSAM

Sel taşkını bir akşamüstü
Bulutları bağrına basan
Ağaçlara sordum seni
Yaprak rüzgarı tutmaz dediler
Uzun uzun baktılar yalnızlığıma
Yangın yeri bir yürek
Bir de yağmur gösterdiler

Ne olur şu yağmurların
Birdenbire yağanı ben olsam
Rüzgarı düğümlesem saçlarına
Bir daha bırakmasam
Öpsem kirpiklerini
Süzülüp gözyaşlarına karışsam
Çağlayıp aksam çağlayıp aksam
Yüzündeki ırmaklarla geçsem ovaları
Dudaklarında denizlere çıksam

ADNAN YÜCEL
 
AĞLATAN MUTLULUK

Çıksam şimdi güzelliğin gökyüzüne
Dolaşsam
Görsem bütün tanrısal sevgileri
Ölümsüzlüğün sofrasına bağdaş kursam
Ve anlatsam
Anlatsam o ağlatan mutluluğu
Bilmem inanır mı bana mavilikler

Suskun bir coşkunun doruklarında
Pürköpük ve rüzgarlı
Bir nehir kahkahasıydı gözyaşı

Vivaldi böyle dinlenirmiş meğer
Mutluluk bile sensiz çekilmezmiş
Ben ki yaşamı toprak bilmiştim
Nice tohumlar ekmiştim bunca yıl
Geç anladım
Aşkın tohumu sensiz ekilmezmiş

Sessizlik açarken zulüm bahçeleri
Gözlerinde bir anda dört mevsim
Her mevsimin güzelliğinde sen
Bunca ayrık ve diken içinden
Güle çıkmak işte budur desem
Bilmem inanır mı bana çiçekler

İçimde sayısız denizlerin şahlandığı
O günü tarihlesem şimdi
Irmak ırmak çizsem zamanın yüzüne
Adına sonsuzluk desem
Ve her saniyesini o sonsuzluğun
An be an şiirleştirmek istesem
Bilmem inanır mı bana sözcükler

ADNAN YÜCEL
 
Anlayamazsın

Bilirsin ki en büyük acılar
Hep ayrılıkla başlar
Bir serüven olur her ayrılık
Nasıl anlatsam
Anlayamazsın

Önce hüzün tutar ufukları
Yüreğin başına keder yağar
Sonra çağlayarak geçer zaman
Nasıl koştursam
Yakalayamazsın

Bakarsın ki yaralar kapanmış
Dinmeye başlamış bile sancılar
Bir acılı şiir kalmış geriye
Bir de sesini yitirmiş anılar
Nasıl açıklasam
Kavrayamazsın

Biz ki birlikte çıkmıştık yola
El ele
Kol kola
Ve çocukça
Daha ilk sabaha varmadan
Bıraktın beni
Dalıp gittin karanlıklara
Nasıl uyandırsam
Uyanamazsın

Artık ne yırtılmış bir resim
Ne kırılmış bir çerçeve
Çekip giden bir yolcuyu
Bir daha döndüremez geriye
Her şiir bir dünyadır çünkü
Kaybolursun kaybettikçe
Ağlayamazsın

Aşka yumruk sıkan bir intihar
Ya da gözü yaşlı bir mektup
Hiç dönüşebilir mi sevgiye
Sevmek ki bir yürek işidir
Nasıl tanıtsam
Tanıyamazsın

Bir kez yazıldı bu acının şiiri
Yazılıp geçti suların tarihini
Gücünüz yetmez artık
Nehirleri durduramazsın

Adnan Yücel
 
KIRLARA BAHAR YETMİYOR

Herkes kendince seviyor baharı
Kimi ufuklarda yaşamı karşılıyor
Kimi bakışlarda yeni başlayan aşkları
Ey yasa bürünen mayıs sabahları
Kimler onarıyor şimdi
Dallarda dağılan kuşsuz yuvaları

Yapraklar üstünde yanan gözyaşları
Tutulan yasın gizli sözleri
Damlalar
Yine tan vakti analar mı ağlıyor

Ben bu baharlara bahar diyemem
Dersem şivan düşer bahçelere
Nerde yaşamın o fidan coşkuları
Aşkın gelincik yangınları sevgiler
Kırlara bahar yetmiyor ne yapsak
Kara haberlerle soluyor güller

Kim kimden alınıyor bu topraklarda
Bu topraksa tohumu biz
Her bahar boy verip yeşermişiz
Şu çiçeklerse gözlerimiz
Gizli gizli açılıp sevinmişiz
Siz bu sevinmeyi yaşayabilir misiniz
Geleceği besleyen emeğin sabrını
Bir suyun akışında bulabilir misiniz
Ve karanlığın ihanetine karşı
Tetikte nöbetçi bütün sabahları
Ölürcesine sevebilir misiniz
Siz bu sevdayı öldürebilir misiniz

Adnan Yücel
 
KUTUP YILDIZI

Onurun çırpındığı bütün göğüslerde
Azgın lokomotifler gibi her nefes
Bir ses dolaşıyor yürekten yüreğe
Bir ses
Yalayarak geçiyor demir kapıları
Telörgülerde parmaklıklarda dolaşıyor
Kimse görmüyor belki duymuyor da
Bir ses dolaşıyor her yerde her an
Bir ses
Bir ses ki yaşamın tümüne özdeş
Sağırların kulaklarına fırtınadır
Körlerin gözlerinde güneş

Adnan Yücel
 
Direnç Çiçeği

-Aysel Zehir için-

Yarım kalan hiçbir yolculuk yok bu yaşamda
Birbirine Karıştırılan hiçbir boyut yok
Onbeş yaş nedir ki
Yılların sözle çizilen anlamında
Ya bir duygu selidir aralıksız
Ya da bir inanç fırtınası yüreğin
Dirence açılan gençlik koylarında

Bir devrin sembolü diyorlar şimdi adına

Toprağa ölüm düştükten sonra Hiroşima’da
Tüm bitkilerden önce yeşeren bir açelya
Şimdi Kadıköy-Rıhtım’da
Neyi çağrıştırıyor sana
Sen söyle ey direnç çiçeği-neyi


Liseli bir kız iken / saçlarında rüzgarlar
Cevizli tekelinde / ellerinde yarınlar
Elleri utandırır
Gözündeki söz senin / içindeki öz senin


Bir köpük onur uğruna kuruyan ırmaklar
..........
..........

Adnan Yücel​
 
ÖLÜMÜM BAHAR OLSA

Öfkelerim kadar küçük bu gece çığlığı
Düşlerim kadar büyük
Duygularım kadar karmaşık nasıl anlatsam
Çıksam şimdi çöl suskunu sokaklara
Dallara yürüyen sular gibi çıldırsam
Baharı muştulamak adına kapılar çalsam
Hangi ana böler ki uykuların
Özgürlüğü yeryüzüne bayrak yapsam

Hiç mi hiç sevmiyorum yorgun yağmurları
Ne kırları çıldırtıyor ne dağları
Yağdı mı Toroslarca yağmalı yağmur
Seller coşturup barajlar taşırmalı
Bir yudum su demekten aciz yürekler
Ya ses verip haykırmalı ya boğulmalı

Ey ateşe sürülmüş ölümler ülkesi
Ufuk çizgilerinde silikleşen anılar
Kutsal soygunlar yasal vurgunlar
Çöplük kumbaralarda biriken çocuklar
Hiçbir dilden
Hiçbir sözcük yetmiyor anlatmaya bu akşam

Kuş kanadında bir bulut mu yalnızlık
Belirsiz bir hüzün çiseliyor yine
Düş yorgunu kirpiklerden akşam üstüne

Kaya çatlağında köknar çılgınlığı benimki
Kıraçlara kahreden tohum dargınlığı
Yağmursuz gülmeyi bilmiyor ki kuraklık
Beynimi yüreğime nasıl haykırsam bu akşam
Bu akşam hiç yaşamamış olsam
Bir badem çiçeği sürsem şimdi namluya
Beynime sıksam
Ölümüm bahar olsa nasıl anlaşılsam.


ADNAN YÜCEL
 
RÜZGARLA BİR

Hangi günün gecesidir / yazı kışta kılan bilir
Gün içinde görünmeden / günü suya salan bilir
Dağlar düze iner birden
Aşkı sonsuz kılan bilir / rüzgarla bir olan bilir

Göl göl olur damda biri / çentik atar günlerine
Sel sel akar diğerleri / güneş güler tenlerine
Biri bine döner birden
Yolu yakın kılan bilir / rüzgarla bir olan bilir

Rüzgar çocuk sesleriyle / mavi bir düş kurar gökte
Sözde türkü dalda çiçek / olur açar her yürekte
Gözden perde iner birden
Düşü gerek kılan bilir / rüzgarla bir olan bilir

Adnan Yücel
 
İMGE DEDİM ADINA

Son çocukluk da bitmişti ömrümde
Düşlerim belki kış ölüsü belki yaz
Kırlara bahar yetmese de içimde
Yüreğim nar çatlamasıydı sana kadar
Dilimde sözcüklerin çelik direnci
Sesimde ölüm rengine inat aşklar

Mavilikler yasaklandı gökyüzünde
Özgürlüğü kuş kanatlarında bekledim
Doğduğum gün adına "imge" dedim

Sevdim bütün insanları insan yanlarını
Sen de seveceksin
Dallarına su yürümüş ağaçlara güleceksin
Kar yağsa da yaktığın ateşler üstüne
Ateşi yüreğinle körükleyeceksin
Kuş sesleri de ertelenebilir güne karşı
Çiy de düşebilir anıların üstüne
En güzel ezgileri nehir ağzı denizlerde
Hep kendi sesinle türküleyeceksin
Hüzün ağaçlarının sevinç açtığını
Adının sonsuz anlamında göreceksin

Sevdim soluğunu rüzgar kılan insanları
Soluğumu soluklarına kattım
Bir damla uğruna gökyüzünü omuzladım
Bir çocuk ölümleri ağlattı beni
Bir de türkülerde kalabalık ihanetler
Gülüp geçtim yalan iktidarlar görkemine
Aşk adına sesimi sürdüm namlulara
En büyük eylemleri söz eyledim
Doğduğun gün adına "imge" dedim

Sen elbette sen olacaksın biliyorum
Sesinde yirmibirinci yüzyılı dinliyorum



ADNAN YÜCEL
 
RÜZGARSIZ UYANAMAM

Gün batarken ayrılırsak eğer
Gizlice bakışlarını doldur koynuma
Güneşsiz ayrılamam
Az sonra
Suyu kesilecek insan ırmağının
Yeminim var şafaklar adına
Yorgun yüreklere biraz umut
Biraz sevgi sunmadan duramam
Doğanın dudaklarında dolaşır ellerim
Yaşamın tenini okşarım bütün gece
Karanlıklara karşı biraz bilim
Biraz estetik
Şiirsiz uyuyamam
Sular çoktan ışıdı koynumda
Gel artık uyandır beni
Seher vakti dağıt saçlarını yüzüme
Rüzgarsız uyanamam
İstersen fırtınalar yarat soluğunla
Yorganı kaldırıp savur üstümden
Kendinle ört her yerimi
Gün doğarken sensizliğe dayanamam.

Adnan Yücel
 
Üst Alt