Güncel İçerik

Merhabalar

Engelli haklarına dair tüm içerikten üye olmaksızın yararlanabilirsiniz.

Soru sormak veya üyelere özel forumlarlardan ve özelliklerden yararlanabilmek içinse sitemize üye olmalısınız.

Teksan İnovatif Medikal: Engelliler, Engelli Çocuklar, Hasta ve Yaşlılar için emsalsiz ürünler

Sizce ne kadardır 2 yılın bedeli?

alperstein

Üye
Üyelik
5 Şub 2006
Konular
15
Mesajlar
183
Reaksiyonlar
0
Hayatın 2 yılı kaç para eder?

Dr. Alper Kaya

İnsan hayatına değer biçmek şöyle dursun; hayatın sadece 2 yılı kaç para eder?
1000 ytl? 100.000 ytl?

Sabahın ilk ışıklarıyla uyandığımda, başucumdaki solunum cihazımın fısıltısını duyarım. Birçoğunuzun farkında olmadan aldığınız nefesi benim dostum solunum cihazım bana bağışlıyor.

Son zamanlarda neredeyse her sabah kendime sorduğum bir soru...
Hayatın sadece 2 yılı kaç para eder?

Herşeyin bir bedeli var mıdır?
Evet...
Bu bedel her zaman parasal bir değerde midir?

Sevdiği bir yakınını, o soğuk toprağa vermiş, üzerine serpilen toprağı görürken çaresizlik ve acı içinde gözyaşı dökenlere soralım: Yakınınızı bir haftalığına hatta bir saatliğine tekrar görmek için neleri feda ederdiniz? Bu soruyu bir de kendimize soralım...
Cevabınız?

Vereceğimiz cevabın içinde hayatın değeri yatmaktadır...

Bu cevap benim için özel bir anlam taşıyor. Çünkü 2 yıldan beri solunum cihazı ile yaşıyorum, yaşatılıyorum...

Yaşam, nefes almak ise, bunu benim yerime solunum cihazım gerçekleştiriyor. Yaşam boyunca alacağımız nefes artık kısıtlı değil. Vücudumun yapamadığı işlevi bir solunum cihazı yapabiliyor.

Bu küçük cihaz, dakikada 12 kez, 800 cm3 havayı akciğerime pompalıyor. Diyafram kasının yapamadığını yapıyor. Küçük bir hesap ile, saatte 720, günde 17.280 ve yılda 6.300.000 nefes!

ALS ( Amyotrophic Lateral Sclerosis) hastalığı, kaslarımıza elektrik uyarısı gönderen sinir hücrelerinin ölümüne yol açıyor. Giderek yaşamsal kaslardan sayılan diyafram kası da çalışmaz duruma geliyor. 2 yıl önce yoğun bakım ünitesinde nefes borusuna bir hava yolu (tracheostomy) açılarak solunum cihazına bağlandım. Şu dakikaya dek solunum cihazı desteği ile yaşıyorum.

ALS hastalarının ortalama %80 i ilk 5 yıl içinde yaşamını yitiriyorlar. Ben, geri kalan %20 lik grup içindeyim ve tanı konduktan sonra 16 yıldır yaşıyorum. Bu açıdan kendimi şanslı görüyorum. (Bazılarına göre bu hastalıkla 16 yıl uğraşmak şanssızlık sayılsa da)

Günümüzde hastalığımın bilinen bir tedavisi yok. Ancak tıbbi teknolojideki yenilikler, hastalıkla başetmeyi kolaylaştırıyor.

Mikroişlemcilerin gelişmesiyle giderek ivme alan teknolojik gelişmeler, benim de hayatımı kolaylaştırmaya başladı. Akülü tekerlekli sandalyeler daha kullanışlı hale geldi. Herhangi bir çalışan kas ile kullanılabilen microswitch'ler, artık sizi bilgisayara bağlayarak birçok işlemi yapmanıza olanak veriyor. Bilgisayar teknolojisi yardımıyla bu satırları yazabiliyorum. Hatta bir gün sesimi de kaybedecek olursam, yazdıklarımı benim yerime konuşacak bir program bile mevcut.

Sözettiğim teknolojik gelişmeler içinde belki de en önemlisi ya da yaşamsal önemi olanı, solunum desteği veren sistemlerin geliştirilmesidir. Bir zamanlar bir oda büyüklüğündeki çelik ciğerler şimdi 3-5 kilodan fazla olmayan, taşınabilir cihazlar haline gelmiştir.

Sosyal güvencem, yukarıda sözettiğim hayatı kolaylaştıran teknolojik cihazları karşılamasa da şu anda kullandığım yaşamsal cihazları karşılamıştır. (Yeni sağlık sistemimizde yani "sağlıkta dönüşüm projesi”nde artık benim gibi hastaların durumu daha iyi olmayacak gibi görünüyor)

Sosyal güvencemin olmaması durumunda halim ne olurdu düşünmesi bile korkunç!

Ailem, akrabalarım, dostlarım, hiç çekinmeden ellerinden geldiğince parasal destek verirlerdi büyük olasılıkla ama nereye kadar?

Tüm bahsettiğim teknolojik desteğin var olması, kendi yaşamımın ve çevremdekilerin yaşamının çok kolay olduğu anlamına da gelmiyor kuşkusuz. 24 saat bakım gerektiren hastalıklarda evde bir yardımcının olması zorunludur. Zaman zaman hemşirelik hizmeti almak kaçınılmazdır. Bu tür hizmetlerin parasal karşılığı halihazırda sosyal güvenlik kurumu tarafından ne yazık ki karşılanmamaktadır. (Benim durumumda olanların sosyal güvencesinin karşılamadığı daha ne çok harcama listesi olduğunu listelesem inanılmaz olduğu görülür ancak bu, ayrı bir konu)

Şimdi, yazımın başındaki soruya dönelim.

2 yıldır solunum cihazı ile yaşıyorum. Bu süre içinde kızımın ergenlikten genç kızlığa geçişini yaşadım. Aile içinde birçok doğum günü kutladık. Yoğun bakımda evlilik yıldönümümüzü kutladık. Dostlarımızın iyi-kötü günlerini paylaştık. Onların çocuklarının sınav streslerini, nişan düğün heyecanlarını, yeni doğan bebeklerini gördük. Güldük ağladık birlikte.

Tüm bunlar için bir fiyat biçelim bakalım.
Sizce ne kadardır 2 yılın bedeli?
 
Bırak iki yılı, bir anın bile karşılığının olabileceğini sanmıyorum.

Mehmet Öz'ün bir röportajını hatırladım, aklımda kaldığı kadarıyla Amerikalılar bir bedel biçmişti, eğer bir hastanın ameliyatının ve bakımının maliyeti hastanın ömrünü yıllık olarak kişinin ekonomiye katkı yaptığı bedel ile orantılı olarak uzatmıyorsa ameliyatı yapmaktan kaçınıyorlar demişti. Google da aradım ama bulamadım. Bu acımasız mantığa yavaş yavaş yaklaşıyoruz gibi sanki.
 
öncelikle geçmiş olsun dileklerime iletirim.sorunuzun cevabıda sonu gelmeyen ''0'' yani 10000000000...... :roll:
 
sevgili alperstein öyle bir yazı yazmışın ki..

bir an ne diyeceğimi bilemedim.

sadece, saygı,sevgi ve hayranlıklarımı sunabilirim.
 
Evet Ergin'e bende katılıyorum...

Bir soluk da okudum yazınızı bir gün bile değil iki yıla değer biçmek neye göre yazdıklarınızdan sonra hiç kimse bir şey yazamaz....

Çok zor bir soru ve ben bu soruyu cevaplayamam..
 
Üstat bahsettiğiklerin hemen hepimizin umursamadan önemsiz bir şeylermiş gibi yaşayıp tükettiğimiz ayrıntılar.

Acı olan hayatın bu ayrıntılardan oluştuğunun çokta farkında değiliz.

Hep bizi çok daha fazla mutlu edecek bir şey için bakıyoruz ufka. Elde ettiklerimizin nasıl bir mucize olduğu elde edilince unutulup gidiyor.

Bir insana "hadi al sana yüz milyar dolar şu güneşi benim için doğdur ve kızıla kessin her yan" desek bunu böyle devasa bir para karşılığında bile hiç kimse gerçekleştiremez. Oysa her gün biz bakma gereği bile duymadığımızdan görmesekte o güneş doğup batıyor. İnanılmaz bir kızıllığa bulanıyor her yan...

Yaşamak parayla hesaplanır mı? Bence hayır.
Yaşamanın ne kadar mucizevi ve değerli olduğunun farkında mıyız? Bence hayır.

Bunu annelerimizin sevgisine benzetiyorum. Cezmi Ersöz bir yazısında yazmıştı. "Sevgilimizin eline bir kerz dokunabilmek için uçarcasına evden çıkarken annelerimiz sırtımızı okşarda hissetmeyiz bile" Oysa bizi onlardan çok kim sevebilir. bunun bir bedeli olabilir mi? Asla...

Hayatta bunun gibi bize öylesine kucak açan, öylesine mucizevi bir şey ki parayla ölçmek imkansız. anneler gibi. Zaten anneliğin yaşamakla özdeş bir yanı da yok mudur?

Yaratmaya kalksak bugünkü imkanlarla dünyanın tüm paralarını versek elde edemeyeceğimiz milyonlarca güzellikle bezenmiş bir dünyada yaşıyoruz. Bu kadar değerli şeylerin farkında olmamaızın tek sebebi onlara sahip olmamız...Birazcık sahip olduklarımıza odaklansak ne değerli olduklarını anlayacağız.

Ben omuriliğime sahipken ne mucizevi bir organ olduğunu düşünmüyordum. Şimdi biliyorum. Tıpkı şu senin sinir hücrelerin gibi..çok değerliler ve maddi bir karşılıgı yok...
 
Canım dostum, abim.
Şimdiki hesap makinaları karmaşık işlem yapamıyorlar daha. Onun için bir saatin bile değerini biçmek beyinsizliktir. Hatırlarmısın bilmem sanırım 98 yılında idi. Als ile ilgili bir yayın getirmiştin. Orada yazıyordu ALS hastalarının % 50 sinin 3 yılda, kalan % 50 sininde 6 yılda ölümü tadacağı. Sen ta o zaman benim 8 yıl oldu paçayı yırttım demiştin. Sendeki bu yaşama azmi, sevinci varken daha çok paçalar yırtarsın, yayınlarda alt üst olur, hesap makineleride. Hele birde arkanda kapı gibi ablam olunca.

Daha uzun yıllar dostluğunu abiliğini yaşayacağım senin. Bunun ne maddiyatı ölçülür ne maneviyatı. ama böyle bir durumda şanslı olduğunu bilmelisin. Kendini şanssız şanslı olarak görsende şanslısın. Seni seviyorum Abiiiiiiiiiiiiiiiiim.
:D :D :D :D :D :D :D :D
 
Canım Muzom,
Buna cevabım telefonla gelecek aç telefonu:)
Şanslıyım tabii bunun da farkındayım çok şükür.
Lütfedip yorum yapan diğer dostlara da teşekkürler.
Sevgilerimle
 
Yaşama değer biçmek mi? asla olamayacak şeylerden bir olduğunu
düşünüyorum.

Yorum yazmak bile zorluyor insanı.

Sadece vurguladığın ve bize yaşamımızın paha biçilemeyecek bir
varlık olduğunu hatırlattığın için teşekkürler.
 
Bu enfes paylaşım için çok çok teşekkürler Alper Abi.

Dün ER dizisini iziliyordum televizyonda. Dizideki bir doktor (genel cerrah sanırım) kendi hastalığı için başka bir doktorla (Nörolog) görüşüyor.
Tetkikler sonucu anlaşılıyor ki, 1,5 yl önce ameliyatla alınan beyindeki tümör yeniden ortaya çıkmış...
Şöyle bir konuşma geçiyor aralarında:
- Bütün bulgular tümörün yeniden oluştuğunu gösteriyor.
Kısa bir sessizlik
- 1.5 yıl önceki yere döndük! Peki, silahı ağzıma dayamaktan başka bir seçeneğim var mı?
- Yapma. Eğer o ameliyatı olmasaydın, çoktan ölmüştün. Oysa bu sürede çocuğunun doğumunu gördün, ...... yaptın. Bu çok iyi bir armağandı.
Kısa ve hüzünlü bir sessizlik.
- Bu çok iyi bir armağandı. Sen yaşamı dolu dolu sürdürdün...
Sessizlik...
- Yapılabilecek bir şey var mı?
- Tek seçenek radyasyon tedavisi.
- Başarılı olursa..?
- 4-5 ay daha yaşarsın
Sessizlik...

Bu diyaloğun ardından hasta doktor hiçbirşey olmamış gibi çalıştığı hastanedeki görev yerine gidiyor ve acil serviste insanların canını kurtarmaya devam ediyor...

Bu sahneyi izlediğimde, Alper abinin bu yazısı geldi aklıma. Zamanın kıymetini bilmek ve dolu dolu doya doya yaşamak... Sakat/hasta olunca bunları daha bir -en azından kolay- görebiliyor insan sanırım.
İşte bu avantajı ortaya serebilmek için ekledim yukarıdaki soruları ve konuyu Haftanın Konusu yaptım.

* Yaşamınızdan memnun musunuz?
Elimdekiyle en iyisini yapmaya çalışıyorum. Eksikler olmasına ve bazen kahretmeme rağmen;
  • YİRMİNCİ ASRA DAİR

    — Uyumak şimdi,
    uyanmak yüz yıl sonra, sevgilim...

    — Hayır,
    kendi asrım beni korkutmuyor
    ben kaçak değilim.
    Asrım sefil,
    asrım yüz kızartıcı,
    asrım cesur,
    büyük
    ve kahraman.
    Dünyaya erken gelmişim diye kahretmedim hiçbir zaman.
    Ben yirminci asırlıyım
    ve bununla övünüyorum.
    Bana yeter
    yirminci asırda olduğum safta olmak
    bizim tarafta olmak
    ve dövüşmek yeni bir âlem için...

    — Yüz yıl sonra, sevgilim...

    — Hayır, her şeye rağmen daha evvel.
    Ve ölen ve doğan
    ve son gülenleri güzel gülecek olan yirminci asır
    (benim şafak çığlıklarıyla sabaha eren müthiş gecem),
    senin gözlerin gibi, Hatçem,
    güneşli olacaktır...

    12.11.1941
    Nazım Hikmet
* Yaşamınızı anlamlı kılan şeyler (kişi, olay vs.) nelerdir?
İnsanlık, ülkem, mücadelem, yaşamım, canım aiem, dostlarım, arkadaşlarım, bu site, bilmediklerim/öğrenebileceklerim/değiştirebileceklerim, yemek, gülmek, güldürmek...

* Hayalinizdeki yaşamı tarif edebilir misiniz?
5 dönüm bahçe içine kurulu, havuzu olan, ailem ve birkaç dostumla paylaşabileceğim bir ev. İçi bana göre düzenenmiş bir minibüs. Sebze-meyveyi bahçeden toplamak, dayatılan tüm hengamelerden uzak kalabilmek. Dilediğim zaman minibüsümle geziler yapabilmek. Ayda 3-5 milyar da geldi mi... Ooooooh! Dünyada cennet :)

* Yaşamınızı daha iyi hale getirmek için neyin eksikliğini hisediyorsunuz?
Para :)

* Sakat olmak yaşamı algılayışınızı, günlük yaşam ritüellerine/hengamesine biçtiğiniz değeri etkiliyor mu, etkiliyorsa ne yönde?
Etkiliyor!
Fatura ödemek için köle misali çalışmak zorunda kalmanın, kendimize ve sevdiklerimize zaman ayıramamanın, havuca doğru koşmanın, aslolan tek şeyin İNSAN olduğununu unutmanın, siyasi kudurganlıkla can almanın, dogmalarla köleleştirilmenin... bedensel/şekilsel değerlendirmelerin anlamsızlığını çooook daha kolay anlıyor insan.

* Sakat olmanın 'daha insanca bir yaşam'ı hayal etmek/ettirmek için baskı/fırsat oluşturduğu, düşüncesine katılır mısınız?
Kesinlikle.
Ne kadar çok "bilen" olursa, o kadar daha umutlu olunur insanlık adına.
Yukarıda saydığım farkındalıkları çok çok önemsiyorum. Farkedenlerin artmasını, en derin sulara ulaşan oksijen tanecikleri gibi düşünüyorum. Oksijen ne kadar artarsa ve derinlere inerse, yaşam da o kadar varolur.
 
Herkes yaşamında bir mucize olmasını bekliyor.
Oysa yaşamın kendini bir mucize...

Bu dünyadaki hayatımızın ne kadar süreceğini bilemiyoruz. Hatta doktorlar "6 aylık ömrün kaldı" deseler bile gerçekten ne kadar süremiz olduğunu Tanrı'dan başka kimse bilmiyor.

Ölümcül bir hastalığı olup da en yetkili doktorlar tarafından ömür biçilen insanları, terminalde otobüs bekleyen bir yolcuya benzetirim. Otobüse bineceğiz er ya da geç. Bazen biraz geç kalır otobüs.

ALS hastalarının ortalama yaşam sürelerinin 3-5 yıl olduğu düşünülürse, benim otobüs 11 yıl rötarlı ve hala görünürde yok. Terminalde o kozmik otobüsü beklerken karar bize kalıyor; durakta oturup otobüsümüzün gelişini dört gözle beklemek ya da çevremizde olan biteni, hareketliliği, insanları, yaşamın tam da kendisini izlemek, hatta içine dalıp keyfini çıkarmak...

Kendi adıma ikinci yolu seçtim.

Yaşama odaklanmak için ölüm korkusunu bir kenara bırakmam gerektiğini anladım.

Kendimin tekrar yaşama dahil olduğunu görmek, bana değişik bakış alçısı da kazandırdı. Fazladan yaşanan her gün, yaşam mucizesinin bana düşen payı idi.

Bu sürede yine yaşamın gerçeklerinden olan "ölüm" ile tanışan yakınlarım oldu. Ben, sıranın bana geldiğini sanırken kalp krizinden bir doktor dostumu kaybettim.

Yaşamımızdaki hastalık, sağlık, neşe, keder ve ölüm; hepsi yaşamın ta kendisi.

Hayat, kimin kazanacağı belli olmayan bir oyun. Kartları iyi oynayıp mümkün olduğunca oyunda kalmaya çalışıyorum.

Sevgilerimle
 
geriye getiremediğimiz hiçbirşeyin değerinin biçilemeyeceği gibi 'an'ların da değerini biçemeyiz.

gerçek anları 'güzel' yaşamak dileğiyle
 
Söylenmesi gerekeler zaten söylenmiş,
teşekkürler çok teşekkürler
aldığım tek bir soluğun bile ne kadar değerli olduğunu yeniden hissettirdiğiniz için.


Sevgiler...
 
Yaşamın değerini ölçmek mümkün değil.
Ama bunu genelde başımıza birşey geldiğinde anlıyoruz.
 
ilk olarak alper abinin sorusunu cevaplayalım??hayata paha biçmek mi???
yüzyıla,asıra,yıllara,yıla,aya,güne,saate,dakikaya,saniyeye,saniseye....ASLA VE ASLA PAHA BİÇİLEMEZ....YAŞADIKLARIMIZ GERİ GELMEYECEK O GÜZEL ANILARI HATIRALARI KİMSE GERİ GETİREMEZ....ÖYLEYSE BUNLAR BİZİM RUHUMUZDA,KALBİMİZDE FİLM ŞERİTİ GİBİ DALGALANIR....O ANDA YAŞADIĞIMIZ HİÇBİR DUYGUNUN HİÇBİR MUTLULUĞUN HİÇBİR ÜZÜNTÜNÜN TARİFİNİ KİMSE GERİ DÖNDÜREMEZ...BÖLE BİR ŞEY YOK ÇÜNKÜ....MADDİYAT BAZI ŞEYLERİ GERİ GETİREMEZ!!!YVE BİZİM YAPACAĞIMIZ TEK ŞEY YAŞADIKLARIMIZIN VE ŞİMDİNİN KIYMETİNİ BİLMEKTİR....

GELELİM BÜLENT'İN SORUSUNA.....
* Yaşamınızdan memnun musunuz?
_EVET OLDUKÇA MEMNUNUM

* Yaşamınızı anlamlı kılan şeyler (kişi, olay vs.) nelerdir?
_AİLEM,DOSTLARIM,DÜNYA,MUTLULUK,SAĞLIK,KARAKTERİM,GERÇEK AŞKA İNANCIM:) :p RUHUM,VE DİYORUM Kİ BEN"YAŞIYORUM ÖYLEYSE ANLAMLIYIM":):):)
:mrgreen:
* Hayalinizdeki yaşamı tarif edebilir misiniz?
_MUTLU OLMAKTAN BAŞKA BİR YAŞAM DÜŞÜNEMİYORUM....BANA GERÇEKTEN DEĞER VERİP SEVEBİLECEK BİR İNSANLA KURACAĞIM BİR YAŞAM HAYALİMDEKİ YAŞAMDIR....VE EVİMİZDE GÜLÜŞEN,OYNAYAN KOŞAN,ANNEEEE BANA REÇELLİ EKMEK YAP DİYE BAĞIRAN YADA BABASININ KOYNUNA BABAMMMMMMM DİYE ATLAYAN MİNİK SEVİMLİ İKİZLERİM OLSUN....VE EVİMİZİN HER KÖŞESİNDE LALELER OLSUN......BU KADAAAAAA:):):)
* Yaşamınızı daha iyi hale getirmek için neyin eksikliğini hisediyorsunuz?
HİÇBİR ŞEYİN EKSİKLİĞİNİ HİSSETMİYORUM ŞUAN...
Sakat olmak yaşamı algılayışınızı, günlük yaşam ritüellerine/hengamesine biçtiğiniz değeri etkiliyor mu, etkiliyorsa ne yönde?
ENGELLİ OLSAYDIM BU SORUYA CEVAP VEREBİLİRDİM
* Sakat olmanın 'daha insanca bir yaşam'ı hayal etmek/ettirmek için baskı/fırsat oluşturduğu, düşüncesine katılır mısınız?
HER İNSAN İNSANCA YAŞAMAYI HAK EDER....(SANIRIM SORUYU ALGILAYAMADIM):)TAM ANLAMIYLA:)
 
Yaşamdan bahsediyoruz yaa... Bunun bir bedeli olabilir mi hiç?
Kendi kendime şunu sordum az önce.
Bana neyi ne kadar verselerdi hayatımdan vaz geçerdim acaba ?
Cevabı YOK...
Bana öyle bir şey sunsunlar ki bunun için,
dostlarımla birlikte saatlerce oturup, şen şakrak sohbetler edip, zamanın nasıl geçtiğinin farkına varamadığım anlardan aldığım hazzın yerini doldurabilisn.
Bana öyle bir şey sunsunlar ki,
Değer verdiğim,sevdiğim insanların bana '' iyiki varsın '' dediklerinde hissettiklerimin yerini alsın.
Yok böyle bir değer.
Ya da henüz benim hayattan vaz geçmememi sağlıyacak pek çok sebebim var.
Şükürler olsun ki var...
Candan Erçetin'in çok sevdiğim bir şarkısı vardır.
Aslında anlatmak istediklerimi öyle güzel özetliyor ki.
Bakın sözlerini yazayım buraya.
Ama siz yine de bu şarkıyı birde Candan Erçetin'den dinleyin derim ben.

  • YAŞIYORUM

    zengin çocukla fakir kızın aşkına
    bir türlü kavuşup mutlu olmayışına
    gözüm doluyorsa hala
    korkmaya gerek yok yaşıyorum demektir

    bahçenin yemyeşil canlanışına
    kirazın hınzırca çiçek açışına
    yüzüm gülüyorsa hala
    korkmaya gerek yok yaşıyorum demektir

    anlatacak hikayelerim bitmedi henüz
    anlaşacak dostlarım tükenmedi
    yorgunluk, kırgınlık hepsi gelir geçer
    her şeye rağmen yaşamak güzel

    düşenin dostunun olmayışına
    düzenin buna hiç aldırmayışına
    kanım donuyorsa hala
    korkmaya gerek yok yaşıyorum demektir

    senin beni yanlış anlayışına
    çoktandır heyecan duymayışına
    canım yanıyorsa hala
    korkmaya gerek yok yaşıyorum demektir

    söyleyecek şarkılarım bitmedi henüz
    söylenecek sözlerim tükenmedi
    yorgunluk, kırgınlık hepsi gelir geçer
    her şeye rağmen yaşamak güzel
 
*Yaşamınızdan memnunmusunuz.
Yaşmmızdan memnun olmasakta hayat bizi buna mecbur ediyor. Memnun olmaktan baska bir alternatif yok yoksa yasmımızda daha kötü şöyler olacaı için bi nevi mecburuz daha doğrusu halimize şükretmek lazım
*Yaşamınızı anlamlı kılan şeyler(kişi,olay vs) nelerdir?
Öncelikle kendim daha sonra ailem ve içinde bulunduumuz hayatın kendisi diyebiliriz
*Hayalinizdeki yaşamı tarif edebilirmisiniz?
Sağlık mutluluk ve huzur dolu bir yaşam
*Yaşamınızı daha iyi bir hala etirmek için neyin eksikliğini hissediyorsunuz?
.......................................................................................................
*Sakat olmak yaşamı algılayışınızı,günlük yaşam ritülerine/hengamesine biçtiğiniz degeri etkiliyormu, etkiliyorsa ne yönde?
Rahatsılığımın verdiği sıkıntılardan dolayı etkiliyor her yönde etkiliyor
*Sakat olmanın daha insanca bir yaşamı hayal etmek/ettirmek için baskı/fırsat oluşturduğu, düşüncesine katılırmısınız?
Evet sonuna kadar katılıyorum.
 
Yaşamı sorgulamak.....

Bence bu başlık son derece kapsamlı. Derinlik katmak gerekiyor, yaşamı sorgulayabilmek için. Ve sevgili Alper in yazısıyla da son derece anlamlı bir şekilde yol almış gibi gözükmekte.

Önce; Alper i tanımak, Alper in verdiği mücadele sonucunda hayatta kalabilmesi adına kendim için duyduğum mutluluğu yazayım;

Canımcım, herkesi yanılttığın ve yaşamıma girdiğin için teşekkürler.Çok farklı şehirlerde sen solunum cihazına bağlı olarak nefes almış olsan da, bu efsunlu kentte solunum cihazına bağlı olmadan aldığım nefeste, tanıdığım diğer insanlar gibi yaşamımın bir parçası olduğun için kendi adıma çok mutluyum. Seni hayata tutan belki solunum cihazın, ama sonuçta var olma sebebimiz ta yüreklerimizin derinliklerindeki bir olgu.

Daha bir çok şey yazılabilir Alper için, bu satırları okurken hehhhhehhhh şeklinde gülümseyeceğini yada yanaklarına bir damla gözyaşı süzüleceğini de biliyorum. Seni seviyorum.....

Bu yazıdan yola çıkarsak eğer;

Yaşamak için yaşama tutunabilmek için hepimizin kendine özgü nedenleri ve kendi değerleri var. Çoğunluk neden yaşadığının farkında olmayabilir ama sorgulayan ve irdeleyen düşünce yapısına sahip olanların yaşama tutunma çabaları çoğunlukla vardır.Bencilce bir tutunuş ta değildir üstelik bu. Bu sebeple yaşamın herhangi bir anının maddi bir değeri yokmuş gibi gözükse de, Alper in sözünü ettiği masraflarımız olmasa bile yaşamımız bir maddi değer üzerinde devam etmektedir.Ancak bizler daha çok işin duygusal tarafıyla ilgileniriz.

Çocuklarımızdır, ailemizdir, sevdiklerimizdir vs. dir... Başımıza kötü bir şey geleceğini sezdiğimiz anda inanın ben de ilk önce bir anne olmamdan dolayı kızımı düşünürüm. Sanki ben olmazsam o büyüyemeyecek,yanlışlar yapacak, acı çekecekmiş gibi. Bunların hepsi olasıdır. Ama kabul etmemiz gerekir ki, ilk tepkimiz herşeye rağmen kendimiz içindir. Bu bencilliğimizi seviyorum. Hayata tutunmamızı sağlıyor çünkü.

Bundan seneler önce hastane duvarlarının başıma yıkıldığı o an, ilk aklıma gelen kızımın ilkokul bitirme törenlerini bile göremeyecek olma olasılığımdı. Bir onu göreyim, sonra ne olacaksa olsun derken, bugün aynı şeyi, üniversiteyi bitirmesi, evlenmesi vs. üzerine de kurgulayabilirim.Yaşam tatlı anlayacağınız ve hayata tutunma sebebimiz çok değişken olsa bile içgüdüsel olarak hayatta kalabilmek adına ürettiğimiz onlarca nedenlerimiz var.

Ve işin tam tersi de var......

Bu sitede genellikle engellerimizle ilgili yaşadıklarımız, hastalıklarla ilgili yaşadıklarımızla doğru orantılı gelişen ilk acılar söz konusu. Ama bilmeliyiz ki, asla acıların nicel bir karşılığını yapmadan tüm bunların dışında aynı etkiyi yapan bir o kadar farklı acılarda var. Hiç biri burada yazılmadı henüz.

İnsana ait milyonlarca acı çekme nedeni var. Ve ne yazık ki bunlarda yaşamın bir parçası. Bana ilginç gelen insanoğlunun olağanüstü herşeyin üstesinden gelebilmek adına verdiği savaşım. Asla unutulmayacak, asla yok olmayacak binlerce acıyı gömdüğümüzü, yok saydığımızı görmemezlikten gelemiyorum bu aşamada. Ve iyiki insanoğlu bunları başarabiliyor diyorum aynı zamanda. Nasıl başarıyoruz ölümden daha beter acılarla birlikte yaşamayı?

Red Etmek Üzerine Dünya Görüşü Ve Sanat başlığında bunun sorgulamasını yapmıştım bir ara kendi kendime;

Tatiller işe yarıyor.....

Açıkcası belkide uzun yılllardır yapmadığım , yapamadığım yan gelip yatmak deyimi keşfetmekle meşgulum. Oldukça keyifli bir şey. İstediğim saatte kalkıyorum, kitap okuyorum, müzik dinliyorum ve çalışıyorum, yemek istediğim zaman yapıyorum, istemediğimde bir çaresine bakıyorum.Ohhh!!! ne güzel hayat.....

İhmal ettiğim şeylerle uğraşıyorum. Sizin de var mıdır, merakla aradığınız ve bulduğunuz ama bir nedenle o kadar merak etmenize rağmen bir köşeye attığınız el değmemiş işler?

Bir yıl önce iki tane filmi bir arkadaşımdan zorlukla almıştım, bir yıldır bende ve ancak bir kaç gün önce izleyebildim.
Bir tanesi Panic Room, diğeride İhtiyar Delikanlı...

İlk önce niyese İhtiyar Delikanlıyı izledim. Oldukça sıradan gibi gözükmesine rağmen hareketli bir filim. Olağanüstü sahneler yok ama kurgu güzel bence.Bir adam evine dönerken kaçırılıyor ve tam 15 yıl boyunca bir odada tutuluyor. Bir karısı ve üç yaşında bir kızı var ancak o odada tutulurken karısı falanda öldürülüyor. 15 yılın sonunda bir şekilde adamı serbest bırakıyorlar ve doğal olarak adam da bunu kendisine yapanlardan öç almak için harekete geçiyor.

Hedefine ulaşıyor. Neden kaçırıldığını anlayabiliyor ve öcünü alamak üzeredir ancak öylesine bir gerçekle yüzyüze geliyor ki....

İşte bende kendi filmimin koptuğu an bu son sahne. Gerçeklerle yüzyüze gelmemiz ve gerçeklerin etkisi bazen öylesine çarpıcıdır ki, tek bir çözüm var gibi gelir insana;

Ölmek.....

Ama bu o kadar kolay değildir. Genellikle bizlere bunun başarılmasıyla ilgili onurlar anlatılır çoğu zaman, ancak bunu yapabilen insan sayısı pek o kadar kolay değildir.

Peki öyleyse kabul edemeyeceğimiz bir gerçekle yüzyüzeysek ne yapabiliriz? Yaşamaya devam mı ederiz?

Evet yaşamaya devam ederiz de, genellikle ölümle aynı anlama gelen "unutmak" faktörünü işin içine ekleyerek.

Birden kimin söylediğini unuttuğum ama melodisi ve sözleri aklımda olan şarkı dökülüverdi dudaklarımdan;

Unut demek kolay
Gel bana sor bir de!
Unutamıyorum işte unutamıyorum......

Unutmak yaşama bağlanma sebebimiz mi?

Gerçekten tümden unutabilirmiyiz sanki yokmuş gibi?

Birden yedi yaşımdaki halime ve Hamburg tan İstanbul a yolculuğumuza geliverdim. Çok sık gelmezdik. Bu denli kolay değildi her şey bizim çocukluğumuzda. Bu sebeple İstanbul flu bir görüntüye sahipti o yaşımdaki halimle.

Ama benim için bir sevinç vardı, İstanbul dışında, hiç görmediğim anneannemi, dayımları ve Erzincan ı görecektim. İstanbul da bir kaç gün kaldık ve sonra annem , abim ve ben Erzincan a gitmek için Haydarpaşa dan trene bindik.

Hep sevmişimdir trenleri. Ritmik olarak çıkardığı o ses daima bana melodi gibi gelmiştir. Ne kadar değişik gelmişti bana her şey. Büyülenmişcesine camdan baktım tüm gündüzleri. Akşam karanlık çökünce bir de trenin ritmi bir ninni gibi geldiğinden uyumuştum ki annemin hadi kalkın sesiyle uyandık.

Eskişehirdeydik ve tren uzun bir mola verecekti.Seyyar satıcılar dolmuştu trene. Hepsinden farklı sesler çıkıyordu. Annem bir tanesini çağırarak " Sahlep içermisiniz çocuklar " dedi.

Sahlep?...... O da neydi ki. Hiç bilmezdik. Evet dedik çocuk sevinciyle.

Ya ilk içtiğimizden, yada soğukta bize çok güzel geldiğinden şu ana kadar o sahlebin tadını unutmuyorum. Çok sonraları, sevdiğim adama bu anımı anlattığımda, o da unutmayacaktı bu anıyı ve gençliğin verdiği çılgınlıkla bir kış sabahı erkenden yanıma gelip" hazırlan "diyecekti.

" Ne için ? " diye sorduğımda cevap " sahlep içmeye gidiyoruz " olacaktı ve cebinden tren biletlerini çıkarıp" Eskişehir e gidiyoruz " diyecekti. Annemin şaşkın bakışlarında hazırlanıp, " merak etmeyin akşam treniyle dönecez " cümlesinden sonra koşar adımlarla Bostancı ya gidip trene binecektik. Yine çok güzel bir tren yolculuğu olacaktı, ama artık o seyyar sahlepçiler yoktu Eskişehir garında ancak biz yakınlardaki bir kafeden sahlep içmeyi ihmal etmeyecektik. Gara tekrar gelip dönüş için biletlerimizi almaya geldiğimizde hayatımızın şokunu yaşayacaktık. Dönüş treni ancak ertesi güneydi...

Ya ne güzel günlerdi bunlar.Tüm gün Eskişehir i gezip gece garda kanepelerin üstünde, başını sevdiğin adamın dizlerine koyarak uyumanın mutluluğunu yaşayacaktım. Ne kadar güvenli ve ne kadar sıcak gelecekti her şey.....Çocukluğumdaki ilk sahlebim gibi.

Erzincan da bizleri kar karşıladı. Kar a alışıktık, öyle ya kuzey buz denizinin yanıbaşında yaşamıştık tam yedi yıldır. Ama farklımıydı sanki burda her şey? Bilmiyorum farklıydı sanırım. Çok güzeldi....

Çocuklarda en sevdiğim yan çok kolay adapte olmalarıdır. Biz de öyle olduk. Ya da dünden razıydık adapte olmaya. Televizyonsuz bir hayat,kuzine başında çay partileri, hele kestane..... ne çok değişik şey vardı...En çok ta sokakları sevmiştik. Kar yağardı Hamburg ta da ama sokaklarda bir damla kar göremezsin kardeşim, karda gıcır gıcır çıkan ayak seslerini Erzincan da duyduk. Belimize kadar gelen karın içinde debeleşmeyi ilk kez orada yaşadık.

Süremiz kısıtlıydı, 15 gün sonra babam arabayla gelip bizleri alacaktı. Keyfini sürmeliydik.Anlayamadığım garip bir hüzün vardı ama evin içinde. Annemin iki de bir gözü yaşlanıp dururdu, bizleri hep severdi, hep sarılırdı ama ikide bir sarılması bana acayip gelmeye başlamıştı. Üstünde durmadık biz çocuk keyfimizi sürmeye devam ettik.

Ama bilirsiniz beklenen gün daima gelir. Bir gün öncesinden mahallede yeni tanıdığım tüm arkadaşlarıma " hoşçakal " demiştim. Bir çeşit vedalaşmaydı benim ki. Ve beklenen günde babam bizden önce uyanıp eşyaları arabaya yüklemişti bile.

Anneannemlerle son kahvaltımızı yapıyorduk, artık sular seller gibi akmaya başlamıştı gözyaşları ve bunu anlayabiliyorduk ta annem hala bize niye sarılıyordu?

Arabanın önüne gelmeden hepimiz paltolarımızı giydik, ve orda annem bana sarıldı, babam abime.... Sonra yer değiştirdiler, ve babam bana sarılıyordu, annemde abime ve şunları söylüyorlardı;

" Sakın anneannenizi üzmeyin emi? "....

Benim için dünyanın sonunun geldiği an bu andır. O zaman anlamıştım bizleri orada bırakacaklarını. Gözyaşlarımın akmaya başlamasına izin bile vermeden sadece onların gözlerinin içine baktım ve soramadım " neden " diye

Ağrıma giden ve dünyamı o anda zehir eden bırakıp gitmeleri değildi. O zaman bile buna kızgın değildim.Neden bunu daha önce söylemediklerine kızgındım. Bunun nedenlerini anlayabilecek çocuklardık, ve asla onları üzecek bir şey yapmazdık doğru bir şekilde anlatılacak olsaydı.

Ama yapmadılar. Bizleri üzmemek adına saklamışlar bu gerçeği, ama gerçekler eninde sonunda bir şekilde ortaya çıkacaktır, gerçekleri çirkin yapan gerçeğin kendisi değil aslında.

Tam iki yıl sonra döndüler.Bu süre içersinde annemlerden daima mektuplar geldi ve mektuplar şu şekilde biterdi hep;

" sanem kızım, ne olur , iki satır da sen yaz...."

İki yıl boyunca bir tek satır yazılmadı Almanya ya... Ve daha garibi tam iki hafta sonra yedi yıl boyunca yaşadığım ,okula gittiğim anadilim gibi bildiğim Almancadan bir tek kelime bile hatırlamıyordum.

Yaşadığın gerçeğin sende bıraktığı iz doğrultusunda, istersen eğer unutursun. Çünkü ölmeyi beceremezsin o anlarda. Ama yaşamakta anlamsızdır bir yerde, ve hala nefes almaya devam ediyorsan, acı çekmene sebep olan şeyi hatırlamayacaksın....

Ne garip bir red ediş değil mi?

Şimdi sevgili oturanboğanın sorularına geleyim;

Yaşamınızdan memnun musunuz?

Bazen evet, bazen hayır...... Yaşamı, dünyayı, ülkemi ters yüz eden binlerce sorunu yok saydığım ve kendi bencilliğime kapıldığım sürece yaşamımdan mutluyum.

* Yaşamınızı anlamlı kılan şeyler (kişi, olay vs.) nelerdir?


El yordamıyla, hiç bir kitaba bağlı kalmayarak edindiğim edinimler hayatımı anlamlı kılıyor.Kuşkusuz insan olarak yaşama bağlanma sebeplerimin başında yine kızım geliyor.

* Hayalinizdeki yaşamı tarif edebilir misiniz?

Aptal insanlara , ben merkezci insanlara, dayanamıyorum. Bunların olmadığı bir toplumda huzur içinde bir yaşam tek isteğim.

Yaşamınızı daha iyi hale getirmek için neyin eksikliğini hisediyorsunuz?

Parayla işim olmaz bu anlamda, eksikliğini çok fazla hisetmiyorum açıkcası.Yaşamımı daha iyi hale getirmek kendi kendime oluşturduğum " kabul " alanımı biraz daha daraltmakla olacaktır diye düşünüyorum.Çaba sarfediyorum ama bu konuda son derece başarısızım.

* Sakat olmak yaşamı algılayışınızı, günlük yaşam ritüellerine/hengamesine biçtiğiniz değeri etkiliyor mu, etkiliyorsa ne yönde?

Bu sorunun cevabı bende yok. :D Buraya çalışmadım örtmenimmmmmmmm

Sakat olmanın 'daha insanca bir yaşam'ı hayal etmek/ettirmek için baskı/fırsat oluşturduğu, düşüncesine katılır mısınız?

Bu soruya da aslında cevap verme hakkına sahip değilim diye düşünüyorum. Ancak içimdeki ses, hayır diyor......
 
zamanın önemi

zamanın önemi herkesin çok iyi anladıgını görüyorum. Zaman hızla akıp gidiyor yaptıgımız hatalardan ders çıkararak zamana karşı gol atmış oluruz
 
MERHABALAR
İKİ YILIN DEĞERİNİ PARAYLA ÖLÇMEK İMKANSIZ BEN DEĞER OLARAK FARKLI BİR ŞEY DÜŞÜNÜYORUM.AİLE NE DEMEKSE İKİ YILIN ANLAMI O BENCE
 
hayatın değeri parayla asla asla değerlendirilemez,ömrünüzden geçen bir saniyeyi parayla geri alabilirmisiniz hayır o zaman değer biçmek niye..nerede ne şekilde olursa olsun hayatın her anını yaşamak gerekir zorluda olsa,engellide olsa yaşamak güzel...Tabiiki daha iyi şartlarda yaşamak için para gerekli hele birde engelin varsa sağlık sorunun varsa paranın önemi daha fazla ülkemizde paran varsa herişin daha kolay oluyor insan hayatına bile parayla değer biçilen bir ülkede yaşıyoruz..

YAŞAMINIZDAN MEMNUZMUSUNUZ sorusuna memnun olmak için elimizden geleniyapıyoruz ama zorlukllarla karşılanşınca tabiki mutsuzlıklar olUyor

Hayatımı anlamlı kılan ilkolarak içimdeki yaşama sevinci ailem dostlarım ve sevgi aşk ulaşmak ve yaşamak istediklerim var bunlar hayatıma
anlam veri


Hayelettiğim hayat engelsiz bir hayat isterdim...


yaşamımın daha iyi hale getirmek için çevredeki yaşam koşullarının engellilere göre düzenlenmesi daha fazla sosyal haklrın verilmesi yani ben devletin birşeyler yapmasını isterim..

Engelim beni fazla etkilemiyor normal hayata devam ediyorum ama yinede engelli insanların daha ayrıcalıklı bir hayat yaşamaları gerektiğine inanıyorum..
 
Yaşamı daha iyi anlıyabilmek için ölümü anlayıp varlığını kabul etmek gerekiyor sanırım her kayıp bana yaşamı anlamlı kıldırdı maddeye bağımlılığı azalttı ,şimdi bakıyorum 10 yıl evvel banyoda fayanslardan ikisi aynı renk değil diye her girdiğimde görünürlerdi bana sinirlenirdim şimdi hiç bişi umurumda değil...
Yaşamda en anlamlı şey bir insanın kendini anlattığı birde anlatan tatlı dilli keskin gözlemcise bayılırım o anlara çok keyif alırım...
Nasıl bir yaşamım olsun isterdim sevdiğim dostlarla foçada bir yer alıp evlerimizi yapma ortak alanları olan bir tür komün yaşamı düşümüz var öyle yaşlılığımı geçirmek isterim balıkçılarla sohbet edeceğim pazarlarında zevkle sebze seçeceğim umarım olur ...Alper bey bu kadar sevilmek güzel olmalı kimle sohbet etsem sizi anlatıyor en kısa zamanda tanışıcaz izmirliler toplaşacaz :lol: :lol:
 
Dostlarım, ne kadar güzel şeyler yazmışsınız. Çok teşekkürler...

Yalnızca bir hayatımız var ve iyi değerlendirmeliyiz. Kolay ve ucuz değil yaşamak... Yaşamak zor iştir.

Yaşamak çokkkk güzel.
 
göreceli..

Değişkenleri kişi, zaman, çevre şartları olan göreceli bir durum.

Goethe'nin dediği gibi herkesin kapısına hamle etmekten korktuğu kapı

ölüm.Bana kalırsa o kapıya hamle etmekten kaçınmayanların kazandığı

bir dünya.Her şeye bir değer biçilmişse eğer,yaşamdan çok daha değere

sahip şeyler de var.

Bence Che'ye,Puşkin'e(bir duelloda öldüğü rivayet

edilir),Hayyam'a...Onlara sormuş olmak gerekti bu soruları..Batı hukuku

hayatı değerli bir mücevher gibi muhafaza ederken doğucu mistizmin

hayat feda etmeyi öne sürdüğünü düşünün..İntihar bombalarını

düşünün...Hindistan'da bir ömürü ölmeyi bekleyerek yaşayanları

düşünün..Kendi yaşamsal iç güdünüzün size hayatı değerli kılması kalıbını

bir an olsun kırmayı deneyin.

Sokrates'i ölüme mahkum ettiklerin de :'Doğa da sizi ölüme mahkum etti'

dediğini bilirsiniz..Ölümün olduğu yerde daha ciddi ne olabilir ki?

Hayatı ne kadar değerli bulduğumuzla anılmayız öldüğümüz de..Ölüme ne

kadar hazırlıklı olduğumuzdur bizi öldükten sonra değerli kılan..Neler

yaptıklarımız ve neler bıraktıklarımızdır..Yoksa ortalama 60-70

(bilmiyorum istatistikler ne kadar ömür biçiyor insana,100 ü geçmez işte..)

yıllık bir ömrü bütünüyle onu değerli kılma fikriyle yaşamak

tembelliktir..Ölümse bizi hayat içinde güdüleyen bir kurumdur.Yaşarken

ölmek fikri ve hissi ,sahip olduğum en değerli şeydir.
 
alperstein' Alıntı:
Hayat, kimin kazanacağı belli olmayan bir oyun. Kartları iyi oynayıp mümkün olduğunca oyunda kalmaya çalışıyorum.


İşte bütün gerçek budur. Yaşamımızdan memnnun değilsek gücümüz yetebildiğince iyi hale getirmeliyiz. Başkalarının hayatlarına özenerek keşkelerle yaşamak yerine bu hayatın getirdiklerini en az zarar görecek şekilde kabullenmek ve o çerçevede yapabildiklerimizi yapmak gerekir ki bir gün bu oyun bitecek asıl her şey o zaman ortaya çıkacak.
 
alper hocam senin hastalığında kesin bi yanlış anlama durumu seziyorum. eminim 56 modemle internette boğuşurken ah bi ADSL im olsa dedin. bu yukarı gidene kadar D yolda düştü zayi oldu S ile L yer değiştirdi aha al sana ASL ..!
bence senin dosyalar karıştığı için 16 yıldır peşinde olan yada olduğunu sandığın zat-ı muhterem vazgeçti. bence olay budur.
yıllar önce benim dosyaları da böyle karıştırmışlardı. ismi lazım değil malum şahıs iki sefer kapıdan geri dönmüştü.
kendileri "personen non grata" olduğu için buraya kadar zahmet etmişsin buyur bi acı kahvemizi iç bile demedik.

Hayatın iki yılı kaç para eder? ne iki yılı 2 dakika soluk alamamak kaç para? diyorum ve efkarlanıp yakıyorum cigaramı..bu ne yaman çelişki anne..!
pratik ayrı teori ayrı.
diceemm şu: burda beş beş konuşmak kolay. kim ne yazıp ne yorumda bulunursa bulunsun istediği kadar kelime cambazı olsun empati yapıp buraya senin duygularına paralel bi şeyler yazamaz. köre renk tarifi kadar zordur bu iş.
benim beynim bu sürece maddi bir değer biçemiyor.
ama bir ömrün karşılığı başka bir ömür olabilir.
sevdiği yaşasın diye gözünü kırpmadan hemen oracıkta düşünmeden hayatını feda eden/edecek olan insanlarla dolu etrafımız.
HAYATINIZDA HAYATINIZDAN DAHA ÇOK SEVDİĞİNİZ BİR KİŞİ YOKSA HAYATINIZIN HİÇ BİR ANLAMI YOKTUR.

Yaşamınızdan memnun musunuz?
* yaşamımdan memnunum ama daha iyisine hayır demem.

Yaşamınızı anlamlı kılan şeyler (kişi, olay vs.) nelerdir?
* içki,sigara,müzik,kadınlar ve illaki pc

Hayalinizdeki yaşamı tarif edebilir misiniz?
* rakı şişesinde balık olsam.

Yaşamınızı daha iyi hale getirmek için neyin eksikliğini hisediyorsunuz?
* sağlık ve para bi de aşk ama para oldummu aşkın orjinalini değilse bile orjinale çok yakın taklitlerini piyasada bulmak mümkün ki en ustası bile bu taklitleri orjinalden ayırt edebilemez.
para nedir..? para heran kullanabileceğiniz bir kinetik enerjidir..ben böyle bi enerjiyi istemiyorum diyenin alnını karışlarım..yemesler.

Hayalinizdeki yaşamı tarif edebilir misiniz?
* güzellik yarışmasında mülakata çıkmış kenar mahalle dilberleri gibi "kavgaların, savaşların olmadığı barış dolu bi dünya" da varolmak deeeermişiim :D
ne demiş bi düşünür: "buradayken orayı özlersin, oraya gidince orası da burası olur." en güzeli, buranın değerini bilmek.orası yok yani.

Sakat olmak yaşamı algılayışınızı, günlük yaşam ritüellerine/hengamesine biçtiğiniz değeri etkiliyor mu, etkiliyorsa ne yönde?

* etkiliyor..güney batı yönünde..ordaki boş daireye 3 tane hemşire taşındı ..dünya ahret bacım olsun :D

Sakat olmanın 'daha insanca bir yaşam'ı hayal etmek/ettirmek için baskı/fırsat oluşturduğu, düşüncesine katılır mısınız?
* katılanların oranına bi bakiim..çoğunluk katılıyorsa ben katılmam..huyum kurusun, çoğunluğa ters düşmek gibi bi karakterim vardır.
 
* Yaşamınızdan memnun musunuz?

Evet memnunum (dönem dönem değişebilecek bir cevap)

* Yaşamınızı anlamlı kılan şeyler (kişi, olay vs.) nelerdir?

Tabii ki sevdiklerim

* Hayalinizdeki yaşamı tarif edebilir misiniz?

İçi kitap, sinema sistemi kurulu büyük bir oda,
bahçesi çiçekler, tavuklar, kedi, köpek,
tulumba, barbekü, çardak, sebze, meyve ağaçları vs.vs.
dolu bir ev, sevdiklerimle huzurlu bir yaşam,
ha tabi en azından ayda bir defa yapılan geziler
(aç gözlü müyüm ne)

* Yaşamınızı daha iyi hale getirmek için neyin eksikliğini hisediyorsunuz?

Güven (kendime olan güven)

* Sakat olmak yaşamı algılayışınızı, günlük yaşam ritüellerine/hengamesine biçtiğiniz değeri etkiliyor mu, etkiliyorsa ne yönde?

Bir süredir etkilemiyor.

* Sakat olmanın 'daha insanca bir yaşam'ı hayal etmek/ettirmek için baskı/fırsat oluşturduğu, düşüncesine katılır mısınız?

Evet katılıyorum.
 
Yaşamınızdan memnun musunuz?
Bazen evet bazen hayır genelde pek memnun degilim
* Yaşamınızı anlamlı kılan şeyler (kişi, olay vs.) nelerdir?
Annem ve kardeşlerim başka hiç bir şey degil
* Hayalinizdeki yaşamı tarif edebilir misiniz?
Daha iyi bi yerde yaşamak isterdim.Sadece annem babam ve kardeşlerim olsun isterdim.Başka kimseyi istemiyorumKarın ve sogugun olmadıgı bi yer........................
* Yaşamınızı daha iyi hale getirmek için neyin eksikliğini hisediyorsunuz?
Para :) Para :)Para :)
* Sakat olmak yaşamı algılayışınızı, günlük yaşam ritüellerine/hengamesine biçtiğiniz değeri etkiliyor mu, etkiliyorsa ne yönde?
Bence etkiliyor.Çünki ben normal insanların yaptıgı bir sürü şeyi yapamıyorum buda onlar için sıradan bir yaşam olurken benim içinse :?: bunu ifade etmek çok zor
* Sakat olmanın 'daha insanca bir yaşam'ı hayal etmek/ettirmek için baskı/fırsat oluşturduğu, düşüncesine katılır mısınız?
İnsan hayalleriyle vardır.Ben hayal kuruyorum gerçekleşmeyecegini bildigim halde.Ne kadar canım yanarsada yansın hayal etmek çok güzel

Offffffff be ne zor sorulardı bunlar :)
 
Herşeyin bir bedeli var mıdır?
Evet...
Bu bedel her zaman parasal bir değerde midir?

Sevgili Alper bey,

Evet aslında herşeyin bir bedeli var. Ama bide madolyonun diğer yüzü var ki, bunun da değeri asla parasal değildir.

Kaybettiğimiz bir yakınmızı bir an dahi görebilme umudumuz olsa, onu görebilmek pahasına kaybedeceğimiz şeyler umurumuzda dahi olmazki. Hatta kendi canımız dahi.

Bu süre içinde kızımın ergenlikten genç kızlığa geçişini yaşadım. Aile içinde birçok doğum günü kutladık. Yoğun bakımda evlilik yıldönümümüzü kutladık. Dostlarımızın iyi-kötü günlerini paylaştık. Onların çocuklarının sınav streslerini, nişan düğün heyecanlarını, yeni doğan bebeklerini gördük. Güldük ağladık birlikte.

Tüm bunlar için bir fiyat biçelim bakalım.
Sizce ne kadardır 2 yılın bedeli?

Ne mutlu size ne güzel şeyler yaşamışsınız ve yaşıyorsunuz. Bunlar insanlığa dair yaşanacak en güzel şeyler. Bütün bunların bir bedeli labilirmi. Daha nice yıllara.

Yaşamı sorgulayabilmek...

* Yaşamınızdan memnun musunuz?
Genelde evet memnunum. zaman zaman ufak olası gelitleri saymazsak.

* Yaşamınızı anlamlı kılan şeyler (kişi, olay vs.) nelerdir?
ailem, yakınlarım, arkadaşlarım, dostlarım vs. Çevremde yaşadıklarımı paylaşabileceğim yakınlarımın ve arkadaşlarımın olması elbette yaşamımı anlamlı kılan.

* Hayalinizdeki yaşamı tarif edebilir misiniz?
Kendi yaşamım :D yalnız bir üst versiyonu yani şuan yaşadıım hayattan daha rahat bir yaşam tarzı. Bunun için didinip durmazmıyız hayatboyu.

* Yaşamınızı daha iyi hale getirmek için neyin eksikliğini hisediyorsunuz?
Araba :D tamamen maddi oldu ama napiim şu sıralar kafam bununla meigul, umarım yakında olacak.

* Sakat olmak yaşamı algılayışınızı, günlük yaşam ritüellerine/hengamesine biçtiğiniz değeri etkiliyor mu, etkiliyorsa ne yönde?
Etkilemiyor desem yalan olur. eminim herşey daha farklı olurdu.
günlük hayattki karşılaştığımız ufak ayrıntılarla çok meşgul olmazdım diye düşünüyoru.

* Sakat olmanın 'daha insanca bir yaşam'ı hayal etmek/ettirmek için baskı/fırsat oluşturduğu, düşüncesine katılır mısınız?
Aslında olmalı ama bu benim için geçerli değil. hırslı değilim.
 
Yaa, Bülentçim soruların bayaa zor geldi bu sefer.. :oops: Ben yine kafama göre yazdım.. :wink:


Geçen ayki köşe yazımın forumdaki versiyonunda "mülkiyet" ve "paylaşım" konularını az da olsa sorgulamış, paylaşımın dünyamızdaki yerine cevap aramıştık. Buradan devam edelim.


Bence, insan beyninin ürettiği tek ve çok çok çok önemli şey: DÜŞÜNCEdir! Çünkü üretilmesi büyük emek ve zaman ister.. Beyin dışarıdan aldıklarını önceden bildikleriyle birleştirir, düşünce olarak ifade eder.. Genellikle, sözlü ya da yazılı olur bu. Aslında insan, kullanabildiği bütün organlarıyla bunu başarabilir. Bir müzisyen çaldığı müzik aletiyle, bir ressam yaptığı resimle, bir futbolcu ayaklarıyla düşüncelerini ifade eder. Anlamlı bir ifade için de yıllar, yıllar süren bir bilgi birikimi gereklidir. Kolay değildir yani..

Bu çok önemli ve çok değerli olgunun "paylaşılma"sı; yeni bilgilerin, yeni düşüncelerin doğması ve gelişmesi açısından paha biçilmez bir değerdedir!..

İşte sen bunu başarıyorsun, Alper dostum!.. Daha üstünü olabilir mi?.. ;)
 
Üst Alt