Güncel İçerik

Merhabalar

Engelli haklarına dair tüm içerikten üye olmaksızın yararlanabilirsiniz.

Soru sormak veya üyelere özel forumlarlardan ve özelliklerden yararlanabilmek içinse sitemize üye olmalısınız.

Teksan İnovatif Medikal: Engelliler, Engelli Çocuklar, Hasta ve Yaşlılar için emsalsiz ürünler

[Haber] Eğitim alabilmek için illa "tepeden" emir mi getirmeli sakatlar!

OturanBoğa

Yönetici
Üyelik
9 Ocak 2003
Konular
673
Mesajlar
57,908
Reaksiyonlar
271
Eğitim alabilmek için illa "tepeden" emir mi getirmeli sakatlar! Her sakat il milli eğitim müdürüne ya da Milli Eğitim Bakanına mı gitmeli! Yazıklar olsun bu tür engeller çıkaran idareceilere!

[size=4]Engelliler Konfederasyonu

Sariye Nur 11 yaşında, İstanbul Avcılar'da yaşıyor ve buradaki bir ilköğretim okulunda 4. sınıf öğrencisi... Önce Tempo dergisinde haber oldu, sonra TV ekranlarında...

Sariye Nur kendisine kısaca "Nur" denilmesinden hoşlanıyor. Nur, bacaklarında sorun olduğundan, değneklerle bile güçlükle yürüyor. Azmi sayesinde bu engelini aşmış, lakin bir başka engel daha dikilmiş karşısına. Çünkü bu yıl okuyacağı dördüncü sınıfı, okulun dördüncü ka-tındaymış. Nur'un merdivenleri çıkarak dördüncü kata ulaşması mümkün değil. Karşısına bir de mevzuat hazretleri engeli dikilmiş. Okul idaresi, Nur'un ailesine "işinize gelirse!" demiş. Ne demekse? Oysa bir başka mevzuata göre, Milli Eğitim Bakanlığı İlköğretim Genel Müdür-lüğü'nün geçen yıl yayınlanan genelgesinde, engelli çocukların sağlıklı çocuklar gibi eğitim görebilmeleri için gerekli olan her türlü düzenlemeyi yapmak zorunda oldukları okul idarelerine bildirilmiş. Kaldı ki bu genelgeye bile ihtiyaç yok. Anayasanın 42. maddesinde herkese eşit eğitim hakkında söz ediliyor; Nur gibi çocuklarımızdan anayasal haklarını esirgemek ise, düpedüz anayasa ihlali! Anlaşılan, çoğu bürokrat gibi bu okulun idarecileri de önce ellerinin altındaki mevzuata sığınmış, deprem yönetmeliğinden, ilk katlarda birinci ve ikinci sınıfların okuması gerektiğinden ve mevzuat gereği bir öğrenci için sınıfın yerini değiştiremeyeceklerinden filan söz etmişler. Az kalsın, 11 yaşındaki yürüme engelli Nur, okulunun kapısından geri çevrilecekmiş... Ki, tesadüfen İl Milli Eğitim Müdürü Nur'un trajedisinden haberdar olmuş ve sorun böylece çözülmüş. Peki ama efendim, engelli bir öğrencinin okumaması pahasına sözde mevzuata dört elle sarılan zihniyet, "mevzuata" aykırı şekilde mesela öğrenci velilerinden bağış toplamaktan, kayıt parası almaktan hiç geri duruyor mu? Öte yandan Nur, kendisiyle konuşan gazeteciye şöyle demişti:

"Ben en çok birinci sınıf öğretmenimi sevdim. Beni tahtaya kaldırırken elimden tutuyordu, yardım ediyordu. Ödevlerime masama gelip bakıyordu." Engelliler, yani bedenlerinden hasta veya eksik bir yanı olan yurttaşlarımız, gündelik hayatı da sürekli bir engelli koşudaymış-çasına sürdürmeye mecburlar. Dünya Sağlık Örgütü verilerine göre gelişmiş ülkelerde % 10, gelişmekte olan ülkelerde % 13 oranında engelli olduğu tahmin ediliyor. Türkiye'de farklı engelli gruplarından 10 milyona yakın yurttaşımız var. Bu durumda, her 7-8 aileden biri çocuk ya da yetişkin engelli bireye sahip. ODTÜ'den arkadaşım Necdet Turhan görme engelli bir milli atlet; şimdilerde dünyada hem dağcı hem de maratoncu görme engelli olarak haklı bir üne sahip. Necdet geçen ay "Beş Kıtada Beş Maraton" hedefini gerçekleştirebilmek için gittiği Avustralya'da yapılan Sidney Maratonu'nda koştu. Necdet bütün engelleri aşmayı sürdürüyor. Bizim Hüseyin'i (Eroğlu) sizler de zaten tanıyorsunuz; o da bir başka maratonu; medya maratonunu her hafta hazırladığı "rengâhenk" sayfasıyla koşuyor; "mainstream" medyanın görmezden geldiği engelli sorunlarını BirGün sayfalarına taşıyor. Ama bireysel çabalar, ya da Nur'un durumunda olduğu gibi tesadüfler çözüm değil. Bunu da en çok engelliler biliyor. Engelli bir insanın gelişimi, yetenekleri oranında topluma katkıda bulunabilmesi, onu anlayışla kabul eden, destekleyen aile ortamı ve sosyal çevrenin varlığına bağlı değil mi? Bu soruya cevabı da yine kendileri veriyorlar. Her 10 kişiden birinin engelli olduğu toplumda, ortak yaşam alanları, taşıtları, okulları, çalışma mekânları, çarşıları, sokakları, parkları, sinemaları, tiyatroları, eğlence yerleri gibi yaşamın sürdüğü her alanda ve toplumun içinde neden olmadıklarını sorguluyorlar. Ve işte nihayet güzel haber:

Engelliler, önlerine konulmuş engelleri aşmak için birleştiler; 29 Eylül günü Engelliler Konfederasyonu kuruldu. Fiziksel Engelliler Federasyonu, Zihinsel Engelliler Federasyonu, Türkiye Körler Federasyonu ve Sağırlar Federasyonumun birleşmesiyle oluşturulan Engelliler Konfederasyonu, "yukarıdan dayatılmış; temsil gücünü, işlerliğini ve işlevini yitirmiş bir yapı artık engelliler için sadece sorun oluşturuyor" tespitinden hareket ederek, demokrasiye inanan, bunu bir yaşam biçimi olarak benimseyen engellileri bir araya getirecekler. İşte bu yüzden kendi hakları için siyasete de müdahale etmesini bilen bir anlayışla yeni bir yapılanmaya gittiler. Yolları açık olsun!

Melih Pakdemir
BİRGÜN[/size]
 
bu haberi daha öncede okumuştum...insanların okumak için verdiği savaşa bazı engellerin çıkması ne acı...
 
“Ev danasından öküz olmaz” derler.

Vatandaşının dilinden gönlünden anlayan eğitimciler ve yöneticilerle karşılaştırsın Rabbim, aksi halde gerçekten uğraşmak zor.

Her ne kadar herkesin eğitim görmesi anayasal bir hak olsa da ve devlet bunu tüm vatandaşlarına sağlamak zorunda olsa da, kraldan kral kesilen yöneticilerimizle malesef bu mümkün olmuyor. Yani iş yine başa düşüyor!

Okullarla sorun yaşayanların başvurması gereken adresler:

1. Okul İdaresi
2. İlçe Milli Eğitim Müdürlüğü
3. İl Milli Eğitim Müdürlüğü
4. Milli Eğitim Bakanlığı
5. Bu adreslere dilekçe yazıp 15 gün beklemeyin, aynı gün cevap almak için uğraşın.
6. Bütün buralardan sonuç alınamazsa, bu anayasal hakkınızı almak için mahkemeye başvurun, dava açın.
7. Engelli dernekleri gibi sivil toplum kuruluşlarına da danışın.
 
Üst Alt