Güncel İçerik

Merhabalar

Engelli haklarına dair tüm içerikten üye olmaksızın yararlanabilirsiniz.

Soru sormak veya üyelere özel forumlarlardan ve özelliklerden yararlanabilmek içinse sitemize üye olmalısınız.

Teksan İnovatif Medikal: Engelliler, Engelli Çocuklar, Hasta ve Yaşlılar için emsalsiz ürünler

Sakatlar Haftası ne işe yarar? Neden var? [Tartışma]

aferits

Üye
Üyelik
15 Tem 2004
Konular
15
Mesajlar
933
Reaksiyonlar
0
10 mayıs ile 16 mayıs tarihleri arası "sakatlar haftası"'ymış.

Bu sakatlar haftasının ne anlam taşıdığını ve hafta için neler yapıldığını bilen anlayan varmı? varsa
bunun biz sakatlara (engellilere,özürlülere) katkısı nedir.
Sağlamlar açısından sakatlar haftası nedir.?
Daha adında bile anlaşma sağlanamamış bizler bu haftada ne yapmamız gerekiyor.
Biz sakatlar böyle bir haftadan yıllardır ne bekedik.

Bana kısa ve anlayacağım yalın cümlelerle anlatabilirmi?(edebiyat ve felsefe parçalanmaması önemle rica olunur.)
Kıdemli bir sakat olarak yıllardır gözlemlerim içinden çıkamadım belki sizler
yardımcı olursunuz.
 
Sanırım sakatlığı özendirmek için. Çünkü normal insanlar haftası diye birşey yok. İnsanın içinden " heytt be, iyi ki sakatım, haftam bile var" diyesi geliyor.
aferist,
ikazına ve önerine rağmen kendimi tutamadım. ne yaparsın, kendimizi ifade etmeye çalıştığımız tek yer burası. özür...
 
Kanımca hiç bir b....a yaramayan, göstermelik bir organizasyon. Bu hafta dolayısıyla yollarda caddelerde yürüyüş yapanları, Atatürk heykellerine çelenk koyanları görünce vallahi manzaraya acıyarak bakıyorum.
Hak böyle komik, palyaçoluktan öteye gitmeyen ritüellerle elde edilemez.
 
Dostlar alışverişte görsün haftası.
Devlet, bakın şşşt sakat kitle, sizin için etkinlik felan yapıyoruz ha, diye kendisini avutacak ya.
Dün haberlerde baktım, yeni bakan hafta nedeni ile toplantı yapmış. Bıyıklı bıyıklı bürokratlar sandalyelere yayılmış, bastonlu arkadaşlar ayakta dikiliyor.
Kara mizahmı desem...
Aziz Nesin'lik yahu olay, absürt ötesi bişii.
Bakan acemi yazık, fısıldıyor ama mikrofon açık, "şimdi basın bizi çekiyor sonra konuşuruz" falan diyor sakatların temsilcisine.
He hehehhee.
Eğer kendisi yada çoluğu çocuğu engelli olsa, sonraya bırakırmıydı isteklerimizi?
Ayakta onca bastonlu varken, oturan resmi erkana kalkın diye posta koymazmıydı?

Eğerki bana bir melek gelse ve sorsa, sağlammı yapayım seni, yoksa dünyadaki tüm sağlamları sakatmı yapayım?
Hiç düşünmeden 2. şıkkı seçerdim. Tüm sağlamların sakat kalmasını seçerdim.
Anyayı Konyayı görsünler derdim. Hatta bundan tarifsiz keyf alırdım.
Çok özür dilerim ama, derdimki onlara, gördünüzmü ebenizin resmini?
Belediye başkanları düşünsenize sakat...Başbakan, Cumhurbaşkanı tüm devlet.
Zuhahahah falan yani.
Bir sene içinde tüm memleketin kaldırımları alçak olur.
Tüm belediye otobüslerinde rampa olur.
Tüm resmi ve özel binalar çin seddi gibi değil, rampalı asansörlü falan olur.
Telefon kulübeleri, vapurlar, trenler, uçaklar aklınıza gelen herşey, insani şekillere getirilir.
Otomobil sahibi olmak için, engelli kullanıma uygun aparatlı olması için rapor yada bir sürü saçma zımbırtılarla uğraşmayacağımızı düşünün. Sol ayak sakatsa kullanamassın, sağ sakatla kullan ötv indirimini gibi saçma salak ayrıntılarla uğraşmazdık.
Bunun gibi yüzlerce aşamadığımız engelimiz, aşılmış olurdu.

Vallahi, çıksa gelse şu melek sorsa ne güzel olurdu...
 
Jem arkadaş ,bakan adı üstünde sadece bakan hiçbir uygulamalı icraatları olmayan insanlar.Evet tamda Aziz Nesin üstadımızın ifade edebileceği durum.Umarım o melek kısa sürede gelir.
 
neyseki yine bi haftamız var yoksa hepten unutuluruz.bu hafta boyunca gazeteler haberler hep bizden bahseder.1 hafta sonra unut gitsin.ne güzel değilmi.nerde haklarımız nerde bize tanınan imtiyazlar.kimse duymayacak bizi içimizde sessiz çığlık olarak kalacak herşey.
 
365 gunde 7 gun de konuşulmak ne kadar etkılı olur yada bırıkmış sorunlarımızı nekadarını muzakere edebılırler hafta duzenleyeceklerını abuk sabuk bırokratık engellerı kaldırsalar daha yararlı olur işı olmayan engellı bugunku şartlarını göz önunde tutarak bağlanan komık maaşlar yada herhangı iş göruşmelerıne gıttığınız zaman istemeyerekte olsa iş verenın devlete karşı zorumluluk hısıyatıla sıze iş vermesı bunun gıbı aklıma gelemeyen bır suru sorunlarımız yada toplumun için de gezerken hor veya acınarak bakışlar benı en etkıleyen halk oto buslerıne bınerken ucretsıs kartı gösterırken ökuzun tırene baktığı gıbı bakması varya snkı harac verıyormuş hısıyatını uyandırıyor bende herkese engelsız yaşamlar dıleyıle
 
benim için bir gerçekçi masaldır.gerçek bizler,masal ise ......hepimiz biliyoruz nasıl olsa.
 
Haftanın anlam ve önemine binaen, valilik,belediye başkanı ziyaret edilir.Tabi ki; orda ki ilgi ve alaka hat safhalara çıkmıştır.Her şey göstermelik olarak 15-20 dakika yı geçmez.Sayın valimiz, sayın dernek başkanımız,sayın.... la başlayan diğer zati muhteremler birer konuşma yapar.Hemde nasıl konuşma;duygu yüklü,görenler, dinleyenler sanki Ferdi Tayfur'un, ya da Küçük Emrah'ın filmini izlemiş gibi duygulanır.Gözlerinden akan yaşlar sel olur.Tabi ki; bizlerde bu SEL tufanında kaybolup gideriz.Bu zamana kadar ne yapıldı ki, bu hafta da yapacaklar.Başta kendi dernek başkanlarımızın birçoğu devlet dairesinde çalışıyor.VALİ 'ye gıkları bile çıkmıyor.Şunları,şunları isteriz diye.Oturup, oturup geliyorlar.Sanki akşama 5 çayına gider gibi.Çaylar ve pastalar yendikten sonra evli evine,köylü köyüne misali.Şak şak cı bir toplum olmuşuz.Gelene ağam, gidene paşam diyoruz.Neden gerçekleri görmüyoruz? Bunlar böyle sürdüğü sürece,engellinin elindeki hakları da alınır.Yeni haklar vermek şurda dursun.Böyle de oluyor.Emekli olacağız her şey tamam,adamlar rapor oranını düşürüp emekli yapmıyorlar.Sonra da gel sakatlar haftasını kutla.Birde SAKATLAR RESEPSİYONU yapsalar çok iyi olacak.Günün anlam ve önemine daha fazla katkı da bulunmuş olurlar...!!!!!!
 
Ferit abi senin bu konuyu açtığını görmemişim, daha dün gece bir arkadaşla bu tür bi konu açılması konusunda konuştuk. Konuştuk konuşmasına da cümleleri toparlayıp nasıl giriş yapacağına karar veremedik. Bunu senin de düşünmüş olman harika, bizi bir dertten kurtardın ya, ellerinden öpüyorum :)
 
Hiçbir sakatın yıl boyunca haberi olmadığı sakatlar haftası bilmiyorum arkadaşlar sizin haberiniz varmıydı ? sakatlar haftamız kutlu olsun ilerde inşanllah bir işe yarar.
 
Cambaza Bak Oyunu ve Özürlüler Haftası

12 Mayıs 2009 Bianet

Malum içinde bulunduğumuz hafta (10-16 mayıs) Özürlüler haftası.

Dernekler tarafından günün önem ve ehemmiyetine binaen bir dizi etkinlikler yapılıyor, TV programlarında arka fonda iç burkan bir müzik eşliğinde bir engellinin zorlu yaşam öyküsü ajitasyona dayalı bir format la servis ediliyor, Cumhur başkanlığı köşkünün bahçesinde görme engelli sanatçı Metin Şentürk'ün söylediği Gezi bağları türküsüne Cumhurbaşkanımız eşlik ediyor.

Ve böylece medyamız, siyasilerimiz üzerlerine düşen sorumluluğu yapmış oluyorlardı.

Nasıl olsa bir hafta boyunca haberlerde engellilere yer verilmişti.

Nasıl olsa bir hafta boyunca siyasiler demeçler yayınlamış köşkün bahçesinde görme engelli bir sanatçının söylediği şarkıya eşlik bile etmişlerdi.

Mutluyum, mutlusun, mutluyuz.

Böylesi güzel şeyler yapılırken vicdanlar Pirupak edilmişken bir münasebetsizin çıkıp ta
“yasa gereği kamu personelinde 51 bin engellinin çalıştırılması gerekirken şuanda 9 bin 966 kişinin çalıştırıldığını” söylemesinin ne gereği var şimdi.

Mutluyum, mutlusun, mutluyuz.

Herkes üzerine düşen görevi yapmışken ne gereği var kalkıp da “Özürlüler yasası gereği Özel ve kamu kurumlarının yapılarını özürlülere uygun hale getirmesi için 7 yıl süre kondu. Ama geçen süre zarfında bir arpa boyu bile yol alınamadı.” demenin.
Mutluyum, mutlusun, mutluyuz.

Ne gereği var “Özürlüler yasası gereği yol, kaldırım, yaya geçidi, yeşil alan ve spor sahaları gibi umuma açık hizmet veren tüm kamu yapılarının özürlülerin erişebilirliğine uygun hale getirilmesi gerekirken” hala elle tutulur bir gelişme olmadığını söylemenin.

Ne gereği var sakatlık oranı yedi cihan yıkılsa bile değişmeyecek olan kişilerden her işlemde yeniden yeniden yeniden sağlık raporu istendiğini söylemenin ve buna bunlara çözüm üretilmesini istemenin.

Görünürde herkes üstüne düşen görevi fazlasıyla yapıyor. Ekranlarda engellilere bir hafta boyunca yer verildi siyasiler demeçler yayınladı şarkılara türkülere eşlik bile etti.

Mutluyum,mutlusun, mutluyuz. Üstelik vicdanlar pirüpak.

Hadi hep birlikte bir yıl sonra kutlanacak olan Özürlüler Haftası'na kadar bu poyla nacılık oyununu oynayalım.
 
Ben bu konuda bir isim değişikliği önermiştim tsd sitesinde;
Engelli etkinlikleri haftası diye.. Galiba tutacak.. Baktım geçen gün kullanılmaya başlanmış.. Bende sakatım diye kutlanmaktan kurtulacağım bu sayede..
 
Sakatlar haftası diye etekinliklerin düzenlendiği bu haftada , sadece şekilde engellilerin yanında bulunulur.Öneli olan şekilde değil usulde de yani yaşam koşullarının zorluğunun farkna vararak destek olmaktır.Bir-ki cümle ile değil ,aksaklıkları gidererek yanında olmaktır.

Umarım Farkında olurlar...
 
Türkiye'de engellilerin birçok sorunu olduğu yadsınamaz bir gerçek! Herkes, Sakatlar Haftası'nın işlevsiz olduğundan söz ediyor.

Madem yapılan etkinlikler beğenilmiyor. Madem birşey yapılmıyor. Bu haftayı eleştirenlerin alternatifinin ne olduğunu merak ediyorum.

Nasıl olmalı? Ne yapılmalı? Çözüm önerileri nelerdir?

Ya da biz kendimiz bireysel olarak ne yapıyoruz?

Yoksa, hiçbirşey üretmeden hep yapılanları eleştiriyor muyuz?

Neden örgütlenemiyoruz?

Neden milyonlarca insan sokağa dökülüp sorunlarımızı ses getirecek biçimde dile getiremiyoruz?

Neden?
 
SAKATLAR HAFTASI ismi çok itici bir isim.

İnsanların genelde SAKAT kelimesini birbirlerine hakaret için kullanıyorlar.

ENGELLİLER HAFTASI olarak değiştirilmeli, bu isim kullanıldıkça bu etkinliklere katılmasak yeridir.
 
Geçen gün bir arkadaşım "engelliler haftasıymış Çiğdem ,acaba size özel indirimler varmı mağzalarda?" dedi. Önce çok güldüm ama madem haftamızı kutluyorlar anneler günü indirimi gibi bir indirim neden olmasın.
 
MONALISA arkadaşımıza:
Burada yapılan yorumları okuyunca yalnız olmadığımı, yanlış düşünmediğimi bir kere daha anladım. Sakatlar haftası ne veriyor size ve bana veya bir başkasına. Bir grup sakat Taksim’de Atanın huzuruna çıkıp çelenk koymuş. Dün TV Galata Köprüsünde balık tutan sakatları gösterdi. Hafta dolayısıyla balık tutma yarışması düzenlenmiş. Güzel insanlar, ufacık çocuklar neşe içerisindeler güneş yüzü gördükleri için, deniz kokusunu teneffüs ettikleri için. Hele bir tanesi “Galata Kulesini yakından görmek güzelmiş” diyor.. İşte sakatlar haftasının faydası bu. Belki bir çoğu yılda 3-5 defa evden çıkıyor. Hafta dolayısıyla dışarı çıkmış oldular. Belki evlerinden alınıp köprüye getirildiler, muhtemelen kumanya da verilmiştir kendilerine. Haa unutmamak gerek ellerinde bir de olta takımı vardı. Ellerine tutuşturulup poz poz resimleri çekilip görüntüleri kaydedildikten sonra muhtemeldir ki geri alınmıştır o takımlar. Olay bu kadar basit. Ben bu haftaya sakatlar haftası demiyorum, palyaçoluk haftası diyorum. Çünkü bu tür saçmalıklar bakım paralarımızı mı yükseltiyor, çevre şartlarımız mı düzeliyor böyle maskaralıklar yapınca, sinemalara tiyatrolara giriş ve çıkışta kolaylıklar mı sağlanıyor, yoksa sakat bir öğretmen rahatlıkla görevini yapabiliyor mu? Otopark sorunumuz bu eylemler sayesinde halledildi mi? Hatta bir sakatı İçişleri Bakanlığı kaymakam adayı olarak kabul etmeye mi başladı? Hepsi hikaye, hepsi masal hepsi şarlatanlık bütün bunların. Dolayısıyla sevgili kardeşim, sakatlar haftası nedeniyle yapılan merasimlerin, etkinliklerin savunulacak neresi var ben anlamadım, sadece ben değil bulunanların ekseriyeti de anlamamış. İzah ederseniz belki anlarız.

Alternatife gelince. Bir kere dernekler dernek değil. İstisnasız alayı yamyamların işgali altında. Kıçını koltuğa koyan bir daha oradan kalkamıyor. Tamam kalkmasın, zaten faydalı adamdan/hatundan neden şikayetçi olalım ki? Ama biraz olsun faydası dokunsun bize be kardeşim. Koltuğu kapan artık rotasını kendi menfaatlerine çeviriyor. Düşünebiliyor musunuz sakat sakatın sırtından rant sağlamaya çalışıyor. Öncelikle derneklerin yönetimleri al aşağı edilip yerlerine bu işe adamış kişileri geçirmemiz gerekiyor. Bireysel olarak hiçbir şey elde edemeyeceğimiz için işe örgütlere yani derneklere çeki düzen vermekle başlamak gerek ve bunun temel şartı da tüm dernek yöneticilerinin kıçlarının altından koltukların çekilmesi olmalı. Belediye meclislerinde sakat üyeler var. Allah aşkına ne kadar faydaları oluyor bize söyler misiniz? Lokman Bey bir iki yasa çıkartmış güya, hani nerde faydası bunun? Dolayısıyla önce bunlar temizlenmeli. “Evinde otur artık kardeşim otur ki biraz da artık sakatları düşünen zihniyet göreve gelsin” denmeli.

Hiçbir şey üretmeden diyorsunuz ama siz de bilip bilmeden konuşuyorsunuz gibime geliyor bana. Üretmeye fırsat veriliyor mu ki insan üretici olsun? Hadi bakayım gidip bir öneri sunun derneğe de nasıl karşılayacaklar bunu. Biz sizin bu dediklerinizi çok yaşadık çok. Kara cahil insanların elinde oyuncak olmuş bu dernekler.

Dernek dediğin sakatlar haftasında tamam balık tutma yarışması düzenlesin istiyorsa ama asıl yapması gereken o değil. Asıl yapması gereken sadece sakatlar haftasında da değil, her hafta sakatları peşine takacak ve hepimizi Taksime çıkartacak ve meydanda 5-6 tur attırtacak bize mesela veya hep beraber İst Vilayet binasının orada Cağaloğlu-Sirkeci arasında 3-4 kere gidip geleceğiz. Slogan atıp bağırmak çağırmak gerekmez. Sadece sessizce yürüyeceğiz. Yürümek yasak mı, değil. İsteyen istediği yerde yürür. Biz de öyle yürüyeceğiz saçmalamadan aramıza provokatör sokmadan. Dernekler dernekliklerini yapsalar, kendi menfaatleri yerine biz sakatların hak ve hukukunu düşünseler Teslime Hanım davasına 50-100 kişi değil 500-1000 kişi toparlayıp götürmesi gerekir. Kaldı ki dernek otobüsleri 50-100 kişiyi götürmek yerine ne hikmetse mahkeme yolu bile bulamıyor.

Kısacası ya derneklerin yönetimlerini alaşağı edip dernekleri ele geçirmek lazım ya da burada örgütlenip burada yeni bir dernek kurmak lazım geniş kapsamlı, geniş katılımlı. Ondan sonra da militan ruhla hareket etmek lazım zira üzerimizdeki bu ölü toprağı ile, bu pısırıklıkla hiçbir halt elde edemeyiz.

Fakat bu konuda ben eskiden çok ümitli idim. Lakin sakat arkadaşların ne yazık ki kendilerini ilgilendiren bu tür hayati konular yerine Hadise’nin mayosunun rengi veya Deniz Seki’nin kokain aleminde yaşadıkları ile daha çok ilgilendiklerini görünce inanın bu ümit git gide kaybolmaya başladı bende. Biz sakatlardan ne köy olur ne kasaba. Bizim önümüze neyi ne atarlarsa onunla idare etmeye mahkumuz maalesef. Değiliz diyen şöyle bir bakınsın etrafına. Çok yazık ve bir o kadar da enteresan durum. İnsan kendi derdi, kendi hakkı ile ilgili konularda bu kadar sessiz, hareketsiz kalır mı yahu? Ama kalıyormuş. Bizlerin davası hak hukuk davası olması gerekirken lanet olası siyaset sokulmuş her yere. Siyasetin girdiği yerde de hesaplar alt üst olmaya mahkum. Kardeşim derneğin amacı siyaset m yoksa sakatlarla ilgili konular mı? Adam bırakmış sakatlarla uğraşmayı siyaset yapıyor. Git o işi partide yap ama dernekte de asli vazifesini yap ve sakatların dertlerine çare olmaya gayret et.

Velhasıl bu konu tam bir akademik çalışma konusu olmaya aday bir konu. Bu pısırıklığımız devam ettiği sürece de hiç birimizin ağzını açıp tek kelime etmeye hakkı yok.
 
Madem yapılan etkinlikler beğenilmiyor. Madem birşey yapılmıyor. Bu haftayı eleştirenlerin alternatifinin ne olduğunu merak ediyorum.
Neden?

Sizin öneriniz var mı diye sormuştunuz ya;
Bence hükümet, bahsedilen o malum haftada helva dağıtma, yasin okutma gibi etkinlikler yapabilir. Nacizane, olmaz mı?
 
Önümüz yaz, havalar düzeldi bir hafta sonu Ankara’da bir hafta sonu da mesela İstanbul’da toplanıp yürüyelim ExOrientelux arkadaşımızın dediği gibi. Ertesi hafta yine yürüyelim, birkaç ay devam ettirelim bu sessiz yürüyüşleri. Yürümek yasak olmadığı için kimse de karışamaz, neden yürüyorsun diyemez zira kanuna aykırı bir hareket icra edilmeyecek nasıl olsa. Aklın yolu birdir benim de aklıma her zaman bu tür eylemler gelmiştir zaten. Kanuni çerçevede, nizamlara uygun ancak dikkat çekici eylemler.
 
Sevgili Alifatih!

Anladım, çok dolusunuz. Haklısınız. Sakatlar Haftası göstermelik bir günden öteye gitmiyor. Yapılanlar yetersiz.

Ancak, Sakatlar Haftası boyunca engellilerin sorunları üzerinde duruluyor. Sakatlığın önlenmesi ve çözüm yolları üzerinde tartışılıyor. Radyo ve televizyonlarda bu konularla ilgili yayınların arttığı görülüyor.

Belki yapılanlar istediğimiz düzeyde değil. Evet, haklısınız. Medya, iki üç engelliyi televizyona çıkararak ajitasyon yapıyor olabilir. Bunda da haklısınız. Ama aynı medyada engellilerle ilgili ciddi tartışmaların yapıldığını da görüyoruz. Şimdi toplumda engelli kültürünün artması bakımından bu tür tartışmalarında faydalı olduğunu düşünüyorum ben.

Bir şey kötü olabilir. Tabii ki, eleştirelim. Ama yalnızca konuşuyoruz. Eyleme geçmiyoruz. Derneklerin yapısını eleştiriyoruz. Ama o derneklere gittiğimde kuş uçmaz kervan geçmez bir yere gitmiş gibi oluyorum. Konuşacak, sorunları tartışacak, çözüm yolları üretecek bir Allahın kulu yok. Eleştirenler nerde? Yalnızca konuşarak bir yere varamayız.

“Hiçbirşey üretmeden yalnızca eleştiriyor muyuz? “ derken ben bir soru sordum. Kimseyi kastetmedim. Çünkü, benim gözlemim bu yönde. Kaldı ki, her ne kadar derneklerin yönetiminde aktif olarak yer almasam da dışarıdan olup bitenleri izliyorum. Derneğe gitmem bana birçok şey kazandırdı. En başta orada kendimi olduğum gibi kabul etmeyi öğrendim. Orada rehabilite oldum.

Madem dernek yöneticilerini beğenmiyoruz. Öyleyse, orada kendi oluşumlarımızı kendimizi oluşturmalıyız. Herhalde bu yöneticiler uzaydan gelmiyorlar! Onları yine üyeler seçiyor. Velhasıl! Sizinle aynı noktada birleşiyoruz.

Bir şeyler değişmeli… ama nasıl?
 
Madem yapılan etkinlikler beğenilmiyor. Madem birşey yapılmıyor. Bu haftayı eleştirenlerin alternatifinin ne olduğunu merak ediyorum.

Nasıl olmalı? Ne yapılmalı? Çözüm önerileri nelerdir?


Zaten bir yıl yok sayılmışsın varsın bir hafta da yok sayıl ne değişir ki en azından "sakatlar sizin haftanız bu hafta tadını çıkarın" diyen olmayacak
 
Sevgili Monalisa acaba bizimle acaba hangi dernek ve hangi olumlu olumsuz tecrübeleri oldu paylaşırmı?
 
valla bence en az maliyetli iş olduğu için alın bu haftada sizin olsun demiş irade ))) elma şekeri pehhhhhhhhh..
 
Tabii ki, paylaşırım Kuyucak.

Ben üniversiteyi bitirdiğim yıllarda Türkiye Sakatlar Derneği İstanbul Şubesi’ne geldim. O güne kadar sakatlığı sırtımda bir kambur gibi taşımıştım. O günden sonraki günler yaşamımda bir dönüm noktasıdır. Ben de değişimin başladığı yıllardır… Artık mücadele etmenin zamanının başladığı yıllar…

Birincisi, kendimi olumsuz duygulara kaptırmayacak, bu mücadeleyi önce aileme, sonra çevreme en sonunda da topluma karşı verecektim. Verdim mi? Evet. Kimileyin de bazı bedeller ödedim.

İkincisi, çok güzel arkadaşlıklar kurdum.

Üçüncüsü, kafamdaki dernek modeliyle karşılaştığım dernek modeli birbirinden çok uzaktı. Ortak amaçlar için bir araya gelmiş insanların kişisel çıkarlar için birbirlerini satmaları ben de düş kırıklığı yarattı. İnsanlar en çok koltuk kavgası için birbirlerine giriyorlardı. O anda ne arkadaşlık ne de dostluk kalıyordu. Her şey çıkar amaçlıydı. Bu tür ilişkiler ben de tiksinti uyandırdı. İnsanlara doğruları söylediğinizde siz kötü oluyordunuz. Ya onlar gibi olacaktım? Ya da oradan uzaklaşacaktım? Bu yüzden de, aktif olarak dernekçilik yapmamaya karar verdim.

Dördüncüsü, Türkiye’de demokrasi olmadığı gibi derneklerde de yok. Tek adam zihniyeti orada da var.

Beşincisi, derneklerde güven bunalımı sorunu var. Çünkü, insanlar iki yüzlü. Ne yöneticiler, üyelerine güveniyor. Ne de üyeler yöneticilere.

Altıncısı, dernekler kitle örgütü olmaktan çok uzak. Yalnızca, zengin olandan alıp fakire vermekle kitle örgütü olunamaz. Farklı açılımların olması gerekir.

Yedincisi, derneklerin belli bir gelirlerinin olmaması dernekleri maddi açıdan çıkmazlara sürüklediğinden derneklerin özgürlüğünü kısıtlamaktadır.

Sekizincisi, dernek yöneticileri siyasi partilerde bir yere gelmek adına bulundukları konumları kendi çıkarları için kullanmaktadır.

Çok kabaca aklıma gelenler bunlar…
 
Dernek denince akla ilk olarak TSD geliyor. Öyle de olmalı zira TSD bu işin piri lideri olmak zorunda ama öyle mi? O kumpas ve cehalet kulübünden ben de bu nedenle uzaklaştırdım kendimi. Orda yaşadıklarımı bu sitede değişik forum başlıkları altında anlattım, tekrarlamaya gerek yok. Lakin millet sadece TSD’den değil başka derneklerden de şikayetçi. Ben mesela TOFD’nin çalışmalarını beğenir ve takdir ederken Oturanboğa kesinlikle orasını tasvip etmiyor. Demek ki o da orada bazı olumsuzluklarla karşılaşmış.Yine buradaki bir çok arkadaşın çeşitli derneklerin çeşitli illerdeki şubelerinin faaliyetlerinden yaka silktiklerini görüyoruz. Siz de zaten TSD’den İllallah demişsiniz. Bir olumlu işi varsa okuduğumuz kadarıyla 10 tane de olumsuz icraatı var. Ne diyorum size sakat sakatı kazıklıyor en hafif tabiri ile. Daha ne diyeyim kardeşim? Olacak şey mi bunlar? Ayıp.
Bir başka arkadaş ise yönetimi değiştirin diyor. Konunun çok daha iyi anlaşılabilmesi için size güncel bir misal vereyim. Bugünkü CHP’lilerin ekseriyeti Baykal’dan memnun değil. Hadi bakayım kolaysa değiştirsinler. Değiştiremiyorlar zira sistem kurulmuş, alt yapı değiştirilmemesi yönünde planlanmış.
Neticede bizler kendi işimizi kendimiz yapmalıyız lakin bu pısırıklığımızla hiçbir şey yapamayız, koltukta oturanlar da hiçbir halt etmeden bizleri temsil ediyor gözükmeye devam ederler siz hiç merak etmeyin.
 
en son ilkokul 3 de şiir okumuştum,, saçmalık, bunu gun yapıp kutlayacaklarına bizlere yararlı faaliyetlerde bulunsunlar
 
Ufkunu geniş tut ki hedefini daha net görebilesin der Capricorn (Umarım bu lafı benden önce biri kullanmamıştır :) )
Kimse inkar etmesin çoğumuz ( ben dahil ) yıllardır "birlik olacağız da kim görecek, kim takar bizi, sanki sesimizi bir duyan olur" gibi cümlelere sakladık cesaretimizi. Ama birliğin kuvvetini hep küçümsedik, "olmaz" dedik, "yapamayız" dedik.
Bu gibi etkinlikte hiç değilse bir araya gelinmeli, duymasınlar isterlerse sorunlarımızı. Görmesinler, önümüzde ki engelleri bize ne. Amaç hedefe ulaşmaksa eğer yarı yolda durulmamalı. Duruluyorsa eğer, o zaten bir hedef değil "heves"tir. Öncelikle böyle günlerde ne yapılmasının gerekliliğinin bilincine varmalıyız gibime geliyor. Eğlenmek mi sonuna kadar eğlenelim, sesimizi duyurmak mı duyurmak için uğraşalım o zaman. Yeter ki ne yapmak istediğimizi bilelim. Birbirimizden bi-haber olmayalım.
 
MONALİSA'nın dediği gibi;sokağa dökülüp,hak arama eylemini başlatmamız gerekiyor.Ya değilse söylenen sözler uçup gidiyor.Ben bunu defalarca söylüyorum ama, hiç bir gelişme sağlayamıyoruz.Derneklerimiz vasıtasıyla her ilden bir otobüs dolusu engelli arkadaşımız Ankara'ya SIHHIYE meydanına gitsek,sorunlarımızı yüksek sesle dile getirsek, bak o zaman neler neler oluyor.Kendi işimizde bile duyarsız bir toplum olmuşuz. HAYDİ ARKADAŞLAR ANKARA'YA .Hak verilmiyor madem, almaya gidelim.Ben de varım diyorsanız belli bir gün tayin edip,o gün gidelim.Bir platform oluşturalım. Ya değilse hükümetin yapacağı bir şey yok.Biz yaptırtacağız...
 
Ben anlamıyorum şunu...

Yalnızca, bu ülkede sakatlar sakatları mı kazıklıyor? Siz işyerinde, çevrenizde, yaşadığınız ortamda arkadaşın arkadaşı, dostun dosta attığı kazığı hiç görmediniz mi? Yine aynı şekilde, işyerinde herkes birbirini geçmek için rekabet etmiyor mu? Arkanızdan neler konuşup yüzünüze gülmüyor mu? Sizi müdürünüze gammazlamıyor mu?

Sakatlar Derneği'de bu toplumun bir parçası... Tüm olumsuzluklar yalnızca bu dernekte mi var? Yoksa toplumda bir değersizlik, bir çürümüşlük mü var?

Türkiye'de sivil toplum örgütleri olmalıdır. Bunda hemfikiriz sanırım. Sorun, işleyişinde. Ama her nedense, sakatlığın bireysel bir sorun değil toplumsal sorun olduğunu görmek istemeyenler, işini/aşını bulduktan sonra sivil toplum örgütlerine uğramıyorlar.

Herkes, işi düşünce, sivil toplum örgütlerinin kapısını çalıyor.

İşten çıkartılıyor. Derneğe koşuyor.

Rapor oranı düşürülüyor. Derneğe koşuyor.

Yardım almak istiyor. Derneğe koşuyor.

Tekerlekli sandelyeye gereksinme duyumsuyor. Derneğe koşuyor.

Daha önce nerdeydiniz kardeşim?

İşten çıkartılmadan önce nerdeydin? Rapor oranın düşürülmeden önce nerdeydin?

Biraz da, iğneyi kendimize batırmanın zamanı değil mi?

Hep yöneticiler mi suçlu? Yönetilenlerin hiçbir sorumluluğu yok mu?
 
Üst Alt